7 Haziran seçimlerinden sonra Başkanlık için gerekli vekil sayısı çıkaramayan Türk cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan gerçek kimliğine dönüş yapmıştır. Bizim Saddam\'lardan, Esatlar\'dan ve Mollalardan neyimiz eksik histerisiyle savaşı yeniden başlatmıştır. AKP hükümeti insan hayatı üzerinde son kumarını oynuyor. Malum bayrak, vatan ayaklarıyla ırkçılığı şahlandırmanın en kolay yolu Kürdlere karşı savaşı yeniden başlatmaktı.
TC ile Kürd savaşı iki ayrı Millet, iki ayrı Ülke, iki ayrı kültür çatışmasıdır. «çözüm süreci» adı altında dayatılan Türk sömürgeci Sünni İslam sentezinin daha kapsamlı hale getirilmesi projesidir.
Kürdler adına bir şey istemiyoruz diyenler AKP\'nin suç ortaklığını yapmıştır. Terörü yapan Türk cumhuriyeti devletidir, AKP hükümetidir. Bayrak yürüyüşleri Türk olmayanlara gözdağı verme gösterisidir. Devlet organizesidir, ırkçılıktır, faşizmdir...
7 Haziran seçimlerinden sonra Başkanlık için gerekli vekil sayısı çıkaramayan Türk cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan gerçek kimliğine dönüş yapmıştır. Bizim Saddam\'lardan, Esatlar\'dan ve Mollalardan neyimiz eksik histerisiyle savaşı yeniden başlatmıştır. AKP hükümeti insan hayatı üzerinde son kumarını oynuyor. Malum bayrak, vatan ayaklarıyla ırkçılığı şahlandırmanın en kolay yolu Kürdlere karşı savaşı yeniden başlatmaktı.
Türkiye\'de etnik ve dini farklılıklar Türk ırkçılığın yaygınlaştırılması ve iktidara kolay yolda gelmenin hammaddesidir. AKP hükümeti kendinden önceki iktidarların Kürd meselesini kullanma biçimini daha manipulatif, profesyonel ve üç aşamalı bir planla yönetmiştir. Erdoğan «çözüm süreci» adı altında Türk İslam sentezini yaygınlaştırma, iktidarını devletleştirme, Kürd meselesini yok sayma ve sultanlığını ilan etme hesabını yapmıştı. Sultanlık hesabını bozan Kürdlere yeniden savaş ilan etmiştir.
Türk yöneticiler yüz yıllık cumhuriyetleri tarihinde Kürdlere her türlü düşmanlık yapmalarına rağmen geldikleri sonuç ortada. Eğer sadece öldürdükleri ve öldüreceklerini bir başarı kabul ediyorlarsa, bu kötülüğün bedelini yani başlarında yaşanan Baas rejimleri gibi çok ağır ödeyecekler. Çünkü Milletler tarihinde işgalci ve sömürgeci zorla yönetenlerin galip gelme şansı olmamıştır. Mazlumlarla zalimlerin savaşında Haklıların hukuku mutlaka galip gelmiştir.
Türk cumhuriyetin kuruluşundan günümüze sürdürüle gelen inkâr, asimilasyon ve savaş politikası Kuzey Kürdistan işgalini uzatma hedefiyle planlanmıştır. İstisnasız bütün Türk hükümetlerin Kürd ulusal meselenin barışçıl çözümüne ilişkin yaklaşımlarının başlangıcı ve sonucu birbirinden pek farklı olmamıştır. Ne yazık ki, halen bayrak, vatan, millet nakaratıyla ve çeşitli vaatlerle etkiledikleri ve midelerini doyurdukları Türkleri galeyana getirerek istedikleri gibi kullanıyorlar.
Bu durumda kendilerine oy vermeyen Kürdleri cezalandırmak için her türlü kışkırtma, provokasyonla şiddet ve saldırı konsepti devreye konuldu.1990\'lı yıllarda yapılan «failli meçhul» cinayetler, 2015\'de ise failli belli katliamlarla sürdürüldü. Kuzey Kürdistan aralıksız bombalanıyor. Yakılıyor, yıkılıyor, Cizre\'deki yıkım manzarası Kobanê’yi aratmıyor. Dersim merkezinde insanlarımız infaz ediliyor. Varto, Silopi Yüksekova ve 24-09-2015 akşamından beri Şırnak-Béşebab gibi birçok Kürd yerleşiminde durum farklı değildir. Toplu sivil yerleşimler bombalanıyor insan ve doğa katliamı yapılıyor.
