Türkler toplum olarak suçludur. Günah işlemiş bir toplumdur.
Gecekondularını başka ulusların toprakları üzerine kurmuştur.
Osmanlıcılık zamanı Türkler dağınıktır. İslam ve Hıristiyan toplumlarını himaye altında tutmak için dağılmışlardır.
Anadolu, Trakya ve Kürdistan, Ermenistan, Lazistan, Mezopotamya’da Türkler nüfusun çoğunluğunu oluşturmamaktadır.
Soyguncu, gaspçı ve ötekinin ürettiklerine el koyan, onların vergileriyle yaşayan, kendi deyişleri ile “asker bir topluluk” tur.
Türk tarihi egemenlik ve yalan üzerine kurulmuştur.
1920’lere kadar Türkiye denilen bir toprak parçası ve ülke yoktur.
“Vatan” denilen bütün Osmanlıdır. Bu hem Hıristiyan hem de Müslüman halkların işgal altında tutulduğu bir yerdir Osmanlı.
Sonra vatan denilen İmparatorluk, Pan-Osmanlıcılıktır. Bu tutmayınca vatan Pan-islamizmdir. Bu da olmayınca Pan-Türkizm’dir, Kızıl elma hikâyesidir.
Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp parçalanınca ve küçülünce vatan “Misaki Millidir” – ki, Türklerin Milli Andı demektir. Misaki Millicilik Kerkük-Musul’a kadar olan Kürdistan topraklarını ve Suriye’nin bir kesimini kapsayacak şekilde ifade edilmiştir.
Kürdistan burada parçalanmıştır. Batı Kürdistan ve Güney Kürdistan alınmayınca “vatan” şimdiki Türkiye olmuştur.
ŞİMDİKİ TÜRKİYE KİMLERİ YOK EDEREK KURULMUŞTUR?
Türkiye adının yüzyıllık bir geçmişi yoktur.
Yunanlılara karşı kazanılan savaş denilen olayda Ege ve Marmara’nın bazı yerlerinde çoğunluk Rumlar idi. İzmir’de denize döktük denilen olay Rumların katledilmesi ve göçertilmesidir. Şimdi İzmir, Ege ve Marmara’da Rumların esemesi okunmuyor. Topraklarına Türkler el koymuştur. Malum Türk halkı Rumların malları üzerine oturmuştur.
Trakya adı Rumeli’dir. Rumeli kadim geçmiştir. Rum eli kaldırıldı, Rum elinde ne kadar Rum kaldı belli değil. Bu toprakların hepsine Türkler yerleştirildi.
Birinci Dünya Savaşı döneminde Ermenilerin soykırım kararı verilmişti. Ve uygulandı. Ermenistan denilen toprak bırakılmadı. Ermenilerin sayısı TC içinde neredeyse sıfırlandı.
Rum ve Ermeni sermayesi ve mallarına Türkler el koydu.
Daha 1. Dünya savaşında pantürkizm gereği Orta Asya’ya uzanan yolun temizlenmesi gerekiyordu. Bir yandan Ermeniler soykırıma uğrarken diğer yandan Erzurum, Ağrı ve Erzincan hattı Kürtlerdende temizleniyordu. Veya Kürtler savaşa yollanarak kırdırılıyordu.
Kürtler Müslüman kardeşliği adına genellikle Osmanlının yanında yer alırken, Osmanlı İttihat-Terakki yönetimi kurduğu Esasiye teşkilatı ile Ermenileri yok ederken, onlardan sonra sıranın yoğun olarak Kürtlere geleceği belli idi.
Rum Pontuslulara son veren Osmanlı, Rumları önemli ölçüde bu alanda temizlemişti. Gerisini Cumhuriyet yaptı.
TBMM’ye Lazistan milletvekilleri de çağrıldı. Samsun’dan ötesi hala Cumhuriyet için tehlikeydi. Cumhuriyet katliam ve sinsi politikalarla Lazları önemli oranda asimile etti. Çerkezler bu coğrafyanın kadim halkı değil, sonradan geldiler ama savaşa katılmalarına rağmen Cumhuriyet onlara da yer vermedi.
