Kürd halkı, yüzyıllardan bu yana çektikleri acılara, yaşadıkları büyük zorluklara ve mücadele süreçlerinde karşılaştıkları imkansızlıklara rağmen nihayet kendi topraklarında özgür yaşamaya ve devletleşmeye yönelik hızlı ve ciddi gelişmeler kaydetmekte ve önemli siyasi kazanımlara doğru yelken açmaktadırlar.
Ancak Kürdlerin, büyük direnişlere ve ağır bedellere mal olmuş mücadele süreçlerinden sonra yakaladıkları bu tarihi fırsatı, doğru ve akılcı bir biçimde değerlendirerek daha yapacak çok işlerinin olduğunu bilince çıkarıp, önümüzdeki süreçleri akıl dolu ve tutarlı bir siyaset tarzıyla sonuca götürmeleri gerekmektedir.
Geldiğimiz bu aşamada, gerek küresel güçlerin ve gerekse bölge devletlerinin her birinin kendi gelecek çıkarlarını hesaplayarak bölgedeki gelişmelerden daha büyük çıkar sağlama eğilimleri ve ayrıca da Kürdistan topraklarını işgal altında tutan sömürgeci güçlerin var olan statüyü korumaya yönelik ısrarlı tutumları, biz Kürdlerin işini oldukça zorlaştırmakta ve bu karmaşa içerisinde Kürdleri zafere götürecek siyaset tarzını tutturabilmeleri büyük bir maharet istemektedir.
Gerek küresel güçlerin bölge devletleriyle olan çıkar ilişkileri gerekse Kürd siyasi güçlerinin kendi aralarındaki sorunlara milli ve akılcı yaklaşımlarındaki eksiklikler, Kürdler açısından mücadeleyi zaferle sonuçlandırmanın önündeki en önemli engelleri oluşturmaktadır. Küresel güçlerin, Kürdlerin lehine müdahil oldukları ve Kürd ulusal güçleriyle farklı sebeplerden dolayı yer yer ittifak kurmaları Kürdistan sömürgecisi güçleri son derece çılgına çevirirken, sömürgeciler farklı yöntem ve stratejiler geliştirerek Kürdistani mücadelenin başarısızlıkla sonuçlanması için çırpınmaktadırlar.
Sömürgecilerin kullanmış olduğu bu yöntemlerin en başında Kürd siyasi çevreleri arasında derin ayrılıklar yaratmak hatta mümkünse Kürdleri birbirleriyle çatıştırarak, Kürdlerin lehine gelişen bu süreçleri intikaya uğratmak gelmektedir. Ayrıca bölgedeki birtakım taşeron örgütler vasıtasıyla yine Kürdleri birbiriyle çatıştırmanın türlü iğrenç yöntemlerini denediklerini somut bir biçimde görmekteyiz. Bu taşeron örgütlerin en başında İran molla rejiminin Haşdi Şabi denilen örgütü adeta görevlendirdiği ve bu konuda onlara büyük imkanlar sağladığı bilinmektedir. Yine T.C. Devleti, Kemalist sol güçleri kimi Kürd örgütlerinin arasına sızdırarak Kürdleri birbirine düşman etmenin tüm yöntemlerini fütursuzca kullanmakta olduğu herkesin malumu bir durumdur.
Geldiğimiz bu aşamada, başta sömürgeci bölge devletleri olmak üzere tüm Kürd düşmanlarının sergiledikleri bu hasmane oyunlarını boşa çıkarmanın bir tek yolu Kürdlerin düşman kışkırtmalarına karşı uyanık olmaları ve kendi aralarında var olan tüm sorunları diyalog ve kardeşçe ilişkiler çerçevesinde çözmeleridir. Bêko Êwanların, Kürdlerin haklı ve meşru mücadelesini provoke etmeye ve engellemeye yönelik tüm sinsi girişimlerinin ancak Kürd siyasi çevrelerin, kendi aralarında ki birlik ve kardeşlik duygularını yükselterek boşa çıkarmalarıyla mümkün olacaktır.
Unutulmasın ki; Kürd ulusal mücadelesi, bütün Kürdler de umudun en yükseklerde olduğu bir dönemi yaşamaktadır. Ayrıca da bilinmelidir ki gelinen bu seviye büyük bedeller ve emsalsiz kahramanlıklar sonucu ortaya çıkmıştır. Yüz yılda bir yakalanmış olan bu tarihi fırsatı doğru değerlendiremeyen Kürd siyasi çevreleri kendi halkına en büyük kötülüğü yapmış olacaklardır. Yine bilinmelidir ki özgür bir Kürdistan, tüm Kürd siyasi çevrelerinin çıkarları üzerinde tartışılmaz kutsal bir mevziidir. Böylesine kutsal ve anlamlı bir mevziiyi birtakım yetmezliklere ve örgütsel çıkarlara kurban etmek hiçbir Kürdüm diyen örgüt ve şahsiyetin hakkı olmamalıdır.
Ayrıca yüzyılların mağduru ve mazlumu olan Kürd halkının, hiçbir fedakarlıktan çekinmeden ve uğruna gencecik evlatlarını şehadete gönderdiği bu mücadelenin zaferle sonuçlanması Kürd halkının ziyadesiyle hak ettiği bir durumdur.
Gelin, hep birlikte ve omuz omuza halkımızın dünya milletler ailesindeki onurlu yerini alabilmesi için milli bir ruhla birlikte çalışıp, Kürd halkının kuyusunu kazmakla görevlendirilmiş Bêko Êwanları tarihin iğrenç çöplüğüne yine birlikte atalım.
Saygılarımla
19.05.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.