Güney Kürdistan'da eğitim amaçlı kampları olan, tüm parti ve gruplar, kendi esas mücadele alanlarına dönmelidir. Kuzey Kürdistan'da TC'nin işgalci güçleri Kürdlerin yatak odalarında yatıyorken; Kürdler evsiz, korumasız, büyük bir vahşetle yüzyüzeyken buna arkanızı dönemezsiniz.
Tarih ne büyük bir hazinedir, insan geçmişine bakıp bugüne ışık tutacak en iyi ve en kötü deneyimler, birikiminden yararlanılacak bir laboratuvardır. Geçmişin gizemli labirentlerinde kaybolmadan bugünü aydınlatacak sosyal bilimler tarihinden ders çıkarmak günümüzün sorunlarını çözmede büyük bir silahtır.
Kürdler Bağımsızlık savaşında, net değiller, kimi siyasi partiler kendi ülkesini işgal edeni seviyor ve sömürgecilerin devlet bütünlüğünü savunuyor. Kürdistan'ın Bağımsızlığını özgürlüğünü savunmayanların yurtseverliği olamaz? çünkü yurt savunması yapmayanların sömürgecilerle sorunu olamaz. Sömürgelerin temel sorunu vatanın işgalden kurtuluşudur.
Kürdistan'ın Birliği ve Bağımsızlığına karşı çıkanlar tartışmasız, Vatana ihanet etmiyorlar mı? Bu yaklaşım Bağımsızlık karşıtıdır, bunların yurtseverliği tartışılır! İşgalciyle yaşamak isteyenler ve karşı çıkanlar arasında kıyasıya bir çelişki vardır. Geçmişte, kürdler kardeş kanı akıttı. Bu durum her Kürdü derinden yaralar. Her zaman kürdler korkusuz bir millettir denir vede öyledir.
Ama ben var gücümle haykırıyorum, tüm Kürdler KORKUN, Kardeş kanı akıtmaktan korkun !.
Kürdistan'i tüm partilerin acil bir kriz toplantısı yapmalıdır. Vatana ihanet suçunu netleştirmelidir. Vatanın bütünlüğünü ve özgürlüğünü teminat altına alacak kararlar çıkarmalıdır. Böyle bir karar tarihin seyrini değiştirecektir.
Zamanın bize sunduğu nimetler bir bir elimizden kayıp gidiyor. Her parti doğduğu vatan parçasında kendi ana görevini yapsın. PKK, Kuzey Kürdistan'da izlediği yanlış politikanın enkazından kaçarak, Şangal Kantonu gibi ikinci bir yanlışla kurtulamaz. Şengal'de izlenen politika Irak merkezi yönetimi dolayısıyla İran’ın istemlerini yerine getirmiyor mu?
Ezidiler, iradesiz ve kimliksiz değil, tarih boyunca Kürd ve inançlarından dolayı felaketlerin her türlüsünü yaşadılar. Şengal'i sömürgecilere terk etmek ise en büyük felakettir. Birileri bu politikanın Kürdistan ve Kürdler için bir getirisi olduğunu açıklayabilir mi?. Kürdistan Federe Devletine, KDP ve Başkan Mesut Barzani düşmanlığı yapmak kime hizmet ediyor? Şunu belirtmekte yarar görüyorum, eleştirilecek, tartışılacak çok sorunlarımız vardır. Sorunlarımızı işgalci kafayla değil, Küristan'i çıkarlar gözetlenerek yapılmalıdır.
Güney Kürdistan'da eğitim amaçlı kampları olan, tüm parti ve gruplar, kendi esas mücadele alanlarına dönmelidir. Kuzey Kürdistan'da TC'nin işgalci güçleri Kürdlerin yatak odalarında yatıyorken; Kürdler evsiz, korumasız, büyük bir vahşetle yüzyüzeyken buna arkanızı dönemezsiniz. Güney Kürdistan yönetimine saygı duymalısınız anarşi ve şiddet yaratarak yenilgilerinizle yüzleşme yerine Kardeşler arası savaş nedeni olan politikalarınızı yeniden masaya yatırmanın zamanı gelmedi mi ?
