Bu yazıda, iki yazıdan bir kitaptan söz edeceÄŸim. Birinci yazı Mustafa Balbal’ın, ‘Ahlat Selçuklu Mezarlığı Söylemi Ütopik Bir Söylemdir’ baÅŸlıklı yazısı.
Ä°kinci yazı Ahmet Nesin’in, ‘Orta Asya’dan Gelen Siyahilere DüÅŸkün Türk Milleti!...’ baÅŸlıklı yazısı
Kitap ise, ‘Bir Askerin GünlüÄŸü, Dersim 1938 Derleyen Mahsuni Gül (Fam yayınları, Aralık 2019) adını taşıyor.
‘Ahlat Selçuklu Mezarlığı Söylemi Ütopik Bir Söylemdir’ (nerinaazad, 1 Haziran 2020)
Mustafa Balbal’ın bu yazısı çok deÄŸerli bir yazıdır. Bu, Kürd Tarihi araÅŸtırmalarında yöntem dile getiren bir yazıdır hem de bilgi yüklü bir yazıdır. Aynı zamanda ufuk açıcı bir yazıdır. Ahlat Meydanlık Mezarlığı hakkında 1963’den beri bilgim var.
Nisan 1963’den itibaren, Bitlis’teki 34. Piyade Alayı’nda, Yedek Subay olarak askerlik yaptım. Alayın, Ahlat’ta bir deposu vardı. O depoda bir manga kadar asker bulunurdu. Bu askerler için he hafta, Bitlis’den Ahlat’a yiyecek götürülürdü. Birkaç defa bu çerçevede ben de Ahlat’a gitmiÅŸtim. Ahlat Meydanlık Mezarlığı’nı o günlerden beri biliyorum. O günlerde de, o mezarlık alanı için Ahlat Selçuklu Mezarlığı denirdi.
Daha sonra, 1965, 1966 yıllarında, Alikanlar’ı araÅŸtırırken Ahlat’a sık sık giderdim. Göçebe Alikanlar, yaz ayları, Ahlat ve Adilcevaz’ın kuzeyinde, Ahlat, Adilcevaz, Malazgirt üçgeninde yer alan Süte Yaylası’nda konaklarlardı.
Mustafa Balbal, Ahlat Meydanlık Mezarlığı’nın Selçuklularla hiçbir ilgisinin olmadığını ayrıntılı bir ÅŸekilde dile getiriyor. Selçukluların baÅŸkentinin Konya olduÄŸunu, Selçukluların Konya’daki mezarlarıyla Ahlat Meydanlık Mezarlığı’nın, mezar taÅŸlarının hiçbir benzerliÄŸinin olmadığını vurguluyor. Bu mezar taÅŸlarında daha çok Rojkanlar’a baÄŸlı Kürdlerin adının yazıldığı dile getiriliyor.
Bu mezarlıkla ilgili olarak Prof. Dr. Beyhan KaramaÄŸralı’nın, 1960’ların sonlarında bir çalışma yaptığını ben de hatırlıyorum. Bu çalışma, Ahlat Mezar TaÅŸları adıyla, 1992’de Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanmıştır. Mustafa Balbal, ‘Bu çalışmanın hiçbir yerinde, bu mezarlığın Selçuklu mezarlığı olduÄŸunun belirtildiÄŸini söylememektedir. Bu vurgulama önemlidir.
Mustafa Balbal, Ahlat Meydanlık Mezarlığı’na 27 Mayıs 1960’dan itibaren Selçuklu mezarlığı denmeye baÅŸlandığını belirtiyor. Bunun, resmî ideolojinin önemli bir kabulü olduÄŸunu da vurguluyor. Selçuklu dönemiyle ilgili tarihsel belgelerde, Ahlat ve çevresiyle ilgili olarak, “Sekman El Kurdi El Kutbi” adı geçiyor. Resmi ideoloji bunu ‘sökmen’ diye okuyor ve SökmenoÄŸullarının Türk olduÄŸunu vurguluyor. Bir Arap tarihçi ise, SökmenoÄŸullarını Kürd olduÄŸunu esas adlarının da “Sekman El Kurdi El Kutbi” olduÄŸunu anlatıyor. Bir ABDli tarihçi de bu bilgiyi destekliyor.
