BM Suriye Özel Temsilcisi: Devlete gerçek sadakat zorla sağlanamaz
Geir Pedersen, İsrail'in saldırılarını kınadı ve Süveyda'daki Dürzi topluluğu ile Suriye yönetimi arasında gerçek bir diyalog çağrısında bulundu.

Birleşmiş Milletler’in Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şam’daki merkezi hükümetin ülke genelinde egemenlik ve kontrol sağlamasının önemli olduğunu ancak bunun zorla yapılmaması gerektiğini söyledi.
Al Majalla’ya konuşan Norveçli diplomat — 1993 Oslo Anlaşmalarının hazırlanmasına katkı sağlamıştı — Suriye topraklarının tamamında egemenlik ilkesinin uygulanmasının anlaşılabilir olduğunu, ancak bunun “katı bir biçimde” ve ülkenin geçiş süreci dikkate alınmadan yapılmasının “yanlış yönlendirilmiş” bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Pedersen’in bu açıklamaları, Güney Suriye’deki Süveyda kentinde Bedevi kabileler ile yerel Dürzi topluluğu arasında yaşanan mezhepsel şiddetin ardından geldi. Bu olaylar üzerine Şam’daki Geçici Otorite asker göndermiş, ancak İsrail, Dürzileri “korumak” bahanesiyle askerleri, tankları ve Şam’daki Savunma Bakanlığı’nı bombalamaya başlamıştı.
Pedersen, kısa bir süre önce eski diktatör Beşar Esad’ın, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara liderliğindeki güçler tarafından devrilmesinin ardından Al Majalla’ya konuşarak şu ifadeleri kullandı:
“Devlete sadakat askeri güçle dayatılamaz... Vatandaşlar, devletin kendilerini temsil ettiğine, haklarını koruduğuna, onları eşit şekilde muamele ettiğine inandıklarında gerçek bir aidiyet duygusu geliştirir.”
Pedersen, ABD arabuluculuğundaki bir ateşkes sonrası Geçici Otorite birliklerinin Çarşamba günü Şam’a geri dönmesinden sadece saatler sonra yaptığı açıklamada, “uluslararası” yardımların — ister BM'den, ister İsrail'den, ister başka bir yerden gelsin — Suriye için çözüm olmadığını söyledi. İşte açıklamalarından bölümler:
Süveyda’daki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada iki temel mesele var:
İlki, egemenlik ve devletin tüm toprakları üzerinde otoritesini tesis etme hakkı.
İkincisi ise, mevcut Suriye bağlamında hâlâ devlet kontrolü dışında kalan bölgelerin nasıl yönetileceği.
Suriye, onlarca yıllık baskı ve otoriter yönetimin ardından siyasi bir geçiş sürecinden geçiyor. Bu nedenle egemenlik ilkesini katı bir şekilde uygulamak, bu geçiş dönemini tanımadan hareket etmek yanlış olur. Sonuç olarak, devlete sadakat askeri güçle empoze edilemez. Vatandaşlar, devletin kendilerini temsil ettiğini, koruduğunu, haklarını gözettiğini ve herkese eşit davrandığını düşündüğünde aidiyet duygusu geliştirir.
Süveyda ve diğer bölgelerdeki birçok taraf, devletin otoritesini yeniden tesis etmesine karşı çıkmıyor. Asıl mesele bunun nasıl yapılacağıdır: Bu süreç diyalog, karşılıklı anlayış ve uzlaşı temelinde yürütülmelidir.
Süveyda’daki çatışmalar sırasında siz ve ekibiniz ne tür bir rol oynadınız?
Olayları izledik ve tüm taraflarla sürekli temas halinde olduk. Yardımcım şu anda Şam’da ve Geçici Otorite ile Süveyda’daki taraflarla aktif temas kuruyor. Çabalarımız, gerilimi düşürmeye, sivilleri korumaya ve ortamı sakinleştirmeye odaklanmış durumda.
Sosyal medyada bazı ihlallere dair görüntüler yayımlandı. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz ve ne yapılmalı?
İdamlar, aşağılamalar ve sivillere yönelik ciddi ihlaller içeren raporlar son derece endişe verici. Güvenlik güçleri ve diğer taraflar arasında da can kayıpları oldu.
Bu sorunla mücadele için iki temel adım gerekiyor:
1.Yetkililerin yaptığı gibi, bu tür eylemleri açıkça kınamak, suç saymak ve sorumluları cezalandırmak.
2. İhlalleri derhal durdurmak ve şeffaf, bağımsız soruşturma mekanizmaları kurarak hesap verebilirliği sağlamak.
Süveyda’daki durum ile sahil bölgesindeki gelişmeler arasında nasıl bir fark var?
Aralarında birçok fark var. Mart ayında sahilde yaşananlar, rejim kalıntılarının Genel Güvenlik güçlerine saldırısıyla başladı. Ancak Süveyda’da durum farklıydı ve eğer tüm taraflar farklı davransaydı, tırmanış önlenebilirdi.
