Mazlum Abdi: Suriye'de tek ordu olacak, Ahmed Şara geçiş dönemi lideri

Demokratik Suriye Güçleri komutanı Mazlum Abdi, Amerikalıların kendisini Şam'la diyaloğa teşvik ettiğini... ve "Irak Kürdistanı" deneyimini tekrarlamak istemediğini söyledi

11.03.2025, Sal - 14:35 [ Güncellenme: 11.03.2025, Sal - 16:32 ]

Mazlum Abdi: Suriye'de tek ordu olacak, Ahmed Şara geçiş dönemi lideri
Haberi Paylaş

Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Al Majalla dergisine verdiği mülakatta, Ahmed Şara’nın Suriye'deki geçiş sürecinin lideri olduğunu ve Suriye'de iki ordu olmayacağını söyledi.

Abdi, Şara’nın 29 Ocak'ta göreve başladığı "Zafer Günü" kutlamalarına katılmadıkları için tebriklerin geciktiğini belirtti.

Abdi, Şam'da Colani ile yaptığı görüşmede, Suriye'nin toprak bütünlüğü, tek ordu, tek başkent ve tek bayrak gibi konularda prensipte anlaştıklarını ifade etti.

Abdi, "Üzerinde anlaştığımız hususlar var, ancak uygulama mekanizması ve zamanlaması konusunda görüşmelere ve değerlendirmelere ihtiyaç var. Müzakerelere ve diyaloğa devam etme konusunda anlaştık. Bu görüşmenin olumlu geçtiğini düşünüyoruz," ifadesini kullandı.

DSG'nin Suriye ordusuna katılmaya hazır olup olmadığı sorusuna Abdi, "Temel prensip olarak iki ordu değil, tek bir ordu olmalı. Şu anda ordunun yeniden yapılandırılması için izlenen bir yöntem var. DSG olarak biz de ordunun yeniden yapılandırılmasında izlenen temel yönteme uyacağız. Hazırlık ve müzakere sürecinde yer almamız önemli," şeklinde cevap verdi.

Abdi ayrıca, Suriye'de kalıcı ateşkes ilan edilir edilmez DSG'deki yabancı savaşçıların ayrılacağını da sözlerine ekledi.

Abdi, Amerikalıların kendisini ve DSG'yi Şam ile diyalog kurmaya teşvik ettiğini ve bu konuda arabuluculuk yaptığını belirtirken, İran ile herhangi bir işbirliği olmadığını da vurguladı.

Abdi, "Hayır, ne gelecekte ne de şu anda. Bu konuda İran ile bir ilişkimiz olmayacak. Şu anda yeni yönetimin bir parçası olmaya ve bazıların bizi suçladığı gibi muhalefet olmaktan ziyade siyasi görüşmelerin bir parçası olmaya odaklanıyoruz," diye konuştu.

Abdi, Suriye'de Irak'taki Kürt bölgesindeki deneyimi tekrarlama niyetinde olmadıklarını da belirterek, "Suriye Irak olmadığı gibi, kuzeydoğu Suriye'de Kürdistan'la denk değildir," diye ekledi.

Dün, Rojava Özerk Yönetimi ile Suriye Hükümeti arasında imzalanan anlaşmadan önce 17 Şubat'ta Zoom üzerinden gerçekleştirilen röpotajın tamamı şöyle:

Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara'yı geçiş dönemi cumhurbaşkanı olarak tebrik ettiniz, Afrin bölgesindeki Kürt halkını ziyaretinden duyduğunuz memnuniyeti dile getirdiniz ve kendisini kuzeydoğu Suriye'ye(Rojava) davet ettiniz.

Evet. Seçimler yapılana, anayasa onaylanana ve diğer yasal prosedürler üzerinde anlaşmaya varılana kadar şu anda Suriye'nin geçiş dönemi cumhurbaşkanı olarak tanınıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimini hemen tebrik etmememin sebebi, yemin töreninde DSG'nin bulunmamasıydı.

