Keşke beyni gelişmemiş akıl özürlüsü olsaydım desem “yapma abi akıl deryasında sana yeter aklınla hayat devam ediyor” diyeceğini biliyorum. Şu ya da bu yamalı amalarla yanlışa koşan tekerrürlerle ikide bir yanlışla dizayn edilişimize kurban ediliyoruz desem! Doğu Perinçek’le yaşanan hikâyeyi hatırlar, hüzünlenirsin bilirim! Kendine gel abem Nusaybin’de bile, olan biteni değiştiremezsin diye kesin nasihat edersin. Vicdan ve ahlakın ölçüsüz bir oranla orantısızlığa nasılda dönüştüğünden bahsetsem “yanlışın kıskancına takılmış bir toplumdan ne beklerisin?” diye gücümser bakışlarla bakarsın bilirim. İnsan olma gereklerine yakışır ne varsa, Cengizlere, Cemalilere teslim edilmiş desem hemen “gözün çatallaşarak dağılıp dökülen nice kırık portrelerin tanığı olmadın mı hey be abi?” diye Yalçın Küçük’leri anlatırsın abine bilirim?
Şu insan denilen varlığın gereksiz tarafına kafayı takıp dağılıyorum be Şehmus’um desem “yapma abi insan türünden olan her bir varlığın şöylesiyle böylesiyle bir varlık sebebi vardır” diye imalarda bulunursun bilirim. Bir çeşit İnsanın emirnamelerle tolumu yok saymaya dönüşünün hikâyesini anlatsam! “Bak hele abime! Hâlâ tutsağı satın alan ile satanın arasındaki çizgiyi kavramamış” diye bana kızarsın bilirim! Şimdi kalkıp ‘demokrasi gelecek’ gerekçeleriyle iyi polis kötü polis amaların oyunlarıyla Kürt toplumu tercihe zorlanmasını aklım almıyor desem “Kürtleri yine Kürtlerin gücüyle bertaraf edilen hazin hikâyesine abimin aklı hala ermemiş” diye hüzünlenirsin bilirim?
İnan ki Şehmus’um, orayla burayla iş gören Kürt siyaset mantığın, şu amayla bu yamayla sağa sola savurulmaya nasıl dönüştüğünü düşündükçe aklım küçülüyor be kardeşim desem “belkilerle karışmış acabalarla abim epey yormuş” diye dertleşme imkânsızlığına yanar, hüzünlenirsin, bilirim! Böyle gelmiş böyle devam edecek gidişatı ters yüz etmeye gücün yetmez yardım et be Şehmus’um diye yalvarsam, aklını aklı yetmez olana kiralayanların hikayesine bir iki nokta virgüllerle gözümün içine bakıp tek bir bakışla anlatırsın, bilirim. Siyaset dünyasında yaşanan çirkefliklere karşı kabaran öfkelerim var desem! “Yapma abi, ortalık çıyan dolu, arada bir diline hâkim olmayı becer!” diye nasihat edersin bilirim.
14 Mayıs’ta yapılacak seçimle bir daha Kürtlerin ne kadar mert ve fedakâr olduğunu ona buna koltuk değneği olmakla gösterime çıkacak desem ’’Kendi geleceğinden daha çok, bir başkasının geleceğine katkı yaptığı örnekleri çokça yaşanması yetmedi mi!” diye efkara boğulursun, bilirim. 14 Mayıs’ta yapılacak seçimle, Kürtlerin kendi oyuyla kendi geleceğine ne kadar kapıyı kapattıkları yarınla ortaya çıkacak desem, “Kürt halkının varlığına özgü öncelikli sıralamasını pas geçmekle, kendi varlığıyla zıtlaşan amalı mamalı inkarcıya koltuk değneği olması akla ziyandır” diye dertlenirsin bilirim. Kürt siyasetçilerin amalı mamalı manevralarıyla, kendi çıkarlarını şunun bunun sofrasında çarçur eder oyunu oynayacaklar desem, “yaşadığımız bu siyasi karmaşayla, genel doğruları bir potada buluşturmak neden bu kadar güçleşiyor?” diye hüzünlenirsin, bilirim?
Kürtlerin siyasal dünyasında yaşanan bu kısır gidişat, güncel çıkarlarla kuduran akıl saçmalığına bir yarım asır daha heba edileceğine benziyor desem, “bu kadar can alıcı bir sorunu sadece kendi doğrusuna göre dizayn eden bu siyasi mantığı anlamıyorum” diye öfkelenirsin, biliyorum? Kürt siyaseti kendine özgü kendi doğrusunu şu bu yamalı gerekçelerle istismar ediliyor desem, “Kürdlerin halk olmasından kaynaklanan toplumun hakkaniyetini, kendi ideolojik egolarına kurban etmek yetmedi mi?” diye geçmişe dalarsın, bilirim.
Toplumları dizayn eden güçlerin çabasıyla her şey dizayn edilmiş şekliyle su akar gibi akıp gidiyor desem, “mantıkla barışık ne kadar doğru varsa, amalı yamalı operasyonlarla üstü örtülmemelidir” dersin, bilirim! Mantıkla tersleşen yanlışın yerine, insan mantığıyla barışık gelişimeler olmuyor desem “Her türlü̈ gerekçeli yanlışlar kendi doğrular ile dizayn edilmelidir” dersin, bilirim. Alabildiğince 14 Mayıs seçiminde de doğruları yanlışa kurban ediliş tekerlemesiyle yeni bir baharın umuduyla yıllar devirmeye devam edeceğiz desem, “toplum akıl almaz algılarla aklı başından alınmış bir sendromla karşı karşıya bırakılmıştır. Dolayısıyla değil sadece bir başka bahara, daha aklı başından alınmış Kürt toplumuna yazık ediliyor” dersin, bilirim?
B bloğundan C bloğuna geçmekle, nicelikten niteliğe vesile olabilecek hiçbir ciddi değişim olmaz desem “Aynı köprünün altında gümbür akan aynı sulara neden dikkat edilmiyor” diye efkarlanırsın, biliyorum? Günü birlik yetmezliklerle dolu dizgin bir seçim atmosferine doğru yuvarlanıp gidiyoruz desem, “Yarının ve öbür günün getirisi ve olmayan bir meçhule koşar adımlarla yol alınmamalı” diye nasihat edersin, bilirim? Günü birlik kurtarma refleksine sarılıp, gelecek yarınları gözden çıkaran zikzaklı geliş gidişlere oynanıyoruz desem “Günü kurtarma arayışları bu kadar ayyuka çıkmışken, gelecek kalıcılığı neyle ve nasıl dizayn edecekleri hiç mı düşünemiyorlar?” diye öfkelenirsin, bilirim be ŞEHMUSUM!
HÜSEYİN AKINCI
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.