Kürd Halkını Sahte Yollara Sokarak Yanlış Yöntemlerin Kurbanı Yapıyorlar

İçme suyu temin etmek için çeşmeye mi, yoksa çöle mi gidersiniz?

Rehberleriniz sizleri çeşmeye doğru götürüyorlarsa doğru yoldasınız ve içme suyuna kavuşacaksınız.

Yönünüzü çöle doğru veriyorlarsa ve sizler bunu fark etmiyorsanız o yol sizi ölüme götürüyordur.

Varlığı ret ve inkar edilen İmha politikaları altındaki sömürge ulusun önüne konulan özgürlük yol da bunun gibidir.

Sömürge ulusun özgürlüğe kavuşması için gerçek talebi nedir? Sömürge ulusun özgürlüğe kavuşması için gerçek talebi yasal ve anayasal güvenceye, ulusal bir statüye kavuşması gerçeği ve talebidir.

Kürd halkı dahil dünyadaki sömürge her ulusun özgürlüğe kavuşması için vereceği mücadele evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal statü talebinin yasal ve anayasal güvence altına alınması içindir.

Dünyada statüsü yasal ve anayasal güvenceye kavuşmuş uluslar, halklar, milletler benzeri siyasi mücadele yolları ve yöntemleri ile haklarına kavuşmuştur.

Kürd halkına özgürlük mücadelesi diye son 70 yıldır önüne konulan yolun nevi ve tarifi nedir?

Önce Burkaycılığı ve onun Kürd halkının önüne koyduğu Marksist Leninist siyasi İdeolojik hedef olarak sosyalizm rejim modeline bakalım. Sosyalizm, özü itibariyle 1917'lerde proleterya diktatörlüğü rejim modeli maskesi altında gerçekte ise Rusya'nın silah zoruyla ulusal yayılma iktidarıydı.

Bu süreç tüm dünyada 1990'lara kadar sürdü, Kemal Burkay da Marksist Leninist rejim modeli sosyalizm maskesi altında tüm Kürdleri bu sürecin bir piyonu haline getirmek için yoğun bir mücadele vermiştir.

Bunu bilerek mi, kasıtlı mı, yoksa bilmeyerek mi yaptığı yaşam sürecindeki ilişkilerinde çok açıktır.

Bu sürecin içine etnik, felsefi, psikolojik ve İdeolojik nüansların serpiştirilmesi yukarıda yazdığımız somut gerçeği değiştirmez. Kemal Burkay Türkiye'den kaçtığı zaman kapitalist düşmanlar olarak halkımıza dikte ettiği ülkelerden biri olan İsveç'e gitmiş, 31 yıl İsveç'in sağladığı sosyal ve ekonomik imkanlarla rahat bir yaşam sürdürmüştür.

Hâlbuki Kürd halkına sosyalizmi bal, kaymak kurtuluş yolu olarak dikte ediyordu ki herhangi bir ulusal statüsü bile olmayan devletsiz, sömürge bir ulusun herhangi bir rejim modeli mücadelesi de olmaz, olamaz.

Anılan dönemlerde Rusya bir dünya gücüydü, sosyalist ülkeydi ve normalde Burkay'ın düşman gösterdiği İsveç'e değil, yegane yaşanacak rejim modeli diye Kürdlere dikte ettiği sosyalist Rusya'ya gitmesi gerekirdi. Öyle yapmadığı için o rejime inanmadığı ve güvenmediği açıktır ve kendi gerçeğidir.

1978'lerde Öcalan'ın APO'cu hareketi şiddet ve terörü esas alarak PKK örgütünü sosyalist komünalist rejimci ve Marksist Leninist İdeolojik felsefe değerlerine göre kurmuştu.

Kürd halkı için yıkıcı İkinci dar radikal İdeolojik süreç böylece başlatılmıştı, ilkinden tek farkı şiddet ve teröre dayanmasıydı.

Her ikisi, hem Burkay, hem Öcalan Kürd halkının ulusal değerlerini sırf örgütüne militan ihtiyacını karşılamak için meze olarak mücadelesinde kullanmıştır/kullanmaktadır.