DSG ülkenin kuzeydoğusunu Suriye'nin bir parçası olarak görüyor ve bölgemiz için daha iyi bir gelecek sağlamak için yeni yönetimle diyaloğa girmeye istekliyiz. El-Şara'nın ülkenin diğer bölgelerini ziyaret ettiği gibi bölgelerimizi ziyaret etmesini memnuniyetle karşılarız.

Siz de devrimin bayrağını Suriye'nin yeni devlet bayrağı olarak kabul ediyor musunuz?

Evet.

DSG, Suriye Demokratik Konseyi (SDK) ve Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi(Rojava)- PYD gibi diğer önemli gruplarla görüşmelerde bulundu. Bunu açıklayabilir misiniz?

Biz siyasi sürecin ve yeni Suriye'nin bir parçası olmak istiyoruz ve her iki taraf da şu ana kadar bu hedefe bağlılığını sürdürüyor.

29 Aralık'ta bir müzakere turu vardı. Şam'a gittiniz ve Şara ile görüştünüz. Bu görüşmeler hakkında daha fazla ayrıntı verebilir misiniz?

Bu benim ilk ziyaretim ve Şara ile ilk görüşmemdi. Durum hala gelişmekteydi ve hedefimiz yeni yönetimin bakış açısını anlamak ve aynı zamanda onlara pozisyonumuzu sunmak ve bilgilendirmekti.

Bunun bir ilk toplantı olması nedeniyle bunu olumlu bir adım olarak değerlendirdik. En azından, her iki taraf da birbirlerinin bakış açıları ve endişeleri hakkında fikir sahibi oldu. Temel olarak, toplantı sırasında müzakerelere devam etme konusunda anlaştık. Temel ilkeler konusunda hiçbir anlaşmazlık yok; daha geniş çerçeve konusunda aynı fikirdeyiz.

Peki bu prensipler nelerdir?

Suriye'nin toprak bütünlüğü, birleşik ordunun oluşturulması, tek kurumsal çerçeve, tek başkent, tek bayrak; bunlar temel ve egemenlik meseleleridir.

Ancak, özellikle uygulama mekanizmaları, zaman çizelgeleri ve lojistik hususlarla ilgili birçok ayrıntı çözülmeden kalmaktadır. Ayrıntılarda ve ilgili bakış açılarımızda farklılıklar devam etmektedir.

Bu konular çözülene kadar müzakereleri ve diyaloğu sürdürmeyi kabul ettik. Bu açıdan, toplantıyı yapıcı olarak değerlendirdik.

Görüşmelerimiz sırasında Afrin'e ve yerinden edilmiş sakinlerin geri dönüşüne de değindik. Geri dönüşleri konusunda güvenceler ve taahhütler aldık ve bu vaatlerin yerine getirildiğini gözlemledik; bu da memnuniyetle karşıladığımız bir şey.

Yerlerinden edilen insanların geri gönderileceğine dair verilen söz yerine getirildi mi?

En azından bu, Kürt halkı için önemli bir gelişmedir, en az 200.000 yerinden edilmiş kişi bölgelerine geri dönmüştür. Konu gündeme getirildi ve aynı taahhütler, Şara'nın şehre yaptığı ziyarette Afrin halkına yeniden teyit edildi; bu, olumlu bir adım olarak değerlendirdiğimiz bir adımdır.

Temel prensipler konusunda hemfikir olduğunuzu söylediniz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Açık konuşacağım. Askeri açıdan önemli noktalar arasında birleşik bir ulusal ordunun kurulması, kurumların entegre edilmesi ve devlet kurumlarının (veya devletin bir bütün olarak) bölgelerimize geri döndürülmesi yer alıyor. 12 yıldır Suriye içlerinden kopuk durumdayız ve yeniden entegre olmak bizim için önemli.

İdari, askeri ve güvenlik konularında, mevcut sınırlarını koruyarak birleşik bir Suriye çerçevesinde aynı çizgideyiz. Anlaşmaya varılan alanlar var , ancak uygulama ve zamanlama mekanizmalarının hala tartışılması ve değerlendirilmesi gerekiyor.