Bu halk bırakuji ihanetine fırsat vermemelidir. Sömürgecilerin değirmenine su taşıyanlar, kendi milli değerlerine sahip çıkar ve korkulan olmaz. Özellikle düşman sevindiren bu tür savaşlar düşmana davetiye çıkarır. Kürdlerarası moral bozukluğu yaratanlar dönüşü, telafisi olmayan bir yanlışın içindedir. Rojava'da Suriye'nin bütünlüğü savaşı, kürdlerin Esad rejimine bağımlı kalmasının savaşıdır. Sömürgeciyi sevmeyen ülkenin işgalcilerden temizlenmesi savaşını veren Vatanseverlere, « ilkel milliyetçi » ulus devletini çağdışı bulanların kafa karışıklığına son vermeleri gerekiyor.
Kim vatanını işgal edenlerin devlet bütünlüğünü savunur? Kürdistan'ı yeryüzünün cehennemine çevirenlere karşı bir asırdır verilen Ulusal kurtuluş savaşının zafere ulaşmasının önündeki en büyük eksiklik izlenen yanlış politikalardır. Bu konuda çok örnek var fakat, çarpıcı olması açsından çağımızın süper gücüne sahip olan Amerika Birleşik Devletleri'nin bağımsızlık savaşını hatırlamak iyi bir örnektir:
Yeni bir Amerika keşfetmiyoruz ama çıkarılması gereken çok çarpıcı dersler var. Kimsenin inanamayacağı kadar hızlı gelişmelere imza atmıştır. Bize gerekli olan bölümü özellikle ulusal bağımsızlık savaşında ki tavrıdır. Yani Bağımsızlığı savunanlar ve Vatana ihanet edenler diye net ve keskin bir şekilde kabul görmüştür. Bu yaklaşım Bağımsızlık savaşının zafere taşınmasında yurtseverliğin çok önemli temel faktörüdür.
Ulusal kurtuluş savaşlarının temel şiarı elbette ki, Ya Bağımsızlık, Ya Bağımsızlık olmalıdır.
Amerika Birleşik Devletlerinin yayılmacı, hegomonyacı emperyal yapısı ayrıca değerlendirilmelidir.
Avrupalılar tarafından 1492'de keşfedilen Amerika kıtası, İspanyollar, Portekizler Fransız ve İngilizlerin istilasına uğradı ve burada yaşayan yerli halkların topraklarına zorla sahip oldular.
Avrupalılar Amerika'da işgal ettikleri toprakları genişlettikten sonra, başta İngilizler olmak üzere çeşitli ülkelerden göçmenler alıp buralara yerleştirerek Koloniler kurdular.
Bugünün dev gücü, Bir zamanlar İngilizlerin işgali altındaydı ve 13 Koloni'den oluşuyordu. Amerika Birleşik Devletlerinin temelini bu Koloniler oluşturdu. Koloni sistemi sömürgecilik politikasına dönüştü. İngilizler kolonilere askeri baskı uyguluyor ve ağır vergi alıyordu.
Koloniler zaman içinde farklı kimlik geliştirmeye başladı. Nüfus hızla büyüyor, tarıma dayalı ekonomi gelişiyor, ticarette ise büyük ataklarda bulunuyordu.
Amerika Kıtası insanlar için yeni olanaklar ve yeni bir gelecek vaad ediyordu. Daha sonra bu kolini sistemi sömürgecilik politikasına dönüştü. İngiliz kolonileri Birleşik Krallık'a endüstri konusunda hizmet ediyordu, İngilizler kolonilerden vergi alıyordu. Koloniler zaman içinde İngiliz devletinden farklı bir kimlik geliştirmeye başladı. Nüfus büyüyor, tarıma dayalı ekonomi gelişiyor, iş adamları yeni ticari ataklarda bulunuyordu. Dinsel yapıda da farklılık vardı, Avrupa'dan gelenler tutucu bir Protestanlık geliştirmişti.
Kolonilerin her birinde iki yasama meclisi bulunuyordu. Kolonileri temsil eden alt meclisin üyeleri mal sahipleri tarafından seçiliyor, Krallığı temsil eden üst meclis üyeleri ise İngiliz Kralı tarafından tayin ediliyordu. Kolonilerde yaşayanlar kendileri mahkemeler kurmuştu ve İngiliz hukuk sistemini uyguluyordu.