Kendine sivil toplum kuruluşu adını verenler özel harekat elamanları gibi konuşuyorlar. Kürdleri dışlayan, linç eden, evlerini başlarına yıkan, 35 günlük bebeleri öldüren, 10 yaşında öldürülen Cemile\'nin cesedine sarılarak yatan anne, defnedemediği kızını buzdolabında koruyan bir annenin yaşadığı dram kelimelerle açıklanamaz.
TC. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, Cizre\'de öldürülen 21 sivil için hepsi teröristtir diyerek, katliamlara devam talimatı vermektedir. Bu vahşi uygulamaları görmezden gelen bir toplum, çok kirlidir. Bunlar insan olsalar savaşa hayır, katliamları durdurun derler. İsrail\'in Filistin politikasını protesto edenler, Kürdistan\'da yapılan katliamlara sesiz kalıyorlar.
Kürd -Türk kardeştir bin yıldır birlikte yaşıyoruz, bu ülkeyi böldürmeyiz diyenler, 4 eylül 2015\'de bir kez daha gösterdi ki, belirtilen kardeşlik hiç bir zaman gerçekleşmemiştir. Kürdler Türk işgalin şiddetiyle yönetilmiştir. Birlik beraberlik, kardeşlik lafları kocaman bir yalandır. Biz ayrılmak istemiyoruz diyen Kürdler ne kadar ayrı olduklarını eminim bu son katliamlarla daha iyi anlayacaklardır.
Kürdistan\'da katliam yapan Türk işgalini, devlet terörünü haklı gösterenler, Kürdler teröristtir ve ölümü hak etmiştir politikasını savunanların amacı köle-efendi ilişkisini sürdürmektir. Bayrak yürüyüşleri Türk ırkçılığını ve katliamlarını meşrulaştırma ve yaygınlaştırmanın aracı haline getirilmiştir. Türkler hepsi ağız birliği yaparak «teröre hayır, kardeşliğe evet» diyerek AKP iktidarın yaptıklarına onay vermişlerdir. Katliamlara son, savaşa hayır diyemeyen bu toplum, Kürdlere karşı linç kampanyaları düzenlemiştir. Mevcut sistemin köleleri sindirilmiş ruh halleriyle ırkçılığı körükleyen politikaların temel malzemesi olmuşlar. Onuru olan Türkler bu bayrağı taşımamalıdır. Türkiye halkı devlet terörüne karşı çıkmadıkça, Kürdlere yapılan haksızlıktan her manada pay sahibi olacaktır.
Terörist kimdir?
Türk devletinin Kürdistan\'da görev yapan Valilere özel yetkiler vererek, modern zamanın işgal güçleriyle yeniden bir kitlesel şiddet seferberliği ilan etmesi bir devlet terörüdür. TC. Hükümeti hava kuvvetleri de dahil öyle bir donanım, mühimmat ve güçle saldırıya hazırlandı ki, başka bir devlet ordusuyla savaşsa ancak bu kadarını yapabilirdi.
Kuzey Kürdistan\'ı yeniden fethetme operasyonlarıyla Türkleşmeyen Kürdleri kuşatmaya alan Türk işgal güçleri, sokağa çıkma yasağı adı altında Kürdleri sindirme ve yerlerinden göçertmeyi hedeflemiştir.
Türk devleti Kürdleri işgal zoruyla yönettiğini son kitlesel şiddet, yıkım manzaralarıyla bir kez daha dünya medyasının gündemine oturmuştur. Herkes bilsin ki, hiçbir şey iki ay öncesi gibi olmayacaktır. Dışardan tank, top, asker, polis, özel tim, keskin nişancı, havva ve kara kuvvetlerin Kuzey Kürdistan\'ı kuşatma seferberliği Amerika\'nın Vietnam, Fransızların Cezayir, Rus\'ların Afganistan işgalini hatırlatıyor.
