IŞİD’ i bekleyen kaçınılmaz hezimet, PKK’nin hasmane tutumuDaha önce ki yazılarım da da belirttiğim üzere, projesi küresel güçlere ait olan ancak rol verilen oyuncuları, bir kısım bölge devletleri ve devşirme taşeron örgütlerden seçilmiş ve Özün de Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına yönelik çabaların, engellenmesini veya ertelenmesini hedefleyen bu vahşi ve kirli savaşın vuruşma yeri, maalesef Kürdistan coğrafyası olarak belirlenmiştir.
Aslında bu yeni durumun ve Kürd’leri belli bir dönem oldukça fazla zorlayacak bu sürecin derinliklerin de yatan asıl gerçek ; Kuzey Afrika da ki madenlerin, Orta Doğu da ki Enerji kaynaklarının, Kafkasya da ki Uluslar arası stratejik geçiş yollarının kimler, yani hangi küresel güçler tarafından denetim altına alınıp kullanılacağı sorunudur. İşte bu sebeplerden dolayı bir önce ki yazım da, fillerin tepişmesinden çimlerin ezilip zarar göreceğini ve burada çimlerin mazlum Kürd halkı olduğu benzetmesini yapmıştım.
Böylesine büyük ve derin hesapların yapılarak sahneye konduğu bu vahşi ve kirli savaşta, elbette ki küresel güçlerin Kürd’lere yönelik tavırları ve tutumları önemli olacaktır. Ancak asıl belirleyici olacak olan, bu tarihi süreçte Kürdistan yönetiminin ve bir bütünen Kürdistan siyasetçilerinin uluslar arası siyaset diplomasisin de gösterecekleri performans, Güney Kürdistan merkezi peşmerge ordusunun yeniden yapılanması ve bütün parçalar da ki Kürdistani güçlerin ortaya koyacağı birlik ve dayanışma anlayışı ve bu anlayışın dalga dalga tüm parçalar da Kürd insanı içerisin de yaygınlaştırılmasın da ki gösterilecek beceri olacaktır. Ayrıca, Mam Celal’in yokluğun da ciddi bir eksen kayması yaşayan ve her gün farklı bir yöne doğru savrulan siyaseti ile zaman zaman PKK’lilerin kendi sinsi emelleri doğrultusun da kullanabildiği YNK’nin durumu da çok ama çok önemlidir.
Bütün bunlar Kürdistan da şimdilik IŞİD’e karşı mücadele de gelecekte ise Güney Kürdistan da ki olumlu gelişmeleri sindiremeyecek olan devletlerin ve çevrelerin muhtemel provakatif saldırganlıkları ve hasmane yaklaşımlarına karşı mutlaka ve büyük bir titizlikle ertelenmeden çare bulunulması ve halledilmesi gereken önemli acil görevler olarak Kürdlerin önünde durmaktadır. Yaşadığımız bu kritik süreçte, gerek Güney Kürdistan federe yapısı ve gerekse diğer parçalar da ki milli yurt sever özelliklere sahip güçlerin, özellikle IŞİD saldırıları sırasın da Kürdlerin cephesin de ortaya çıkan zaafları, aksaklıları ve bütün bunlardan dolayı yaşanmış olan sıkıntıların aşılması konusun da oldukça profesyonel ve disiplinli çalışma yapmaları ve yaşanmış olan veya ileri de yaşanması muhtemel tüm eksiklikleri ve yetersizlikleri ortadan kaldırmak üzere, çok ciddi önlemler geliştirmek zorundadırlar.
Ayrıca ve en önemlisi tüm parçalar da ki milli özelliklere sahip ve Kürdistan’ın devletleşme idealinden ve mücadelesinden taviz vermeyen çevrelerle oldukça sıkı bir ilişkiye girilerek arzulanan ve aynı zaman da gerekli olan Kürdistani birliği sağlamaya yönelmeleri, yaşadığımız sürecin kırılganlığı ve hassaslığı nedeniyle ertelenemez tarihi bir görev olarak algılanmalıdır. IŞİD saldırıları sonrasın da uluslar arası desteğin alınmasın da büyük bir ustalık ve maharet gösteren Güney Yönetimi ve özellikle de Kek Mesut Barzani, ne yazık ki kendilerine göre bazı haklı sebepleri olsa bile diğer parçalar da ki samimi, fedakar Kürdistani çevrelerin ortak milli bir tutum ve davranış sergileyebilmelerini kolaylaştıracak ve uzun vade de Kürdlerin ulusal birliğine önemli katkılar sunabilecek bir oluşuma gereken önemi vermediğini de tarihe eksi bir not olarak düşmek gerekmektedir.
Yine bu süreçte özellikle şengal ve Maxmur cephelerin de, sayıları çok az da olsa Pkk’lilerin kendi içlerin de ikircikli bir tutum sergilemeleri, bir kısmının hasmane bir tavır takınması, diğer bir kısmının ise yurtseverliğin gereği olan dayanışmayı sergilemesi, üzerin de hassasiyetle durulması ve bütün yönleri ile değerlendirilmesi gereken bir konudur. Burada yaşananlara bakıldığın da, bir kısmının ki bunlar Duran KALKAN, Cemil BAYIK taraftarlarıdır, IŞİD’lilerin Ezidilere yaşattığı vahşetten nemalanarak ileri de Ezidiler üzerinden Güney Kürdistan da sıkıntı ve problem yaratacakları bilinmektedir. Bir diğerleri ise Maxmur da peşmerge ile birlikte küçük çapta da olsa bir dayanışma içerisinde olmuşlardır. Bütün bunlardan hareketle, her ne kadar PKK özünde bir sömürgeci devletler projesi ve insiyatif Stalinist solcuların elinde bulunsa da, PKK’nin tabanın da ki gençlerin yoksul ve milliyetçi Kürd halkının evlatları olduğu ve büyük bir kısmının Kürdistan aşıkyla Kürdistan’ın dağlarına çıkarak savaştıkları ve şehit düştükleri bilinmektedir. PKK’nin bu fedakar çocukların ailelerine büyük mağduriyetler yaşattırdıklarından yola çıkarak, bu kardeşlerimizi kazanmaya ve Kürdistan’ın bağımsızlık mücadelesine kazandırmaya yönelik, ciddi bir plan ve program dahilin de çalışmaların başlatılması da ertelenmeyecek kadar önemli bir konudur.
Kuzey Kürdistan da ki milli damarı etkisiz kılmak ve mümkünse az sayıda Kürd’ün yaşadığı bir Kürditan’ı sömürgecilere hazırlamak üzere, Ankara da yetiştirilip Şam da ve Kandil de olgunlaştırılan PKK üst yönetiminin, Kürd kimliği ve kurtarıcısı rolü ile ortaya çıkmasına rağmen, ancak ortaya koyduğu tüm pratiği ile Kürd’lere acı, eziyet, yoksulluk, yozlaşma ve rezalet yaşatmaktan başka hiçbir mahareti ve Kürd’lük adına bugüne kadar herhangi ciddi bir talebi veya isteği olmadığı, son 30 yıllık süreci, Kürd’ler adına gözlemleyenler tarafından bilinmektedir.
Bu konuya daha sonra ki yazılarım da devam etmek üzere tüm okuyucularıma ve dostlarıma saygılarımı sunarım.
M. Hüseyin TAYSUN
10.09.2014 - İzmir
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.