İttihat-terakicilikle aslında Türkiye denilen ve sonradan Yakındoğu’nun imhası üzerine kuruulan Cumhuriyet’te yer alan Türkçülerin önemli bir bölümü Osmanlının yenilgisi ile Kafkasya “Türki” cumhuriyetlerden ve Avrupa topraklarının kaybedilmesi ile gelenlerdir. Bunlar İmparatorluğun intikamını gelip Anadolu ve Mezopotamya’nın kadim halklarından almaya çalışmıştır.
Türkler bu dönemlerde, cumhuriyet kurulunca ağırlıkla Anadolu içlerinde, batı Karadeniz, İstanbul, Ankara vb yerlerde nüfusun çoğunluğunu oluşturuyordu.
Mezopotamya’nın kadim halkı olan Asuri ve Süryanileri de Cumhuriyet kırıma uğrattı.
HRİSTİYAN HALKLARIN İŞİ HALEDİLİNCE CUMHURİYET İÇİN SIRA KÜRDİSTAN’A GELMİŞTİ
Cumhuriyet zor zamanında Kürtlere verdiği sözleri 1924 ile birlikte tamamen unuttu. Hıristiyan ulusları soykırımdan geçirmişti. Göçermişti. Nüfuslarını her yolla oldukça azaltmıştı ve yerlerine Türkleri yerleştirmişti.
Ondan sonra ağırlıklı hedef nüfusunun çoğu Müslüman olan Kürdistan ve Kürtlere sıra gelmişti. Cumhuriyetle birlikte Kürdistan üzerine yürütülen soykırım inkar ve yoketme temelinde her alanda sürdürüldü. Bunlara girmeyeceğim, Bunlar biliniyor. Koçgiri, Amed-Bingöl-Elazığ, Geliyê Zîlan, Agirî dağı ve Serhed ve en son Dersim soykırımı ile halka tamamlanmak istenmiştir.
Soykırım ve katliamlar bu güne kadar da sürmektedir.
SADECE EGEMEN TÜRK SÖMÜRGECİLİĞİ DEĞİL TÜRK HALKI VE TÜRK ULUSU BU KATLİAMLARDAN YER ALMIŞTIR VE ORTAK OLMUŞTUR
Türklerde ulus olarak şöyle bir eğilim hakimdir. “Devlet-millet” kavramını boşuna kullanmıyorlar. Türkler devlet eliyle diğer kadim ulusları bu coğrafyadan silerek veya etkisizleştirerek Türk ulusunu yaratmaya çalışıyorlar. Türklerin ulus anlayışına sinen budur ve başka nedenler saymak mümkündür.
Soykırımı onaylayan ve katliamı savunan ve hatta kendilerinin mağdur durumda kaldıklarını savunacak kadar insaniyetten uzaktırlar. Yanlış temeldeki Türk milliyetçiliği, ırkçılığı ve “vatanseverliği” eleştirilmediği ve Türkler kendi soykırımcı ve katliamcı tarihiyle yüzleşemedikleri için suç işleyen toplum gerçekliğini değişmeyecektir.
Bazı kavramlara sığınarak gizlemeye çalıyorlar. Türkler Ermeni soykırımı ve Anadolu topraklarında Rumları nasıl temizlediklerini, Lazistan’ı nasıl gündemden çıkarıp, Lazları basit fıkralarının aleti ve alay konusu edilen, aklı geri kişiler olarak tanımladıklarını kabul etmedikçe suç ve katliam, soykırım tablosu değişmeyecektir.
Türkiye’de hep birileri vurulacaktır.
Alman faşizmi döneminde Alman toplumu suça bulaştırılmıştı. Temiz kalan yok gibidir. Türk ulusu ve uluslaşması, sömürgeciliği, faşizmi ve diktatörlüğü için bunu fazlasıyla söyleyebiliriz. Türk halkı düşünce suç işleme, vurucu güç olarak kullanmada soykırım ve katliamlara ortak edilmiştir. Bu gün sıradan Türk çoğunlukla bu konuda devlet ve resmi partilerin görüşlerine katılmaktadır.
