Türkiye partisi olan Kürdlerin yoğunlukta olduğu HDP\'li Millet Vekillerini mecliste linç ediyorsa, futbol maçlarında Amedspor oyuncuları ve taraftarlarını dünyanın gözleri önünde linç ediliyorsa düşünün gözden ırak, gönülden ırak Kürd halkına yapılanlar misliyle vahşicedir.
Tarihte o kadar çok güçlü imparatorlar, krallıklar, diktatörlükler geldi geçti ki, her biri dünyayı kendisinin yaratığını söylüyordu. Kendilerini, Peygamber, Halife hatta tanrı ilan edenler vardı.
İktidar gücünü elinde bulunduran hükümdarlar ebediyen hükmedeceklerini sanırlardı. Hükmedenlerin ortak özellikleri, korkak, egosantrik, zalim, yalancı, kurnaz, entrika, panik ve güvensizliktir.
Diktatörler gökten inmiyor, her zaman askeri darbe olması gerekmiyor, çağımızın en büyük diktatörleri seçimle iktidara gelmiştir. Seçimle iktidara gelmek demokrasi değildir.
Toplumsal çelişkilerin yoğunlaştığı, yönetenlerin yönetemediği, işsizliğin ve yoksulluğun yükselişe geçtiği zamanlarda, siyasi ve ekonomik kriz dönemlerinde, hükümdarlar kendilerinin altından zeminin kaydığını görünce, devletin demir yumruğu gösterilerek kaos iklimi yaratır. Devletin korku imparatorluğu, toplumu kutuplaştırarak, korku şoku ile sağlıklı düşünemeyen milleti kendi etkisine alır. Devleti tanrı ile eşleştirerek önünü göremeyen cahil milleti devleti korumak için dezenformasyonla manipüle eder ve istediği gibi kullanır. Devlet dış tehdit altındadır, hainler ve casuslar darbe yapacak, ülkeyi bölecekler, din elden gidecek, denilerek topyekün milli birlik çağrıları yapılarak ırkçı duygularla faşizm şahlandırılır. Ve dolayısıyla asıl korku zulüm eden adaletsizlerin kendilerini sarmalamıştır. Bu durumda ya devletten yana, milli ve yerli olacaksın, yada muhalif hain, dış mihrakların ajanı, bölücü ve teröristsin. İşte böyle bir kaos ortamında bilinçsiz kitleler güce taparlar, güçlü olan kimse ondan yana olarak kendilerini korumaya aldıklarını sanırlar. Hak-Adalet aryanlar potansiyel suçlu gösterilerek, bilinçsiz cahil yığınların linç kampanyalarının hedefi haline getirilir.
Bir toplumda cahiller ordusu örgütlenmiş ve harekete geçiriliyorsa durum çok korkunç bir duruma gelmiştir. Bunun çok örneklerini gördük.
Yakın tarihte 1930\'larda Mussolini İtalya\'da seçimle iktidara gelmişti, gücünün zirvede olduğu dönemdi. O artık Duceydi İtalya\'nın tek sahibiydi, ve kitleler ona tapıyordu. Mussolini Roma\'nın eski ihtişamlı günlerine dönüleceğine söz veriyordu. Mussolini 1940\'da İtalya\'yı 2. dünya savaşına sokarak büyük kayıp vererek yenilgiye uğradı yardımına koşan Hitler\'de onu kurtaramadı.
Aldof Hitler ise 1, Dünya savaşında sefil bir hayatı olan okulda başarısız fakülteye giremeyen, kendine güveni olmayan, evsizler yurduna yerleşir. Yahudiler hakkında beslediği nefret duyguları kendisi için hem kurtuluş hemde macera oldu. Önce orduya katılır daha sonra 1919\'da kurulan İşçi partisine katılır, hitabet yeteneği güçlü olduğundan yükselir 1921\'de partinin lideri olur Nasyonalist Sosyalist Alman İşçi Partisi 5 Mart 1933 seçimlerinde (NSDAP) %44 oy alarak üçüncü seçimde zirve yapıyor. Bir zamanlar aç sefil sokaklarda kalan Avusturya\'lı şimdi Almanya\'nın tartışmasız sahibi. İlk işi Meclisi fesetmek, kendisine karşı olan partileri kapatmak, sendikaları, gazeteleri yasaklamak, gazetecileri öldürmek, kısaca kendisine muhalif gördüğü kesimlerin korkulu rüyası oldu.