Bazen bağımsız Sosyalist Kürdistan hedefini öne çıkartmışlar, bazen de tüm dünyayı sosyalist yapmayı hedef olarak ortaya koymuşlar.

Kasıtlı bir süreç olarak görülmesi gerekir, Kürdler açısından da sonuç değişmez. Kürd halkını evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal statü talebinden ve evrensel temel değerlere bağlı medeni ve çağdaş dünya değerlerinden kopartmaya yöneliktir. Süreci ve halkın geleceğini sabote etmiş, sabote etmeye devam etmektedir.

Sömürge haklara bile sahip olmayan Kürdlere radikal Marksist Leninist İdeolojik rejim modeli empoze ederek yegâne mücadelesi olması gereken ulusal statü talebini yok etmeye çalışmışlardır.

Kürd halkını Marksist, Leninist, Stalinist İdeolojik rejim modeli sosyalizmin, komünalizmin peşine takmaları ulusal Statü talebi mücadelesini sekteye uğratmış, yanlış bir yola ve yanlış bir mecraya sokmuştur.

Kendilerine ve örgütlerine sorun bakalım, halkımıza bunca eziyet, ödetilen ağır bedellerle bu radikal rejimleri hangi devlet için istiyorsunuz?

Kürd halkı için istiyoruz diyecekler, bu açık bir yalan ve dolandır, Kürdlerin devleti de ulusal statüsü de yoktur. Rejim modelleri bir devlet sistemidir, ulusal statü sahibi bir ulus, halk, millet ancak o zaman ulusal statüsü için rejim modeli talep edebilir.

Örnek olarak, aklınız alsın diye belirteyim, şimdi güney Kürdistan bölgesel federal devlet statüsüne sahiptir. Güney Kürdistan bölgesi halkı hangi rejim modelini istiyorsa ulusal statüsü için onu uygulayabilir.

İster çoğulcu demokrasi, ister sosyalizmi, ister komünalizmi, ister teokrasizmi, ister radikal demokrasiyi ve isterse monarşizmi rejim modeli olarak Federal Devletine sistem olarak uygulayabilir. Çünkü statüsü var ve o statüye herhangi bir rejim modeli gereklidir.

Kısaca Kuzey Kürdistan Kürdlerine korkunç bir ütopya dikte edildi, Kürdleri olmayan statü için dünya insanlığının ret ettiği, çöpe yolladığı rejim modelleri peşine taktılar. Kürd halkını bu sahte yola sokarak yanlış yöntemlerin kurbanı yaptılar.

Bu art niyetli, kasıtlı korkunç yanlışlar daha yoğun bir ajitasyon ve manipülasyonlarla günümüzde de tüm hızıyla devam etmektedir.

Dünya insanlığın ortak evrensel temel değerlerine de zararlı, zıt ve insanlığın ret ettiği ütopik radikal rejim modelleri için Kürdler mücadele ettiriliyor.

Kâh egemen ulusun radikal sol örgütlerine basamak yapılıyor, kâh iktidar mücadelesi veren egemen ulusun siyasi tarafların birine payanda yapılıyor.

Aynı şey radikal Dinci İdeolojinin etkisi altına sokulan, teokrasizm ve şeriatizm mücadelesi verdirilen Kürdler için de geçerlidir.

Böylece Kürd halkı korkunç hile oyun ve entrikaların içine çekilmiştir. Böylece kendi içinden sahte İdeolojik hesaplarla kamplara bölünmüş birbirine nefret eden grupçuklara bölünmüştür.

Dünyamıza, insanlığa çoğulcu demokrasi değerleri egemendir. Her kişinin grubun farklı sosyal ve siyasal fikir ve düşünceleri vardır, olmalıdır.

Ancak statüsü olmayan, statüsü bulunmaya halkımıza yanlış yol ve yöntemler dikte edilmesi, yanlış yollara sokulması telafisi oldukça zor hatta imkansız zararlar vermiştir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.