*Pastanı yiyemiyorsun, yedirtmiyorlar ancak ‘pastanı eline alma kudretini mümkün kılacağım’ diyene sırtını dönerken bile pastanı başkaları yiyor.
Kendini kendisi için yönetmeyi bilmeyen, yönetmek istemeyen, yönetimi almak için gereken araç, olanak ve fırsatlarla ilgilenmeyen, görmezden gelen, önemsizleştiren; nihayetinde, rakipleriyle rekabet etme ve bölgesini yönetme deneyimi edinmemiş birey, grup ve partiler yakın çevresine ve topluma geleceğiyle ilgili tavsiyede ve eleştiride bulunurken dikkatle düşünmeli.
Partileşmeyen ve seçime dahil olamayan anlayışlar partileşene dek bölgede sadece açıkça bölge odaklı parti ya da partileri destekleyebilir, işbirliği yapabilir.
Kendini korumuş ve şunları da tartışabilen seçmen;
-PKK ve Öcalan’la ‘Kürd meselesi’ değil, ‘PKK sorunu’ görüşülebilir.
-Bölge dışında yaşayan Kürdlerin konularını görüşmekte AKP, HDP, İYİP, CHP ya da YSP ve diğer partiler eşdeğerdir ve her birinin temsiliyeti eşittir.
-Bölge içi Kürd meselesinde temsil ‘Öcalan’da, PKK’de ve Öcalan’a iradem diyenlerde, biz Türkiye’deki her halkı temsil ediyoruz, Kürdler bize de oy veriyor’ diyenlerde olabilir mi? Geri kalmış bölgemizdeki her halkın temsiliyeti asıldır ve acildir. Bölgenin Kürd meselesinde temsil, ‘öncelikle bölge ve bölge toplumu için varız ve hazırız’ diyenlerdedir.
-Köy yakmalara, faili meçhullere, hendek ve barikata, 6-8 Ekim vahşetine vs ortam hazırlayanlara, bunları yapana, yıktırana ve engellemeye çalışmayıp da arabuluculuk yapanlara; hazırlanırken, yıkımlar yaşanırken izlenmesine, sessiz kalınmasına bölgemizde bir daha fırsat vermeyebiliriz.
-İşe alımlarda, işe alım için ‘yardımcı olmalarda’ ve kazanç edindirecek işlerde herhangi bir ideolojik ya da inançsal harekette yarattığı ‘değerin’ derecesine göre ‘bedelinin’ karşılanmasına izin vermeyip liyakati esas alabiliriz.
-Bölgede yerleşik ya da bölge orijinli, bölgenin sorunlarını bilen, altyapısı, çözüm önerisi ve yeteneği olan bireyler yerel ve genel seçimlerde aday olmalıdır. Sadece mağduriyet, ideolojik, kişiye ya da yapıya biat temsiliyeti olan kişilerin aday olmasına izin vermeyebiliriz.
-Suça suç, suçluya suçlu diyemeyen ve suçlu ile sanki suçsuzmuş gibi ilişki kuran statü kazanınca da değişmez ve asıl felaket o zaman başlar. Bu nedenle geleneksel ve evrensel değerleri sürdürürüz.
-Dışarıdaki tek adamcılar aile ile metodolojik ve kararlılıkla ilgilenmediler. İçerideki tek adamcılar ise aileyi ve aile içi ilişkileri (aşiret sistemi ve geleneksel inanç yapıları da buna dahil) gerici ve zorba olarak niteleyip aşağıladılar. Her iki sistem aileyi yıprattı. Ailenin ve aile içi ilişkilerin yapısal ve güncel sorunlu durumları, aile bireylerini çağa karşı hazırlıksız kılan anne baba ve çocuklar arasındaki ‘geleneksel’ kimi ilişkiyi güçlendirebiliriz. Bazı gerginlikleri modern dünyanın sorun giderici, iyileştirici yöntemleriyle geleneği de koruyarak azaltabiliriz, aile içi ve aileler arası ilişkiyi daha huzurlu hale getirebiliriz.
-Bölgede kimi işverenin iş tanımı, iş saati, ücret politikası, iş yeri ve çalışan sağlığı ve güvenliği, sigortalılık uygulamalarını yasal mevzuata uygun hale getirip kontrol altına alabiliriz. Ayrıca, özellikle turizm ve tarımdaki bölge içi ve bölge dışı mevsimlik işçiliği ve sömürüyü en aza indirebiliriz.
-Çoğu devlet okulundaki eğitim ve öğretimsizliği, keyfiliği öğretmen ve ebeveynler arasındaki kopukluğu tartışabiliriz, ortaya serebiliriz ve işbirliği ile azaltabiliriz.