Diktatörler iktidarı ele geçirdiklerinde, büyük ekonomik yatırımlar yapıyor, dört bir yana tren rayları döşendi, tarımda büyük atılımlar yapıldı, askeri ve teknolojik donanımda önemli hamleler yapıldı. ülkesini kalkındırarak nasıl büyük güç olduğunu kanıtlayarak, yandaşları tarafından kahraman görülür, ve göklere çıkartılarak ilahlaştırılır ona tapılırdı. Hitler dünya imparatoru olmak için savaş naraları atıyordu, Polanya, Danimarka, Norveç ve Fransa\'ya saldırdı. Gittiği her yerde terör estirdi, işgal ve toplu katliamlar, bombardımanlar sınır tanımadı. Kısa sürede önemli mevziler elde etti. Amerika ve Sovyet Kuvvetleri müdahalesi sonrasında işgalci Alman güçleri ağır yenilgiler aldıkça geri çekilmek zorunda kaldı ve kanlı diktatör yenilgiden kaçamadı 30 Nisan 1945\'de eşi Eva Braun\'la birlikte siyanür kapsülü yutarak intihar etti.
Şunun iyi anlaşılması gerekir, seçimle pek ala dünyanın en büyük faşist diktaları iktidar olmuştur.
İran, Suriye ve Türkiye\'de Kenan Evren seçimlerde % 90 oyla seçilerek iktidar oldular, ne yazık hiç birinde demokrasi kırıntısı yoktu ve meşru değildi.
Hani kendilerini yıkılmaz, ölmez bu dünyanın tek sahibi görenler, ölümden köşe bucak kaçtılar, ama fare gibi girdikleri çukurlardan ölüleri çıktı. Saddam Hüseyin\'de Kürdlere ve kendisine karşı muhalif olanlara büyük zulümler, işkenceler ve katliamlar uyguladı, ama sonu Mossolini ve Hitlerden farklı olmadı. Tüm kötülükleri kendine rehber edinen bu yolda ilerleyen bir Kasımpaşalı var sırada!
Tarihte yaşanan sosyal olaylar insanlığın ortak hafızasıdır, geriye dönüp bakıldığında büyük dersler çıkarılacak, insanlığı felaketlerden koruyacak deney ve birikim var. Normal düşünen insanlar yönünü yarına döner, dünden daha güzel yaşamanın koşullarını yaratmaya çalışır. Savaşlar insanlığa kayıp ettirmiştir. Öldürmek, kan deryaları yaratmak, suratı gülmeyen gergin toplumlarda, insanca yaşamanın tüm özellikleri imha edilmiştir. Umutsuz, hayal bile kuramayan, gülmeyi unutmuş, müzik dinlenmez, kitap okunmaz olan bir toplumda ancak felaketler yaşanır.
Okumayan cahil bir milletin seçimlerde kendi seviyelerine uygun, bilimsel eğitimden yoksun, akademik eğitimi olmayan, illeriyi görmeyen, dolayısıyla başarısızlığını olmayan bir Üniversite diplomasıyla ünvanlandıran çete başı “reis” tiplerini tercih eder.
Çünkü kendilerine uygundur, sokak dili, kültürü ve kabadayılık kendilerine uygun modeldir. AKP ve Reis R.T. Erdoğan, siyaset sahnesine çıktıklarında cedleri Osmanlı\'nın şatafatlı saray yaşamına geri dönüleceğini ve kendisinin ise Halife olacağını bağırmaktadır. Bir an düşünelim Osmanlı saraylarında neler oluyordu? Osmanlı tarihi, babaların taht için oğullarını gözünü kırpmadan yağlı urganlarla boğazladığı, yine kardeşin kardeşi iktidar için boğazladığı karanlık, kanlı ve kirli bir imparatorluk dönemidir. Bütün cihanın yegane sahibi olmak için sürekli işgaller ve ilhaklar yapıldı. Gittikleri her yeri bugünkü İŞİD İslamcı teröristlerini aratmayacak tarzda yangın yerine çevirdiler, canlara kıyıldı, kadınlara tecavüz yapıldı, köle gibi satıldı veya haremlerde seks kölesi olarak kullanıldı, mal varlıklarına el konuldu. Kısacası görkemli görünen sarayın duvarları arkasındaki karanlık delhizler başta hükümdar olmak üzere herkes için güvenliğin olmadığı, kafalarını yastığa rahat koyup uyuyamayan, kabus dolu bir yaşamdı. Çünkü güvendikleri hiç kimse yoktur. Herkes birbirinin ayağını kaydırmak ve iktidara gelmek için komplo üretmektedir, herkesten şüphelenmekte, kendi gölgelerinden korkar hale gelmektedir. Bir yemek ağız tadıyla yenilemez hale gelmişti, çünkü her an zehirlenebilir korkusu, Osmanlı padişahlarının psikolojilerini bozmuştu, kimi kafayı üşüttü. Kendini yedi dübelin yegane sahibi gören Osmanlı, savaş ganimetlerini tüketti ve kendi denetimindeki toprakları koruyamaz oldu .
