Güney Kürdistan’ın bağımsızlığında iki örnek

Çekoslovakya ayrılığı dünyada bir istisnadır. Güney Sudan deneyimi ise Güney Kürdistan ile benzerlikleri olan bir deneyimdir. Bu açıdan Sudan ve Güney Sudan ayrılığının sadece hükümranlık hakkı paylaşımını örnek almayıp, devletleştikten sonra neler yapılırsa benzer sorunları olası Güney Kürdistan devleti yaşamaz diye dersler çıkarılabilir.

Çetin Çeko

28.01.2017, Cts | 12:29

Güney Kürdistan’ın bağımsızlığında iki örnek
Makaleyi Paylaş

Birçok siyasetçi ve politik yorumcu Güney Kürdistan’ın Irak’tan ayrılmasında tarafların izlemesi gereken yöntemin Çekoslovakya ve Güney Sudan örnekleri olması gerektiğini söylüyor. Her iki örneğin ortak teması ayrılma kararının müzakereler sonucu anlaşılarak kabul edilip uygulanması.

Erbil ile Bağdat’ın ayrılmasında referans verilen Çekoslovakya örneği siyasi literatürde “kadife ayrılık” olarak geçiyor. Çekoslovakya ayrılığının başlangıcından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte, şiddete ve silaha dayalı hiçbir eylem ve emare mevcut değildir. Ocak 1993’de gerçekleşen ayrılıktan bir yıl önce yapılan kamuoyu anketinde Çeklerin yüzde 38’i, Slovakların da yüzde 37’si ayrılma yönünde tavır belirledikleri tespit edilmiştir. Bu oran ölçü alınarak 10 milyonluk nüfusa sahip Çekler ile 5 milyonluk nüfusa sahip Slovaklar kendi rızalarıyla ve referanduma başvurmadan barışçıl yollardan ayrılığı gerçekleştirmişlerdir. Ekonomik birikim ve kaynakların paylaşımı ile siyasi sınırların belirlenmesinde her hangi bir ihtilafa düşülmemiştir.

Bölünme sonrası ise her iki ulustan ayrışmaya karşı çıkan bir siyasal güç veya oluşum ortaya çıkmamıştır. İki ülkenin yeni seçilen cumhurbaşkanları dostluklarının ve komşuluklarının devamını sembolize etmek için, ilk yurtdışı ziyaretlerini karşılıklı olarak birbirlerinin ülkelerine yapmışlardır.

Çekler ile Slovaklar arasında hükümranlığın barışçıl ve demokratik yollardan bölünmesine karşın, Güney Sudan örneği daha farklı bir karaktere sahiptir. Tarihsel, coğrafik, doğal enerji kaynakları ve iç siyasal problemler açısından Güney Kürdistan ile birçok benzerlikleri olduğunu söyleyebiliriz. Güney Kürdistan’ın olası bağımsızlığı ardından karşılaşabileceği zorlukları ve tehlikeleri şimdiden görüp aşmasında Güney Sudan deneyimi önemli bir örnektir.

Sudan, 57 yıl İngilizlerin egemenliği ve işgali altında kaldıktan sonra 1956’da bağımsızlığını kazandı. Yüzölçümü sıralamasında Afrika’nın üçüncü büyük ülkesi, etnik ve mezhepsel kimliği Irak gibi parçalıdır. Kuzeyinde Müslüman Arap halkları, Güney’inde ise çoğunluğunu Hristiyan Afrikalı halk gruplarından Dinka ve Nuer’lerin oluşturduğu farklı dilleri konuşan etnik gruplar yaşamaktadır. Kuzey ve Güney Sudan problemi ilk bakışta dinler arası bir çatışma ve ayrılık gibi gözükse de sorunun temeli, Kuzeyli Müslüman Arapların Güneyli Afrikalıları köle olarak görmeleri ve sonrasında ise Kuzey Sudanlıların iktidarı tek başlarına elde tutmalarından kaynaklan yüz yıllık bir sorundur.

Sudanlıların İngiliz sömürgeciliğine karşı direnişleri yanında, Kuzey ile Güney Sudan arasındaki çatışmalar da aynı şekilde süregelmiştir. İngiltere bölgede otoritesini pekiştirmek ve Kuzey ile Güney arasındaki çatışmayı sonlandırmak için İngiliz sömürgeciliğinin meşhur Kapalı Bölgeler Kanunu’nu uygulamıştır. Bu kanuna göre Kuzey Sudanlıların Güney’e, Güney Sudanlıların da Kuzeye geçişleri yasaklanmış, böylece Sudan 1920’lerin başlarında iki parçaya fiilen bölünmüştür.

