Irak seçimleri sonrası Kürtlerin bölünmüşlüğü: Etkileri, riskleri ve olası senaryolar
Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin kurulmasında yaşanan tıkanıklık ile Bağdat’ta ortak ve kurumsallaşmış bir Kürt siyasal temsilinin oluşturulamaması, Kürt aktörlerin müzakere kapasitesini ve stratejik manevra alanını ciddi biçimde zayıflatıyor. Bu durum Kürtlerin hem Irak iç siyasetinde hem de bölgesel düzlemde ortaya çıkabilecek fırsatları kendi lehlerine değerlendirmelerini güçleştirebilir; hatta uzun vadede kazanılmış siyasal ve idari statülerin aşınmasına zemin hazırlayabilir.

İki yıllık gecikmenin ardından Ekim 2024’te Kürdistan Bölgesi parlamento seçimleri yapıldı. Aradan bir yıl geçmesine rağmen Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), bakanlıkların paylaşımı konusunda anlaşmaya varamadılar ve yeni hükümet hala kurulamadı. Bu nedenle Kürdistanlı siyasi partiler, bölgesel hükümeti kuramadan 11 Kasım 2025’te Irak genel seçimlerine katıldılar.
2003’te Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden bu yana Irak’ta altıncı kez parlamento seçimleri gerçekleştirildi. 329 sandalyeli Irak Parlamentosu’nda Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani liderliğindeki İmar ve Kalkınma İttifakı en yüksek oyu alarak birinci sıraya yerleşti. Oy oranları dikkate alındığında, ikinci sırayı Kürdistan Demokrat Partisi aldı.
Kürdistanlı partiler parlamentoda toplam 58 sandalye kazanarak, Şii ve Sünni partilerinin ardından üçüncü büyük grup hâline geldiler. Bu 58 sandalyenin dağılımı ise şu şekildedir: KDP, bileşenlere ayrılan ve KDP ile birlikte hareket eden beş kota sandalyesiyle birlikte 27+5 sandalye; KYB 18 sandalye; Halwest 5 sandalye; Yakgirtu 4 sandalye; Yeni Nesil 3 sandalye ve Komal 1 sandalye elde etti.
Sudani’nin partisi 2021 seçimlerinde parlamentoda yalnızca iki sandalye kazanmıştı. Bu sınırlı temsil gücüne rağmen İran’a yakın gruplar kendisini başbakan olarak seçtiler. Bu seçim sonuçları ise Irak’ta yeni bir denge arayışına işaret ediyor. Hiçbir siyasi blok tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa sahip değil. İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi’nin lideri konumundaki Nuri el-Maliki, Sudani’nin İran ve ABD politikalarından rahatsız olduğu gerekçesiyle yeni dönemde kendi başbakan adaylığını dayatıyor. Bu doğrultuda Maliki, başta KDP olmak üzere Kürt, Arap Şii ve Sünni partileriyle temaslarda bulunuyor. Benzer biçimde Sudani de koalisyon ve başbakanlık desteği arayışıyla görüşmeler yürütüyor. Şii siyasi aktörler, mevcut anlaşmazlığı aşarak ortak bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşmayı hedefliyorlar. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığı Kıdemli Danışmanı Ali Şukri’nin ismi de potansiyel adaylar arasında zikrediliyor.
Şiiler ve Sünniler, kendi içlerindeki rekabete rağmen, stratejik hedefler doğrultusunda blok hâlinde hareket edebilmek için aralarında belirli düzeyde bir birlik oluşturma çabası içindeler. Buna karşılık, Kürtler arasındaki birlik arayışı, Şii ve Sünni gruplara kıyasla daha zayıf ve dağınık bir görünüm sergiliyor.
Ekim 2021’de yapılan Irak erken seçimlerinin ardından ancak bir yıl sonra, Sudani hükümeti kurmakla görevlendirildi. Bu durum Irak’taki siyasi müzakere süreçlerinin zorluğunu ve tıkanıklığını gösteriyor. Sudani başbakanlık görevini aldıktan sonra kabinesini ancak aradan üç ay geçtikten sonra Aralık 2022’de kurabilmişti. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırısı, Suriye’deki rejim dinamiklerinin değişimi ve İsrail-İran geriliminin artması bölgesel jeopolitiği köklü biçimde dönüştürdü; bu yeni ortam, Irak’ta kurulacak hükümetin kompozisyonu açısından özellikle İran bağlamında belirleyici olacaktır.
ABD, Irak’taki nüfuzunu korumayı hedeflerken, İran’a yakın Haşdi Şabi unsurları başta olmak üzere bu çizgideki partilerin hükümette ağırlık kazanmaması yönünde baskı uyguluyor. Sudani hükümetinin 2022’den itibaren, özellikle Gazze savaşı sonrasında İran yanlısı milislerin İsrail ve ABD hedeflerine yönelik saldırılarını durdurmaya yönelik adımı, Washington’da olumlu bir karşılık buldu. Bu süreç, Irak’ın “direniş ekseni” ile İsrail arasında genişleyen çatışmanın kısmi olarak dışında tutulmasında da etkili oldu. Ancak İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi’nin hükümet kurma sürecinde belirleyici hale gelmesi halinde, Bağdat’ın yeniden Tahran’a yaklaşması ve ABD ile ilişkilerin birinci Trump dönemindeki gerginlik seviyesine dönmesi olasılığı gündemdedir.
