Birkaç gün önce Mersin kitap fuarında, bir arkadaş ona, “Yeniden bir yaşam şansın olsa nasıl bir yaşamı tercih ederdin?” diye sordu. Cevabı, “Aynı yaşamı…” Yani, içinde 17 yıl hapis, sayısız tutuklama ve dava, tüm akrabalarından kopmuş, bir evlada, mala, mülke sahip olmamış, Kürdlüğe adanmış bir insanın yaşamı…
Ermeniler, 19.yy sonlarında ve 20.yy başlarında, Kürdlerle beraber yaşadıkları topraklar üzerinde bir devlet kurmak isterken iki ulus birbirini engelledi ve ikisi de kaybetti. Ermeniler yaşadıkları topraklardan kopartıldı, Kürdler yaşadıkları topraklarda esarete mahkûm edildiler. Bu durumun meydana gelmesi, egemenlerin gücü kadar, kendi hatalarından da kaynaklandı. Hataları yapanların torunlarının, bugün o hatalardan ders almaları gerekmez mi? Bunun için de topu taca atma, hamaset yapma yerine, doğru tarih bilgisine, özeleştiriye, yüzleşmeye ihtiyaç vardır…
Bu gün, “Doğu Anadolu”, “Güneydoğu Anadolu” denilen yerlerde binlerce yıl, Kürd ve Ermeni halkı, bazı bölgelerde de Asuri-Süryani halkları yaşadı. Elbette çeşitli zamanlarda başka halklar da bölgede görüldüler. Zaman zaman Türki grupların (Selçuk, Artuk, ...) bölgede egemenlikleri kurulsa da bu egemenlikler daha çok şehir merkezlerinde kendini gösterdi, kırsalda yoğun bir Türk yerleşimi oluşmadı. Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Artuklular vb, bölgede işgalci olarak kalırken yerleşimci olamadılar