HABİL İLE KABİL'DE KARDEŞTİ
Türkiye’de yıllardır tekrarlanan “kardeşlik ve barış” söyleminin, geçmişle yüzleşilmeden güven inşa edemeyeceğini savunuyorum; çünkü inkâr edilmiş bir tarihin üstü iyi niyetli sözlerle örtülemez.

Demokrasi,barış gibi kardeşlik söylemide gerekli-gereksiz her yerde kullanılıyor.Bir kere uluslar birbirinin kardeşi değildir.Geçmiş inkar edilerek savunulan barış savaşta yenen ile yenilen arasındaki barıştır.
Tarihi ile yüzleşmeyen, tarihindeki karanlık sayfalarla hesaplaşmayanlar güven inşa edemez.Geçmiş ile hesaplaşmak ağır bedeller ödeyen Kürd'ler açısından ciddiyet ile ele alınması gereken önemli bir konudur ve geçmiş ile hesaplaşmak şarttır. Yıllardır tekrar edilen kardeşlik söylemi ile geçmişe sünger çekmek ile güven mümkün değildir.Kürd'lerin güveni kazanılmak isteniyorsa atılması gereken adım tek parti döneminden bu güne kadar yapılan uygulamalar ile yüzleşmek gerekiyor.
Kadim yurtlarında asimilasyon amaçlı binlerce yıllık dağın-tepenin köyün-kasabanın isimleri değiştirildiği, yüzbinlerce aileynin mecburi iskan uygulandığı ve çarpıtılan tarihe rağmen "kardeşlik" çağrısı yapmak siyasi etik ile bağdaşmaz.
Yeni süreçte Öcalan'ın da söylendiği gibi ortaya koyduğu bir paradigma da yok.Sadece Kürd'ler Kart-Kurttan,Dağlı Türk olmaktan el birliği ile kardeşliğe terfi ettiriliyor.Öcalan'ın Kürd ulusal haklarını varolan vatandaşlık haklarına indirgeyerek adına "Demokratik Ulus" diye savunduğu paradigma aslında Kürd ulusunu Türk,Arap ve Fars ulusları içinde eritmeyi amaçlayan egemen dört ülkenin yıllardır uyguladığı asimilasyon politikasından başka bir şey değil.
Yeni süreç ile birlikte kardeşlik söylemine Bahçeli, Erdoğan,Öcalan ve DEM Parti'yi yönetenlerden sonra Demirtaş'ta Edirne'den katıldı.
Erdogan ve Bahçeli defalarca açık ve net bir biçimde sürecin Kürd sorunu ile ilgisi olmadığını,Terorsüz Türkiye için PKK'nin kendini feshederek silah bırakması gerektiğini belirttiler.
Diğer tarafta Öcalan,DEM Parti yöneticileri ve Demirtaş barış,demokrasi gibi içi boş söylemler ile tabandan gelen tepkileri yumuşatmak amacıyla Kürd sorununa kenarından-köşesinden değinerek sürece farklı anlamlar yüklemek için çabalıyorlar.Farklı görüntü sergilemelerine rağmen Bahçeli ve Öcalan cephesi anayasanın 66'ncı maddesine göre (1) Kürd'leri sisteme entegre etmek istiyorlar.Süreç ile ilgili tarafların farklı söylemlerine rağmen ortak hareket ettikleri nokta Kard-Kurt ve Dağlı Türk denilen Kürd'leri kardeşliğe terfi etmeleridir.
Siklıkla kullanılan Entegrasyon-entegre olmanın sözlük anlamı farklı bileşenlerin sistem içinde uyum içerisinde çalışmalarını sağlamak için bir araya gelmesidir.
Öcalan her konuda olduğu gibi entegrasyonu da kavram kargaşası yaratarak kendine göre yorumluyor.Uğruna yarım asra yakın silahlı mücadeleyi sürdürdüğü Bağımsız-Birleşik Kürdistan yerine entegrasyonu açıkça Kürd'lerin Türkiye, Suriye,İran ve Irak'ın üniter yapıları bozulmadan,bütüne ait parça olması anlamında kullanıyor.
Ancak uluslar kardeş değildir. Türk'ler,Arap'lar ve Fars'lar farklı uluslardır ve kardeş değillerdir. Kürd'ler yapay sınırlar ile dörde bölünmüş ülkelerine sonradan gelmediler. Göçmen ya da mülteci olmayıp tek bir ulustur. Türk,Arap ve Fars ulusları nasıl kardeş değillerse Kürd'ler de hiç biri ile kardeş değildir. Süreç ile ilgili ortaya atılan "Birlik-Beraberlik ve Kardeşlik ruhunun" Kürd'ler açısından taşıdığı bir siyasi anlam da yoktur.
Demirtaş yumuşak uslubu ile Hakkari'den,diğeri Edirne'den iki otobüs Anıtkabir'e buluşmak üzere kaldırıyor. Türkçe ve Kürdçe Kardeşlik Bildirisi okunsun ve Anitkabir'deki deftere Türkçe ve Kürdçe yazımasını istiyor.Bursa ve Diyarbakır'da Ulucami'lerde aynı anda Türkçe ve Kürdçe Kardeşlik hutbelerinin okunmasını ve evlatlarını çatışmalarda kaybeden annelerin kol kola beraberce mezarlıkları ziyaret etmelerini,sonra Beştepe'de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlanmasını,süreç ile ilgili daha bir çok hayallerini mavi boncuklar dağıtarak anlatıyor. Ama hayallerinin bu güne kadar neden gerçekleşmediğinin nedenlerine hiç değinmiyor.
Demirtaş'in geçmişin muhasebesini yapmadan, sünger çekerek, kendi içinde bile çelişkilere dolu Kürt ve Türk kardeşliginin savunulması samimiyetten yoksundur.
Samimiyet olsaydı en azından Anıtkabir'de okunmasını istediği kardeşlik bildirisini kurşuna dizilerek infaz edilen Cibranlı Halid ve arkadaşları, Şeyh Said ve Seyid Rıza ile birlikte idam edilenlerin gizli tutulan mezar yerlerinin açıklanması ve onlarında mezarı başında okunması istenirdi.
Kürd sorunu kardeslik,demokrasi gibi içi boş söylemler ile ötelenemediği gibi çağdaş Diyap Ağa'lar ile birlikte değerlendirilemez.Kürd'ler birey olarak değil ulus olarak Türk,Arap ve Fars ulusları ile eşit haklara sahip olmak istiyor.
Bu gün savunulan kardeşliğin kutsal kitaplarda anlatılan Hz.Adem'in iki oğlu HABİL ile KABİL'in kardeşliğinden farkı yok......Adnan Güllüoglu
Not (1):Anayasanın 66'ncı maddesine göre zaten "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 04:34:06



























































































































































