Kürt siyasetinde de tablo karmaşıktır. KYB, 11 Kasım seçimlerinin ardından KDP ile hükümet kurma sürecini bilinçli olarak erteleyerek, KDP’nin seçimlerden zayıflamış çıkacağı ve böylece müzakere masasında kendi konumunun güçleneceği beklentisiyle hareket etti. KYB, hükümette içişleri bakanlığını talep ediyor ve başbakan yardımcılığı makamına veto yetkisi istiyor. Ancak seçim sonuçları KYB’nin öngörülerini doğrulamadı; aksine KDP oylarını artırarak pozisyonunu güçlendirdi. Bu gelişme KDP’nin, gerekirse Kürdistan Bölgesi seçimlerinin yenilenebileceğini ya da KYB’siz bir hükümet kurabileceğini dillendirmesine yol açtı.
11 Kasım seçimlerinin ardından Bağdat’taki hükümet kurma süreci de bu dinamiklerden etkileniyor. KDP, Irak Cumhurbaşkanlığına yeniden talip olabilir. Öte yandan bazı Arap Sünni çevreler, cumhurbaşkanının bu kez Kürtlerden değil Arap Sünnilerden seçilmesini, parlamento başkanlığının ise Kürtlere bırakılmasını savunmaya başladı. Irak Anayasası’nda cumhurbaşkanının Kürt olacağına dair bir hüküm bulunmadığı göz önüne alındığında, bu tartışmalar ülkenin etno-mezhepsel bölünmüşlüğünün bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Asıl sorun, Bağdat ile Erbil arasındaki ortaklığın anayasal zeminde hayata geçirilememesidir. Saddam döneminin Araplaştırma politikalarının sonuçlarını düzeltmek için öngörülen Anayasanın 140. maddesi uygulanmadı. Bu nedenle Kürdistan’dan koparılan bölgelerin statüsü belirsiz kaldı hem de sorunlar derinleşti. Federal Konsey hâlâ kurulmadı, Federal Mahkeme ise anayasal çerçeveye uygun biçimde yapılandırılmadı ve taraflı kararlar vermeye devam ediyor. Kürdistan petrolünün satışını düzenleyecek kalıcı bir Petrol ve Gaz Yasası da çıkarılmadı. Ayrıca memur maaşları ve istihdam, Bağdat tarafından siyasi baskı aracı olarak kullanılıyor. Tüm bu konular, Kürdistanlı partilerin yeni hükümete katılımında yürütecekleri müzakerelerin temel başlıklarını oluşturuyor.
Irak ve Kürdistan Bölgesi siyaseti, 2025 seçimleri sonrasında yeni bir kırılma eşiğine yaklaşıyor. Birincisi, Bağdat’ta ortaya çıkacak hükümet mimarisi, sadece iç politik dengeleri değil, aynı zamanda Irak’ın İran ve ABD arasında nasıl bir pozisyon alacağını da belirleyecektir. Sudani’nin Washington ile kurduğu kontrollü iş birliği, Koordinasyon Çerçevesi içindeki sert çizgi Tahran yanlısı aktörler tarafından sorgulanıyor.
İkincisi, Kürt partilerinin rolü belirsizlik içindeki bu tabloyu doğrudan etkiliyor. Kürtler, geçmişte Bağdat’ta hükümet kurma süreçlerinde “anahtar aktör” konumunda bulundular. Ancak KDP ve KYB arasındaki derinleşen rekabet, bu kolektif pazarlık gücünü zayıflattı. Kürtlerin Bağdat karşısında etkin bir aktör olabilmeleri, Erbil içindeki siyasi uyumun yeniden tesis edilmesine bağlıdır. Aksi halde petrol, bütçe ve “tartışmalı” bölgeler gibi stratejik konularda Kürtlerin kazanımlarının gerilemesi ihtimali olasılıklar dahilindedir.
Üçüncüsü, bölgelerde Kürt oylarının parçalanması, seçim yasasında yapılan değişiklikler, demografik ve idari düzenlemeler karşısında Kürtlerin kırılganlığını artırıyor. Özellikle Kerkük’te Arap ve Türkmen aktörler arasındaki geçici iş birlikleri, Kürtlerin siyasi temsiline ciddi bir baskı oluşturuyor. Bu durum, 140. madde tartışmalarının geleceği açısından da önemli riskler taşıyor.
Sonuç olarak, bölgesel jeopolitik gerilimlerin giderek tırmandığı bir konjonktürde Irak’ın istikrarsız ve parçalı bir hükümet yapısıyla karşı karşıya kalması, ülkeyi dış müdahalelere ve bölgesel güç mücadelelerine daha açık hâle getirme potansiyeli barındırıyor. Bu bağlamda, Erbil’de Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin kurulmasında yaşanan tıkanıklık ile Bağdat’ta ortak ve kurumsallaşmış bir Kürt siyasal temsilinin oluşturulamaması, söz konusu kırılgan dönemde Kürt aktörlerin müzakere kapasitesini ve stratejik manevra alanını ciddi biçimde zayıflatıyor.
Dahası, bu durum Kürtlerin hem Irak iç siyasetinde hem de bölgesel düzlemde ortaya çıkabilecek fırsatları kendi lehlerine değerlendirmelerini güçleştirebilir; hatta uzun vadede kazanılmış siyasal ve idari statülerin aşınmasına zemin hazırlayabilir.
X: @cetin_ceko
*Bu makale, Deng Dergisi’nin Aralık 2025 tarihli 138. sayısında yayımlanmıştır. Metin, güncel gelişmeler dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmiş ve güncellenmiştir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 18:20:52






























































































































































































