Her milletin mücadele tarihinde olduğu gibi Kürtlerin de önemli toplumsal olaylarda kendi halkına rehberlik ve liderlik etmiş ve mücadele süreçlerinde büyük ve cesur kararlara imza atmış insanları var olmuştur.
Qazi Muhammed, Mahabad Kürd Cumhuriyetinin kuruluşundan sömürgeci İran devletinin kendisini idama mahkûm ettiği güne kadar dik duruşu, demokrat kişiliği, mütevazı yaşamı ve erişilmez dürüstlüğüyle bilinen ayrıca Kürd halkına olan bağlılığı ve bu uğurda canını seve seve verebilmesi nedeniyle dünyada eşine az rastlanabilecek bir lider olma özellikleriyle Dünya ve Kürdistan tarihine mal olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı ve Rusların İran’ a girmesiyle Kürdler adına ortaya çıkan kısmi elverişli koşulları büyük bir ustalık ve öngörüyle kullanarak ömrü kısa da olsa o dönemin koşullarında Mahabad Kürd Cumhuriyeti ile Kürd Halkına devlet deneyimini yaşatmış ve yine Kürd Halkının kendi kendini yönetebilmesi için gerekli özgüvenin fitilini ateşlemiştir.
İşte Qazi Muhammed bütün bu özelliklerinden dolayı dört parça Kürdistanlıların büyük sevgisini ve saygısını kazanmış, unutulmaz ve ölümsüz önder olarak hafızalarımızda ve gönlümüzde müstesna bir yere sahip olmuştur. Büyük Önder Qazi Muhammed’ in mücadelesi sonucu ve bilge kişiliği sayesinde Kürdlerin kullanacağı “Ala Rengin”i ve “Ey Reqip” milli marşını Kürdistanlılara hediye ve emanet olarak bırakmış olması Kürdler var oldukça kendisine duyacağımız şükran ve minnet borcumuz olarak algılanmalı ve bu emanetler milli değerlerimiz ve simgelerimiz olarak büyük bir kıskançlıkla sahiplenilip korunmalıdır.
Elbette ki bütün Kürdistanlıların mücadelesinden ve Kürd Halkına sadakatinden birçok ders çıkaracağı önder Qazi Muhammed’ i birkaç satırla anlatabilmek mümkün değildir. 1940\'lı yılların koşullarında Qazi Muhammed’ in çağdaş bir toplum yaratma adına çocuklara, gençlere ve kadınlara verdiği önem ve bu doğrultuda oluşturduğu örgüt ve kurumların kendisinin demokrat kişiliği ve yurtseverliğini anlamak üzere bize ciddi ve önemli mesajlar olarak ulaştığını söyleyebiliriz.
Qazi Muhammed’ in yaşamını ve mücadelesini özet olarak anlattıktan sonra babam Hasan TAYSUN vasıtasıyla bana intikal etmiş bir anıyı okurlarımla paylaşmak istiyorum:
Qazi Muhammed, idamından yaklaşık beş ay önce İran’ ın Rızaiye kentinde Ruslara ait bir hastanede tedavi görmekte olan dedem Şex Abdulkadir’ e geçmiş olsun ziyaretinde bulunur. O esnada babam dedeme refakat etmektedir. Şeyh Abdulkadir aynı dönemde Mahabad Kürt Cumhuriyet’inde Genel Vali konumundadır.
Qazi Muhammed bu ziyareti esnasında dedeme “Şexemin İran devleti bazı sorunları görüşmek üzere beni Tahran’a davet ediyor. Bu konuda senin fikrini almak istiyorum, ne diyorsun ?” der.
Cevaben Şex Abdulkadir “Qazi, biliyorsun İran devleti ve Acem milleti kalleşlikleriyle ünlüdürler. Kürt Halkının sana büyük ihtiyacı var, Tahran’ a gidersen sana her türlü puştluğu yapabilirler onun için gitmene gönlüm razı olmuyor.” der.
Qazi Muhammed Şex’ e hitaben Kürdçenin Sorani lehçesiyle “Şêxê min, Şêxê min seni Allah’ ın adıyla temin edeyim ki ben bütün hayatımı Kürd Halkına vakfetmiş birisiyim. Benim halkımın selameti benim ölümümle mümkün olacaksa bu canımı Kürd Halkının uğruna seve seve veririm ancak senin dediğin gibi ben de İran devletinin ve Acemlerin kalleş olduğunu biliyorum, görünen o ki bunun dışında yapabileceğimiz başka bir şey yok. Asıl kalleşliği Sovyet devleti İran’ la anlaşarak bize olan desteğini kesmekle yapmaktadır.” diyerek diyaloğu sonlandırır.
Babamın şahadetinde geçen bu diyaloğu özellikle mücadele eden Kürdistan gençliğiyle önemli bir anı olarak paylaşmak istiyorum.
Bulunduğumuz koşullarda Kürdler adına mücadele eden tüm parti ve örgütlerin geçmişte yaşanan bu ve benzeri acı tecrübelerden ders çıkaracağını umuyor, bu vesileyle büyük Kürd Şehidi Qazi Muhammed’ i rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Saygılarımla
NOT: Sağlık problemleri yaşadığım bu günlerde Allah borç bir ömür verirse bilgilerimi, yaşadıklarımı ve düşüncelerimi yeni nesillerle paylaşmaya devam edeceğim.
M. Hüseyin TAYSUN
01/04/2015 İSTANBUL
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.