Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı

Dersim’de, Kemal Kılıçdaroğlu, Kamer Genç, Hüseyin Aygün gibi bazı kişiler ‘Kürd değiliz, Horasan’dan geldik, Aleviyiz…’ demektedirler. Bunu Kürdlükten kaçış olarak değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla bu işiler, atalarının yapıp ettiklerinden, onların Kürd kimliğinden de şikayetçidirler.

İsmail Beşikci

23.05.2017, Sal | 08:02 [ Güncellenme: 23.05.2017, Sal | 09:27 ]

Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı
Makaleyi Paylaş

13-15 Mayıs 2017 günlerinde, Almanya’da, Stuttgard’daydık. 1938 Temmuz’un da, Hozat’a yakın, Sekesûr Dağı’nda gerçekleştirilen katliamla ilgili bir toplantıya katıldık.

Sekesûr’da gerçekleştirilen bu katliamda, Ağuçan Ocağı’ndan, Pîr ailesinden 24 kişi bir evde toplanmış ve yakılmışlardı. Ev, içindeki 24 kişiyle birlikte yakılmıştı. 4 Mayıs 2016 günü, Sekesûr Dağı’nda bu katliamla ilgili bir anma yapılmıştı. 24 kişinin kemikleri toplanmış, bu şehidler için anıtmezar yapma hazırlığı başlamıştı.Aynı gün, Dersim’de, ‘Dersim 38 Tertelesi’ konulu bir panel yapılmıştı.

14 Mayıs 2017’de, Stuttgard’da düzenlenen geceye İBV olarak Av. Mükrime Avcı’yla birlikte katıldık. Bizi, Stuttgard Uluslararsı Havalanı’nda, 38 Soykırım Karşıtları Derneği’nden Ali Mutlu karşıladı. 38 Soykırım Karşıtları Derneği’nden Ali Mutlu, eşi Cevriye Mutlu, Stutgard Kürt Toplumu Derneği’nden, Süleyman Sever, eşi Besi Sever iki-üç gün boyunca bizimle yakından ilgilendiler. Haydar Sever de öyle…

Dersim Gecesi, Stuttgard Kürt Toplum Merkezi, 38 Soykırım Karşıtları Derneği, Sekesûr İnisiyatifi gibi bazı örgütler tarafından düzenlenmişti. Dersim Gecesi, ‘1908’den 1938’e Ağuçan Pirleri, Sekesûr Kaatliamı, Anıtmezar Dayanışma Gecesi’ olarak adlandırılmıştı.

Stuttgard Kulturhaus Arana’da gerçekleşen panele, yazar Munzur Çem, İsmail Belşikci, Sekesûr İnisiyatifi’nden Suat Baran katıldı. Sunucu, 38 Soykırım Karşıtları Derneği’nden Ali Güler’di. Panelden sonra, Almanya Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Mat da bir konuşma yaptı.

Panelden sonra, Ali Baran, Ozan Diyar, Ferhat Tunç tarafından verilen konser büyük bir ilgiyle izlendi.

Stuttgard’da, iki gün boyunca, Hotel Mörike’de kaldık. Küçük, şirin bir otel. Eduard Mörike (1804-1875) bir Alman şairi. Evinin bulunduğu caddeye ismi verilmiş. Hotel Mörike’de bu cadde üzerinde bulunuyor. Hotel Mörike’yi, Siverekli bir arkadaş, Hasan Yıldızbaş yönetiyor.

Stuttgard yatay büyümüş bir şehir. 600 bin civarında nüfusu var. Şehrin merkezi ve semtleri arasına epey mesafe var. Sanayi şehri. Mercedes ve Bosh fabrikaları burada. Mercedes müzesi, 200 yıldır, sanayideki başdöndürücü gelişmeyi çok etkili bir şekilde gösteriyor. Alman şehirlerinde nüfus gibi sanayi de dengeli bir şekilde dağılmış

***

1937-38’de Dersim’de gerçekleştirilen soykırımı daha geniş bir çerçevede değerlendirmek gerekir. 1935 tarihli Tunceli Kanunu ve aynı tarihte 4. Müfettişliğin kurulması, 4 Mayıs 1937 Bakanlar Kurulu kararı şüphesiz çok önemli olgulardır.

