Sömürgecinin ve Sömürgeleştirilenin Anatomisi Üzerine Bir Analiz -1

Yaşar Kemal’in 1977 yılında yayımlanan Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanı, Türk edebiyatında distopik türün ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Yazar, bu eserde hayvanlar üzerinden kurduğu alegorik bir dünyada insan toplumunu, sömürgeciliği, iktidarın doğasını ve kültürel asimilasyon süreçlerini eleştirir.
Romanın başlangıcında, barışçıl, çalışkan ve üretken bir toplum olarak betimlenen karınca diyarı yer alır. Bu düzenli topluluk, emeği ve dayanışmayı temel alan bir yaşam sürmektedir. Ancak bir gün, uzak bir ülkede hüküm süren Filler Sultanı karınca diyarının verimliliğini duyar. Hüdhüd kuşlarının ulakbaşı Ulukepez’in anlattıklarıyla etkilenen Filler Sultanı, karınca ülkelerini kendi egemenliği altına almak ister. Ardından filler ordusunu toplayarak karınca ülkesine saldırır. Saldırı sonunda ülke yıkılır; karıncaların bir kısmı öldürülür, bazıları sultana boyun eğer, bazıları ise dağlara kaçar.
Filler Sultanı, yalnızca karınca ülkesini işgal etmekle kalmaz; onların dilini, belleğini ve kimliğini de yok etmeye girişir. “Filce” öğreten okullar açar, karınca dilini yasaklar; borazanlar ve yayın araçlarıyla sürekli propaganda yaptırır. Bu süreçte karıncalar kendi dillerini unutur, geçmişlerini hatırlayamaz hâle gelir ve filler gibi davranmaya başlar. Böylece, kimliğinden koparılmış, itaat eden bir toplum oluşur.
Bu baskı düzenine karşı çıkan Kırmızı Sakallı Topal Karınca, romanın en önemli figürüdür. O, direnişi ve umudu simgeler. Dağlara çekilerek kendisi gibi düşünen karıncaları bir araya getirir, onlara kim olduklarını hatırlatır ve özgürlük çağrısı yapar. “Yeryüzünün bütün karıncaları birleşin.” sözüyle karıncaları yeniden örgütler. Uzun bir mücadele sonunda karıncalar yeraltını oyarak fillerin sarayını yıkar; Filler Sultanı kendi düzeninin altında yok olur.
Yaşar Kemal, bu hikâye aracılığıyla gücün, sömürgecilerin kurduğu düzenin, sömürünün ve totaliter yönetimlerin doğasını eleştirir. Filler Sultanı sömürgeci ve baskıcı iktidarın sembolüyken, karıncalar ezilen sömürge ve asimile edilmeye çalışılan ulusları temsil eder. Fillerin karınca dilini yasaklaması, bir ulusun kültürünü ve varlığını yok etmeye çalışması sömürgeci sistemin doğal sonucudur. Yazar, dilin bir ulusun kimliğiyle özdeş olduğunu ve dilin kaybının varoluşun kaybı anlamına geldiğini vurgular.
Romanda medya ve eğitim gibi araçlar, sömürgeci iktidarın sömürge halkı şekillendirmek ve bilinci uyuşturmak için kullandığı mekanizmalar olarak yer alır. Yaşar Kemal, bu yönüyle modern toplumlarda manipülasyonun nasıl işlediğini de gösterir. Ancak romanın sonunda baskının karşısında direniş, umutsuzluğun karşısında umut belirir. Kırmızı Sakallı Topal Karınca’nın sözleri, bu umudu temsil eder: “En kötü yaşamda bile umut güneş çiçeği gibi açar.”
Yazar, hayvanlar dünyasını kullanarak aslında insanın yıkıcı doğasını ve doğaya karşı işlediği suçları anlatır. Fillerin karıncalar ülkesini işgali ile insanın güç uğruna kendisini ve çevresini nasıl yok ettiğini betimler. Romanın sonunda karıncaların birleşip kendi ülkelerini, dillerini ve kimliklerini geri kazanmaları, insanlığa yöneltilmiş güçlü bir mesaj taşır: Bir toplum, diline, ülkesine ve belleğine sahip çıktığı sürece var olabilir.
