12 Mart 2020 sabahı, internet sitelerinde haberlere bakarken; kan donduran bir haberle sarsıldım. Mustafa Selimi'nin İran islamcı Despot rejimince 11 Mart 2020'de idam edildiğini yazıyordu.
Olayın detaylarını okudukça üzüldüm, utandım ve darmadağın oldum ve Kerkük işgalinde ağladığımdan daha çok ağladım.
Biz hangi zamandan beri kendimize bu kadar düşman olduk?
Oysa geçmişimizde bu konuda bir hayli kirli örnekler var, mesela 1971 yılında Süleyman Muini ve arkadaşları İrana teslim edilmişti.yine 1971'de Dr. Sait Kırmızıtoprak, Sait Elçi ve arkadaşları Türk sömürgeci devletiyle birlikte katledilmesi olayı var. Bugüne kadar bunlarla yüzleşilmedi. Ve tarihimizin en önemli kırılma olaylarından Kerkük bir ihanetle İran ve Irak güçlerine teslim edilmişi.
Ve hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edildi. İşte biz bize hep düşmandık. Bugünde düşmanız, bunun canlı örneği Mustafa Selimi'dir.
Bu sıradan bir olay, sırdan bir idam değildi.
Çünkü bu bir ihanetin ve zehirli zihniyetin, darağacında Özgürlüğün idamına ferman çıkarmasının, kirli, iğrenç planın ta kendisiydi.
Mustafa Selimi Doğu Kürdistan'lı bir yazardır, özgür Kürdistan için savaşmış bir Peşmergedir, 2003'te İran rejimine esir düşmüş tam 17 yıl Saqqiz zindanlarında esir kalmiş.
Koronalı dönemde herkes ölümden kaçmak veya gizlenmek için evlerine kapanmışken, Mustafa Selimi ise Koronadan daha tehlikeli olan Despot İran rejiminden kaçmak için, Cezaevinde isyan bayrağını çeker, ve yüz kadar mahkumla firar eder.
Kendisi için en uygun ve güvenli yer olarak vatanın bir parçası Güney Kürdistan'a kendi soydaşlarına sığınır.
Kendi soydaşları ve Federe Kürd Yönetimi denetiminde güvende olacağını düşünüyor vede gururlanıyordur. Bizim de bir ülkemiz ve devletimiz var, bayrağımız dalgalanıyor. Kendiside bunun için savaşmış tutsak düşmüştü. Demek savaşılınca teslim olmayınca kazanılır diye aklından geçirmiştir. Çok uzak görünen özgürlük ve özgür vatan hepsi gerçekti. Ve şu an hesini yaşıyordu. Bu bir ruya olamazdı.
17 yıllık esareti geride bırakmanın mutluluğu ve ögürlüğün tadını çıkarmanın hayalleri içindeyken, geleceğe dair umutları coşmuş sevinçten kabına sığmaz ve başarılmyanı başarmının gururunu yaşıyordu.
Süleymaniye Asayiş Güvenlik birimiyle karşılaştığında daha bir mutluydu. Kendini özgürce tanıtır, durumu izah eder.
Daha çok ilgi görmesi gerekirken, herşey tersine dönüyor.
Kötülüklerin anası, ölüm kokan perslerden kurtulması,çok kısa sürdü.
Kendi ülkesinin Kürd kılıklı, (pastaran) asayişi tarafindan yönetildiğini nerden bilsindi?
Ne oldu? neden korona testi yapılacak denilerek alıkonan ve sonra elleri arkadan kelepçelenerek hiç düşünemeyeceği korkunç sona götürülmüştü.
Herşey çok hızlı bir şekilde tesine dönmüştü.
Güzel rüya bitmiş ve herşey kabusa dönümüştü.
Özgür Mustafa Selim yeniden tutsaktı, hemde kendi ihanetçi soydaşları tarafından İrana teslim edilmişti.
İnanmak istemiyordu bütün olnlara.
Böyle bir kirli oyun tarihte yoktur. Bunun ne kanuni, ne insani, ne vicdani nede ahlaki hiçbir yerde eşi ve benzeri yoktur.
Bu kadar zor durumda olan birini hangi akıl, hangi vicdan, neyin karşılığında sedara gönderdiniz?
Siz, Mustafa Selimi Darağcına gönderenler, İran Islamcı Molla rejimi kadar suçlu ve katilsiniz.