Koloniler çok yüksek vergiler ödeyip karşılığında birşey alamamaktan rahatsızdı. Amerika'nın Bağımsızlık savaşı büyük direniş destanları yaratmıştı, büyük bedeller ödemek pahasına işgalci İngiliz ordusuna karşı savaştılar.
5 bin km. Uzaktan gelen İngilizler dünyanın en deneyimli askeri donanımına sahipti.
1774 de Bağımsızlık istiyoruz! Demişti George Washington.
13 Amerikan Kolonisinin geleceği ince bir dengededir. Amerikalı yurtseverler, gönüllü yurt muhafızları, (çiftçiler, esnaflar, demirciler) vatandaşlar kendi kolonilerini savunmak için seferber oldular. 1774'de silahı az, eğitimi zayıf, üstün silah ve deneyimli yüzlerce kırmızı üniformalının karşısına çıkar. 900 üniformalının liderini öldürüp ve silahlara el koyarak tarihin seyrini değiştirecektir.
Bu bir ulusun doğuşuydu. İlk silah sesi dünyanın dört bir tarafında yankı yapar. Amerikan devrimi artık başlamıştır. Vatanını İngilizlerden korumak kahramanlıktır.
Gizli istihbarat, hastalıklara karşı amaçları kadar devrimci ve yeni savaş yöntemlerine ihtiyaç vardır.
New-York kenti bugün nüfusu 8 milyon, 1776'da ise sadece 20 bin kişinin yaşadığı bir şehirdi Amerika'nın en büyük çıkarmasına hazırlanıyordu G. Washington İngilizleri Boston'da söküp atan bir komutan. Ordusunu koruyan, ülkesini güvene kavuşturacağı, onurla zafer kazanacak saatler hızla yaklaşıyordu. Bu küçük ama örgütlü güç dünyanın süper gücüne karşı savaşıyordu.
Bu gelişmeler İngilizleri harekete geçirmişti. İngilizlerin planı asileri korkutup ve boyun eğdirmekti, ne yazık İngilizlerin planlarının tersine direniş isteğini dahada pekiştirdi.
Akabinde bir kriz toplantısı yapılır. 13 Koloni'den 50 delege yeni oluşan meclis yani Kıtasal Kongre ile acil toplantısı başlar.
Tartıştıkları konu : VATANA İHANETTİR !
Ingiltere'den tam Bağımsızlık isteyenler Vatansever, karşı çıkanlar ise Vatana ihanet etmiş olacak ve cezası ölümdür. Şeklinde bir karar alınır. Bu tarihi karar Amerikan'ın kaderini değiştirmiş olacaktı. Şu anda bir devrimin tam ortasındayız. Bu dünya tarihinin en tamamlanmamış devrimidir. Bu Amerika devriminin doğuşudur tarzında, kesin net bir şekilde formüle edilmişti.
Amacımıza ulaşmak için çok kan dökülecek bilmeliyiz direnişçilere inanmayan bazı delegeler, bir fırtınaya doğru sürükleniyoruz, kâğıt gibi uçacağız, diyerek kararsız, uzlaşmacı politika izliyor. Kuşkucular direnişçilerin (5'te biri kadardır).
Bağımsızlık savaşının başında bulunan, George Washington ve Thomas Jefferson tarafından dünyayı değiştirecek bir bildiri kaleme alınır. 4 Temmuz 1776'da Amerika Bağımsızlık bildirgesi yayınlandı. Bu bildirgede Thomas Jefferson söyle demiştir:
Ulusların hakkı: Aşağıda gerçekler bizim için gayet açıktır: Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır; Yaradan’ları tarafından bağışlanmış, belli bazı vazgeçilemez haklara sahiptirler; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları da bunların arasındadır. Bu hakları güvence altına almak amacıyla, insanlar kendi aralarında yönetimler kurarlar; bu yönetimler gerçek güçlerini, yönetilenlerin onamasından alırlar; herhangi bir yönetim biçimi, bu hedeflere ulaşmada köstekleyici olmaya başladığında, bu yönetimi değiştirmek ya da düşünmek, yeni bir yönetim kurmak ve bu yeni yönetimin yetkilerini ve dayandığı temelleri, güvenlik ve mutluluklarını sağlayacağına en çok inandıkları bir biçimde düzenlemek ve kurmak, halkın hakkıdır; aslında sağgörü, uzun bir geçmişi olan yönetimlerin sudan ve geçici nedenlerle değiştirilmemesini buyurur; bu yüzden insanların durumlarını düzeltmek amacıyla alışılagelen yönetim biçimlerini değiştirmek yerine, kötülüklere katlanmayı yeğlediklerini deneyimler göstermiştir; ancak sürekli aynı amaca yönelik, uzun bir yolsuzluklar ve zorbalıklar silsilesi, ulusu, mutlak bir despotizme sürüklemek niyetini açığa vurursa, o zaman böyle bir yönetimi yıkmak ve gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular seçmek, o ulusun hakkı ve görevidir.