Kaynaklarım bana DSG'nin kolektif bir varlık olarak değil bireyler olarak entegre olması gerektiğini, Özerk Yönetim yapısının dağıtılması gerektiğini, stratejik doğal kaynakların devlet kontrolüne verilmesi gerektiğini ve DSG içindeki tüm yabancı savaşçıların Suriye'yi terk etmesi gerektiğini söylüyor. Bu doğru mu?

Öncelikli odak noktamız sonuç elde etmek ve devam eden diyalog ve müzakerelerin başarılı olmasını sağlamaktır. Bu konuların ayrıntıları tartışmaya açık kalmaya devam ediyor.

Orduya gelince, şu anda yeniden örgütlenmesi için yapılandırılmış bir yaklaşımın izlendiğine inanıyorum ve DSG olarak bu süreci yönlendiren temel ilkelere uymaya tamamen bağlıyız. Bu bölgenin askeri kurumları entegre etme konusundaki tartışmalarda ele alacağımız farklı koşulları var. Askeri yön, özellikle uygulama mekanizmaları ve zaman çizelgeleri konusunda dikkatli bir müzakere gerektiriyor. 

Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra ile görüştüğümde , ulusal orduyu yeniden yapılandırma planı olduğunu söyledi. DSG güçlerini söz konusu orduya entegre etmeye hazır mı?

Savunma Bakanlığı'nın bir parçası olmamız gerektiğine inanıyoruz, ancak kullanılan yöntemler ve bunların nasıl uygulandığı konusunda söz sahibi olmamız önemlidir. Bu sürece dahil edildiğimiz ve temel konularda danışıldığımız sürece bağlı kalmaya devam edeceğiz. Bağlılığımız katılımımıza bağlıdır.

Bu konuyu görüşmek üzere askeri düzeyde görüşmelere başladınız mı?

Hayır, ama müzakere talebinde bulunduk.

Peki ya yabancı savaşçılar?

Onları yabancı savaşçı olarak görmezdim. Onlar, savaş sırasında bu bölgeyi ve halkımızı savunmak için gelen Kürt kardeşlerimizdir. Bu savaşçılar, kökenlerine dönmeye hazırlar ve resmi bir ateşkes sağlandığında bunu yapacaklardır.

Şu anda yaşadığınız bölgede kaç tane Kürt 'yabancı' var?

Belirli rakamlara girmeyeceğim, ancak binlerce değil yüzlerce diyebilirsiniz. Yabancı savaşçılar meselesinin açık bir çifte standardı ele verdiğini belirtmem önemli, diğer gruplara mensup yabancı savaşçılara vatandaşlık verilirken, Kürt kardeşlerimiz sadece kendi akrabalarını korumak için bölgemize geldiler.

Peki ya stratejik kaynaklar? Şam, bunlar üzerinde tam kontrol talep ediyor ve gelirlerin sadece bir kısmı kuzeydoğu Suriye'ye(Rojava) tahsis ediliyor.

Prensip olarak buna itirazımız yok ancak temel talebimiz, eski rejim tarafından daha önce ihmal edilen bu bölgenin ötekileştirilmemesidir. Kaynakların dağıtımı adil olmalı ve Suriye'deki tüm bölgelerin hak ettiği payı almasını sağlamalıdır.

Şam da Özerk Yönetim'in feshedilmesini istiyor. Siz buna razı mısınız?

Mevcut sistemin olduğu gibi kalması konusunda ısrarcı değiliz ama geçiş dönemindeki anayasa tartışmalarında bu konuların ele alınması gerekir.

Son 10-12 yıldır kurduğumuz siyasi ve idari yapılar, öncelikle temel hizmetleri sağlamak ve bölgeyi o dönemde var olan askeri ve idari kurumlardan korumak amacıyla bir ihtiyaçtan doğmuştur.

Suriye'deki durum artık evrildiğine göre, yeni gerçekliğe uyum sağlamak için tamamen hazırız. Daha doğrusu, tüm güçlerin başkentte merkezileştirildiği Baas Partisi deneyimini tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu güçlerin bir kısmı sadece bizim bölgemize değil, bölgelere dağıtılmalı. Bu konular anayasa taslağı hazırlanırken veya Ulusal Diyalog Konferansı çerçevesinde tartışılmalıdır.