İktidar ve muhalefetin rol değişikliği, Kürdlere karşı milli mutabakat oluşturmalarını gizleyememiştir. Basın -yayın medya bu kuşatmada iş ve güç birliği içinde, Kürd direnişçileri ve halka boyun eğmeleri, teslim olmaları için her türlü yöntemi devreye koymuştur. Çocuklar, kadınlar yaşlılar terörist diye öldürülüyor. Binlerce Kürd\'ün evleri başlarına yıkılmıştır. Sahi kim terörist? Kim kime terör uyguluyor? İşgalci mi? İşgal altında olan mı? Her şeyi yasak olan Kürdler mi? Yasaklarla yöneten TC mi? Devlet terörünün olduğu yerde, başka bir terörden söz edilir mi?
Ezilen ulusun nefsi müdafaası, meşru savunma hakkı nasıl terör olarak algılanıyor? Kürdlerin devleti yok, ordusu yok, polisi yok, Kürdler Türklere zulüm uygulamıyor, Türklerden zulüm görüyor bunu anlamayan kafalar beyinsizdir. Ölen asker ve polis aileleri Kürdler gibi kitleler halinde bu kirli savaşa karşı çıkmalıdır. Çocuklarını askere yollamayan Türk yöneticilerin, halk çocuklarını savaşa sürmesine müsaade etmemeliler. İnsan kanı üzerinde iktidar hesabının yapılması geri kalmış, çağ dışı bir zihniyettir.
Kürdlere düşmanlık körüklenerek insanlar köreltilmiştir. Türkler çocuklarını Kürdistan\'a savaşa göndermemelidir. Kürdistan\'da görev yapan polis, asker ve memurların Türklerden seçilmesi işgal zoruyla yönetmenin, Kürdlere güvensizliğin en açık ifadesidir. Devlet terörünü görmeyenler hala anti-terörist operasyon yapıldığını sanıyorlar. Katliamcıları masum ve haklı gösterenlere sormak gerekiyor, polisler, özel timler, askerler ne amaçla ölüyor?
Ölmeden önce kimi öldürmeye geliyorlar? Silahsız ve sivil mazlum Kürd halkını tanklarla, toplarla havadan ve karadan kuşatarak, «ya türkün gücüne teslim olacaksınız, ya da öleceksiniz, hepiniz teröristsiniz» diyen caniler ölünce nasıl masum oluyor? Bu şovenist yaklaşım, Kürd halkının uğradığı baskı zulüm ve katliamı onaylamaktır. Bilinmelidir ki, devlet terörüne karşı her türlü mücadele biçimlerine başvurulması meşru bir haktır. Ben Kürd siyasi yöneticilerin ulusal birliğe hizmet etmeyen yanlış politikalarına karşın, herhangi bir Kürd hareketine yapılacak sömürgeci bir saldırıyı bütün bir Kürd milletine yapılmış olarak kabul ediyorum.
Sıkça sorulan soru, Kürdler ne istiyor?
Kürdler ne istiyor sorusunu, Kürdler ne istemiyor? diye sorulması daha doğru olur diye düşünüyorum.
Kürdler Türkler veya herhangi bir işgalci güç tarafından yönetilmek istemiyor
Kürdler, Türk sömürgeci güçlerini Kürdistan\'da istemiyor
Kürdler, korku, işkence, soykırımı sembolize eden Türk bayrağının altında yaşamak istemiyor
Küdler katliamlar, sürgünler, zindanlar yaşamak istemiyor
Kürdler, Türklere bağlı köle bir millet olmak istemiyor
Kürdler, ulusal kimliklerinden dolayı, evlerinin ve işyerlerinin Türk bayrağı, ve ırkçı marşlar eşliğinde, tekbir getirerek saldırıya uğramak istemiyor
Kürdler kendi çocuklarının gencecik bedenlerini gömmek istemiyor
Kürdler kendi mezarlarının bombalanmasını istemiyor
Kürdler Kürdistan\'da milli-misaki sınırlarını istemiyor
Kürdler kendi ülkesinde sığınmacı olarak yaşamak istemiyor
Kürdler kendi topraklarının yeraltı ve yer üstü zengin kaynaklarının talan edilmesini istemiyor.
Kürdler dört parça Kürdistan\'da soydaşları ile aralarına sınır konulmasını istemiyor
Özcesi Kürdler Türk devletinin istediği hiç bir şeyi istemiyor. Kendi ulusal, siyasal bağımsızlığını yaşamak istiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.