‘Konya EreÄŸli’li Osmanlının âlim, mutasavvıf ve tarihçisi müneccimbaşı Ahmed Bin Lütfüllah, Mekke’de Arapça olarak kaleme aldığı “Camiü’d Düvel” isimli eserinde, günümüz Türk tarihçilerinin tezini çürütecek ÅŸekilde “SökmenoÄŸullarının” Kürd olduÄŸunu, isminin ise “Sekman El Kurdi El Kutbi” olduÄŸunu bildirmektedir.’
Mustafa Balbal, bu iliÅŸkilerin anlatımında resmi ideolojiye önemli bir vurgulama yapıyor. Åžöyle diyor:
‘Åžu önemli konuya deÄŸinmeden geçemeyeceÄŸim; bu güne deÄŸin, herhangi bir akademisyenin yaptığı/yapacağı akademik çalışmalarda, Ahlât meydanlık mezarlığıyla ilgili, Türk tarih tezinin tersine bir görüÅŸ beyan etmesi durumunda, akademik hayatlarının yerle-yeksan olacağını bildiklerinden ötürü, olayın gerçek yönünü anlatmaya cesaret edememektedirler. Hal böyle olunca da, tarihi reel bilgiler istenmeden de olsa ne yazık ki hasıraltı edilmektedir.’
Kürdlerin Kendi Tarihlerini Yazmaları Ne Anlama Geliyor?
Kürdlerin Kendi tarihlerini, bizzat kendilerinin yazması ne demektir? Kürdlerin kendi tarihlerini yazması, Türk akademisyenler tarafından üretilen bilgilerin, hiç sorgulanmadan, bir de Kürdler tarafından altalta yazılarak yeni bir metin hazırlanması deÄŸildir. Tarihsel belgelerin, bizzat Kürdler tarafından bulunması, bizzat Kürdler tarafından deÄŸerlendirilmesidir. Ä°ÅŸte, Ahlat Meydanlık Mezarlığı’ndaki mezar taÅŸları… Mezar taÅŸlarındaki bu yazıların bizzat Kürdler tarafından okunması, deÄŸerlendirilmesi önemlidir.
Ahmet Nesin, Ortaasya’dan Gelen Siyahilere DüÅŸkün Türk Milleti!... (artıgerçek, 3 Haziran 2020)
ABD’de, George Floyd’un polis tarafından keyfi bir ÅŸekilde katledilmesi ABD’de çok büyük protestoların gerçekleÅŸmesinde neden oldu. Bu protestolar, dünyaya da yayıldı. Türkiye’de, radyoda, televizyonda, yazılı basında bu olayı protesto eden konuÅŸmalar, yazılar oldu.
Ahmet Nesin, yazısında, bir televizyonda, yapılan konuÅŸmaları irdeliyor. ABD’nin çok yoÄŸun bir ÅŸekilde eleÅŸtirildiÄŸini, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın, ABD’deki ırkçı politikaları, uygulamaları eleÅŸtirdiÄŸini belirtiyor.
Ahmet Nesin, bütün bunları dile getirdikten sonra da ÅŸunları söylüyor. Adalet Ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminde, 2015 yılına kadar, büyük çoÄŸunluÄŸu Kürd olmak üzere, 18 yaşından küçük 204 çocuk katledilmiÅŸtir. Bu çocuklarla ilgili bir liste de veriyor. Listede, çocuÄŸun yaşı ve nerede katledildiÄŸi belirtiliyor. Bu çocuklar arasında, 2004 de, babasıyla birlikte, 12 kurÅŸunla öldürülen UÄŸur Kaymaz da var. 2009’da, parçalanmış cesedi, anası tarafından eteÄŸinde toplanan 12 yaşındaki Ceylan Önkol da var. Ceylan Önkol’un, niÅŸancılığını ölçmek isteyen bir subay tarafından hedef alındığı biliniyor.
Ahmet Nesin, George Floyd hakkında konuÅŸanların, yazanların, katledilen bu çocuklarla ilgili hiçbir konuÅŸmasının, yazısının olmadığını vurguluyor.
Ahmet Nesin, ABD için yapılan eleÅŸtirileri tekrar hatırlattıktan sonra, aydınlara, basın mensuplarına, üniversite çevrelerine ÅŸöyle diyor: ‘Aydını, kastecisi, akatemisyencisi, bu çocuklar için de bir program yapıp 2 sözcük söyleyecek misiniz, yoksa siz Türkiye’nin içiÅŸlerine karışmıyor musunuz?’
