Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, “Bir taraftan süreci ilerleteceklerini bize gösteriyorlar, diğer taraftan süreç başarısız olursa kayyımlar dahil ne olacağını gösteriyorlar. Her iki süreç de bir arada yürüyor” dedi. Ruhavioğlu, bu süreçte asıl meselenin Rojava etrafında döndüğünü söyledi.
Rûdaw’dan Hevidar Zana’ya konuşan Reha Ruhavioğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısının ardından başlayan sürecin gidişatına ve toplumun sürece ilişkin düşüncelerine dair açıklamalarda bulundu.
Sürecin nasıl adlandırılacağı ve ne şekilde yürütüleceği konusunda toplumun düşüncelerinin hala netleşmediğini kaydeden Ruhavioğlu, “Çünkü önceki süreçte müzakere vardı ve süreç şartlara göre yürütülüyordu. Bir yandan görüşmeler bir yandan da kayyımlar yoktu. Ama bir karmaşa yaşanıyor. Biz sahada insanlara sorduğumuzda toplumun dörtte üçte ikisi hatta bazen üçü barışı destekliyor. Ama süreç karmaşık bir taktikle yürütüldüğü için de düşünceler karışık. Dolayısıyla toplumun üçte biri bu süreci desteklerken üçte ikisi net olmadığı için bu sürece güçlü bir destek olduğunu söyleyemeyiz. Siyasi açıdan bakıldığında bu sürece kimse bir isim vermedi, bu yüzden biz buna sadece süreç diyoruz” dedi.
“Asıl mesele silahlar ve Rojava’dır”
Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, şöyle devam etti:
“Ancak görünen o ki asıl mesele silahların bırakılması meselesi ve Rojava konusunda nasıl bir çözüm konusunda anlaşılacağı meselesidir. Kayyım atamaları ve Türkiye’de Kürtlerin dil ve diğer konularda haklar ise daha sonra konuşulacak. Taraflar PKK'nın silahlanması ve Rojava'nın statüsü konusunda mutabakata varırsa süreç olumlu bir şekilde devam edecektir.
Eğer PKK’nin silahsızlandırılması ve Rojav’ın statüsü ve Kürtlerin hakları konusunda bir anlaşmaya varılırsa süreç pozitif anlamda devam edecek. Ancak bu konuda anlaşma sağlanamazsa bütün belediyelere kayyım atanabilir. Bir taraftan süreci ilerleteceklerini bize gösteriyorlar, diğer taraftan süreç başarısız olursa kayyımlar dahil ne olacağını gösteriyorlar. Her iki süreç de bir arada yürüyor. Masanın bir tarafındaki siyasetçilere baskı kurarken muhtemelen diğer masada da ellerinin güçlü olduğunu muhataplarına göstermek istiyorlar.”
"Demirtaş sürece destek vermek istiyor"
Araştırmacı Ruhavioğlu, HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamaları hakkında, "Kürt siyasetçiler bu sürece olumlu bir hassasiyetle bakıyorlar. Önceki faktörlere yani 2013-15’teki dönemdekine baktığımızda artık süreci kolaylaştıran faktörler var. Ama bir yandan toplumda kafa karışıklığı var çünkü dediğim gibi bir yanda süreç var, diğer yanda kayyımlar atanıyor. Öte yandan Kürt siyasetçiler Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına ve sürecin geleceğine oldukça güveniyor. Bazıları Demirtaş’ın sürecin dışında kaldığını ve desteklemeyeceğini söylüyordu. Demirtaş’ın açıklamaları tavrını da net bir şekilde ortaya koyuyor. Demirtaş, Öcalan ve Bahçeli'nin başlattığı sürece destek vereceğini belirtti. Demirtaş, halkın sürece daha fazla destek vermesini sağlamayabileceğini söyledi. Demirtaş sivil bir aktördür ve silahların bırakılması konusunda söz hakkı sahibi değil” şeklinde konuştu.
Demirtaş’ın sürece inandığını ve Türkiye’deki siyasetçilerin de bu konuda güçlü inisiyatif almasını istediğini söyledi.
Önceki çözüm sürecine milliyetçi kanadın karşı çıktığını ancak bu süreci desteklediklerini ve aktör haline geldiklerini belirten Ruhavioğlu, “Sınırımıza bir Kürt koridoru olmasına izin vermeyeceğiz, bu bizim için tehlikeli diyorlardı ama bugün o ihtimal ortadan kalktı. Bugün görüşmeler öncelikli olarak Rojava konusunda yapılıyor. Yani orada ne yapılacak. Kürtlerin statüsü ne olacak, nasıl tanınacak. Bu konuda kendi aralarında ya bir tartışmaları var ya da Öcalan ve Kürt hareketi orada Kürtlerin yenilmeyeceğine inanıyor. DSG silahlarıyla birlikte Suriye ordusuna katılacağını söylüyor. Federasyon istemediğini belirtiyor. Ama büyük olasılıkla ademi merkeziyetçi bir sistem kurulacak ve Kürtler de buna dahil edilecek” ifadelerini kullandı.
“Önce Rojava'nın statüsü tanınacak”
Ruhavioğlu, “Türkiye'nin Suriye’de eli daha güçlü, bu yüzden işbirliği yapmaları gerekiyor. Türkiye'nin de mecburiyetleri var, Kürt sorunu çözülmezse Suriye yeniden inşa edilemeyecek ve Türkiye de güvende olamayacak. Büyük ihtimalle Rojava'nın statüsü defakto olarak tanınacak ve sonra Türkiye'de dil gibi bazı haklar tanınacak. Ancak Türkiye’de ırkçı bir kesim var ve süreci yürütenler onların tepkisini göz önünde bulundurarak hassas davranıyor. Bir süreç varsa her iki tarafın da bir şeyler elde edeceğini düşünüyorum” yorumunu yaptı.
Reha Ruhavioğlu, yaptıkları son araştırmalara da değinerek, “Araştırma yeni bitti. Ama iki önemli faktör var. Birincisi Türkiye ne yaparsa yapsın Kürt kimliği daha güçlü öne çıkıyor. Bugün Kürtler 10, 20, 30, 50 yıl öncesine göre daha milliyetçidir. Kürtlüklerine daha fazla inanıyorlar, kimliklerinden korkmuyor ve bunu gizlemiyorlar. Ama diğer taraftan da Kürtler Türkiye’den kopmalarının mümkün olmadığını anlıyorlar. Türkiye içerisinde güçlü bir Kürtlük ve demokratik bir çizgi mümkündür. Bu benim görüşüm değil, araştırmamızın sonucudur. Bu nedenle de hem Kürtlerin ve Kürt hareketinin bir avantajı var hem de Türkiye’nin de bundan korkacak bir nedeni kalmadı. Türkiye Kürtlerin dil, kimlik gibi haklarını tanırsa Kürtler de kendilerini bu ülkenin sahibi görürse birbirlerinden daha fazla memnun olmaları muhtemeldir” şeklinde konuştu.
Ruhavioğlu, bu durumda Kürdistan Bölgesi ve Rojava’da olduğu gibi Türkiye’de Kürtler için özerk veya federal bir statü tanınmasının mümkün olmadığını ancak yerel yönetimlerin güçlendirilmesi temelinde bazı adımların atılması için zemin bulunduğunu söyledi.