'Yeryüzündeki Bu Cehenneme Artık Son Verme Zamanı'

Kürdler, Suriye rejimini koruma vekalet savaşından uzak durmak zorundadır. Kürdlerin çıkarı İran-Suriye-Rusya ajandasında değil. Buna dikkat edilmezse, Suriye‘deki kanlı örgüt pazarına Kürdler de kurban gidecekler

Şeyhmus Özzengin

06.12.2024, Cum | 13:36

'Yeryüzündeki Bu Cehenneme Artık Son Verme Zamanı'
Makaleyi Paylaş

27 Şubat 2018’de ‘’Suriye’de Kaybolan Mercanlar!“ adı altında bir makalem yayınlanmıştı. Sözünü ettiğim makalemde o zaman, başlığa aldığım söz de dönemin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözleriydi. Makalede kullanılmıştı.

Bu sözlerin üzerinden 6 yıl geçti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, savaş alanında, enkaz altındaki çocuğun, evsiz, çaresiz kadının ve umutları yıkılmış babanın, yollarda boğulan göçmenin, çiğnenen millet ve etnik dini grupların hakları, yaralarına düşmanca bastıran islamist terör örgütleri sorununu çözmediği gibi, göz yumduğu, bu vahşete ortak olduğunu teyit ediyor.

BM organının; ‘’artık son verme"(!) nidası, bilfiil bölgede bu vahşetin çözümsüzlüğünün ve organizatörlerinden biri olarak, kendini tasdik etmiş oluyor.

Yıllardır NATO üyesi TC. ordusunun sahadaki Kürdlere ve Kurdistan'a karşı düşmanca saldırıları, kin ve nefret üzerine kurulu işgal hamleleri ve kanlı örgütlerle ilişkileri de timsah gözyaşları ile BM ve NATO Tarafından gizlenmiş ve himaye edilmiş oluyor! Bu savaş ve yıkım, artık Suriye iktidar savaşı değil, mazlumun, güçsüzün, savunmasızın boğazlandığı ve bölgesel aktörlerin, küresel aktörlerin kar hesapları yaptıkları bir savaşa dönüşmüştür.

Türkiye, Kürdlere karşı bu terör örgütleriyle birlikte Kürdleri tasfiye saldırıları yürütürken; İran, sahada Türklerin ortak Kürd düşmanlığı dava ortaklığındayken, Esad iktidarı koruma amacı için Türkler ile hesap çatışmasında; Anti-Kürd siyasetinde, Suriye-İran, Türkiye-Rusya dörtlüsü ortak müttefik oluyor! Kaybolanları yeniden elde etme çabası, ‘’diplomatik ilişkiye“ dönüşüyor. Oysa bu ilişki Kürdleri boğazlamanın yeni adıdır.

’Hareket El-Tahriri Şam“ adı altında palazlanan islamist hareket; Sahada gelişen her yeni şey, yeni uyuşmazlıkların habercisidir ve her yeni uyuşmazlık, beraberinde yeni savaşların habercisi olarak önümüze geliyor!

Suriye'deki savaş, bir boks ringini andırır durumda. Para yatıran bahisçilerin çığlıkları altında, Suriye; hem bölgesel ve hem de küresel rakipler için, kana, gözyaşı ve yıkıma bulaşmış, karlı yatırımların belirleyici olduğu bir ringe dönüşmüş. Esas alınan insanlık ve sorunların çözümü değil, kardır. Hem bölgesel rakipler ve hem de küresel rakipler, bütün hesaplarını bu kanlı kurala göre yapıyor ve durumu elden geldikçe uzatıyorlar. Birbirine düğümlenmiş, karşıt-bir arada ve kimin kime karşı, kimin için çalıştığı bir muamma olan, Arap saçı gibi içiçe ve yanyana; yeni gelişmeler de yürüyen bir vekalet ve doğrudan savaşın daha da şiddetlenmesi anlamına geliyor.

Yıllardır  TC‘nin himayesindeki eli kanlı terör örgütleri; sömürge Kurdistan topraklarında kelle avcıları gibi, yağma, talan, tecavüz ve imha hesapları olarak iş gördüler ve durum devam ediyor.

TC ve bu islamist terör örgütleri, Kurdistan’daki zeytin ağacının yaşamasına bile tahamülü olmayan bir zihniyete sahipken, Abdullah Öcalan’ı DEM Parti’nin türk sol paramiliterleri ve PKK’yi kullanarak; ‘’Kürd sorunu çözme“ girişimi de, Kürdler için yeni kan ve gözyaşı elde etme dışında, bir amaçları olmayan savaş baronları savaşı girişimidir.