Batının sanayileşme devri ile birlikte, ticarete açılan yeni yollar Osmanlıyı zorluyordu. Keza saltanata karşı halkların baş kaldırıları huzursuzluğu iyice artmıştı. Savaş ve ganimetle iktidarı yönetmeyen Osmanlı yorgun ve hasta düşmüştü. 1919\'da Damat Ferit paşa Sadrazamlığa getirildi, İstanbul daki Osmanlı hükümeti düşmanlarıyla işbirliğine gitti ve daha sonra padişah Vahdedtin canını kurtarmak için ülkeyi terk etti. Tarih bunca kötü örnekle doluyken, yok benim yolum Ceddimin yoludur deyide gidenlere ancak iyi yolculuklar dilenir. Bu kötü örnekler insanlığın yüzkarası olarak tarihe not düştü.
Bütün bu laf kalabalığı niçin? Biliyorum herkesin bildiği şeylerdir, ancak bu ülke insanları, geri zihniyetli yöneticileri bir kez daha ne kadar tehlikeli ve çağdışı olduklarını görmeleri gerekiyor. Başınızdaki Kasımpaşalı Erdoğan « reis » okul yıllarında başarısız, iyi top koşturan, bir zavallıdır. Ancak çok kurnaz, entrikacı bir şekilde AKP’nin iplerini ele geçirdi, ağzı laf yapan bu zat ince eleyip sık dokuyarak, hedefine ulaşmak için önce parti olarak, demokrasi, medeniyet dedi; duble yollar yaptırdı, dev binalar dikti, herşeyi özelleştirdi, askeri vesayet kalksın dedi, 12 Eylül darbe anayasasını kaldırarak askeri vesayete son vermek için halk desteği istedi. Durum böyle olunca kendine aydın, demokrat diyen kesim bile yetmez ama evet diyerek Akp\'ye destek sundular. CHP\'nin tek parti döneminde yapılan Kürd katliamlarını özellikle Dersim tertelesi\'ni gündeme taşıyarak, artık analar ağlamayacak, Kürd sorunu masada legal zeminde çözülecek, Aleviler ve gayri Müslimlerin sorunları çözülecek dedi, milliyetçilik ayağımızın altındadır dedi vs. vs. Tüm argümanları bir araya getirdiğinizde toplumda hemen hemen herkesime hitap ederek büyük puan kazandırdı. Yelpaze genişledikçe, her seçimde oyları artırarak tek parti olarak iktidar oldu. İktidarını güçlendirdikçe kendini ülkenin yegane sahibi ilan etti. Kendine bir saray yaptırdı, yeniçerileri sıraya dizdi ve o artık bir Osmanlı sultanıdır. Erdoğan zaman tünelinden 800 yıl geriye gitmiş ve Osmanlıcılık oynamaktadır.
Kendini Osmanlı sultanı olarak ilan etmiştir. Devletin, ülkenin ve milletin yegane sahibi durumundadır. Mevcut duruma karşı çıkan kimse yok.
Bu normal olmayan ruh hali ile kendisi için ülkeyi, büyük bir bataklığa sürüklemektedir.
Bu serüvenin devamı için kendi yol arkadaşlarını, paralelci, ajan, hain, darbecilikle suçlayarak, etkisiz hale getirdi. Kendisi için en tehlikeli olan askeri terbiye etmek için Ergenekon davasıyla hızaya getirdi ve kendine bağladı. Sonra paralelci diyerek, FETÖ örgütü yaratarak, kendi iktidar ortaklarını tasfiye etti, Türk İslam sentezini uygulamanın önünde ne kadar engel varsa hepsini ezerek ilerlemektedir.
Gazeteciler haber yapamaz hale geldi. Hükümeti etkisiz ve yetkisiz hale getirerek kendi başkanlığını hakim kılmıştır. Böylece devletin tüm kurumları Tek adam tarafından yönetilmektedir.
Sormak lazım, nerde Kemalist laikciler, nerde sosyal demokratlar, nerde özgürlükçüler vs.vs.? Hiç kimse gık çıkarmıyor, neden? Çünkü hepsi yerli ve millidir, ulusalcıdır, ırkçıdır, İslamcı ve sunnidir, hepsinin ortak çıkarları vardır. Bu kadar geri bir toplumda yaşamak ürkütücü değilmi?
