Türkiye'nin Fırat'ın Doğusuna yönelik askeri operasyon hazırlığında olduğunu duyurmasının ardından Türkiye ve ABD arasında başlayan görüşmeler üç maddelik bir uzlaşma ile sonuçlandı. Ancak anlaşmanın detaylarına ve nasıl uygulanacağına ilişkin tartışmalar sürüyor.
Rojava'nın Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelil, "anlaşmada üzerinde tartışılacak detaylar daha belli değil” dedi.
Türkiye ve ABD arasındaki anlaşmayı DW Türkçe'ye değerlendiren Xelil, “Biz ve Türkiye arasında güvenli bölge olması için bir bölge belirlenebilir ve YPG buradan çekilebilir. Tabii bu bölge kentleri kapsamaz, sadece iki kent arasını kapsar ve orada uluslararası koalisyon güçleri olur. Tabii biz, burada bölgenin evlatlarından oluşan sınır koruma birliklerinin olmasını önerdik. Ayrıca ağır silahların ne olacağıyla ilgili ayrıntılar da var ve bunlar ileride tartışılacak” dedi.
Türkiye ve ABD arasında Ankara’da yapılan görüşmelerin ardından sağlanan üç maddelik uzlaşmaya göre; Türkiye'nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için alınacak ilk tedbirlerin hızla uygulanması, güvenli bölgenin tesisinin birlikte koordine edilmesi ve yönetilmesi amacıyla Türkiye'de ortak operasyon merkezinin mümkün olan en kısa sürede kurulması ve güvenli bölgenin bir barış koridoru olması ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönebilmeleri için her çabanın gösterilmesi kararlaştırıldı.
"Üçlü diyalog önerimizi Türkiye kabul etmedi"
Aldar Xelil, anlaşmanın maddelerinden biri olan Türkiye ve ABD tarafından ortak harekat merkezi kurulması aşamasında sürece dahil olmayı önerdiklerini belirterek, "Biz de bu diyaloğun bir parçası olmak için öneride bulunduk. Görünen o ki bizim üçlü diyalog önerimizi Türkiye kabul etmedi. Ancak anlaşmada üzerinde tartışılacak detaylar daha belli değil. Sadece bununla ilgili genel tutumumuz, diyaloğu ve müzakere yolunu kabul ediyoruz ve ilerleyen süreçte sunulan önerileri tartışacağız" dedi.
Türkiye ve ABD arasında Ankara’da gerçekleştirilen görüşmelerden önce Kuzey Suriye'deki Kürt yapıların şehirleri kapsamayacak şekilde sınırdan 5 km derinliğe inecek bir koridor oluşturulmasını önerdikleri medyada yer aldı. Türkiye'nin sınır boyunca ve 30 km’den fazla derinlikte operasyon yapmak istediği, buna karşılık ABD’nin de 15 km derinliğe kadar inilmesini önerdiği öne sürüldü.
"Bu adımlarla yetinmeyi kabul edeceğini zannetmiyoruz"
Xelil, Türkiye'nin Fıratın Doğusuna yönelik askeri operasyon hazırlığının ardından ortaya çıkan anlaşmanın yeterli olmayabileceğini savunarak, "Genel itibariyle, Türkiye tehdidinin halen devam ettiğini düşünüyoruz. Erdoğan bölge halkları için bir tehdit unsuru olmaya devam ediyor. Bu adımlarla yetinmeyi kabul edeceğini zannetmiyoruz. Ve ileride eline fırsat geçtiğinizde bölgemize saldırmak için bahaneler bulacak" dedi.
"Türkiye, Suriye'deki savaştan faydalanarak sınırlarını genişletmeye çalışıyor" görüşünü öne süren Xelil, "Türkiye, Suriye'yi işgal etmektedir ve şu ana kadar hiçbir yetkiliden, Türkiye'nin gelecekte buralardan çıkacağına dair resmi bir açıklama duymadık" dedi.
Türkiye'nin Suriye içindeki askeri operasyonlarına ve girişimlerine karşı olduklarını belirten Xelil, "Biz, Suriye’den ayrılmaya çalışmıyoruz. En doğru çözümün, Suriyeliler olarak sorunlarımızı (kendi aramızda) çözmek ve Türkiye'nin bölgelerimize müdahale etmesi yerine Suriyeliler arasında bir çözüm olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
"Demografik yapı" endişesi
Kuzey Suriye'deki Kürt yapılar ve Şam dahil bir kesim Türkiye'nin askeri operasyonla müdahale ettiği yerlerde demografiyi değiştirmeye çalıştığını savunuyor.
Türkiye ve ABD arasında varılan üç maddelik uzlaşmanın ardından aynı şüpheler yeniden gündeme gelmeye başladı.
Kamışlo’da bulunan Rojava Stratejik Çalışmalar Merkezi’nden analist Dr. Muhammed Bakir, Türkiye'nin Afrin'e yönelik askeri operasyonunu örnek göstererek, "Hepimiz Türkiye'ye bağlı cihatçı grupların Afrin’de fidye için insan kaçırma, mülklerin yağmalanması, öldürmeler ve diğer suçlar ve ihlaller gibi neler yaptıklarını gördük. Afrin Kürtleri kendi evlerinden çıkarıldılar ve Suriye’nin farklı yerlerinden binlerce cihatçı grupların aileleri yerleştirildi" diye konuştu.
Türkiye'nin Afrin'deki hamlelerinin bölgenin demografisinin değiştirilmesine uygun zemin sağladığını belirten Dr. Bakir bu nedenle anlaşmada yer alan 'yerlerinden edilmiş sivillerin geri dönüşü' ifadesinin korku yarattığını savundu.
Dr. Bakir, "Türkiye'nin Afrin'de yaptıkları gibi radikal grupları ve aileleri getirip Kuzey ve Doğu Suriye’ye yerleştirmesinden ve onları bölgenin güvenlik ve istikrarını bozmak için kullanmasından korkuyoruz" dedi.
Suriyeli sığınmacıların evlerine dönmesini isteyen Türkiye'nin aynı şekilde Afrin halkının yüzde 80'den fazlasının da evlerine dönmesine izin vermesi gerektiğini belirten analist, Afrin'i terk etmek zorunda kalan bu nüfusun şimdi Halep yakınlarındaki Şahba bölgesinde kamplarda yaşadığını kaydediyor.
ABD'den arabuluculuk beklentisi
Üç maddelik anlaşma ile Türkiye'nin hazırlığını yaptığı askeri operasyon ihtimalinin zayıfladığı tahminleri yapılıyor. ABD’nin gerek Suriye ve gerekse bölgedeki ajandası çerçevesinde çok boyutlu ilişki yürüttüğü ve siyasi/askeri destek verdiği Kürt yerel güçlerle Türkiye arasında dengeli ve askeri operasyon seçeneğini öteleyecek adımlar atması bekleniyor.
Dr. Bakir, ABD'den beklenen 'arabuluculuk' rolüne dikkat çekerek, "Umarız ki, ABD Türkiye ve Kuzey ve Doğu Suriye arasında Suriye krizinin çözümüne yardımcı olabilecek bir arabuluculuk rolü oynar" dedi.