Bölgeler genelinde bir tür yerel yönetimden yanayız  . Ancak, Esad rejiminin devrilmesinden sonra Suriye'nin geçirdiği değişimlerle uyumlu bir şekilde bölgemizin idari çerçevesini tartışmaya açığız.

Esad rejiminin bu kadar çabuk çökeceğini bekliyor muydunuz?

Esad rejiminin düşmesi her zaman mümkündü, ancak sanırım hiç kimse bunun bu kadar hızlı olmasını beklemiyordu, hatta bunu organize edenler bile. Herkes için şaşırtıcı oldu.

Yeni hükümet yakın zamanda Ulusal Diyalog görüşmelerinin ilk turunu gerçekleştirdi ve bir hazırlık komitesi kurdu. Bu konudaki düşünceleriniz neler?

Komitenin oluşturulma şekliyle ilgili kesinlikle çekincelerimiz var. Temsilinin sadece Kürt topluluğunu değil, bölgenin çeşitli topluluklarını bir bütün olarak yansıtması gerektiğine inanıyoruz. Diğer topluluklar da diyalog sürecine dahil edilmelidir.

Eğer bizimle yönetim arasında yapılacak görüşmeler başarılı olursa, biz de uygun temsiliyet konusunda ısrarcı olacağız, ancak komite mevcut haliyle tüm Suriyelileri temsil etmiyor ve gerekeni yerine getirmiyor.

Ayrıca bir yasama organı ve geçiş hükümeti kurulmasından da söz ediliyor. Bu konuda bilgilendirildiniz ve danışıldınız mı?

Hayır. Yeterince ele alınmamış temel bir konu, yalnızca bir anlaşmaya varanların katılmasına izin verilmesi, diğerlerinin ise hariç tutulacağı düşüncesidir. Bu, ilk etapta Ulusal Diyalog Konferansı'nın amacını boşa çıkarır. Katılım, önceden varılan anlaşmaya bağlı olmamalıdır . Aksine, farklı görüşlere sahip olanlar bile fikir birliğine varmak için çalışmalıdır.

Temel ilkeler konusunda ortak bir zemine ulaşmak istiyoruz ve bu konferansa katılmaya kararlıyız. Katılmazsak , olumsuz ve işbirliği yapmayan taraf olarak etiketlenmek istemiyoruz.

Müzakereler sırasında Kürt haklarını anayasaya dahil etmeye çalıştığınızı düşünüyorum. Hangi anayasal hükümleri talep ediyorsunuz?

Kuzeydoğu Suriye'de çeşitli topluluklar ve bölgeler, son on yıldır yürürlükte olan yerleşik bir yönetim altında bir arada yaşıyor. Ancak Kürt halkı, Suriye'nin modern tarihi boyunca, bağımsızlıktan bugüne kadar sistematik baskıyla karşı karşıya kalmış benzersiz bir duruma sahip. Anadillerini kullanma, kendi dillerinde eğitim alma ve hatta vatandaşlık gibi en temel haklarından mahrum bırakıldılar. Doğal olarak, Kürt siyasi ve kültürel hakları, dil ve bölgesel yönetim konuları da dahil olmak üzere, anayasanın taslağı hazırlanırken ele alınmalıdır.

Şam’da tepkiler nasıldı?

Prensip olarak itiraz etmediler. Genel olarak Kürt haklarının anayasaya dahil edilmesini desteklediklerini düşünüyorum, ancak henüz ayrıntıları tartışmadık.

Suriye'deki dış aktörler konusunda Türkiye'nin yeni hükümet ile DSG arasındaki diyaloğu desteklediğini düşünüyor musunuz?

Türkiye'nin diyaloğa karşı olduğunu düşünüyoruz, ancak karşı çıkmaları için hiçbir neden görmüyoruz. Türkiye'yi bu süreci engellemekten kaçınmaya teşvik ediyoruz.

Peki ya ABD? DSG'nin Şam'la diyaloğunu destekledi mi?