Daha sonra 4 Temmuz günü ABD Bağımsızlık günü olarak kabul edilmiştir.
Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere geri çekilmiş ve 1783 yılında Paris antlaşmasıyla 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir.
Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri'ni kurdular 1787. Amerika Birleşik Devletleri ulusal hükümlerin, ülkeyi Anayasayla yöneten, Başkanı seçimle iş başına gelen ilk burjuva Demokratik Cumhuriyettir. Bu anlamda Fransa Devriminin öncüsü olmuştur. Bu sistem 18. yüzyılda dünyada, Eşitlik, İnsan hakları, adil yargılanma ve kuvvetler ayrılığı gibi kavramların gündeme gelmesini sağlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten meydana gelen bir federal birliktir. Ulusal hükümetin merkezi, District of Columbia'dır. Anayasa, ulusal hükümetin bünyesinin ana hatlarını tespit eder.
Yetkileri ile faaliyetlerini belirtir. Kendine has anayasa ve yetkilere sahip olan her eyaletde öteki işlerden sorumludur. Her eyalet, yönetim bakımından şehir, kasaba, nahiye ve köylere ayrılmıştır. Her eyaletin seçimle gelmiş kendi Valileri vardır.
Amerika Birlesik Devletleri :
Amerika'da hükümet, halk tarafından kurulur. Kongre üyeleri, başkan, eyalet yetkilileri, kasaba ve şehirleri yönetenler halk tarafından seçilir
Hâkimler de, doğrudan halk tarafından seçilir veya seçilmiş yetkililer tarafından tayin edilir. Kamu görevlileri, görevlerini iyi yapmadıkları veya kanunları ciddi bir şekilde ihlal ettiklerinde görevden uzaklaştırılabilirler.
Anayasa hükümetin yetkilerini üçe ayırmıştır; Başında başkan olan yürütme, Senato ve Temsilciler Meclisi olmak üzere kongrenin her iki kanadını ihtiva eden yasama ve başta yüksek mahkeme olmak üzere yargı, Anayasa, her birinin yetkisini sınırlamakta ve birinin gereğinden fazla yetki sahibi olmasını engellemektedir. Eyalet hükümetlerinde de sistem, federal hükümet sisteminin hemen hemen aynısıdır. Her eyalette kuvvetinin başında bir vali vardır.
Eyalet hükümetleri düzeni koruma, çocuk ve gençlerin eğitimi, yol inşaatı gibi işlere bakar. Federal hükümet, milli, milletlerarası ve birden fazla eyaleti ilgilendiren meselelerle uğraşır. Vatandaşların günlük hayatını etkileyen kanunlar, şehir ve kasabalardaki polis teşkilatı tarafından uygulanır. FBI diye bilinen Federal Soruşturma Bürosu; eyalet sınırlarını geçen suçluları, federal kanunlara aykırı hareket edenleri araştırır.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, genel seçimle dört yıllık bir süre için seçilir. Seçilen Başkan, sürenin sonunda bir devre daha seçilebilir. Başkanın Amerika'da doğmuş ve yaşının en az otuz beş olması gerekir.
Başkan, kongre tarafından onaylanmış bir kanun tasarısını veto eder veya bunu imzalamayı reddederse; kongrenin her iki kanadı tarafından üçte iki oyla alınan bir karar bu vetoyu hükümsüz kılar ve tasarı kanunlaşır. Başkan; federal hâkimleri, büyükelçileri, yüzlerce hükümet yetkilisini tayin eder. Başkanın ölümü, istifa etmesi veya kalıcı olarak sakatlanması halinde görevi seçime kadar başkan yardımcısı yürütür.
