HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan haftalık iç ve dış gündem değerlendirmesinde; Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu çalışanlarına yapılan saldırı, Trabzon’daki ırkçı saldırı, YKS sayısal verileri ve değerlendirme ile elektrik zamları gibi konu başlıkları ele alındı.
Erbil saldırısı
Erbil'de bir restorana düzenlenen silahlı saldırıda Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğunda görevli bir diplomat ve 2 Irak vatandaşının hayatını kaybettiğine dikkat çekilen açıklamada, “Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi sözcüsü Cotyar Adil, saldırının planlanmış ve hedeflenmiş bir terör olayı olduğunu açıkladı. Kamuya açık bir alanda silahsız sivillerin hedef alındığı bu terör eylemini kınıyoruz” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye'nin Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi ile ilişkilerini geliştirdiği bu süreçte gerçekleştirilen suikast eyleminin bağımsızlık referandumu sonrası siyaseten kopma noktasına gelen süreci tekrarlatmayı, Irak Kürdistan yönetimini yalnızlaştırarak PKK’nin bölgedeki illegal varlığının korunması hedefleniyor.
Sivil insanların hedef tahtasına oturtulduğu, diplomatik kazanımların kaosa kurban edilmek istendiği bu süreçte Türkiye ve IKBY arasındaki koordinasyonun korunması ve Türkiye, Kürdistan halklarının lehine üretilecek ortak politikalar, kaosa hizmet eden güçleri kamuoyu nezdinde işlevsiz ve etkisiz kılacaktır. Bu doğrultuda sorumluların açığa çıkartılarak cezalandırılması büyük önem arz etmektedir”
Trabzon'daki ırkçı saldırı
Trabzon’daki ırkçı saldırıya da değinilen açıklamada, “Geçtiğimiz günlerde Trabzon’un Çaykara ilçesi Uzungöl mevkiinde, Irak Kürdistanı’ndan gelen, aralarında kadın ve çocukların da olduğu turist kafilesinin, Kürdistan yazılı atkılarıyla hatıra fotoğrafı çektirirken saldırıya uğraması ve saldırı sonucunda saldırganlar değil darp edilen misafirlerin gözaltına alınarak sınır dışı edilmesi kabul edilemez” denildi.
“Öncelikle hem bu ırkçı saldırıyı hem de gözaltı ve sınır dışı edilme vakalarını şiddetle kınıyoruz” ifadeleri kullanılan açıklama, şöyle devam etti:
“Yapılması gereken ilk iş; bu ırkçı saldırının siyasi irade ve mülki amirlerce mahkûm edilmesi idi. Ancak bunun yerine; gözaltı ve sınır dışı etme gibi saldırıdan daha vahim bir tavır tercih edilmiştir. Kaldı ki IKBY; başta Bağdat merkezi yönetimi ve Türkiye olmak üzere tüm dünya tarafından tanınan, statüsü, ismi, bayrağı belli legal bir yönetimdir. Türkiye’nin en önemli dış pazarlarından bir tanesidir.
Yüzyıllardır aynı coğrafyada kardeşçe yaşayan halkların arasında bu kin ve öfkeyi oluşturan algının, siyasi iradenin kendi elleri ile yaptıklarının bir neticesidir. Siyasi iradenin her fırsatta halkların kardeşliğini vurgulaması, ırkçı söylem ve icraatlardan sakınması gerekir. Toplum, böylesi en küçük meselelerde bile bir milliyeti linç etmeye hazır olacak kadar dolduruşa getirilmiştir. Kardeşlik hukuku törpülenerek 'öteki' oluşturulmuştur. ‘Bütün Kürtler teröristtir’ algısı, Türkiye’de bazı odakların PKK ile elbirliği ederek oluşturmak istedikleri temel hedeftir. Bu toplumun huzursuzluğunun en büyük nedeni de bu durumdur.”
Toplumdaki bu kırılgan ve hassas yapıyı tedavi etmesi gereken siyaset makamının, sorumluluklarının bilincinde olarak söylemlerine, diline ve icraatlarına dikkat etmesinin gerekliliğinin belirtildiği açıklamada, “İslam toplumunun bütün renkleri, dilleri, milliyetleri ile medeniyetler inşa ettiği ve böylesi vakıaların yaşanmadığı, bütün bir tarihin malumudur. Türkiye toplumu da bu anlamda bütün asabiyetleri ile birlikte bu medeniyetin izini sürmeli ve kardeşlik hukukunu toplumda yeniden tesis etmelidir. Bu nedenle kimden gelirse gelsin her türlü ırkçı tutum, fiil ve söylem mutlaka cezalandırılmalıdır” değerlendirmesinde bulunuldu.