Hiç bir ülke kendisine sığınan birini bu şekilde DARAĞACINDA SALLANDIRAMAZ.
Güney Kürd Federe Devleti bu konuda sorumluluğunu göstermelidir. Geçmişte buna benzer yapılan bir çok haince olay var. Onları değiştiremiyoruz ama bugün bu tür insanlık dışı, ulusal çıkarları ahlaki olarak dejenere eden olayların önüne geçmek için yasal düzenleme getirilmelidir.
16 Ekim 2017 Kerkük işgal ve ihaneti hasıraltı edilmeseydi, suçlular, ulusa ve ülkeye ihanet ettikleri için yargılansaydı, hesap sorulsaydı bugün bu korkunç cinayet yaşanmazdı.
Bu Kürdlerin ayıbıdır.
Darağacında, asılan yalnız Mustafa Selimi değildi. Önce özgürlük asıldı, sonra ülkesini, milletini ve özgürlüğü seven yigit bir Nefer asıldı ve sonra Kürdlerin vicdansızlığı, hukuksuzluğu, acımsızlığı, kardeş katilliği, iradesizliği, ihaneti sallandı.
Mustafa Selimi Kürd olmasaydı, Kürdler onu ölümüne korurdu, buna adım gibi eminim. Ama Kürdler ulusal bilinç olgusundan çok, sömürgercilere uşaklık etmeyi meziyet bilmekte.
İşte Kürdler bu böyle bir eserin sahibidir. Hiç kimse masum değil. Bugün bunun hesabını sormazsak bu tür olayların sonu gelmez. Bunun hesabı soruluncaya kadar hergün bu konuyu gündemde tutmak; sesimizi duymayanlara sesimizi duyuruncaya kadar bağıralım, haykıralım.
Kürd beyleri bu işi çözmek için birinci derecede sorumludurlar. Size güvenmek istiyorum bizi mahçup etmeyin.
Bütün dünya şu Koronalı dönemden geçiyor, herkes ölüme bu kadar yakınken, bir dönüp geçmişine bakıp yüzleşerek, yaptığı hata ve suçlardan ders çıkarmak zorundadır.
Sözüm tüm Kürd ve Kürdistan'lılara, sizden ricamdır, kimsenin hiçbir sömürgeci devletin uşaklığı yaparak, kendi soydaşlarınızı satmayınız. Ülkenizi ve Milletinizi sevin koruyun. Düşmanla kötü planlar içinde olup milli birlik ve çıkarlarınıza zarar verenleri Ulusal hain olarak mutlaka cezalandırın. Her kürd öldürülen Kürdistan'lının hesabını sormalıdır. Yaşam temel ve evrensel bir haktır bunu her koşul altında savunalım.
Ancak Mustafa Selimi'nin idam edilmeside planlı ve bilinçli olarak rol alan Süleymaniye Asayişi önce özgürlük için kaçan Doğu Kürdistan'lı Mustafa Selimi, Kürd ulusuna, insanlığa karşı büyük bir suç islemiş ve vicdan denilen şey varsa, O'nun Mustafa Selimiyle darağacında salandığıdır.
Şu koronalı dönemde böylesine adaletsizlikler yaşıyoruz, yapıyoruz, veya sessizz kaliyoruz, bu kadar kirli bir dünya ve kirli insanlar Kronadan herkes ölsün. Böyle kirli yaşam, vicdanen huzursuz olmak veya birey yapamamak,ölümden daha zor değilmi.
Özgürlük için isyan eden zindanları delen, sömürgrci ve işgalci sınrları aşan yiğit Mustafa Selimi, sen darağacına giderken özgürlüğü toplayarak, gittin.İran zulümüne ve uğradığın ihanete meydan okuyarak gittin.
Dimdik düşmana boyun eğmeden darağaçına giderken ve sehpaya çıkıp yağlı urganı boynuna geçirdiğinde, belki bu neki, bu beni öldürmez, asıl beni ihanet öldürdü diye aklından geçirmişsindir.
Sen yiğitliğinle bir ihanetin ortaya çıkmasına imza attın. Umarım bundan bir ders çıkarılır ve bu son olur.
Çok üzüldüm, seninle hayallere daldım ve düşkırıklıkları yaşadım.
Kahrolsun Koronadan daha tehlikeli olan ihanet Virüsü.
Öncelikle ailesinin acısını paylaşıyorum, Kürdler için büyük bir kayıp.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.