Kürdistan Haktır Ve Nurunu Tamamlayacak!

Bu anlamda Kuzey Kürdistan’da, PKK ve Güney Kürdistan’da KDP yarım asırdır işgalçi devletlere karşı ulusal mücadele yürütmektedir. KDP, bu mücadele sonucunda Güney Kürdistan’da federasyondan bağımsızlığa ve PKK Rojava Kürdistan’da kanton sisteminden uluslararası devletlerin hakemliğinde federasyona evrilme hazırlığında.

Kadir Amaç

14.12.2015, Pts | 22:26

Kürdistan Haktır Ve Nurunu Tamamlayacak!
Makaleyi Paylaş

(Bu çalışmayı sevgili kuzenim şehit İlhan Çiftçi’nin (Delil Ayhan) anısına adıyorum!)

Siyaset sosyolojisine göre; kökleşmiş etnik ve siyasi egemenlik çatışmaları realistlere ne kadar uzaksa sosyal inşacı görüşe göre o kadar yakındır. Siyaset biliminde; işgale uğramış bir milletin siyasi temsilcileri işgalçi devlete “gel seninle barış yapalım, gel seninle kardeş olalım” ifadeleri kullanmaz. İşgale uğrayan tarafın siyasetçileri, işgalçi devleti uluslararası kurumlarda görüşmeye ve o kurumların şahitliği önünde ülkesinin işgaline son vermeye davet eder.

Bu anlamda Avrupa, Ortadoğu, Latin Amerika, Balkanlar ve kafkasların yakın tarihine bakıldığında, hür ve bağımsız milletlerin nasıl ortaya çıktıkları görülecektir. Bu konuyla ilgili çok sayıda eser mevcuttur. Özellikle Kürt siyaseti ve Kürt üniversite gençliği siyaset bilimci Lawrence Britt, Stefanos Yerasimos, Karl Doehring, , Antonio Cassese, Richard Falk, Ernest Gellner ve Roskin’i okuyabilirler.

Bana göre, milletlerin siyasal egemenlik sosyolojisini belirleyen şu altın vuruş ilkesidir: Vatanı işgale uğrayan ve siyasal egemenliği elinde alınan bir milletin siyasetçileri, bu işgala karşı milli mücadele yürütür ve bu işgali gerçekleştiren taraf ise ya yerlilerin mücadelesini bastırır yada yerlilerin mücadelesi karşısında zorlanır, sıkışır ve yenilgi rizikosu yerine yerlilere, “barış ve kardeşlik” teklifini sunar.

Bu anlamda Kuzey Kürdistan’da, PKK ve Güney Kürdistan’da KDP yarım asırdır işgalçi devletlere karşı ulusal mücadele yürütmektedir. KDP, bu mücadele sonucunda Güney Kürdistan’da federasyondan bağımsızlığa ve PKK Rojava Kürdistan’da kanton sisteminden uluslararası devletlerin hakemliğinde federasyona evrilme hazırlığında. Ancak bu her iki hareket aynı zamanda, birbirlerine karşı ve Kürt milletine karşı isteyerek veya istemeyerek, suçlar ve günahlar işlediler. Bundan dolayı bazı hasta fikirli Kürtler, \"PKK\'yi tasfiye edelim\" ahlakıyla işgalçi Türk devletine benzemiştir. Bazıları ise; “PKK kafir bir partidir, onlara karşı cihad edelim” ahlakıyla IŞİD terörsitlerine benzemeyi tercih etmişlerdir. Dolayısıyla Kürt aydını, PKK ve KDP\'nin yürütüğü siyaseti-savaşı kardeşlik, milli birlik, bilim, hukuk ve adalet temelinde eleştirmeli ve öneri sunulmalıdir. Geriye kalan diğer yöntemleri büyük bir felaket olarak değerlendiriyorum.

