Öcalan devre dışıdır...
TC Öcalan’a dayalı barış ve “çözüm projesi” üzerinde dururken, asıl olarak gerillayı silahsızlandırmak, silahlarını bırakan üyelere af çıkarıp almak ve KCK yöneticilerini sürgünde bırakmaktı. KCK lideri Öcalan’da yazılı ve giden heyetlere bu mesajları fazlasıyla vermiştir.
Kandil, KCK lideri Öcalan’a dayalı olarak “silahsızlanma kongresi” yapacaktı. Bir Ara Cemil Bayık, “gerilla rolünü oynamıştır” dedi.
Her ne olduysa son anda Kandil ve KCK Yürütme Konseyi silahsızlanma kongresini iptal etti ve KCK lideri Öcalan’ın görüşüne nazikçe uymadı.
Silahsızlanmanın gerçekleşmeyeceğini gören TC, hileli ve hiçte uygulamadığı “barış ve çözüm süreci” ne tekmeyi vurdu.
Silahsızlandırmak ve Türkiyelileştirmek projesi darbe yemişti.
Bu andan sonra TC KCK lideri Öcalan’ı devre dışı bıraktı. Artık bu süreçte kazandırılan Türkiyelileşme, “ortak vatan”, “demokratik özerklik”, “demokratik ulus” vb projeler ortada kaldı.
Kala kala “demokratik cumhuriyet” kaldı.
Çözüm yeri gösterilen sömürgeci parlamentoda Kürtlerin aleyhine olan kararlar dışında birşey çıkmadı.
HDP İmralı projesiydi.
KCK Lideri Öcalan son yayınlanan kitabında bu HDP projesini içerde görüşmeye gelen devlet yetkilileri (MİT) ile birlikte oluşturduklarını yani onların da görüşlerini aldığını açıkça söyledi.
HDP projesinin baştan beri tutmayacağını ve ölü doğan bir proje olduğunu makalelerimde işlemiştim.
HDP projesi, embriyon bile tutmadı, çocuk hiçbir çocukluk emaresine sahip olmadı. Bundan dolayı ölü doğan bir çocukta demeyeceğim.
Doğduğunda ölü doğmuştu.
Baştan beri düşüncem “barış ve çözüm sürecinin” bir hile ve kandırmaca olduğunu işliyordum.
Ortada ne bir anlaşma var.
Nede devlet yetkilileriyle ne konuşulduğu bulunmaktadır.
Hepsi buza yazılmıştı, şimdi belki de hiç bir şey hatırlanmıyor...
Hep KCK’nin iradesini hapse koyduğunu işliyordum.
Hapis edilen bir iradeden çözüm kesinlikle çıkmaz.
Esaret altına alınan Liderleri hapseden devlet istediği kadarıyla dışarıyla ilişkisine izin verir. İstedikleri olmazsa kesinlikle tecritte tutarlar.
En sonunda TC, AKP ve TBMM HDP milletvekillerini ve belediyelerini kapının önüne koydu.
HDP ve Belediyeler kapıya bırakıldı.
Darbeye karşı çok konuşanlar Kürtlerin vb. kesimlerin seçtiği HDP ve belediyelere sömürgeci darbe yapmıştı. Haksız ve sömürgeci uygulamalar olduğu aşikardır.
İnsanlarımız her tür baskıyla yüzyüze gelmiştir.
HDP’ ye akıl vermek bana düşmez.
Ama gelinen noktada HDP’nin hiç bir işlevi kalmamıştır.
Sırrı ve İmralı heyetinin işlevi bitmiştir.
TBMM’sini Kürtlere çözüm yeri olarak gösteren HDP çözümü de bitmiştir.
Bunların işlevi önceden çizilmiştir, o çizilen noktalar ortadan kalktığı için rollerini yeniden tayin etmek zorunluluğuyla yüz yüzedirler.
