Devletin ret inkâr ve imhacı kuruluş felsefesi üzerine şekillenmiş kurum ve kuramsal değerlerini koruyan Türkçü mekanizmadır.
Göreceli çoğulcu demokrasi rejimi serbest seçimlerle hangi siyasi yapı seçilirse ve iktidar olursa olsun, mevcut kurucu felsefeye, kurum ve kuramlara bağlı hale getiren açık ve gizli Türkçü güçlerdir.
Türkiye siyasi hayatı Boyunca bu doğrultuda iktidarlara şekil veren, iktidarların rotasını belirleyen, iktidarları darbe ile deviren yığınla olay yaşanmıştır.
Bunların tamamının amacı iktidarları ret inkâr ve imhacı kuruluş felsefesine, kurum ve kuramsal değerlere bağlı hale getirmek içindi.
Ülkedeki sosyal ve siyasal her argümanı bu doğrultuda ve bu amaçlar için kullanmakta olduğu biliniyor, işte buna derin devlet mekanizması denilebilir.
Kısa bir örnekle buna açıklık getirmeye çalışayım: 2002 de ak parti iktidara geldi, siyaseti, hedefleri, amacı kurucu felsefenin kurum ve kuramsal değerleri ile çelişiyordu. Avrupa Birliği üyelik sürecine hızlı bir start verilmiş, sistemin, rejimin Avrupa Birliği sistemine dönüştürülmesi entegrasyon süreci başlatılmıştı.
Avrupa Birliği uyum süreci demek Türkiye'nin tüm kurum ve kuramsal yapısının değiştirilmesi demekti.
Kısaca Türkçü kurucu felsefe ve kurum ve kuramsal değerlerin tümüyle ortadan kaldırılması demekti. Statükocu derin devletin mekanizması bu nedenle krizler yaşıyor, stres altında ve korktuğu başına geliyordu.
Bu doğrultuda militarist cephede olsun statükocu sivil ve siyasi cephede olsun yığınla olay yaşandı. Bir taraftan derin devlet mekanizması harekete geçmiş, diğer tarafta da iktidarını korunmaya çalışan bir siyasetin kendini savunması vardı.
Yer yer sert olabilecek sözlü ve pratik hesaplaşma süreçleri sürüp gidiyordu. Derin devlet oldukça panik içindeydi, ret inkâr ve imhacı kurucu felsefe Avrupa Birliği üyeliği ve çözüm süreci ile değişmek üzere çalışmalar vardı.
Farklılıklara yönelik ret inkâr ve imhacı statüko anayasal değişimle sona erecekti. Avrupa Birliği üyelik süreci ve Dolmabahçe mutabakatı metni ile iktidar bu sistemin zeminine doğru hızla gidiyordu.
İşte o noktada derin devlet oldukça sert son hamlelerini sahaya sürmeye başlamıştı.
Ya kurucu felsefeye bağlı kurum ve kuramsal değerleri koruyacak veya ret inkâr ve imhacı statüko yerle bir olacaktı.
Söylediğim tarih 28 Şubat 2015 tir, hem çözüm mutabakat metni ve hem de Avrupa Birliği üyelik süreci anayasal değişimi beraberinde getiriyordu.
Anayasanın evrensel temel değerlere göre değişmesi ile birlikte Türkçü derin devletin de sonu ve çağdaş çoğulcu demokrasi sürecinin başlangıcı olacaktı.
Bu nokta üzerinde duruyorum, 28 Şubat 2015 çözüm mutabakat metni onaylandığı gündür. İktidar böylece Türkçü statükocu derin devletin felsefesini, ret inkâr ve imhacı kurum ve kuramsal değerlerini değiştirme gücüne ulaşmaya çalışıyordu.
Ne oldu biliyor musunuz?
HDP eş genel başkanı sayın Demirtaş 17 Mart 2015 günü ortaya çıkıp ,"HDP var oldukça başkanlık sistemine izin vermeyeceğiz, seni başkan yaptırmayacağız" diye iktidara savaş açmıştı.
Ortada HDP'nin bunu demesi için hiçbir gerekçe olmadığı çok açıktı, ne oldu da Türkçü statükocu derin devletin çizgisine gelip oturdular.
İktidar statükocu derin devletin çizgisini o güne kadar değiştirmeyi hedefliyordu, Türkçü statükocu derin devleti temsil eden siyasi partileri ırkçılıkla, kafatasçılıkla suçluyordu.
İktidar başkanlık sistemini inşa etmek için kendisi dışında siyasi desteğe ihtiyacı vardı.
İktidar ya HDP ile süreci başarıya götürecekti veya MHP-CHP ile mevcut statüyü koruyacak, mevcut ret inkâr ve imhacı rejimi devam ettirecekti.
İkinci şıktaki olayın olması için HDP'nin iktidarın tam karşısına konumlandırılması zorunluydu.
İşte 17 Mart 2015 günü bu proje hayata geçirildi, hem de sayın Demirtaş'ın katkısıyla bu proje hayata geçirildi.
HDP iktidarın karşısına konumlandırıldı, iktidarın da başkanlık sistemine güden süreci statükocu Türkçü MHP ile birlikte kurması derin devlet tarafından sağlanmış oldu.
Artık Türkçü statükocu derin devletin önemli bir ayağı MHP ile İktidardı ve mevcut statü korunmuş oldu.
Avrupa Birliği üyelik süreci, değişim ve çözüm süreci böylece çöp oldu, böyle bir imkanın bir daha oluşması da başka baharlara kaldı. Toplumun mevcut sosyal siyasal ekonomik kültürel çevresel faktörleri doğru çözümlemesi, doğru sonuçlar çıkartması, gerçekleri tüm detaylarıyla bilince çıkartması önemlidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.