Bu zaviyede hareketle son dönemlerde, Kuzey Kürdistan’ın bazı şehir ve kasabalarda gerçekleşen savaş hendeklerine değinmek istiyorum. Peşinen şunu söylemekte fayda görüyorum: Savaşın ne kadar korkunç bir felakat olduğunu, en az savaşanlar ve savaş mağduru olanlar kadar derinden his ettiğimi belirtmek istiyorum. Hiç şüphesiz, ruh ve gönül dünyamla, barış ve kardeşliği yüzde yüz arzulamaktayım. Ancak Kürtlerin düşmanları, Kürt siyasetçilerin, barış ve kardeşlik teklifini kabul etmiyorlar. Kürt milletinin, hür ve bağımsız yaşama hakkını kabul etmiyorlar. Kabul edeceklerini gösteren tek bir alameti farikayı göstermiyorlar. Kürtleri köle, kendilerini efendi olarak görüyorlar. Efendi ve köle ilişkisini belgeleyen yüzbinlerce bulguyu Kürtlerin gözlerine sokuyorlar. Mamafih, Kürt siyasetçilerin ve Kürt miletinin barış ve kardeşlik çağrılarına en son şu sözle karşılık veriyorlar: “Türk’sen övün, değilsen itaat et.

Sosyolojik olarak Kürt milletinin önemli bir bölümü, “Demokratik Türkiye” ve “Demokratik Halkların kardeşliği” politikasına iyice kendini kaptırmıştı. Hiç beklemedikleri bir anda savaşın, kendilerini, kasabalarını ve şehirlerini kuşattığını gördüler. Yaşadıkları bu ani şokla birlikte, fakir ve güçsüz olanların bir bölümü, şehirlerini ve kasabalarını terk etmek zorunda kaldı.

Pekiala yeryüzünün bu tek devletsiz yalınayaklı milletini öz ülkesinden, öz şehrinden, öz kasabasından ve öz köyünden söküp koparan ve hicrete zorlayan kimdi?

İkincisi; bu yalınayaklı milleti kendi öz ülkesinde, kendi öz şehirinde, kendi öz kasabasında ve kendi öz köyünde söküp hicrete atan, vahşice katleden, dilini yasaklayan ve siyasal egemenliğini elinden alan komünistlermiydi, Hiristiyanlarmıydı, Yahudilermiydi? Hayır ve sekiz milyar kez hayır! Bu zulmü ve mustekbirliği Kürt milletine mustahak gören, besmeleli ve abdestli Türk devleti, Arap devleti, Fars devleti ve tekbir getiren terörsit İslamcı unsurlardı.

Savaşın Kürdistan şehirlerine taşınması, şehir içinde hendeklerin kazılması veya hendeklerin kapatılması ve bunun yerine savaşın şehir ve kasabaların dışında yürütülmesi ayrı bir tartışma konusu; ancak ben burda başka bir çelişkiye dikkat çekmek istiyorum: Kobanê, Şengal, Musul ve benzeri işgal altındaki şehirlerde Hendek kazmak ve savaşmak meşruyken, neden Sur, Silvan, Nusaybin, Derik, Silopi, Cizre Gever, Varto ve benzeri şehirlerde, hendek kazmak ve savaşmak meşru değil?

İkincisi; Terörist Türk devleti bin yıldır Kürt milletine tecavüz ederken, ancak IŞİD kafirleri 3 yıldır Kürt milletine tecavüz ediyor! Acaba hangisi daha iyi bir tecavüzcü? Sizce terörist Türk devleti, IŞİD kafirlerinden çok mu daha uygar ve çok mu daha demokratik bir tecavüzcü?

Kebané ve Kutsal Şengal’de IŞİD teröristleri “Allahu ekber” sloganıyla milletimize kurşun sıkıyor! Sur ve Silvan’da \'da ise TC\'nin Esadullah kafirleri, “Ya Allah, Bismaillah, Allah\'u Ekber” sloganıyla milletimize kurşun sıkıyor! Peki, bu iki gerçek arasında ne fark var? Doğrusu sizin ne düşündüğünüzü bilmiyorum, ancak ben bu paradoksu savaş mistofikasyonu olarak değerlendiriyorum.

Üçüncüsü; Peşmerge ve YPG savaşçıların IŞİD teröristlerine karşı, kendini koruma ve savunma amaçlı hendek kazma eylemini meşru görüyoruz. Ancak terörist TC\'nin saldırılarına karşılık YDG-H’li gençlerin, kendilerini koruma ve savunma amaçlı hendek kazma eylemlerini neden meşru görmüyoruz? Ve en önemlisi; Kürtlerin ülkesini işgal eden, şehirlerini vahşice delik deşik yapan, yalınayaklı milletini vahşice öldüren ve hicrete zorlayan YDG-H’li Kürt gençleri mi yoksa işgalçi Türk devleti mi?