Geriye kalan milletvekilleri bıçak altındadır. Belediyelere çoğunlukla kayyum atandı ve geride kalanlara da atayacaklardır.
“Demokratik Türkiye” ve “Demokratik cumhuriyet” Türk halkının savunacağı projedir. Bu görevi onlar üstlenmesi gerekirken ve bizimde destek vermemiz gerekirken, Kürtlerin üstlenmesi tutmayacaktı.
İlk ortaya çıktığımızda bağımsız ve demokratik Kürdistan diyorduk, Türkiye solcuları ve sosyalistleride “Bağımsız demokratik Türkiye” diyorlardı.
Türkiye halkı ve sosyalistlerinin görevini “demokratik cumhuriyet” şeklinde niye önümüze koyduğumuzu oturup iyice düşünmenin zamanı gelmiştir.
Bırakın Türk halkı AKP, CHP ve MHP’nin peşine mi takılır, demokratik bir yol mı seçer; bu onların tercihidir.
Onların tercihlerini bize yüklemek Kürdistan amaçlarını yaralamak demektir.
Sahte barış ve sahte Türkiyelileşme projeleri vb. tükendi, oyuncular artık buna oynamıyor.
Parlamento değerlendirilebilir; daha önceki DEP, HEP vb. partiler bunu yaptılar. Ama hiç değilse yanılsamalara ve ruh boşaltmalar yol açmadılar.
Halkı kandırdınız ama kendinizi de kandırdınız. Belki de bazıları bu röle çok bilinçli sarıldı. Onlarda TC onayı bittiği yerde yerlerinde oturuyorlar.
HDP projesinin oyuncuları oyunları bıraktılar...
Açık ve cepheden her tülü değerimize karşı yürütülen bir savaş var...
Tek tek ve grup grup kendinizi ezdirmeden seçilmişler olarak TC ve AKP ye açık tavır almanız yararlı olur.
Yeni rol arayışı kaçınılmazdır.
Bina ettiğiniz strateji çöktü.
Toplu olarak halka dönmek belki de en faydalı yoldur.
TC’nin istediği hiçbir ara yol bırakmadan doğrudan biat etmenizdir.
Biat etmeyeceğinize göre yeni bir yol seçmek size kalmıştır.
TC Kürtlerin silahlarını aldıktan ve direnişini sonlandırdıktan sonra asıl darbeyi vurmuştur...
Tarihteki örnekler bolca vardır. Dersim soykırımı asıl 1938 de yapılmıştır. 1937 de kendini savunan güçleri etkisizleştirmiş, liderleri toplamıştır, bazılarını idam etmiştir.
Dersimliler Tertele 38 diyorlar.
Silahsızlanma olsa ve KCK dağıtılsaydı, yöneticileri sürgüne gitseydi, HDP’nin hesabı o zaman görülecekti ve tabi bütün Kürtlerinde....
Bugün yaptıklarını farklı biçimde yapacaklardı. Ya da entegrasyon için HDP tamamen demokratik cumhuriyete yatacaktı. Kürdistani düşünenleri eleyeceklerdi, Tabanı da etkisizleştireceklerdi...
İyi oldu. Ortadoğu ve Kürdistan parçalarındaki gelişmeler buna izin vermedi.
İki parçada devletleşme ve federasyon gündeme oturdu. Kürtlerde ulusal bilinç patlaması gerçekleşti.
TC’de bunu gördü.
Bu, vb. nedenlerle TBMM’sinin çözüm yeri olması uçup gitti.
Türkiyelileşme yürütülemedi.
Kuzeyde halk ve örgütlü güçler vahşete varacak kadar baskı ve zülüm, soykırım görüyorlar.
Bir sarsıntının yaşanacağı kaçınılmazdır.
Tohumlar yeni ve doğru strateji ve taktiklerle yükselebilir. Ürünler verebilir.
HDP ve KCK’de değişmek zorundadır.
Değişmeyeni yeni koşullara göre politika üretmeyenleri pratik devre dışı bırakır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.