Eski TBMM Başkanı ve AK Parti’nin kurucu isimlerinden Bülent Arınç, Rûdaw Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen 3. Erbil Forumu’nda özel bir oturumda Türkiye’deki yeni anayasa tartışmalarına ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de yıllardır tartışılan yeni anayasa hazırlıkları ve mevcut anayasanın durumu hakkındaki soruya yanıt veren Arınç, “1982 Anayasası’nın dörtte üçü zaten değişti, geriye sadece kapağındaki ‘1982’ yazısı kaldı” dedi.
Arınç, geçmişte Refah Partisi ile anayasa taslağı hazırladıklarını ve 12 Eylül 2010 referandumunda 25 maddelik önemli bir değişikliğin başında yer aldığını belirtti.
Bülent Arınç, “O dönem arkadaşlarla ‘Artık anayasada değiştirilecek bir şey kalmadı, yenisine gerek yok’ demiştik” diye ekledi.
Ancak 2008’de AK Parti hakkında açılan kapatma davasının bir sebebinin bu anayasa çalışmaları olduğunu ifade eden Arınç, dava sonrası yeniden kolları sıvadıklarını anlattı.
Arınç, “Yeni anayasa derken, demokratik bir anayasa kastettik. Askeri darbenin gölgesinde değil, parlamentonun kendi eliyle hazırladığı ve halkın referandumla onayladığı bir metin olmalı” dedi.
Arınç’a göre anayasa, çoğunlukçu değil çoğulcu, katılımcı, uzlaşmacı ve paylaşmacı olmalı.
“Kısa, anlaşılır ve özgürlükçü bir anayasa gerekli”
Arınç, ideal anayasanın özelliklerini ise şöyle sıraladı:
“Çağdaş, demokratik, kısa maddeli ve anlaşılır olmalı. Hak ve ödevleri öz bir şekilde tanımlamalı. Şu anda 180 madde olan anayasa, en fazla 75 maddeye indirgenmeli. Muğlak ifadelerden, ‘ama, fakat, lakin’ gibi kısıtlayıcı sözlerden arındırılmalı.”
14’üncü madde gibi belirsiz bırakılan ifadeleri eleştiren Arınç, “Eski anayasalar kaşıkla verir, kepçeyle alırdı. Bunu kaldırmalıyız,” diye konuştu.
66. Madde değişir mi?
66’ıncı maddeye dair bir soruya ise Arınç, “Yeni anayasayı kim yapacak, nasıl yapacak, ona bakmalı” yanıtını verdi.
Türkiye’nin 2017’de kabul ettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değerlendiren Arınç, “Eskiden parlamenter sistemi savundum, çünkü meclis buna göre dizayn edilmişti. Ancak başkanlık sistemi düşünülecekse, bu ya Amerikan tarzı doğrudan başkanlık ya da Fransız tarzı yarı başkanlık olmalı. Alaturka bir sistem çalışmaz demiştim, ama o sistem geldi,” dedi.
Sistemin eksikliklerinin göründüğünü belirten Arınç, “Bu revize mi edilecek, yoksa böyle mi kalacak? Partili cumhurbaşkanlığı devam edecek mi? Önce paydaşların buna ikna olması lazım,” diye ekledi.
Söz konusu maddeye dair tartışmalara da değinen Arınç, bu konunun yeni anayasa sürecinde ele alınacağını söyledi.
Ancak mevcut sistemde Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum’un değişime karşı çıktığını ima ederek, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde her şeye ‘olmaz’ diyen bir hukukçu var,” dedi ve gülümseyerek, “Çarşı her şeye karşı gibi,” diye espri yaptı.
İfade özgürlüğü
Arınç, ifade özgürlüğüne verdiği önemi ise “İfade özgürlüğü, hoşumuza gitmeyen, bizi irite eden sözlerin konuşulabilmesidir. Tek şart, terörü benimsememesi ve şiddete yönlendirmemesi” örneği ile anlattı.
Kendisinin Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesine bu kriteri eklettiğini vurgulayan Arınç, 2011-2012’de Van Milletvekili Kemal Aktaş’ın Newroz konuşması nedeniyle aldığı cezanın milletvekilliğini düşürecekken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayanarak bu maddeyi değiştirdiklerini anlattı.
Arınç, “Terörü övmedikçe, şiddete yönlendirmedikçe herkes konuşabilmeli. Bu değişikliği iftihar ederek yaptım” dedi.