Birleşik Amerika Anayasası uyarınca, görev süresi tamamlanmamış, bir Başkan ancak görevi kötüye kullandığı iddiasının yeterli delile dayanılarak, Temsilciler Meclisinde üyelerin üçte iki çoğunluğunun tasdik etmesi ile görevden alınabilir.
Yasama kolu olan Kongre; Senato ve Tamsilciler Meclisi'nden meydana gelir. Senatörler 6 yıl, Temsimciler Meclisi üyeleri ise iki yıl için seçilirler. Senatör ve temsilciler aday olmak istedikleri sürece tekrar seçilebilir.
Elli eyaletin her biri, Kongreye iki senatör gönderir. Senatonun üçte biri, her iki yılda bir seçilir. Senatör seçilmek için adayın otuz yaşını doldurması ve seçilmesinden en az dokuz yıl önce Amerikan vatandaşı olmuş bulunması şarttır.
Temsilciler Meclisinin 435 üyesi vardır. Her eyalet, kendi nüfus oranına göre belli sayıda üyeye sahiptir. Eyaletler aşağı yukarı eşit nüfuslu seçim bölgelerine ayrılır ve her bölgenin seçmenleri Kongreye bir temsilci üye seçer. Bir üyenin en az yirmi beş yaşında ve en az yedi yıllık Amerikan vatandaşı olması gerekir.
Bir tasarının kanun olabilmesi için hem Senato hem de Temsilciler Meclisi tarafından tasdik edilmesi gerekir.
Ülkenin kuruluşundan beri dış siyasetin yönetiminde başlıca söz sahibi Başkan olmuştur. Bununla birlikte, yetkileri sınırsız değildir. Giriştiği taahhütlerin Kongre tarafından tasdik edilmesi gerekir. Amerika, Birleşmiş Milletler'in Anayasası uyarınca kurulan Kuzey Atlantik Anlaşması Teşkilatı (NATO), Amerika Devletleri Teşkilatı (OAS) gibi bölge savunma gruplarına ve barış ile gelişmeyi destekleyen diğer kuruluşlara da katılmıştır.
Manhattan, New York
ABD doğal kaynaklarının zenginliği, genç ve dinamik bir insan gücüne sahip olması nedeniyle 19. yüzyıl a hızla sanayileşmiş. Ancak 1861-1865 yılları arasında çıkan Amerikan iç Savaşı ülkeyi parçalanma tehdidi altına soktu. Savaş kuzeydeki eyaletlerin başarısıyla sonuçlandı ve ABD tekrar hızlı bir gelişme dönemine girdi. 20. yüzyıl başlarında çıkan I. Dünya Savaşı'nın itilaf Devletleri tarafından kazanılmasında önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı'nda Almanya, İtalya ve Japonya'ya karşı başarılar elde eden ABD artık bir süper güç haline gelmişti.
Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü'nün verilerine göre 2012 yılında kaydedilen 67 milyon turistle Fransa'dan sonra dünyada en çok ziyaret edilen ikinci ülke durumundadır.
ABD sayım Bürosu yaklaşık 11,2 milyon yasadışı göçmen de dahil ülkenin nüfusunu 217,593 olarak tahmin eder. 1900'lerde yaklaşık 76 milyon olan ABD nüfusu 20. yüzyılda nerdeyse dört katına çıktı. Çin ve Hindistan'dan sonra dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi olan ABD, büyük nüfus artışı beklenin ülkeler arasında büyük ve sanayileşmiş tek ülkedir.
Göçler
ABD bir göçmenler ülkesidir. Göçmenler tarafından kurulmuş ve gelişmiştir. Hâlâ dünyanın en çok göç alan ülkelerinden birisidir. Amerika Birleşik Devletleri'nin 4 Temmuz 1776'daki bağımsızlığından hemen önce nüfusu yaklaşık 2,5 milyon kadardı.
Nerden nereye, hiç bir halk Kürdler gibi değil. Kendi ulusal kurtuluşlarından taviz vermedikleri için başarıyı kısa sürede yakalamışlardır. Efendilerine hayran değiller, bizde ise tersi mevcuttur, bu yaklaşım sorgulanmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.