Bu ilişkileri 1908’e, II. Meşrutiyet’e, İttihat ve Terakki’ye kadar götürmek mümkündür. İttihat ve Terakki’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu Türk milleti esasında yeniden örgütlemek gibi bir tasarımı vardı. İttihatçılar bu devlet ve toplum tasarımı üzerinde çok çalıştılar. Adriyatik Denizi’nden Orta Asya içlerine kadar bir imparatorluk olacak, bu imparatorluk sınırları içinde sadece Türkler yaşayacaktı. Rum, Ermeni, Süryani gibi Hıristiyan halklar Museviler, Kürtler, Ezidi Kürtler, Aleviler bu devlet ve toplum tasarımının gerçekleştirilmesinde çok önemli pürüzler olarak ortaya çıktı. Bu imparatorluk içinde yaşayacak olan herkesin Türk olması için Rumlara, Pontuslara, Ermenilere, Süryanilere, Musevilere, Kürtlere, Ezidi Kürtlere , Alevlere (Kızılbaşlara) karşı ne gibi politikalar uygulanacaktı? İttihat ve Terakki’nin gerek basına açık toplantılarında gerek gizli toplantılarında en çok konuşulan, üzerinde planlar projeler yapılan temel konu buydu. Bu konularla ilgili olarak ihtisas komisyonları da kurulmuştu.

Osmanlı ekonomisinin milllileştirilmesi İttihat ve Terakki’nin ikinci bir amacıydı. Bu, Rum-Pontus, Ermeni mallarına, zenginliklerine el konularak bunların Müslüman Türk tüccarın denetimine verilmesi anlamına geliyordu.

İttihat ev Terakki bu çalışmalar sonunda planlarını projelerini şu şekilde geliştirdi: Karadeniz havalisindeki Rumlar, Pontuslar, Ege’deki, Kapadokya’daki Rumlar sürgün edilecekti. Taşınmaz mallarına, mülklerine, zenginliklerine el konulup bunlar Müslüman Türk tüccarın denetimine verilecekti. Ermeniler tehcir adı altında göçertilip nüfusları tamamen çürütülecek, yok edilecekti. Onlardan kalan taşınmaz mallarına da el konulacaktı, bu mallar mülkler Müslüman Türk tüccarın denetimine verilecekti. Süryanilere, Ezidi Kürtlere de benzer politikalar uygulanacaktı.

Kürtler Türklüğe Aleviler Müslümanlığa asimile edilecekti. Böylece imparatorluk içinde yaşayan herkes Türk olmuş olacaktı. Türk İmparatorluğu… Müslümanlık Türklüğün en önemli dayanağı olarak ele alınıyordu. Türk olan herkes Müslüman olacaktı veya Müslümanlaştırılacaktı.

İttihat ve Terakki bu projelerini yaşama geçirmek için elverişli bir zaman bekliyordu. 1912 Balkan Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanmasını İttihatçılar, bu elverişli zamanın geldiği şeklinde değerlendirdiler. Karadeniz havalisindeki Rumların, Pontusların, Kapadokya’daki, Ege’deki Rumların sürgünü başladı. Sürgün edilen Rumların, Pontusların taşınmaz mallarına mülklerine, zenginliklerine el konuluyordu. Balkan yenilgisinden sonra, Balkanlardan İstanbul’a doğru göçler başladı. Bu göçmen Türklere, Rumlardan, Pontuslardan, Ermenilerden kalan taşınmaz mallar veriliyordu. Bu mallar, göçmen Türklere, Rumlara, Ermenilere, Pontuslara yapacakları tacizler ve onları yerlerinden yurtlarından etmeler karşılığında veriliyordu…Birinci Dünya Savaşı sürecinde bu uygulama daha da yoğunlaştırıldı. Birinci Dünya Savaşı sürecinde bir buçuk milyona yakın Ermeni tehcirle soykırıma uğratıldı. Süryanilere, Ezidi Kürtlere de benzer politikalar uygulandı.

Osmanlı yönetimi, İttihat ve Terakki, Rum, Pontus, Ermeni sorunlarını savaş döneminde kendi anlayışları doğrultusunda çözümledi. Kürtlerin Türklüğe, Alevilerin Müslümanlığa asimile edilmesi de bu dönemde başladı. Ama Rum Ermeni sorunlarının çözümlenmesi sırasında Kürtlerin ve Alevilerin yardımına da ihtiyaç duyulduğundan bu sorunların köklü çözümü daha sonraki bir döneme ertelendi.