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca bu yönüyle yalnızca bir masal değil, sömürgeci, totaliter sistemlerin mazlum sömürge ulusları nasıl insanlıktan çıkardığına dair evrensel bir uyarıdır. Bu eserde Yaşar Kemal, baskının en yoğun olduğu anlarda bile direnişin, umudun ve dayanışmanın gücünü hatırlatır.
Yaşar Kemal, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı eserinde, Kürdistan’ın sömürgeleştirilmesini ve Kürdlerin Türkiye toplumunda nasıl asimile edildiğini iki güçlü metafor üzerinden anlatır. Özellikle gönüllü asimilasyonun nasıl gerçekleştiğini göstermesi bakımından eser dikkat çekicidir.
Efsanenin içeriğine bakıldığında, Türkiye ve Kürdistan’ın siyasal ve toplumsal yapısına ilişkin önemli gözlemler içerdiği görülür. Romanda, ormandaki filler karıncalara sürekli baskı uygular, sömürür; onların düşüncelerini kendi ideolojileriyle meşgul eder, onları fil olduklarına inandırır ve karıncalara ait her şeyi ellerinden alarak ülkelerini talan eder. Bu anlatım, Türkiye’nin siyasal düzeni ve toplumsal yapısının bir yansımasıdır. Yaşar Kemal, filler ile karıncalar arasındaki karşıtlığı kurgularken, karıncaları Kürdlere; filleri ise Türk devletinin sömürgeci sistemine gönderme yapacak biçimde konumlandırır. Karıncaların fillere benzemek adına “filceyi” onlardan daha iyi konuşmaya çalışmaları ve onların davranışlarını taklit etmeleri, yazar tarafından hem keskin bir ironiyle hem de derin bir eleştirel bakışla aktarılmıştır.
Yaşar Kemal’in Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı eseri dikkatle okunduğunda, satır aralarında yalnızca bir masalın değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyıl ortalarından itibaren uyguladığı merkezileştirme politikalarının, İttihat ve Terakki’nin sertleşen çizgisinin ve nihayet Kemalist iktidarın kurumsallaşmış uygulamalarının Kürdleri nasıl Türkleştirmek için asimile etmeye çalıştığını ve Kürdistan’ı ise nasıl sömürgeleştirmeye çalıştığını gözler önüne serer.
Yaşar Kemal’in anlatısındaki filler ile karıncalar arasındaki ilişki, işte tam da bu tarihsel sürecin anlatımıdır.
Nasıl ki Kürdistan’da okullarda Türkçe zorla öğretilmişse, karıncalar ülkesinde de karıncalara Filce dayatılmış; dille birlikte düşünce, hafıza, kimlik ve varoluş biçimi dönüştürülmeye çalışılmıştır. Asimilasyonun en derin ve en yıkıcı yönü dildir; çünkü dil, bir ulusun hem hafızasıdır hem de geleceğe uzanan köprüsü.
Kürdlerin üzerinde uygulanan asimilasyon nasıl devlet eliyle planlanmış ve uygulanmışsa, Yaşar Kemal’in kurguladığı karıncalar diyarında da aynı mekanizma işler: Nasıl ki Türk siyasal sistemi içinde Kürdler Türkleştirilmek istenmişse, karıncalar da filleştirilmek istenir; tıpkı bir ulusun kendine ait olanı unutup başkasının gölgesine sığınmaya zorlanması gibi.
Yaşar Kemal, dönemin siyasal baskılarının izin verdiği ölçüde, düşüncelerini açık bir dille söylemek yerine filler ve karıncalar üzerinden anlatarak daha korunaklı bir alana sığınmıştır. Yaşar Kemal, Fillerle karıncalar arasındaki sembolik mücadeleyi, aslında Kürd ulusunun varlığını koruma çabasıyla, onu asimile etmeye çalışan sömürgeci güçler arasındaki tarihsel çatışmanın edebî bir izdüşümünü anlatmıştır.
Devam edecek…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 22:30:14



























































































































































