TÜRK TOPLUMU SUÇLUDUR- TÜRK ULUSÇUĞU SÖMÜRGECİLİKLE İÇİÇEDİR-TÜRK İNSANI GÜNAHKARDIR
Bunca yıldır yürütülen savaşa rağmen Türklerin Kürtleri duyması ve tanıması kısmen mümkün olmuştur.
Ama buna karşın Kürtlerin öldürülmesine ve asker tarafından vurulmasına genel olarak onay vermektedirler.
Diğer halkları imha edip neredeyse tarihten silecek hale getirmelerine rağmen bundan hiç bir ders çıkarmamışlardır. Ve Kürdistan diye bir coğrafya ve Kürdistan yurdunu tanımamaktadırlar. Siyasal partilerinin ve “sivil toplum” kuruluşlarının çoğunluğu böyle düşünmektedir.
Barış derken karşılıklı ateşkes ve Kürtler üzerindeki işgalin son bulmasını değil, AKP’nin ve Türk aydınlarının yazdığı gibi PKK’nin silahsızlandırılmasını anlıyorlar.
KCK, son açıklamalarında \"barışa ve çözüme yüzde 80 destek var demişti.\" Kendilerini ne kadar çok kandırdıklarının göstergesidir. %5 olsa hadi yine iyi diyelim. Türk toplumu bildiğimiz barış anlamında hala kimseyle barış yapmaya hazır değildir.
Çünkü Türklerin ezici çoğunluğu devlet gibi düşünmektedir.
Türkler Misaki Milliciliği savunur. Bu bir soykırım ve sömürgecilik planıdır. Üzücü olan Kürtlerin bazılarının bu soykırım planı temelinde Kerkük ve Musul’un vb işgali ile bu devlet politikasını onaylaması. Misaki Millicilikte halklar yoktur, Türk milliyetçiliği, sömürgeciliği ve ırkçılığı vardır.
Türk siyasi İslamı ve Türkiye solu geleneksel olarak Türk ulusçuluğu, soykırım ve katliamları haklı çıkaran bir politika izlemektedir.
İbrahim, Mahirlerin vb çıkışı devrimci bir çıkıştı. Bu ileri taşınmadı, daha çok geleneksel Türkiye sol kalıplara hapsedildi.
Türkiye islamı ve Türkiye solu geleneksel olarak Türk milliyetçiliğini onaylamakta ve savunmaktadır. Kürtlerin Türk ulusu gibi, Alevilerin Sünni İslam gibi vb düşünmesini isterler. Türkiye siyasal islamı’nın aslında kemalizmden geri bir yanı yoktur.
Erdoğan’ın “Dersim katliamı vardır” demesinin, Demirel’in 1990 başlarında “Kürt realitesi vardır” demesinden farklı bir yanı yoktur. Dersim katliamı değil DERSİM SOYKIRIMI yapıldı. Soykırımları sürdürenleri Erdoğan serbest bıraktı.
Türkiye solu geleneksel olarak kemalist devletçilik ve ulusçulukla hareket etmektedir. Kürdistan’da işgale son deyip mitingler yaptıklarında ve Kürdistan üzerinde yürütülen soykırımlara dur dediklerinde bunların samimiyetine inanılır. Kardeşlik hikâyelerinin çoğunun altı boştur. İnanmayınız. Türk İslamı’nın her çeşidi ümmeti sadece Kürtler için kullanır. Kendileri Türk milliyetçisi ve birinci derecede Türk vatanseverleridir. Milliyetçi muhafazakarlarıdır. Siyasi Türk islamı’nın her çeşidi suçludur. Ve sizi sömürgeci devlete çağırır. Kürdistan’ın inkarına dayanır.
Türk sol geleneği de genellikle suçludur. Sizi CHP vb partilerin çeperlerine sonuçta götürür. Gençliğinde “devrimci” takılırlar, yaşlanınca CHP ve geleneksel Türk soluna dayanıyorlar.
Ne acı ki yaşanan gerçeklik budur.
Suç ve soykırım kavramları aydınlatılmadıkça beraber yaşamanın imkânları zaten bırakılmıyor. Türk milliyetçisi olacaksan, vatandaşsın. Başka türlüsünü hala Türk halkı da kabul etmiyor.