1919-1922 yılları arasındaki Türk Milli Mücadelesi döneminde Mustafa Kemal, Kazım Karabekir gibi liderler Kürtleri Kuvayı Milliye’ye katmak için “Kürdistan Ermenistan olacak” anlayışını çok dile getirdiler. “Mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra Kürtlere milli hakları da verilecek” “Ama Kürtler bu mücadeleye katılmazsa Düveli Muazzama Kürdistan’ı Ermenistan yapacak” Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi dönemlerinde Kürtlere karşı bu anlayış aktif bir şekilde dile getirildi. Ekim 1919’da Osmanlı hükümeti ile Kuvayı Milliye arasında yapılan Amasya protokollerinin ikincisinde bu çok açık bir şekilde dile getirildi. Mustafa Kemal’in Aralık 1919’da Sivas’tan Ankara’ya gelirken Nevşehir’deki Hacı Bektaş Veli Dergahı’na uğraması da aynı amaca hizmet ediyordu. Mustafa Kemal’in burada Cermallettin Çelebi efendiyle ve Niyazi Salih Baba’yla görüşmesi o zaman Aleviler arasında dikkatle ilgiyle izleniyordu.

24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması devlete uluslar arası bir garanti verdi. Devletin artık Kürtlerin, Alevilerin yardımına ihtiyacı kalmamıştı. Kürtlerin Türklüğe, Alevilerin Müslümanlığa asimilasyonu yoğun bir şekilde başladı. Kürtler, Kürtçe inkar ediliyordu. Yeni devletin sınırları içinde yaşayan herkesin Türk olduğu, Kürtçe diye bir dilin olmadığı vurgulanıyordu. Alevi köylerine cami yapmak, her camiye imama göndermek önemli bir politika oldu. Türk Milli Mücadelesi döneminde Kürtlere verilen sözler çoktan unutulmuştu. Kürtlerin, Kürtçenin izini silmek için her türlü eylem yapılıyordu.

1925 Şeyh Said, 1926-30 Ağrı, 1920 Guew (Bingöl), 1934-35 Sason, 1937-38 Dersim bu inkar ve imha sürecinde meydana geldi. Bu sırada gündeme gelen Şark Islahat Planı devletin çok önemli bir belgesiydi. Bu, Kürtlerin Türklüğe asimilasyonu konusunda hazırlanmış, asimilasyona yol veren, bunun için çeşitli öneriler, raporlar dile getiren bir belgeydi. 1927’den itibaren Kürdistan genel müfettişliklerle yönetilmeye başlandı. 1. Genel Müfettişlik 1927’de,2. Genel Müfettişlik 1934’tei, 3. Genel Müfettişlik 1935’te, 4. Genel Müfettişlik 1936’da kuruldu. 4. Genel Müfettişlik’le birlikte Tunceli Kanunu çıkarıldı.

Tunceli Kanunu şüphesiz çok anti-demokratik bir kanundu. Geçmişe dönük olarak da uygulanıyordu. Sanıklara iddianame verilmiyordu. Mahkemenin kararları kesindi. Temyiz yoktu. Dördüncü Genel Müfettiş, aynı zamanda Valiydi. Savcıydı, yargıçdı. İdam hükümlerini infaz yetkisi vardı. TBMM’den onay gerekmiyordu. Bu yasanın uygulanması çok daha anti-demokratikdi. Tercümana yer verilmiyordu.

Dersim’de, 1937-1938 de elbette bir soykırım yaşandı. Mağaralara sığınan kadınların, çocukların zehirli gazlarla yok edilmesi şüphesiz, soykırımın önemli bir göstergesidir. Faka çok daha önemli gösterge, çocuklara kaşı yürütülen politikalardır. Anasız-babasız kalmış çocukların toplanıp Türk ailelerin yanına verilmesi, isimlerinin değiştirilmesi, Türk gibi, Müslüman gibi yetiştirilmeleri, sürgün edilen kardeşlerin, birbirleriyle akraba olanların, Batı’da, ayrı ayrı illere yerleştirilerek birbirlerinden haberdar olamamaları için her türlü önlemin Bugün, Dersim’in her tarafında toplu mezarlar var. Muzur Vadisi’nde, Peri Vadisi’nde, Avareş’de toplu mezarlar var. Mazgird’de, Dara Kırmızıtoprak tarafından yapılan bir anıtmezar var. Bu konuda yapılan çalışmalar durduruldu. (Bu konularla ilgili geniş anlatımlar için bak:

Tunceli Kanunu 1935 ve Dersim Jenosidi, İBV Yayınları, 2013, Istanbul Alevilik-Müslümanlık, 28.05.2015, http://www.nerinaazad.net/columnists/ismail_besikci/alevilik-muslumanlik Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları, 11.05. 2016 http://www.zazaki.net/haber/tunceli-kanunu,-getirdigi-esaslar-ve-devletin-asimilasyon-planlari-2012.htm Dersim Seyahati, 07.012. 1913, http://www.ismailbesikcivakfi.org/ Ayrıca bk. Munzur Çem, Qurzeli Usiv’in 70 Yılı, İletişim Yayınları, 2014,İstanbul Burada, Qurzeli Usiv, Nazimiye-Civrak Arasında Bertal Efendi’nin ve bu aileden 54 kişinin, nasıl, kurşuna dizilerek ve sonra yakılarak katledildiğini anlatıyor. (s. 104 vd.)