ABD, bizi HTŞ yönetimi ile diyaloğa girmeye teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda aktif olarak arabuluculuk yapıyor ve her iki tarafı da oturup müzakere etmeye zorluyor.

Şimdiye kadar ne gibi tavsiyelerde bulundular?

Görüşmelerin rayından çıkmasını önlemek için iletişimi sürdürmemizi tavsiye ediyorlar. Anlaşmaya varabileceğimiz alanlara odaklanmamızı istiyorlar. Genel olarak, katılımları yardımcı ve olumlu oldu. Ayrıca ayrıntılara çok erken takılmamamızı da tavsiye ettiler. Önce bir diyalog kurmaya, sonra da ayrıntılara değinmeye odaklanıyoruz.

Donald Trump, başkanlıktaki ilk döneminde Ekim 2019'da ABD birliklerini Suriye'nin bazı bölgelerinden çekti ve bu da Türkiye'nin Ras al-Ayn(Serkeniye) ile Tel Abyad(Gre Spi) arasında bir bölge kurmasına olanak sağladı. Bunu tekrar yapmasından endişe ediyor musunuz?

Trump, Suriye konusunda daha önce aldığı bazı kararlardan, özellikle de ABD askerlerinin çekilmesi kararından geri adım attı ve ABD, Türkiye'ye ateşkesi sürdürmesi için baskı yaptı.

Kongre ayrıca Türkiye'nin ateşkes sürecine uymasını sağlamak için yaptırımlarla tehdit etti. O dönemde olumlu adımlar atıldı ve şimdi Başkan Trump'ın ilk döneminin sonunda bize verdiği taahhütleri yerine getirmesini bekliyoruz.

Anlaşmalar, o zamanki başkan yardımcısı Mike Pence ve Türkiye hükümeti tarafından, Ekim Anlaşmaları olarak adlandırdığımız anlaşmalar aracılığıyla sağlandı. Türkiye'nin bu anlaşmaları desteklemesini bekliyoruz.

Tarih boyunca Kürtler ABD tarafından defalarca ihanete uğramış hissettiler. Bu korku sizin üzerinizde mi?

Ben iyimserliğimi koruyorum ve bunun gerçekleşmemesini içtenlikle umuyorum.

ABD'nin bölgedeki askeri varlığının sonsuza kadar devam edeceğini mi düşünüyorsunuz, yoksa belirli bir zaman çizelgesi var mı?

Belirsiz bir ABD varlığı görmüyorum. Ve Amerikalı yetkililer bölgede kalıcı olarak kalmayacaklarını sürekli olarak belirttiler. Ancak, başlangıçtaki katılımlarına yol açan koşullar, özellikle terörizm ve IŞİD ile mücadele, hala devam ediyor.

Terörizm tehdidi tüm bölgeyi ve Amerikan çıkarlarını tehlikeye atmaya devam ediyor. Bu tehditler var olduğu sürece, ABD askeri varlığının gerekçesi de var olmaya devam edecek. Bu tehditler ortadan kalktığında, geri çekilecekler.

Suriye'nin yeni hükümeti, terör örgütüne karşı mücadele için Uluslararası Koalisyon ile yakın bir şekilde çalışan DSG'den IŞİD’e karşı mücadeleyi devralabileceğini belirtti. Bu doğru mu?

Bu konuda bir talep olduğuna inanıyorum ve buna hazır olduklarını düşünüyorum. Bu koalisyonun parçası olmak istemelerinde hiçbir sorunumuz yok.

DSG ile Heyet Tahrir el-Şam'ın IŞİD’e karşı mücadelede işbirliği yapması mümkün mü?

Kesinlikle.

Bu yönde somut bir adım atıldı mı?

Şu ana kadar operasyonel bir adım atılmadı ama prensip olarak bu konuda işbirliğine açığız.

Peki ya İran'ın rolü? Bazıları, yeni hükümete karşı DSG'yi desteklemek ve onunla işbirliği yapmak için kanallar açtığını iddia ediyor. Sizin cevabınız ne?