TC ve Türkiye’nin mevcut durumda gerçek tablosu budur. Sosyal- demokrat ve sosyalist hareketlerin niye Türkiye’de başarılı olmadıklarının sırrı bu soykırımcı ve ırkçı yaklaşımda yatmaktadır. Irkçılık ve şovenizmle, sömürgecilikle, soykırımla mücadele oldukça yetersizdir. Kendi egemenleriyle bu konularda hesaplaşamıyorlar.
Bundan dolayı toplumun ezici çoğunluğu milliyetçidir. Türklerim ezici çoğunluğu soykırımcı, katliamcı ve sömürgeci milliyetçidirler. Suçludurlar. Suçlarıyla yüzleşecek gerçek hareketler hala ortalıkta fazla görünmüyor. Kişiler düzeyinde olması Türk toplumunun suçluluğunu ve günahkârlığını ortadan kaldırmaz.
Roboski katliamının üstünün nasıl örtüldüğü unutulmamalıdır.
KÜRDİSTAN VE KÜRTLER
“Misaki Millicilik” sizin ölümünüzdür. Sadece Kürtlerin değil öteki bütün halkların ölümüdür. Hiç bir halk kendi ölüm fermanını onaylayamaz ve savunamaz.
Türkiye’nin nasıl ortaya çıktığını yukarıda birazcık anlattım. Türkiye ve Kürdistan neden birlikte olmuyor da, neden Türkiyelileşiyoruz? Kemalist mi, İslamcı Kemalist mi olacağız?
Rojavayê Kürditan’ının ve Federal Kürdistan’ın (Güney) Misaki Milli adı altında Türkiye’ye katılmasını savunan bir Kürt, Kürdistanî olamaz. Böyle biri ancak Türk milliyetçiliğine hizmet eder.
Kürdistan ve Kürtlerin haklarını savunmadan ve bunun için çalışmadan, sadece Ümmet birliğini savunanlar sahtekardır. Siyasal Türk İslamı’nın hilebazlarıdır.
Ayrılma hakkı da dahil, Kürdistan’ın ayrılma ve kaderini tayin hakkını savunmayan, İrlanda’da nasıl İngiltere işgaline sosyalistler karşı çıktıysa Kürdistan’da Türk işgaline karşı çıkmayan bir Türk sosyalistinin enternasyonalizmi ve halkların kardeşliği sloganı da sahtekarcadır. Türk sosyalistleri Misaki Milliciliğe karşı çıkmalıdır. Asıl sosyalist olan bunu yapar.
TC sınırları içinde Türkler genellikle başkalarının toprakları üzerinde gecekondu kurmuştur. Bu gerçeklik kabul edilmedikçe Türklerin cephesinde ciddi adımlar beklemek hayal olur.
Eğer Kürtler dönüp Türklere siz herkesi hallettiniz, bak Kürtleri yenemiyorsunuz, biz sizin temel tezlerinize ve politikalarınıza katılalım, geçmişte yok edilenlere karşı ortaklık kuralım diyecek hale gelmişse bu nedir biliyor musunuz?
Tamda şimdiye kadar mücadele ettiğimiz sömürgeciliği kabul etmektir.
Newroz yukarıda anlattığım soykırımcı tabloyu ve sömürgeciliği ortadan kaldırmak için direniş ve mücadele sembolü haline geldi. Newrozlarda konuşulacak olan Kürdistan’ın sömürgecilikten kurtuluşu ve özgürlüğüdür.
Mazlum Doğan üç kibrit çöpünü yakandır. Asgari amacımız bağımsız Kürdistan’dır diyendir.
Newroz ne Türkiyelilşeme ne de entegrasyondur. Newroz Kürdistanileşmedir. Kürdistan ve halklarının bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadeledir. Newroz, bütün özgür uluslar gibi Kürdistan’ında bütün temel haklarına sahip çıkmasıdır. Bunun gerçekleşmesinin barışıdır.
Herkesin Newroz bayramını kutluyorum.
Newroze sıma bımbarek bo!
Newroz piroz be!
Dursun Ali Küçük
19 Mart 2014
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.