Senden Sonra Ben

Geçenlerde seni gördüğüm rüyalardan birinin bahsini açtım, durup dinledi, sonra sessizce oturup ağladı. Bunca zaman oldu hiç rüyama gelmedi dedi. Tarazlanan sesi sitemliydi. Üzme kendini, duyguların çok yoğun ondandır ana, dedim.

Arat Barış

17.02.2019, Paz | 20:18

Senden Sonra Ben
Makaleyi Paylaş

Bazen yaşadığın acının yoğunluğundan insanlar seni duygusuz sanıyor. Oysa acı başından aşkın.

Senin duygularına önem vermemeleri, peşin hükümle seni duygusuz saymaları, seni herkesten uzaklaştırıyor. İnsanları güvenilmez buluyorsun. Kendine yöneliyorsun. Yalnız kalıyorsun. Bu seferde yaşadığın acıyla baş etmeme endişesi nüks ediyor.

Bu mavi bir balinanın ölmekte olduğunu hissedip kendini karaya vurması gibi bir his aslında.

Herkesin güvenilmez olduğunu düşündüğün için ruhundaki üşümeyi ısıtacak kimseleri bulamıyorsun etrafında, anlatamıyorsun derdini. Kendi kendine yanıyorsun. Yaralanıyorsun.

Bir süre sonra acıya alışıyorsun. Mecbursun, onunla yaşamaya. İçini kanatırken, o yokmuş gibi davranmaya.

Kaybettiğinin hatırası, sevgisi, hep senledir oysa. Bitmesini umduğun o acı da... İçinde taşıdığın bir can gibi hep yaşar.

Günlerin, gülüşlerin, gökyüzünün umut vadeden mavisinin bir önemi kalmıyor. Sabah kahvaltısı ya da ikindi çayı, kekremsi bir alışkanlıktan ibaret oluyor.

***

Yüreğimin yarısı öleli epey zaman oldu. Bugün itibariyle yüz yetmiş üç gün geçmiş olacak. 173 koca gün. 4152 saat. Ölüm diyorum, acıdan bahsediyorum hep... Hiç memnun değilim bu halimden. Pelesenk oldu dilime şu lanet kelime, onun kahredici çağrışımı.

Elden ne gelir...!

Senden sonra kaç rüya gördüm, kaç zaman buhrana kapıldım, ben bile hatırlamıyorum. Kimisinde güleryüzünle, kimisinde donuk bakışınla, sayısız rüya...

Tesellim de budur aslında. Üzgün yahut güleç, her gece seni rüyamda konuk etmenin buruk tadı var damağımda. Bir kaç gün ara koyup gelmesen rüyama, güceniyorum. Bizleri unuttuğunu düşünüyorum. Amansız bir ıstırap bu biliyor musun iki gözüm!

Dün gece yine rüyama konuk oldun. Bu son rüya bana farklı duygular yaşattı. Sahiciydi. Senin gibiydi her şeyiyle. Gece on biri bulmuştu saat. Ben evin kapısında volta atıyordum, bilmiyorum belkide yolunu gözlüyordum. Sonra bir baktım sen geldin, nasıl geldin bilmiyorum ama bir anda bitiverdin yanımda. Amcamlara gitmiştin, oradan geldiğini söylüyordun. Yüzün kederli lakin bakışın anlam yüklüydü. Heyecanlıydın her zamanki gibi. Nefes nefese bir şeyler anlatıyordun. Anlatırken yutkunuyordun, yarım kalıyordu kelimelerin.

Kelimelerin gibi hayatın da yarım kaldı.

Bir tutam ferahlık, sıcak bir yuva, tedirginlikten, korkudan uzak, kederi geride bırakarak bir tür güven duygusuna sarılmak, sarılıp uyumak ister insan.

Çocukluğundan vurulan insanlar için kedersiz, kaygısız uyumak mümkün olmuyor işte. Bir söz, bir rüya, bazen anımsanan bir hatıra bile bizi soluksuz bırakmaya yetiyor.

***

Annemin bakışları hep kederli artık. Senelerin özlemi ölümle sonuçlanınca yıkıldı garibim.

Geçenlerde seni gördüğüm rüyalardan birinin bahsini açtım, durup dinledi, sonra sessizce oturup ağladı. Bunca zaman oldu hiç rüyama gelmedi dedi. Tarazlanan sesi sitemliydi. Üzme kendini, duyguların çok yoğun ondandır ana, dedim.

Sahi ondan mı?

Evladını kaybetmiş bir anne için hayat başka türlüdür. Her yeni güne eksilerek başlar.

Babam desen daha sık ağlıyor. Gözyaşlarını, ıstırabını, geçmişe dair duyduğu pişmanlıkları saklama gereği duymuyor artık. O ketum kişilik, erkek toplumunun dayatmayla, baskıyla katılaştırdığı ruh hali tuzla buz oldu. Bir tutam feryat kaldı geride.

Acının kardeşlerimizin üzerinde bıraktığı tesiri gözlemleme imkânım olmadı. Kederin yoğun olduğu günlerde ben yanlarında değildim. Ölüme karşı yaşam mücadelesi veriyordum. O soğuk karanlığa ramak kalmıştı. Nedendir bilmiyorum senin bıraktığın yerde, ben hayata tutundum.

Sırayla yanıma geldiler, benimle acı çekip, benimle birlikte uykusuz kaldılar. Sayıkladığımda, bana hissettirmeden sarsılarak ağladılar. Senin eksik bıraktığın kelimeleri tamamlayarak onların hislerine bir miktar tercüman olabilirim ancak.

Senden sonra sakalımdaki beyazlar artmaya başladı. Yürüyüşüm, bakışlarım, hayattan tat alışım değişti. Uykularımı bölen sancılardan muzdaripim. Keyifsiz ve kırılganım hâlâ.

Gün aşırı kendimi tutamayıp çocuk gibi ağladığım zamanlar git gide artıyor.

Eskisi gibi değil hiçbir şey... Hepimiz çok değiştik. Kardeşlerin, gönülden sevenlerin görsen nasıl sarsılmışlar.

Ve bilsen ne çok özledik seni.

O zamansız hazin ölüm, ıstırap veren hatıralar ve geride kalanların umutsuzluk içinde sürdürdükleri yalımları sönmek üzere olan yaşama duygusuyla hayat devam ediyor işte.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
8966 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:44:10
x