Hem birbirleriyle dirsek temasında ve hem de birbirlerine karşı yaratılan çatışmalı durumdan elde edilecek kar, alınacak kan; hem de savaş ve yıkımdan nasibini alan savunmasız insanların acı ve göç gözyaşları! Kışın başlangıcında, enkaz altında çığlık atan Kürdün, dağ başlarında vücudu parçalanan Kürd gencinin, çocuğun, evsiz kalan kadının ve yaşlının feryadını gizleyen yalan PKK basınının ‘’kahramanlık naraları“ da, kirli amaçlı görüşmeler ve suskunluk; bir bir Kürdlüğü, insanlığı boğazlayan hamleler olarak önümüze geliyor.

HTŞ birleşenleri adı altında sahaya yeni sürülen bu yeni pozisyon, yeni bir IŞİD mı tehlikesini barındırırken; bunu fırsat bilen TC; Güney Batı Kurdistan sahasında, islamist terör örgütleri sürülerini Kürdler üzerine saldı. Kürd avında, kanlı örgütlerle haşir-neşir olan barbar devlet, kanlı dişlerini göstererek, tarihsel olarak Kürdlere düşman olduklarını bir kez daha ispatlamaktadırlar.

Tarih boyunca, Kürd düşmanlığından başka amacı olmayan, Kürdlere yönelik TC saldırıları, bölgesel ve küresel güçler tarafından ince hesaplarla suskun karşılanıyor ve saldırıların yarattığı kan gölünde ‘’zeytin dalı", bu kan gölünde boğulurken, insanlık ve devletler kar hesapları nedeniyle, TC‘nin bölgede Kürdlere yaptıklarını gizleyerek, hatta onlara misyon vererek, doğal yaşam seyrini ve suskunluğunu sürdürüyorlar.

Rusya, ABD ile hesap ve kar uyuşmazlığı yaşarken, İsrail kapısına dayanmış İran barbar milisleri ve şiist terör örgütleri tehlikesi karşısında can derdindeyken; Kürdler üzerindeki hayati tehdit, türk paramiliterlerin Kürd avına çıkışı, Esad iktidarını tartışmaya açarken, IŞİD saldırıları döneminde olduğu gibi, yeniden Kürdler kurban mı seçiliyor sorusu akla geliyor! Bütün bu denklemlerin girift yapısında Kürd hareketinin milli duruştan yoksunluğu da başka bir yara olarak önümüzde duruyor.

ABD ‘’Kürd ilişkileri"; NATO üyesi bir müttefikinin Kürd düşmanlığı siyaseti, Türklerin, ince hesaplarla lehlerine çevirme manevraları, tek tek Suriye vekalet savaşının tarafları, çatışmalı alanları ve imha ile karşı karşıya kalan kürdleri, insanlığı özetliyor. Kimin kime karşı ve kiminle ne hesaplar yaptığı ve kimin kanlı ayarlarından nasıl yararlanacağı ince kurnazlığının olduğu bir özet durumunda. İnsanlığın yüzkarası bir özet.

Bölgedeki her kanlı örgüt ve devlet; bölge ve küresel aktörler için, hem tehdit, hem tehlike ve hem de müttefik durumunda! Böyle bir savaşın kanlı mirası üzerinde bir şey inşa etmek mümkün mü?

İŞID bitti ama bu savaş, İŞID gibi onlarca kanlı ve barbar islamist örgütü bünyesinden besleyerek ortaya çıkaracak potansiyele sahiptir ve bu çıkmaya da başladı. Çünkü bu kanlı örgütler, hem bölge ve hem de küresel güçlerin besileri olarak, savaş sahasında vekalet ediyorlar. Yani devletlerin karları için besledikleri ve kanlı savaşa sürdüğü örgütler durumunda. Değişik ülkelerden ve alanlardan toplanan bu harami sürülerinin ne olacağı, ciddi bir sorudur? O halde Suriye savaşı, kanlı vekalet örgütlerin varlığı ve beslenmesi; bölgesel ve küresel güçlerin bölgede çözümsüz bir şekilde statükoyu koruyucu kalma ve alanı yönetme savaşıdır ve bu da en çok bölge insanına zarar vermektedir.

Bu savaştan Kürdlerin; kendini koruyarak derli-toplu çıkmanın bir tek yolu var:

Milli Cepheye tekabül eden, milli topraklarında, ortak milli bir duruş gösterme ve milli çıkarları gereği, birbirleri ile sağlıklı ilişkilere girerek, çıkarlarına hizmet etmeyecek ilişki ve vekalet savaşından Kürdleri uzak tutma sorumluluğudur.

Kürdler, Suriye rejimini koruma vekalet savaşından uzak durmak zorundadır. Kürdlerin çıkarı İran-Suriye-Rusya ajandasında değil. Buna dikkat edilmezse, Suriye‘deki kanlı örgüt pazarına Kürdler de kurban gidecekler. Bana göre bu tehlike bölgesel düzeyde önümüzde duruyor!

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
3538 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:02:45:40
x