YDG-H’li Kürt gençlerine gösterdiğiniz tepkinin haklı nedenleri vardır. Ancak, bu tepkinizin ve öfkenizin asıl adresi terörist Türk devleti olmalı değil miydi? Kalemlerimiz neden şunu yazmıyor: Ey! İşgalçi Türk devleti, Kürdistan ülkesindeki varlığını meşru görmüyoruz ve buna karşı koyuyoruz! Bundan dolayı işgalci generallerini, işkenceci polislerini, sömürgeci valilerini ve uyduruk mahkemelerini alıp ülkemizden çıkmanı ve aramızda uluslararası güçlerinde hakem olacağı bir hukuki sözleşme yapmak istiyoruz?

Bana göre; ülkesi işgale uğramış, dili yasaklanmış, siyasal egemenliği elinde alınmış ve mazlum bedeni çarmıha gerilmiş bir milletin yalınayaklı yurtsever evlatlarına, siyasetçilerine, aydınlarına ve savaçcılarına neden hendek (sembolik anlamda) kazıyorsunuz? Söylemini ontolojik, felsefik, psikolojik ve sosyolojik gerçekliğe aykırı buluyorum. Hendekleri kapatın, gelin sömürgeci Türk devletinin TBMM’de, TRT kanalında, CNN’de, Radikal gazetesinde, Taraf gazetesinde, Zaman gazetesinden, Yeni Şafak gazetesinde ve Yeni Yüz yıl gazetesinde bu işi demokratik yollarla tartışalım ve çözelim önerisini de entellektüel bulmuyorum.

O halde, hep birlikte işgalçi Türk devletine şöyle demokratik bir çağrıyı yapalım ve bakalım bize nasıl bir cevap verecek: Ey! Sevgili Türk devleti, demokratik kardeşlik ve bilimsel yollardan rica etsek acaba, işgal ettiğin Kürdistan topraklarını kardeş gördüğün Kürt milletine tekrar geri teslim edermisin lütfen?

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, yaptığımız bu çağrı beyhude bir çağrıdır! Tanrı bile konuşsa, Türk devleti demokratik yollarla Kürdistan\'daki işgalçi varlığına son vermeyeceği kesin bir gerçek ve bu gerçeği yüzlerce bilimsel bulgularla ıspatlayabiliriz.

Demokratik kanallarla, Kürt siyasetini ve Kürt davasını belirli bir menzile taşıma şansınız vardır ve ondan ötesi bir menzile taşıma şansımızın olduğunu düşünmüyorum. Tabiki öncelikli tercihim, Kürt siyasetini ve Kürt davasını sivil itaatsizlik eylemleriyle taşıyabileceğimiz yere kadar taşımak en doğrusu. Örneğin: İlk olarak PKK, HDP ve diğer Kürt parti ve kurumlar bir araya gelip şöyle bir ortak bir bildiri yayınlayabilirler: Kürtler bundan böyle ana dilleri olan Kürtçe dilinden başka hiç bir dil kullanmayacak ve Kürtçe’yi konuşmayan Kürtlere tavır alınacak.

Dolayısıyla, benden farklı düşünen ve düşünme hakkı olan bazı kardeşlerime şu düşüncelerimi paylaşmak istiyorum: Sevgili kardeşlerim; sizin bilinçiniz, bilginiz, düşünceniz ve inancınız işgalçi Türk devletini tanıyacak kadar yeterli olmuş olsaydı, emin olun ki onun resmi kurumlarında çalışmaz, meclislerinden umut beklemez, televizyonlarına çıkmaz, gazetelerinde yazı yazmaz ve kurumlarına hizmet etmez ve günün büyük bir bölümünde kardeşlerinizi hedef almazdınız!

Dolayısıyla birbirlerimizi anlamak, sevmek ve birlikte hareket etmek zorundayız ve başka çaremiz yok! Bütün sorumluluğu, PKK ve HDP yüklemek büyük bir zulümdür! Bizlerde Kürdistan davasına el atmalıyız ve Türk devletine darbe vurmalıyız! Bu anlamda, Kürdistan\'ı yakıp yıkan terörist TC unsurudur, PKK ve HDP\'ye yaptığımız düşmanca eleştirileriler, sadece vahşi ve barbar TC\'yi azdırır!

