Roj baş, günaydın güzel insanlık,
Bu gece okuyarak sabahladım. Parçalı-bulutlu ıslak bir gün başlıyor dışarıda. Gürüldeyen bulutlar bereket yağdırıyor Cenevre\'nin botanik bahçelerine. Fakat hava sıcak, Kürdlerin gündemi havadan da sıcak… Türk üçkağıtçı güçleri iktidar ve rant kavgasındayken bir kısım Kürdlerin sömürgecilerin bayraklarını dalgalandırmalarını dehşet içinde izledim. Bu ne zavallılık, bu ne bozulmuşluk ve bu pespayelik!
İçimde tuhaf bir his, olup bitenlerden ötürü umutlarımda gelgitler var. 25 yıldır savaş ve barış umutlarının haber ve yorumlarını yazmaktan bıkıp usandım doğrusu. Kürdlerin tek bir okulu bile yok. Kürdistan’ın bu en büyük yirmi milyonluk parçasında tek bir ulusal hakkımız yok, varlığımız bile hâlâ yasak. Türkler iktidar oyunlarında boğuşa dursunlar. Son aylarda on Kürd kenti yerle bir edildi, binlerce insanımız katledildi. Darbe oyunuyla on binlerce Kürdün ellerinde Tük bayraklarıyla sokaklara dökülmesini nasıl izah edeceğiz? Kırk yıllık mücadeleye ve on binlerce bedele rağmen hiç mi aidiyet ve kimlik bilinci gelişmedi? Hiç mi onur kalmadı? Daha son aylarda Türk ordusu onurumuzu ayaklar altına aldı. Nerede o Kobane için ayağa kalkan milyonlar? Ne oldu kim, hangi politika bunları küstürüp kaçırttı? Hiç bir uygarlık ve demokratik değerler yaratamayan Türk üçkağıtçılığı Türk-İslam sentezi ile dine sarılmaktan başka çaresinin olmadığını anladık, fakat biz ne yapıyoruz? Bunlar her şeyi kullanmaya mühtedidirler. Peki ya Kürdler ne yapmalı? Ülkesi işgalcilerin ayakları altında olduğu sürece, kadınları kaçırılıp pazarlarda satıldığı sürece, hiç bir Kürd ne dindar, ne demokrat ne komünist ne de insan geçinmesin; çünkü tüm bu değerler köle bir toplum için geçersizdir. Özgürleşmeden hiç bir şey olamayız, hatta insan bile…
Dinler ve Tanrı adına iktidar savaşları dur durak bilmedi. Uzak doğu felsefeye sarılarak dinlerin kanlı sarmalından kurtulurken, Batı dinleri ve dincileri yendikten sonra kiliselere hapsetti. Ve dedi ki: “Tanrıya birilerini kurban edeceksen önce kendini kurban et ey alçak! Başkasını niye katlediyorsun?” Ortadoğu dinler yüzünden yangın yeri. İnsanlık dehşet içinde. Barbarlığın vahşetin böylesini ortaçağ tarihinden okurken bazen abartılıyor sanısına kapılıyordum. Ve aydınlanma çağıyla, yani sanat ve bilim çağı Rönesans ile Batı\'nın makus tarihi ışıldamaya başlamıştı.
Şimdi Ortadoğu\'da dinler aydınlanma ve uygarlaşmanın önünü tıkamaktan ötürü acaba insanların yasalar karşısında eşit olmasını ve hukuk devletleri olmalarını sağlayacak kültüre ne zaman ulaşırız? İşte bu soru, İslamiyet’in doğuşu ve yayılışı, 11. Asırda Türklerin İslamiyet’i kabul ederek Kürdistan’dan Anadolu’ya geçişi ve bilim ve sanatın yasaklanması, insanlığın bu coğrafyada kötürümleşmesini sağladığı gerçeği görülmeli. Bu anlamda Kürdler ancak ve ancak teritoryal bağımsızlıkları ve gerçekleştirecekleri bilim, kültür ve sanat devrimi ile özgürleşip aydınlığa çıkmaları mümkündür. Türkiyeleşmek yada İranileşmek tükeniştir ve hiç bir Kürd, Kürdlük adına bu politikayı savunma hakkına sahip değildir. Bu asimilasyon ve beyaz soykırımdır.
İnsanlığı ayaklar altındayken dinciliği, Marksizm\'i ya da başka bir inanç ve ideolojiyi ULUSAL KURTULUŞUNUN önünde tutan Kürt, unutmayın ya art niyetli yada dünya gerçeğinden kopuktur. Aralarında kardeş olmayı beceremeyen Kürdün başkasına kardeş olma şansı yoktur. Kurtuluşunu gerçekleştiremeyen Kürdün başkasına akıl vermesi mümkün olamaz. Ülkesi kurtulmadan onurunu kurtaramaz. Kürdler siyasal birliğini kurmadan, teritoryal özgürlüğünü gerçekleştirmeden kıyımlardan geçirilmekten ve kadınlarının pazarlarda satılmasından kurtulamaz ve köle kalmaktan da kurtulamaz. Kendilerini kurtaramayan Kürdün başkalarını kurtarma şansı olamaz. İşte Rojava ve Güney Kürdistan’da kendimizi şimdilik kurtarabildiğimiz için biraz umutluyuz. Demek ki kurtulmak ve özgürleşmek mümkündür. Darbe yada başka artraksiyonlar Türklerin sorunudur. Koşullar ne olursa alsun onlar devlet sahibi olmanın önemini biliyorlar fakat demokrasi ve hukuk devleti olabilmelerine uygarlık düzeyleri yetmiyor. Demokrasinin değil, Erdoğan’ın darbe hukuku büyük bir hızla yerleştiriliyor. OHAL bu çerçevede uygulanıyor ve sivil darbe hukuku yerleştiriliyor. Olağanüstü bir durum var havasıyla da Kürd sorunu ötelenerek karambole getirilmek isteniyor ve şimdi sivil darbe sürecine geçilmiş durumda.
Rojava halkımız muhteşem bir direniş sergiliyor. Buna denk düşecek uluslararası geçerliliği olan bir statüde ısrar etmeliyiz. Güney Kürdistan tez elden bağımsızlık referandumunu gerçekleştirmeli ve bağımsızlığını cesurca ilan etmelidir. Kararlı, cesur ve birlik içinde hareket etmediğimiz sürece uluslararası güçlerin ve kurumların bizi ciddiye almasını bekleyemeyiz. Bundan ötürü ulusal birliği her şeyden çok daha önemli tutmalıyız. Düşmanlarımıza verdiğimiz taviz kadar da birbirimize de taviz vermeliyiz. Basında ve sosyal medyada kaynağı sömürgecilere dayanan bilinçli ve planlı Kürd güçleri arasında iftira, karalama ve kışkırtma kampanyaları yürütülüyor. Kürtler dünyaya “ Biz param parça bir halk değiliz artık, kırk milyonluk bir halkız ulusal bir birliğimiz ve siyasal ortak bir otoritemiz var” diyebildi mi dünya bizi kabul etmek zorunda.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.