Jiyan Timurtaş:Ulusal irade tasarrufu, Bağımsızlığın Özüdür
İradesini kullanamayan birey başkalarının iradesine göre yaşamak zorundadır.
İradesini kullanamayan birey başkalarının iradesine göre yaşamak zorundadır. İrade insanın varoluşunun ve kişiliğinin temelidir. Bir insan iradesine sahip değilse, onun karakterini oluşturan etik, moral, ruhsal, duygusal ve bilinçli özelliklerinin hiç birine, kendisi olarak sahip olamaz. Birey kendi ağırlığını ve gücünü kendi özgür ve bağımsız kişiliğine sahip çıkarak elde edebilir.
Bir toplum da öyledir.
Bir toplum kendi iradesine dayanarak kendi doğal, tarihsel, kültürel ve toplumsal haklarını kullanamıyorsa, o toplumun karakterini oluşturan değerlerin hiç biri ayakta kalamaz. İradesi ele geçirilmiş bir toplum, kendi iradesine sahip çıkmadıkça, o toplumun hiçbir değeri, hiçbir geleceği olmaz. Toplumun iradesi demek, o toplumu var eden bütün gerçekliklerini temsil eden siyasal düzeydeki kimliğidir.
Kürtlerin bugün yaşadığı sorun artık etnik ve toplumsal kimlik sorunu değil, kendi iradesine sahip çıkmayı esas alan bağımsız siyasal kimlik sorunudur. Yani bir devlet olma sorunudur.
Kürtler, sınırları belli olan coğrafyasında kendi kendini yönetmek istediğini ve bunun en doğal ve siyasal bir hak olduğunu verdiği mücadeleyle göstermekle kalmamış, bunun meşruiyetini, sahip olduğu demografik ve nüfus olgusuna dayanarak da uluslar arası alanda kabul ettirmiştir. Kürtler gereğinden fazla ödediği bedellerle bu haklılığını dünyaya bağırarak duyurmuştur. Uluslararası güçler bu haklı duruşa karşı temkinli bir tutum içinde sessiz kalsa da bugün dünya kamuoyu, Kürtlerin bu yöndeki siyasi beyanına itiraz etmemektedir. Demek ki sorun hep söylenegeldiği gibi ne uluslar arası güçlerdir, ne de dünya kamuoyudur. Sorun, Kürtlerdir.
Bugün kürtler adına siyaset yaptığını söyleyen partiler, örgüt, grup ve kişiler Kürtlerin kendi iradelerini ortaya koyma, yani devlet olma talebini askıya alma eğilimindedirler. Parti, örgüt ve gruplar üzerinde tekel oluşturanlar “devlet olma fikri ve siyaseti” söz konusu olduğunda, bunu olmadık manipülasyonlarla bastırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Egemen sistemin dayattığı iradenin bir parçası haline gelip sistem içi çözümleri öne çıkartmayı şekillendirmeye çalışanlar, ulusal iradeyi bir kenara atıp, bağımsızlık bilincini bulandırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Siyaset üzerinde tekel oluşturan ve bunu bir anlayışa dönüştüren irili ufaklı grup ve yapılar, bu tutumlarıyla sadece halkı ulusal mücadeleden soğutmuyorlar, ulusal iradenin devlet olmaktan geçtiğini savunanları da demoralize ediyorlar.
Uluslararası hukukta ifadesini bulan self-determinasyon hakkından kürtlerin yararlanma hakkı neden olmasın?
Hangi ulus bu haktan feragat etmiştir? Dünya üzerinde bu haktan feragat eden bir tek halk var ise, ikincisi biz olalım…
Bu söylemi, bazı yerlerden direktif alanlar ile, onların ve devletin hegemonik alanının içerisinde rant bekleyen kürt siyasetçileri seslendiriyor. Küçük bir azınlıktır. Fakat; devletin medya organlarında seslerini duyurabildikleri için, etkin görünüyorlar. Bunların misyonu, ulusal iradeyi ve bu yönde şekillenen devlet olma talebini bastırmaktır. Bu yaklaşım self-determinsayonu inkardır.
Self -determınatıon; uluslararsı belgelerde; \"bir toprak parçası üzerinde çoğunluk oluşturan ve farklı bir dil ve kültüre sahip olan insan toplulukları, kendi geleceğini kendileri tayin etme hakkına sahiptirler\" şeklinde tarif ediliyor.
İfade bu kadar açık.
Bu ifadeye göre; bir halkın sahip olduğu nitelikler böyle olduğunda, sunulan tüm çözüm yöntemleri, uluslararası hukuka ve devletlerarası sözleşmelere uygun değildir.
Yukarıda verdiğim tanım: Birleşmiş milletler temel insan hakları evrensel bildirgesi, Avrupa Birliği sözleşmesi ve Paris şartında, aynen yer alıyor.
TC ideolojisi yaklaşık doksan yıl boyunca Kürtlerin, varlığını, dilini, kimliğini ve kültürünü inkar etti. Cumhuriyetin bu ideolojisi bugün iflas edip “tarihin çöplüğüne atıldı.” Kürtler bu uğurda var olma mücadelesini büyük bedeller ödeyerek varlığını, dilini,kimliğini,kültürünü; ve buna bağlı olarak ayrı bir halk olduğunu TC’ye ve dünyaya kabul ettirdi. Bu düzeye gelinceye kadar da Kürtlerin içinden, haklı ve meşru olan mücadelenin önüne engel koymak için bir çok kişi, grup ve yapı çıkartıldı. Başaramadılar…
Şimdi Kürtler kendi ulusal iradesine ve geleceğine sahip çıkarak devlet olma hakkı için mücadele edeceklerdir. Bunun karşısına kim ya da kimler çıkartılırsa çıkartılsın, yapıp ettikleriyle birlikte aşılıp tarihin çöplüğüne atılacaklardır.
Ulusal ve toplumsal iradeyi tasarruf etmenin yolu, self-determinasyon’dan geçiyor.
Nerina Azad
Bu haber toplam: 21382 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:07:39:59