Özellikle bu bağlamda, PKK ve HDP Kürt aydınların fikirlerine mutlaka müracaat etmeli. İkincisi, Kürt aydını ve siyaseti bundan sonra Kürdistan davasını bütün boyutlarıyla, milletimizin huzurunda ve kendi televizyonlarında uygarca tartışmalıdır. Eğer bunu başaramazsak işgalçi devletler, bizi birbirlerimize karşı çok acımasızca kullanacaktır. En kötü ihtimal, kimse kimseden Kürdistan adına bir şeyler beklememelidir, herkes kendi adına Kürdistan ülkesine ve milletine hizmet etmelidir.

Dolayısıyla, her Kürt aydının ve her Kürt siyasetçinin bilimsel ve Kürdistani dünya görüşünde; ümitsizlik, teredüt, ihtilaf, ikiyüzlülük, karamsarlık, korkaklık ve güvensizlik olmamalıdır.

Son olarak Tabiki, işgalçi Türk devletinin demokratikleşmesi ve halkların kardeşliği için köylerimizin, kasabalarımızın, şehirlerimizin delik deşik edilmesine ve mustazaf milletimizin göçe zorlanmasına karşıyım.

Tabiki, öleceksek hep birlikte Kürdistan için ölelim! Çünkü her şeyin bir bedeli vardır. Bütün milletler bedel ödeyerek, hür ve bağımsız olmuşlar!

Kürdistan’ın, hür ve bağımsız bir ülke olmasını arzuluyorsak ve bunun bedeli, can, mal, Şehir ve kasabalarımızın delik deşik edilmesi karşılığında gerçekleşiyorsa, bunu fazlasıyla hak ediyor.

[email protected] https://twitter.com/KADIRAMAC

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
9260 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:24:26

Yazarın Önceki Yazıları

Kürtler Filistinli değildi, Türk devletide İsrail Değil! Musul Operasyonu ve 'Çılgın Türkler' Kürd’ü, Kur'an’la Sömürmek! Öjenist Felsefe Ve Irkların Genetik Anatomisi Fırat’ın Doğusu da, Batısı da Kürdistan! Askeri Darbe ve Kürtlerin Tavrı Kahr Olsun! ‘Fe veylun lil musallîne’ Ehli Homa Şima Qehr Bikero! İşgalci Devlet ve Müşrik İslamcılar! Siyasal Ontoloji Meclîsa Tırkon ù HDP Dost û Neyare Kordon Komo? 1 Mayıs Kürtlere Bir Taht Birde Taç Lazım! Hoş Geldin! Kürdistan Aydınlar İnsiyatifi 'Mayflower Sözleşmesi' Ve Kürdistan Meselesi 'Biz İslam kardeşiyiz' Öyle mi? Muhammed’i öldürdüler, İslam’ı Zehirlediler! Psikolojik Kürtler! Amed’in Dört Minaresini ve Onun Elçisini vurdular! Kürtlerin İslam’la Eşekleştirilmesi! Terör ve Kürdistan Ahmet Taşgetiren’e Cevap! Kürt Hizbullah’ın Siyasal Anatomisi-1 Kürt Hizbullah’ın Siyasal Anatomisi-2 'Kara ve Deniz' Diyalektiği Ve Müslüman Halklar Meselesi Kürdistan Meselesine Sosyal Bilimler Metodolojisiyle Bakmak Kürt Milletinin Tipolojik Anatomisi Kürtler Kendi Topraklarının Hükümdarı Olmak İstiyor! Kürdistani Mücadelede, Vatan ve Millet Sevgisi Siyasal Egemenlik Savaşla Başlar, Barış Müzakeresiyle Paylaşılır! Milletlerin Siyasal Egemenlik ve Kardeşlik Hukuku Aynı Şey mi? Sevgili Kürdistanlı genç kardeşlerim! Modern Ulus Devlet Temelinde Kürdistan’ın Siyasal Egemenlik Hakkı Milletlerin Ontolojik Sosyolojileri ve Kürdistan Milleti Kürdistan Bağlamında Millet-Milliyet ve Milliyetçilik Meselesi Kerkük’ün zaferi, Kürdistan’ın zaferidir! Yeryüzünde ancak köleler devletsiz yaşar Medine Vesikası ve Kürdistan Meselesi
x