Bu fiili bölünme, 1919\'da Şeyh Mahmud Berzenci\'nin İngilizlere karşı bağımsız Kürdistan\'ı kurmak için başlattığı başkaldırıyla, Irak’ın yüz yıl önce bölündüğü gerçeğine benzemektedir. O dönemden günümüze Güney Kürdistan Irak’ın nasıl homojen bir parçası olmamış ise, Güney Sudan da Sudan’ın homojen bir parçası olmamıştır.

İngilizler 1956’da Sudan’dan çekilip ülke bağımsızlığını kazandığında, Güney Sudan’ın Sudan’dan ayrılmasına da karşı çıktılar. 1956’dan 1972’ye kadar Kuzey ile Güney arasında kanlı savaş devam etti. Taraflar 1972’de ateşkes anlaşması imzaladılar. Fakat ateşkes 11 yıl sürdü ve çatışmalar 1983\'te tekrar başladı. İnsan hakları örgütleri Afrika’nın en uzun savaşı olarak tarihe geçen bu dönemde, Darfu katliamlarıyla birlikte Sudan’da 2 milyona yakın insanın hayatını kaybettiğini, yüzbinlerce insanın ise komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldığını belirtmekteler.

Uzun ve kanlı bir sürecin nihayetinde 2005\'de uluslararası toplumun arabuluculuğuyla Kuzey ve Güney federasyon çözümünde uzlaştılar. Bu uzlaşı sonucu 2011’de yapılacak referandumla Güney Sudan’ın ya bağımsız bir devlet ya da Sudan ile federasyona devam edip etmeyeceği kararlaştırıldı.

9-15 Ocak 2011 tarihleri arasında yapılan referandumda 8 milyona yakın Güney Sudanlının Yüzde 98.83\'ü bağımsızlıktan yana evet oyu kullanarak Afrika’nın en son bağımsız devletini ilan ettiler.

Bağımsız olup da kendi içinde bölünmek

Güney Sudan’ı bağımsızlığa götüren süreçte bir asırlık etnik ve dinsel anlaşmazlıklar önemli yer tutmakla beraber, uluslararası güçlerin bağımsızlığa yeşil ışık yakmalarında bölgedeki zengin yeraltı enerji kaynaklarının rolü belirleyici olmuştur. Güney Sudan’da 3,5 milyar varil petrol rezervi ve 3 trilyon kübik feet doğal gaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir.

Bağımsızlığın ilan edilmesi ardından başta ABD, Rusya, Britanya ve Çin olmak üzere birçok ülke Güney Sudan\'ı tanınmış ve Birleşmiş Milletler üyeliğine kabul edilmiştir. Bağımsızlığa ve tanınmaya karşın Güney ile Kuzey arasında problemler nihai olarak son bulmamış, başta enerji kaynaklarının paylaşımı ve transferi ile sınır ihtilafı tekrar her iki devleti karşı karşıya getirmiştir.

Güney Kürdistan petrolünü dünya piyasalarına transferde nasıl Türkiye, Irak, İran veya Suriye güzergâhına muhtaç ise benzer açmaz ve sıkıntıları Güney Sudan da yaşamaktadır. Çıkarılan petrol ve doğal gazın dünya piyasalarına transferinde şuan tek güzergâh Kuzey Sudan topraklarından geçen ve Hartum üzerinden Kızıl Deniz’e ulaşan petrol boru hattıdır. Bu anlamda Güney Sudan petrolün transferinde Sudan’a muhtaç durumdadır.

Sudan’ın “boru hattının vanasını kaparım” tehdidini boşa çıkarmak için, Güney Sudan’ın farklı alternatif projeleri mevcuttur. Bu projelerden biri komşusu Etiyopya üzerinden Kızıldeniz’e bir petrol boru hattı, diğeri de daha uzun bir güzergâh olan Hint Okyanus’unda kıyısı bulunan Kenya’ya ikinci bir petrol boru hattı döşeyerek, dünya piyasalarına petrolünü ulaştırmaktır. Gerek Etiyopya gerekse de Kenya, Güney Sudan\'ı tanıyan devletler arasında yer almaktadırlar.

