Esad’ın düşüşünden bir yıl sonra: Şam–Özerk Yönetim görüşmeleri çıkmazda
Şam’daki geçiş hükümeti ile Rojava (Kuzey ve Doğu Suriye) Özerk Yönetimi arasında bir yıl önce imzalanan 10 Mart Anlaşması hâlâ uygulanamadı. Taraflar birbirini suçlarken, bölgesel baskılar ve güvensizlik müzakereleri felç ediyor.

Suriye’de Beşar Esad rejiminin 8 Aralık 2024’te devrilmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Şam’daki geçiş hükümeti ile ülkenin kuzeydoğusundaki Rojava Özerk Yönetimi arasındaki ilişkiler donmuş durumda. Birçok Suriyeli, 10 Mart Anlaşması’nın yeni bir siyasi dönem başlatmasını umsa da sahadaki gelişmeler beklentileri pekiştirmiyor.
"İlişkiler temkin ve güvensizlik içinde"
Suriye Demokratik Meclisi’nin Şam’daki İlişkiler Komitesi üyesi Abdelwahab Halil, ilişkilerin iç ve dış faktörlerin etkisiyle “temkin ve güvensizlik” çerçevesinde şekillendiğini belirtiyor. Halil, geçiş hükümetindeki bazı isimlerin kullandığı “sert ve dışlayıcı söylemin”, gerilimi artırarak diyalog ihtimalini zayıflattığını aktarıyor.
Halil’e göre anlaşmanın hayata geçmesi; medya-siyasi tansiyonun düşürülmesi, suçlayıcı dilin terk edilmesi ve terörle mücadele ile ulusal birliğin korunması gibi ortak hedeflere odaklanmayı gerektiriyor.
Bölgesel baskılar süreci zorlaştırıyor
Halil, Türkiye’nin baskısı ile İran, Rusya ve ABD arasındaki rekabetin süreci daha karmaşık hâle getirdiğini vurguluyor. Bu nedenle Şam’daki siyasi çevrelerde, anlaşmanın yıl bitmeden uygulanabileceğine dair iyimserliğin oldukça düşük olduğunu ifade ediyor.
Özerk Yönetim’in Dış İlişkiler Eş Başkanı İlham Ahmed de daha önce “Türk müdahalesi, Şam ile diyalogun önündeki başlıca engellerden biri” açıklamasını yapmıştı.
“Siyasi irade olmadan anlaşma kâğıt üzerinde kalır”
Halil’e göre 10 Mart Anlaşması, siyasi çözüm adına önemli bir adım olsa da gerçek bir siyasi irade olmadan uygulanması mümkün değil. Yıl sonuna az kalmış olsa da, “Şam isterse ilerleme hâlâ mümkün” diyor.
Yönetim modeli anlaşmazlıkları sürüyor
Suriye Vatan Partisi Genel Sekreteri Sabit el-Cevher, anlaşmayı “Suriye krizindeki kritik bir dönemeç” olarak tanımlıyor. Ancak geçiş hükümetinin merkeziyetçi yönetim anlayışında ısrar etmesi, buna karşılık Özerk Yönetim’in farklı toplumsal yapıları yansıtan yeni bir anayasa talep etmesi, görüşmelerde temel anlaşmazlığı oluşturuyor.
El-Cevher, uluslararası ve bölgesel çıkarların da bu süreci tıkadığını belirterek anlaşmanın başarısının bütün Suriyelilerin yararına olacağını vurguluyor.
Federalizm endişesi
Şam merkezli analist Hussam Taleb, geçiş hükümetinin Özerk Yönetim ve DSG’yi Suriye toplumunun önemli bir parçası olarak gördüğünü ancak geniş kapsamlı bir siyasi-federal modelin “ülkenin bölünmesine” yol açabileceğinden endişe ettiğini söylüyor.
Taleb’e göre karşılıklı güvensizlik ve suçlamalar, anlaşmanın uygulanmasını engelliyor. Ona göre, 10 Mart Anlaşması ancak ABD’nin garanti verdiği bir çerçevede ilerleyebilir.
“Yazılı belge yok; yalnızca sözlü mutabakatlar var”
Özerk Yönetim Müzakere Komitesi Sözcüsü Meryem İbrahim, 10 Mart’tan sonra yapılan görüşmelerde yalnızca “sözlü anlaşmalar” olduğunu, hiçbir resmi belgeye imza atılmadığını belirtiyor. Bu durumun Şam’ın ciddiyetine dair soru işaretleri yarattığını söylüyor.
İbrahim, Özerk Yönetim’in esneklik gösterdiğini, askeri dosyanın görüşmelerin sonunda ele alınması gerekirken Şam’ın talebiyle öne çekildiğini ve bu konuda büyük oranda uzlaşı sağlandığını aktarıyor. Ancak yeni toplantı tarihinin tamamen Şam’ın kararına bağlı olduğunu belirtiyor.
Süreç nereye gidiyor?
Güvensizlik, bölgesel baskılar ve siyasi hesaplar nedeniyle, Suriye’nin geleceğini şekillendirmesi beklenen 10 Mart Anlaşması hâlâ çıkmazda. Yıl sonu yaklaşırken tarafların anlaşmayı hayata geçirip geçiremeyeceği belirsizliğini koruyor.(North Press)
Son güncellenme: 14:16:36




































































































































































