Ahmet Nesin!in bu yazısı, ‘Ortaasya’dan Gelen Siyahilere DüÅŸkün Türk Milleti!...’yazısı, Türk düÅŸün hayatındaki, Türk basınındaki, Türk aydınlarının çoÄŸundaki, Türk üniversitesindeki, Türk adaletindeki, Türk kamu yönetimindeki çifte standardı göstermesi bakımından çok deÄŸerli bir yazı.
Bir Askerin GünlüÄŸünden Dersim 1938 (Derleyen Mahsuni Gül) Fam Yayınları, Aralık 2019
1937-1938’de Dersim’de yaÅŸananlar bir soykırımdır. Bir erin, o günlerde tuttuÄŸu günlüÄŸünde bunun bazı görüntülerini izlemek mümkündür. Günlükler, 1938, AÄŸustos, Eylül aylarına ait…
‘Ah bugün Ä°zmir’de olsaydım
Halbuki daÄŸ başında Kürdlerle uÄŸraşıyoruz.
Bizim bölük, ÅžamuÅŸaklarının başı olan Åžeytan Ali’nin ve çok daha fazla insan öldürerek onların kafasını getirdi. Åžimdi bizim bölük çok gözde…’ (s. 36)
‘Bugün daÄŸlar, ormanlar tarandı. Bizim bölük, azılılardan birisinin kellesini getirdi. Bizim bölükte RuÅŸen isimli bir er var. Bütün kafaları o kesiyor. Buralarda çok sefil kaldık…’ (s. 36)
‘Bu daÄŸları tarıyoruz. Ä°nsan leÅŸlerinden derelere girilmiyor. Burası o kadar soÄŸuk ki adeta donuyoruz. Gece herkes, of anam diye inliyor. Dünyanın en büyük cefasını biz çektik…’ (s.36)
‘Gece, saat 21’de çadırlarımızı sökerek Pertek’ten hareket ettik. Sabaha kadar yol yürüdük. Nihayet sabah saat 7’de bir su kenarında konakladık. Fakat derenin içi insan leÅŸleriyle dolu olduÄŸu için susuzluktan öldük. Ya rab, sen kurtar bizi buralardan…’ (s.34)
‘DaÄŸ içinde bir kulübeye girdik. yüz keçi bulduk ve meÅŸum (kötü) bir vaziyet karşısında kaldık. Bir Kürt kadını kendini iple asmış. Bir sürü çökelek, süt de bırakmış…’ (s.30)
‘Sabah erkenden toplar ve tayyare sesleri ortalığı sarsıyor. Kürdler ablukada ÅŸaşırmış bir vaziyetler.
Bugün orman içinde bir inek, üç koyun 15 keçi bulduk. Sırf bizim bölük kesip yedik…’ (s.28)
‘Bugün bizim alay, bir derede yirmibeÅŸbin (25 bin) koyun ve 50 Kürt yakaladı’ (s.28)
‘Sıçan GediÄŸine silahlı 400 Kürd kaçmış. Onları takip edeceÄŸiz’ (s.28)
‘Bugün, daÄŸları tararken 0n Kürt çıktı. Ä°kisini bizim bölük vurdu. Bir kısmı yaralı kaçtı. Bir kısmı da yakalandı…’ (s.27)
FarkedilmiÅŸtir, günlükte, ‘ya rab, kurtar bizi buralardan’ gibi ifadeler var. SoÄŸuktan, susuzluktan, ÅŸikayet var… Bunlar katledenlerin duyguları. Acaba, köyleri evleri yakılan yıkılanların, mallarına mülklerine, hayvanlarına el konulanların, kadın-erkek, çoluk-cocuk, genç-ihtiyar katledilenlerin duyguları neydi? Bütün bu devlet terörü karşısında onlar, neler hissediyorlardı?
Åžunun da vurgulanması gerekir. Asker, hiçbir yerde, ‘ben ÅŸöyle öldürdüm’, ‘ben bunu yaptım’ demiyor. Her zaman çoÄŸul ifadeler kullanıyor. Yapılan-edilenleri herkesin, bütün birliÄŸin yaptığına iÅŸaret ediyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
11041 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:40:51