Güney Sudan’ın problemi sadece petrolünün transferiyle sınırlı değildir. En önemli sorunu insan hakları ihlalleri, askeri darbe girişimleri ve 10 binlerce insanın hayatına mal olan etnik iç çatışmalardır. Ülkede iki büyük etnik yapı Dinka ve Nuer halk grupları başta olmak üzere, farklı Afrikalı halk grupları arasında yetki ve güç paylaşımında birbirlerine karşı derin bir güvensizlik mevcuttur. Bağımsız devlet olmak için ortak mücadele başlatan bu halk gruplarının siyasal örgütleri, devlet olduktan sonra farklıları bir arada yaşatamayarak, eşit ve ortak bir kimlik oluşturamamışlar, birbirlerine kuşkuyla bakmaları sonucu ülke iç savaşa sürüklenmiştir.

Bu yüzden Birleşmiş Milletler, Güney Sudan’a müdahale etmek zorunda kalmıştır. Güney Sudan, BM’nin müdahalesini egemenlik haklarına saldırı olarak nitelemesine ve karşı çıkmasına rağmen, BM Güvenlik Konseyi sivillerin koruması ve insani yardım amacıyla ülkeye barış gücü askerlerini konuşlandırılmıştır.

Güney Kürdistan’daki siyasi iktidarsızlık Güney Sudan gibi etnik problemlerden kaynaklanmasa da, yakın tarihte siyasi yapıların kardeş kavgası sonucu nasıl kan akıttıkları, Kürdistan’ı parçalayan ve paylaşan devletlerin ise bu kavga ve çelişkileri nasıl okşadıkları biliniyor.

Güney Sudan örneğinde olduğu gibi bağımsız devlet olmasına karşın içinde bölünmüş, sadece kendi iktidarı için demokratik, hümanist ve ulusal değerleri öteleyen, bir masa etrafında oturmak için dışardan arabuluculara ihtiyaç duyan, darbeler planlayan, enerji kaynaklarını har vurup harman savuran, halkı acılar, katliamlar ve sürgünlerle karşı karşıya bırakıp yoksulluk çektiren, devlet olmasına rağmen ulusal birliğini kuramayan “bağımsız” bir Kürdistan’ı Kürt siyasal güçleri sanırım hedeflemiyorlardır.

Bu açıdan Güney Sudan deneyiminden sadece hükümranlık hakkının paylaşımını örnek almayıp, devletleştikten sonra neler yapılırsa benzer sorunları olası bağımsız Güney Kürdistan devleti yaşamaz diye dersler çıkarılabilir.

Evet, Çekoslovakya örneği dünyada bir istisnadır, ama Güney Sudan örneği bir istisna değildir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
10557 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:12:26

