İşin esasına detaylı bir biçimde bakacak olursak Kürdistan topraklarını işgal ederek kendi aralarında paylaşmış olan Türkiye , İran , Irak ve Suriye yönetimleri aralarındaki bir takım çıkar çatışmaları hariç son 150 yılda hiçbir zaman biri biriyle çatışmamış ve klasik anlamda biri diğerine düşmanlık yapmamıştır. Suriye ve Türkiye devletleri arasındaki bilinen çelişki ise Hatay sorunu ve Fırat Nehri’nden akan suyun paylaşılmama meselesidir.
Sömürgeci devletlerin bu durumu uzun yıllardan beri sürdürmelerinin asıl nedeni ve mevcut çelişkileri düşmanlık boyutuna taşımamalarının yegane sebebi ise Ortadoğu’da 50 milyonluk bir dinamik nüfusa sahip ve işgal edilmiş olan topraklarını özgürleştirmek üzere mücadele eden ve bu uğurda büyük bedeller ödemekte olan Kürd halkıdır.
Dolayısıyla Kürdistan topraklarını kendi aralarında paylaşmış olan bu sömürgeci devletler çok iyi bilmektedirler ki aralarındaki herhangi bir çatışma hali veya savaş durumu kendilerinin zayıf düşmesine ve Kürd halkının elinin güçlenmesine sebep olacaktır. Böylesi bir duruma fırsat tanımamak için ve Kürdlerin makus talihini ortadan kaldırmamak üzere biri birleriyle var olan çelişkilerini bir düşmanlığa dönüştürmemek ve savaş boyutuna taşımamak üzere karşılıklı tavizler vererek durumu idare etmeye çalışmaktadırlar.
Gelelim Suriye’de son 12 yılda neler olduğuna ve bu durumdan Türkiye’deki mevcut iktidarın nasıl faydalandığına. Tunus’tan başlayarak Arap dünyasını ve iktidarlarını önemli oranda sarsan ve Suriye topraklarında son bulan Arap baharını değerlendirdiğimizde Türkiye’deki mevcut iktidarın Müslüman kardeşlerle olan yakınlıkları nedeniyle Mısır ve Suriye’de oldukça iddialı bir siyaset yürüterek bu devletlerin rejimlerini ve iktidarlarını hedef alarak büyük avantajlara sahip olmanın hesaplarını yapmaya başladı. Bu faydacı yaklaşımıyla Libya’da bir nebze başarı olduysa da ABD ,Rusya ve İran’ın müdahalesiyle Türkiye’nin hedeflediği siyaset tarzı Mısır ve Suriye’de önemli bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmış oldu.
Mısır ve Suriye’de amacına ulaşamayan T.C. Devleti ve mevcut iktidar olayları belli bir zamana yayarak Mısır’da Sisi ve Suriye’de Esad ile yeniden uzlaşma ve barışmanın yollarını aramaya başladı. Mısır’da Sisi ile uzlaşmanın asıl nedeni Mavi Vatan dedikleri projeyi gerçekleştirebilmek , Suriye’de Esad ile uzlaşmayı ise Kürdlerin Rojava’daki mücadelesini geriletmek ve kırmak üzere anlaşabilmek için kurgulamış oldukları görülmektedir.
Suriye’de son 12 yıldır T.C. Devleti ve mevcut iktidarın yürüttüğü siyaset tümüyle tutarsızlık ve çıkar temelinde yürütülmektedir. En başlarda sözde Ensar-Muhacir ilişkisi temelinde başlatılan ve Beşar Esad’ın devrilmesi sonucuna odaklanmış T.C. Devleti’ni yöneten AKP-MHP iktidarı tümüyle çıkara dayalı bir siyasetle Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi bir nebze hafifletmek üzere Suriyeli sığınmacıların varlıklı olanlarına büyük paralarla mülk satıp kalan yoksul kesimleri de en ağır işlerde ve karın tokluğuna çalıştırarak fütursuz bir biçimde sömürdükleri görülmüştür.
Ayrıca Suriyeli sığınmacıları Avrupa’ya karşı büyük bir şantaj aracı haline getirerek Avrupa ülkelerinden milyarlarca dolar alarak Türkiye’deki ekonomik krizi aşmaya çalışmıştır. Günün sonunda sığınmacıları dibine kadar kullanıp posasını çıkardıktan sonra başına bela olacak muhtemel sığınmacıları MHP ve ülkücüler eliyle yarattıkları provokasyonlar vasıtasıyla kovmanın hesaplarını yapmaktadırlar. Başta Kayseri olmak üzere ülkenin birçok kentinde uygulanan bu provokasyonlar ve sığınmacılara yönelik şiddet hareketleri bu sinsi politikanın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Suriye’nin Güneybatısını yani Rojava’yı işgal eden güçler orada yaşayan Kürd insanlarına ait zeytinlikler ve diğer tarım alanlarını kendilerine hizmet etmekte olan çetelere peşkeş çekerek talan ve vurgun siyaseti yürütmektedir.
Burada yürütülen bu vahşi siyasetin Kürdlere düşmanlıktan başka bir amaca hizmet etmediği gün gibi ortadayken Kürdlerin de kendi aralarındaki sorunları medeni bir biçimde tartışarak diyalog kurmamaları ayrıca çok manidardır. Sonuç olarak Erdoğan’ın Beşar Esad’la yeniden dost ve kardeş olma isteğinin altındaki asıl neden Kürdlerin herhangi bir statüye sahip olmamasından başkaca bir sebebin olmadığını Kürdlerin akli selimle düşünmeleri gerekiyor.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.