Bu soruyu sorduğunuz için mutlu oldum. Bu iddialar aleyhimize işliyor ve biz bunların kaynağını gayet iyi biliyoruz. Bu konuda İran ile hiçbir zaman bir ilişkimiz olmadı ve olmayacak da -geçmişte, şimdi veya gelecekte. İran'ın güçlerimize destek verdiğini veya hatta işbirliği girişimlerinde bulunduğunu öne süren tüm raporlar tamamen yanlış ve kasıtlı olarak yanıltıcıdır. Bu konuda İran ile asla işbirliği yapmayacağız. Bu bizim açık ve kesin tutumumuzdur.

Suriye'deki savaşın üzerinden 14 yıl, Saddam rejiminin devrilmesinden 20 yıldan fazla zaman geçmesinin ardından, İsrail'in Gazze ve Lübnan'a yönelik son savaşları ve Suriye'deki daha geniş çaplı değişimler göz önüne alındığında, bölgesel düzenin nasıl değiştiğini görüyorsunuz?

Henüz yeni bir bölgesel düzenin tam olarak şekillenip şekillenmediğinden emin değilim, ancak önemli değişikliklerin gerçekleştiğine inanıyorum. Orta Doğu'nun jeopolitik manzarası önemli ölçüde değişti ve ittifaklar gelişti. Muhtemelen yeni bir bölgesel düzene doğru gidiyoruz ve genel olarak bunun olumlu bir yöne gittiğini düşünüyorum.

Birkaç gün önce PKK'nin Kürt lideri Abdullah Öcalan'ın tutuklanmasının yıldönümüydü. Hareketi ile Türkiye arasında barışa yönelik yeni bir girişimden söz ediliyor. Bu konuda söyleyeceğiniz bir şey var mı?

Bilgilerimize göre, tutuklanmasının üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen, bir tür yeniden değerlendirme yapıldı. Şimdi Kürt-Türk ilişkilerinde bir dönüm noktasındayız ve yeni bir aşamaya öncülük edecek bir ateşkes olasılığı var. Bu aşamanın Türkiye'de Öcalan liderliğindeki Kürt ulusal hareketi ile Türk devleti arasında gerçekleşmesini bekliyorum.

Bu gelişmenin, Kürdistan'ın dört parçasındaki Kürt sorununu ve dolayısıyla daha geniş anlamda Ortadoğu'yu etkileyeceği kuşkusuzdur.

Irak Kürdistanı'ndaki Kürt liderler, Şam ile müzakere etmenizi ve Suriye gücü olarak hareket etmenizi tavsiye ettiklerini belirttiler. Bu doğru mu?

Ciddiye aldığım ve gerekli değerlendirmeleri yaptığım kardeşlerimden gelen bu tavsiyelerin değerli ve yapıcı olduğunu düşünüyorum.

İyimser misiniz? Suriye'nin geleceğini bir yıl sonra nasıl görüyorsunuz? Ve dört yıl sonra? Al-Sharaa seçimlerin dört yıl içinde yapılabileceğini öne sürdü. Bu zaman çizelgesine ilişkin görünümünüz nedir?

Dört yılın uzun bir süre olduğuna inanıyorum; ideal olarak, geçiş bundan daha kısa sürmeli. Hala endişelerimiz var çünkü siyasette hiçbir şey kesin olarak siyah veya beyaz değildir. Ancak iyimser kalmaya devam ediyoruz.

Suriye'nin yeniden inşasında rolünüzü nasıl görüyorsunuz?

Yeni Suriye'yi şekillendirmede aktif bir rol oynama isteğimizi teyit ettik. Bu bölge muazzam bir potansiyele sahip ve son 12 yılda çeşitli sektörlerde kapsamlı uzmanlık biriktirdik.

İdari ve askeri kadrolarımız ve bölgemizde edinilen deneyim zenginliğiyle Suriye'nin yeniden inşasını desteklemeye hazırız. Ancak bu tek taraflı bir çaba değil; dahil olan tüm tarafların iş birliği ve bağlılığını gerektiriyor.

 

Bu haber toplam: 17391 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:33:37
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x