Sahil bölgesinde, Savunma Bakanlığı’ndan emir almadan hareket eden gruplar olduğu iddia ediliyordu. Süveyda’da ise durum böyle değildi. Geçici Otorite’ye bağlı güçlerin sivillere yönelik ihlalleri kabul edilemez ve hiçbir şekilde gerekçelendirilemez. Geçici Otorite de bunu kabul etti ve bu tür uygulamaların hemen sona ermesi çağrısında bulundu.
Bazı Dürzi figürler “uluslararası koruma” talebinde bulundu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye’de görüştüğüm tüm taraflara hep şunu söylüyorum: Uluslararası koruma beklentisi gerçekçi değil. Bu tür bir müdahale için BM Güvenlik Konseyi kararı gerekir ve bu da oldukça zordur.
En iyi çözüm, diyalog, karşılıklı anlaşmalar ve ortak düzenlemelerle gelir. Aynı zamanda tüm tarafların kışkırtıcı söylemlerden vazgeçmesi şart.
İsrail’in Süveyda ve Şam’a yönelik saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm tarafların Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı göstermesi gerekir. İsrail’in bu tür saldırılarını Güvenlik Konseyi’ne yaptığım tüm bilgilendirmelerde açıkça kınadım. Bu saldırılar sona ermeli.
Süveyda’da çözüm için nasıl bir yol haritası öneriyorsunuz?
Acil öncelik, şiddetin durdurulması, sivillerin korunması ve insani/sağlık yardımlarının ulaştırılması olmalı. Ortamın sakinleşmesinden memnunum ve bunun kalıcı istikrara dönüşmesini umut ediyorum.
Uzun vadeli çözüm için ise, Şam’daki yetkililerle Süveyda’daki yerel aktörler arasında samimi ve kapsayıcı bir diyalog yürütülmesi gerekiyor. Bu diyalog, hem devlet kurumlarının varlığını hem de yerel halkın kendi işlerini yönetmesini sağlayacak güvenlik ve idari düzenlemelere odaklanmalı.
Bu gelişmeler Şam’ın önceliklerini değiştirir mi? Siyasi çözüme katkı sağlayabilir mi?
Her hükümetin önceliği halkına güvenlik ve istikrar sağlamaktır. Dolayısıyla Süveyda veya kuzeydoğuda sağlanacak istikrar, Şam için öncelikli olmalı.
Siyasi çözüm açısından, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı hâlâ geçerli ve temel ilkeleri koruyor. Bu da halkın meşru beklentilerini karşılayan, Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyan, Suriyeli liderliğinde ve sahipliğinde yürütülen güvenilir ve kapsayıcı bir siyasi geçiş anlamına geliyor.
Son olaylar siyasi geçişi kolaylaştırır mı, yoksa zorlaştırır mı?
Güvenlik ve istikrar, başarılı bir siyasi geçişle doğrudan bağlantılıdır. Süveyda’daki gelişmelerin siyasi geçişe katkı sağlayıp sağlamayacağı, Geçici otoritenin buna nasıl yanıt vereceğine bağlı.
Gerçek bir geçiş için garanti, ihlallerin sorumlularının hesap vermesi, tüm bileşenlere somut güvence verilmesi ve mezhepçi söylemlere son verilmesidir. Yeni yasalarla ve uygulamalarla bu güvence desteklenmelidir.
Yaklaşan Halk Meclisi seçimlerinin, güvenilir, kapsayıcı ve tüm Suriyelilerin ülkenin geleceğini şekillendirmeye katılabileceği bir ortamda yapılması zorunludur. Suriye, tüm yurttaşları tarafından yeniden inşa edilmelidir. Ülkenin çeşitliliği bir zayıflık değil, bir güç ve gurur kaynağıdır. Bunu başarmak için, sadece temsilî bir hükümet değil, tüm alanlarda kapsamlı politikalar gerekir.
Arap, Avrupa ve uluslararası desteğin olduğu bu dönemde, Süveyda’daki olaylar yeni hükümetin meşruiyetini nasıl etkiler?
Bana göre meşruiyet dış aktörlerden değil, doğrudan Suriyelilerden gelmelidir. Bugün birçok Suriyeli mevcut otoriteyi destekliyor; ancak çok sayıda insan da memnuniyetsizliğini koruyor.
Geçici Cumhurbaşkanı Şara ve Dışişleri Bakanı Şeybani ile yaptığım son görüşmelerde, diplomatik olarak başarılı olduklarını ve artık iç meselelere odaklanmaları gerektiğini söyledim. Onlar da bu görüşe katıldılar.
Sonuç olarak, meşruiyetin tam anlamıyla sağlanabilmesi için, kapsayıcı ve güvenilir bir siyasi süreç gereklidir. Bu geçiş süreci, tüm Suriyelilerin temsil edildiği, haklarının güvence altına alındığı ve korundukları anayasal ve yönetsel çerçevelerle sonuçlanmalıdır. Ardından da, geçici Cumhurbaşkanı Şara’nın taahhüt ettiği gibi, özgür, şeffaf ve adil seçimlerle bu süreç taçlandırılmalıdır.