İnsan hak ve özgürlüklerinin olmadığı Türkiye Cumhuriyeti, göstermelik anayasal hak ve özgürlükleri rafa kaldırdı. Cumhuriyet rejimi parlamenter sistem dönemi bitti ve TEK adam rejimi duble şekilde her alanda işlemektedir.
Tek bayrak, tek dil, tek vatan Tek adam Türkiye\'yi çok iyi ifade ediyor. Bu gelişmelere seyirci kalanları, şöyle anlayabiliriz, koca bir toplum kendini bir hiç olarak görmektedir.
Hepsinin benliği bir kişinin elindedir. Gerçekten besleme bir toplum « karnım nerde doyarsa vatanım orasıdır » diyen Türk atasözü durumu daha iyi ifade ediyor. Şu durumda kimi saray sofralarında tıka basa yiyor, kimi devletin hazinesini boşaltıyor, kimi paralı katil olarak Kürdistan\'da katliam yapıyor, şehirleri yıkıyor, milleti soyuyor, kimisi küçük kemik artıklarıyla karnını doyuruyor. Bu besleme zihniyeti çok tehlikeli bir girdap içindedir. Ve zirvede olan adam artık zor bir dönemden geçiyor, hiç kimseye güvenmiyor, en yakınındakilerden bile korkuyor. Başbakan Davutoğlu bir tokatla atılıyor, O ise utanmadan tek adama nasıl biat ettiğini, edeceğini anlatıyor. Onur ve kişilik yok, bu yaklaşım içten içe büyük çürümenin ürünüdür.
Kendi içinde şiddetli çelişkiler yaşayan mevcut sistem, tüm dünya devletlerine, medeniyetlerine hakaretler etmektedir. Kürdistan\'da iflas eden ve dünyada izole edilerek yalnızlaşan Türkiye tek kalmıştır,
Tabloda gördüğümüz duble yollar Kürdistan\'da duble hatta trible baskı, zulüm, şiddet, katliam, tecavüz, bombardıman, yıkım ve göç olarak tüm hızıyla devam etmektedir.
Bir millet bu kadar silik ve ezik besleme olursa, var olan çirkinlikleri doğal görür. Kendi içlerinde kendilerine yapılan haksızlıkları, görmezden gelme basiretsizliği ile övünen bir toplum akıllını yitirmiştir. Gerçi akıl olsaydı böyle olur muydu diye sormak yerinde olur.
Bu sistem kendi yasaları ölçüsünde kurulan, Türkiye partisi olan Kürdlerin yoğunlukta olduğu HDP\'li Millet Vekillerini mecliste linç ediyorsa, futbol maçlarında Amedspor oyuncuları ve taraftarlarını dünyanın gözleri önünde linç ediliyorsa düşünün gözden ırak, gönülden ırak Kürd halkına yapılanlar misliyle vahşicedir.
Ey vah, Erdoğan ve beslemeleri çok hızlı yükseldiniz, düşüşünüz bir o kadar korkunç olacak. Bu gidişat mevcut dünya normlarına uymuyor, dolayısıyla çelişkiler keskinleşiyor, içte Kürdler bu gidişata dur demek için yiğitçe karşı çıkıyor ve bu tekçilerden kurtulmak için her yol ve yöntemi kullanmaları meşrudur.
Diktatörler farklı zaman dilimlerinde, farklı coğrafyalarda varlık gösterse de hepsinin ortak özellikleri acımasız, adaletsiz, baskıcı zulümde sınır tanımayan, kan akıttıkça, ömürlerini uzatacaklarını sanırlar, ne yazık ki bu kan deryaları onların pisliklerini temizlemez. Hızlı yükselişten hızlı çöküşe doğru giden, Erdoğan imparatorluğu iç ve dış konjonktürle yapıya uymamakta, dünya bu çılgın kafayı yemiş bunak adamın yaptıklarını izliyor. Türkler ise köleliği onaylayan basiretsizlikleriyle insanlık sınavında yerini zalimden yana alarak faşist ve ırkçılıkta çok kötü bir örnek olmaktadır.
Kürdler bu savaşta büyük kayıplar veriyor, ağır bedeller ödüyor, ama asla teslim olmuyor. Bu onurlu duruşun sahipleri bu kaostan zafer kazanarak çıkacaktır ve mutlaka Türk işgalcilerini Hitler ve Mussolini\'nin yanına gönderecektir. Diktatörlerin yenilgisi kaçınılmaz olmuştur, bakalım Erdoğan ve ailesi ölümden kaçarken sığınacak bir yer bulacak mı?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.