-Kimi ebeveynin öğrencisinin okul içi ve okul dışındaki yaşantısına, yaşadığı sorunlara ilgisizliğine, çaresizliğine, çözümsüzlüğüne karşı önleyici, giderici çalışmalar yapabiliriz.
-Uyuşturucu bitki yetiştirme, üretme, uyuşturucu dağıtma, satma, kullanma, özellikle çocuklukların kullanması, fuhuş, hırsızlık vb gibi suç ve bağımlılıklara karşı öncelikle aileyi bilinçlendirilebiliriz.
-Erkeğe, kadına, çocuğa ve hayvanlara şiddet, ihmal ve istismara; dilde yer etmiş ve davranışa yansıyan kabalığa, küfre ve hakarete karşı çalışmalar yapıp azaltabiliriz.
-Tarihi ve turistik alanlarımızı, yeraltı ve yerüstü sularımızı koruyabiliriz ve utanç verici haldeki çevre kirliliğini önleyebiliriz.
-Bölgenin kültürel, sanatsal ve sportif mekan sayısını, bu alanlara ilgiyi ve katılımı artırabiliriz.
-Paris, İstanbul, Ankara ya da Moskova’da toplu taşımacılık nasılsa bölgenin her ilinde de benzerini hayata geçirebiliriz.
-Kendi bölgesel geleceğini, kalkınmasını, refahını ve huzurunu başkalarının geleceğinde arayan, başkalarından adım ve insaf bekleyen anlayış ve tutuma sahip bireylerimizi ikna ederek enerjimizi, zamanımızı ve kaynaklarımızı bölgeye odaklayabiliriz. Kendini düşünmeyen, kendini iyileştiremeyen, önce kendi gönencini ve demokratikleşmesini sağlayamayan başkasına yardımcı olamaz. ‘Sen hasta olmamı sağladığın için ben hastayım’ diyemeyen, ‘Önce sen iyileş sonra beni iyileştir!’ diye diye yaşayan, hep bekleyen ve bunu nesillerine öğreterek aktaran biri ve bir toplum sağlıklı halde değildir ve bu pasifleşmiş, edilgen ruh hali toplumsal ve kentsel sorunlara müdahaleyi önemsizleştirir, unutturur.
-Güçlenmiş, kendinde, kendisi için emek harcayan bir bölge, bölge dışında yerleşik birey ve ailelere özgüven verebilir, yaşantısını daha güvenli ve güvenceli sürdürmesine yardımcı olabilir.
-Bölge dışındaki bireylere anayasal eşit vatandaşlık hakkı ve bölge için federe yönetim sorunlarımızı çözebilir.
Tüm bunlar ve çok daha fazlası ortak derdimizse, bunları gidermek için uygun araçları değerlendirmek zarurettir. Söylenmek, üzülmek, eleştirmek ama ele fırsat geçtiğinde değerlendirememek doğru olmasa gerek. Sandığa gitmeyerek değil ya da bu sorunları görmezden gelenlere ya da araçsallaştıranlara yönelerek değil, bu kez HAKPAR’a şans oyu verebiliriz.
Bölgenin mevcut sorunlarını çözmek için demokratik siyasal hayata katılmak, güç haline gelmek, deneyim edinmek gerekiyor.
Biz HAKPAR’ın geleneği, cılız seçim kampanyası, kapasitesi, olanaksızlığı için değil, HAKPAR’lı olduğumuz için değil; HAKPAR’ın federe yönetim talebi için oy verelim, çevremizi ikna edelim. Eğer HAK-PAR da bizi diğerleri gibi ‘KürT birliği, ittifakı’ adı altında aldatırsa desteğimizi geri çekeriz. Ancak bu seçimde HAK-PAR’a verilen hemen her oyun federe yönetim için verildiğini, bunun için iyi kötü bir başlangıç yapıldığını dost da, iç ve dış rakipler de, bölgeyi araçsallaştıran da biliyor.
HAKPAR’a verilecek her bir oy ‘bireyin ve toplumun federeleşmesine’ yol açabilir.
Daha iyi bir öneri, daha kapsayıcı, ‘somut’ ve seçimde alınacak sonucu sahiplenebilecek bir başka çıkış ve bunun olanağı, yol açma önerisi olan varsa bilelim ve tartışalım ama yoksa, ortak tutum sergileyelim.
Sakin, ne istediğini bilen, illegaliteden ve şiddetten uzak, sivil demokratik, şeffaf, takiyeci olmayan, yolu yöntemi ve süreçleri kontrol edebilen, sadece kendinin değil başkasının, bölgenin de, bölge dışının da zarar görmesine izin vermeyen bireyler ve partiler yerel seçimlerde toplumu federeleştirebilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.