Çetin Çeko

Yazarın Önceki Yazıları

ABD’nin İran siyasetinin Ortadoğu ve Kürtlere etkileri‘Konuş! Sen nerelisin?’KDP’nin Seçim Boykotu ve Irak Federal Kurumlarından Çekilme OlasılığıABD’nin Irak’ı Terk Etmesi Durumunda Kürdistan’ın Ödeyeceği Bedel!KDP merkezinin bulunduğu Pirmam'a saldırı ne anlama geliyor?Irak Vilayet Seçimleri; Kürdistanlı güçler birlik olmazsa 'tartışmalı' bölgeler geri alınamaz!Jerusalem Post: ABD, PJAK’ı ‘terör’ listesinden çıkarmalıPeşmerge’nin ordulaşmasında fırsatlar ve engellerMacron'un Korsika’ya 'tam özerklik' vaadi Kürtler için neden önemli?ABD, Peşmerge'ye yardımı keseriz uyarısında bulundu!Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesinden Batı sorumludur!Gazeteci ve yazar Abit Gürses Stockholm’de anıldı14 Mayıs seçimleri Kürt karşıtlığı üzerine kurgulandı!Güney Kürdistan’da seçimler neden zamanında yapılmıyor?HDP, savunduğu yanlış ve şaşı tarih anlayışıyla yüzleşmelidir.Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı'Demokrasi' treninin son vagonu Kürtler!HDP ve 'Kürdistan seçim ittifakı'Roboski saldırısı istihbaratını ABD verdi, Türk F16’ları da vurdu!KYB, Erbil’de üst düzey terörle mücadele görevlisini öldürmekle suçlanıyor!Doğu Kürdistan ve İran’dan çıkaracağımız derslerKürdistan tarihi, fırsatları yakalamanın ardından kaybetmenin tarihi olmamalıdır!Olası Ankara-Şam yakınlaşmasında Rojava Kürtleri kazanımlarını nasıl koruyabilir?İsveç ve Finlandiya’nın olası NATO üyeliğine sadece Kürt penceresinden bakmak yeterli mi?Erdoğan, NATO krizi ile Kürt sorununu uluslararası platforma taşıdıAbit Gürses’in anısına!Güney Kürdistan doğalgaz projesi yeni bir müzakere süreci başlatır mı?Biden, KDP ve KYB’yi uyardı!Güney Kürdistan’da ifade ve basın özgürlüğü ihlalleriDava adamı Şerafettin KayaBağdat, Kürdistan’ın federal statüsünü sorguluyorÇin, Kürt dosyasını açtı!Türkiye-İsrail yakınlaşması Kudüs’ün Kürt siyasetini nasıl etkilerTürkiye'nin ABD ve Rusya’ya Kobani rüşvetiBir sessizlik tarihi: Mele Mustafa Barzani’nin İsrail ziyaretleriDünya’nın ilk kadın hahamı Kürdistanlı Osnat BarzaniBatı, Güney Kürdistan’ın demokrasi notunu düşürdü!Geçmişle yüzleşmek, tartışma kültürü ve üslubu üzerineKürdistan petrolünü dünyaya pazarlayan Pakistanlı Murtaza Lakhani'Kürt Hâkim' kurşunla değil, iğneyle katledildi! ABD, Taliban ile olası barışı, Kürt sorununda Türkiye’ye emsal mi gösterecek?T.C Kürtçeyi yasaklamak için bütün devletlerin ikinci resmi dillerini yasakladı!Güney Kürdistan’da yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi!İsrail’in Rojava Kürdistanı siyasetiİbrahim Barış Anlaşması ve Kürdistan'a etkisiRusya’nın Kürt kartı, kimin lehine kimin aleyhine?Rusya, S-400 alımı karşılığında Afrin'i Türkiye’ye mi verdi?KDP ve PKK düşmanlığı kime ne kazandırır?Rojava Kürtleri; birlikte başarıp tarih yazabilecekler mi?PYD-ENKS Anlaşmazlığında KDP-KYB Barış SüreciTC’nin Kürt ‘Afları’Xelîl Ağa, İsmail Beşikçi, Fikret Otyam ve Can YücelErdoğan, Enver Paşa ve İttihat Terakki’nin ayak izinden gidiyorABD, İran, Irak üçgeninde KürtlerIrak’ı Bu Kez Kürtler Değil, Araplar ParçalayabilirErdoğan’ın Kobani planıRojava Kürtleri, hem aranan hem de terk edilen aktör oldular'Barış Koridoru' yazılır, işgal okunurSeçimin bir diğer kaybedeni Öcalan oldu!Olası Basra federasyonu ve Kürdistan’a etkisiYabancı Gözüyle 'Kürdistanilik'Türkiye modeli güvenli bölge: Kuzuyu kurda emanet etmekABD’nin Suriye siyasetinde Kürtler ve TürkiyeSuriye, siyasi süreç ve Kürtlerin temsiliKürt seçmen davranışı ve 24 HaziranGeçmişi Hatırlamak Kurtuluşun Sırrıdır!Türkiye, Afrin’i almak değil, Diyarbakır'ı kaybetmekten korkuyor!Kürdistan için yeni bir nefes: Rusya!Kürdistan’a yaptırımlar bağımsızlık sürecini hızlandırabilirReferandum ve Kerkük travmasıKürdistan’a yaptırımlar Erdoğan’ı iktidardan edebilirBağdat ikinci kez Kürtlerden kaçıyorGüney Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrasıFederalizmi Irak’a Kürtler getirdiUluslararası toplum ve KürtlerKürtlerin sistemi etkileme ve kilitleme gücüGüney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramıGüney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve Olasılıklar AKP ve KDPKürtlerde ‘Hayır’ ve ‘Boykot’Türkiye’nin YPG ile dolaylı ateşkesiKürtlerin Seçilmişleri Mebus Değil MahpusUluslararası toplum, müttefiklerinin Kürt kamburunu taşımak istemiyorTürkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmuTürkiye’de darbe geleneğinin tarihsel kodlarıRusya’nın 'Türkiye, IŞİD'i destekliyor' iddiası ne olacak?HDP, 23 Nisan 1920’yi savunacağına hesaplaşmalıdırAKP medyası Gülen Cemaati’nin asılsız bilgilerini Kürt sivil kurumlarına karşı kullanıyorSri Lanka-Türkiye, Tamil Kaplanları-PKK benzerlikler ve farklılıklarKürt sorunu ekseninde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ŞartıDemokratik özerklik neden kalıcı çözüm olamaz?
x