Merkezi İsrail ve Suudi Arabistan: 'Büyük Bölgesel Vizyon' Şarm eş-Şeyh Zirvesiyle Başladı
ABD Başkanı Donald Trump’ın Mısır’daki barış zirvesi çağrısı, Orta Doğu’da yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor. İsrailli uzmanlara göre, Trump yönetiminin “bölgesel vizyonu” İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesini merkezine alıyor ve bu süreç Gazze savaşının sona ermesiyle hız kazanabilir.

ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimiyle Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen barış zirvesi, Washington’un Orta Doğu’da “büyük bir bölgesel vizyonu” hayata geçirme planının ilk adımı olarak değerlendiriliyor.
İsrail’in “Maariv” gazetesine konuşan Raichman Üniversitesi Politika ve Strateji Enstitüsü’nden Dr. Şai Har-Tzvi, Trump’ın Beyaz Saray’a “alışılmışın dışında bir tarz” getirdiğini belirterek, “Trump siyasi doğruculuktan uzak, öngörülmesi zor ama barış ve ekonomik anlaşmalarla dolu bir Orta Doğu hayal ediyor” dedi.
Har-Tzvi’ye göre Trump’ın nihai hedefi, İsrail ve Arap-İslam dünyası arasında kapsamlı bir normalleşme ağı kurmak. Bu ağın merkezinde İsrail ile Suudi Arabistan bulunuyor; ancak sürecin Lübnan, Suriye ve Endonezya gibi ülkeleri de kapsaması bekleniyor. Planın en önemli unsurlarından biri, Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan ekonomik koridor projesi.
Trump yönetimi, Gazze’deki savaşı sona erdirip rehinelerin serbest bırakılmasını bu vizyonun ilk aşaması olarak görüyor. ABD Başkanı, Katar, Mısır ve Türkiye’nin Hamas üzerindeki etkisini kullanarak örgütü uzlaşmaya zorlamış, aynı zamanda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya da baskı yapmıştı.
Har-Tzvi, “Trump’ın asıl başarısı, tüm tarafları masaya oturtmak ve yeniden inşa sürecini başlatmak olacak. Gazze’nin yeniden imarı on milyarlarca dolarlık bir proje olacak” dedi.
Zirveye Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın davet edilmesi, sürece sembolik bir Filistin katılımı anlamına geliyor. Arap ülkeleri açısından bu, kamuoylarına “Filistin davasından vazgeçilmediği” mesajını verme fırsatı olarak görülüyor.
Trump’ın vizyonunun merkezinde yer alan İsrail-Suudi normalleşmesi, bölgede domino etkisi yaratabilir. Uzmanlara göre, Riyad’ın anlaşmaya katılması hâlinde Lübnan ve Suriye gibi ülkeler de sürece dahil edilebilir.
Bununla birlikte İsrail açısından riskler de bulunuyor. Har-Tzvi, “Rehinelerin tamamı geri dönmeden hiçbir adım atılmamalı. Trump bile bu konuda açık: Görev tamamlanmadı” ifadelerini kullandı.
Uzman, İsrail’in uzun vadede savaş sonrası diplomatik yalnızlığını aşma fırsatına sahip olduğunu belirterek, “Trump’ın baskısıyla Netanyahu’nun Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmesi bile ilişkilerin yeniden tesisine giden bir adım olabilir” dedi.
Har-Tzvi’ye göre bu yeni süreç, hem İran’a karşı yeni bir güvenlik mimarisi hem de “Trump doktrini”nin Orta Doğu’da kalıcı bir mirası olma potansiyeli taşıyor.
Son güncellenme: 14:04:32