Alevilik Nedir?

Dersim denildiği zaman, Kürdlük yanında inanç sorununu da gündeme gelmektedir. Bunun için, Alevilik Nedir? şeklinde bir soru sormak önemli olmalıdır. Bunun için de Şii İslam’ın kavramları ve ritüelleriyle ilgili kısaca açıklama yapmak önemlidir.

İman Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin, Kerbela, Oniki İmam, Ehlibeyt, Fatıma Ana… kavramları Şii İslam’ın kavramlarıdır. Bu kavramlar etrafında gelişen ritrüeller de vardır. Bugün yaşayan Alevilik bu kavramların, ritüellerin etkisi altındadır. Özellikle Dersim Aleviliğinde bunları görmek mümkündür.

Alevilik Nedir? Bugün yaşanan Alevikten bu kavramları, bu kavramlar etrafında gelişen ritüelleri çıkarın. Geriye ne kalır? Geriye kalan Aleviliktir. Cem, Cemevi, Semah, Bağlama Aleviliktir. Dağlara, sulara, doğaya saygı sevgi Aleviliktir. Munzur Baba, Düzgün Baba, Sultan Silbüs, Hüseyin Gazi, Hızır, Abdal Musa Aleviliktir. Rehber-Pîr- Mürşid Aleviliktir, Musahiplik, Kirvelik Aleviliktir. Ocaklar Aleviliktir. Ama ‘Kerbela’nın evlatlarıyız ‘Musa Kazım’da geliyoruz’ vs. demek Alevilik değildir.

Alevlik İslam’dan çok çok önceki bir inançtır. ‘Alevilik İslam değildir’ demek, ‘Alevilik Hristiyanlık değildir’, ‘Alevilik Musevilik değildir’ demek gibi bir sözdür. Alevilik Hristiyanlık değildir’, ‘Alevilik Musevilik değildir’ sözleri, nasıl, Hristiyanlığa, Museviliğe hakaret değilse, ‘Alevilik Müslümanlık değildir’ sözü de böyledir. Şüphesiz bu sözde de bir hakaret yoktur. Bu somut olguların saptanmasıdır.

Seyid Rıza çok değerli bir kişidir. Direnmiştir, teslim olmamıştır. Her şeyden önce İnsandır. Her zaman zulüm görenlerin yanında yer almıştır onların acısını paylaşmış, onlara yardımcı olmaya çalışmıştır. Ama ‘… evlad-ı Kerbelayız…’ yanlış bir sözdür. Kerbela’nın evlatları kimlerdir? Üçüncü İmam Hüseyin ve Hüseyin’den gelenlerdir. Kerbela’nın evlatlarının, Birinci İmam Ali’den başlatmak daha doğrudur. Birinci imam Ali’dir. Ali, aynı zamanda, İslam’daki Dördüncü Halifedir. İkinci İmam Hasan’dır. Üçüncü İmam Hüseyin’dir. Dördüncü İmam, Üçüncü İmam Hüseyin’ in oğlu Zeynel Abidin’dir. Beşinci İmam Zeynel Abidin’in oğlu Muhammed Bakır’dır. Altıncı İmam Muhammed Bakır’ın oğlu Cafer-i Sadık’tır.

Yedinci imam Cafer-i Sadık’ın oğlu Musa Kazım’dır. Cafer-i Sadık, büyük oğlu İsmail’i İmam tayin edeceği yerde, küçük oğlu Musa Kazım’ı İmam tayin etmesi, Şiiler arasında tepki çekmiştir. İsmaililer akımı böyle doğmuştur. Alamut Kalesi, Hasan Sabah böyle bir muhalefet sürecinde gelişmiştir. İsmaililer akımına mensup olanların da ‘Kerbela’nın evlatları’ sayılması doğrudur. Ama Araplardaki bu iktidar kavgasını, Kürdlerle, Kürdistan’la hiçbir ilişkisi yoktur.

Alevilik insanı yaşamın merkezine koyan, doğaya, insana saygı duyan bir inançtır. Zulüm görenlerin acısın paylaşan, onlara destek olmaya çalışan bir inançtır. Peygamber Muhammed’in torunları gerek Emeviler, gerek Abbasiler döneminde zulüm görmektedir. Alevileri zulüm görenlerin yanında yer alması doğaldır. Ama, onlarla özdeşleşmek, ‘Musa Kazım’ın evlatlarıyız…’, ‘Kerbela’nın evlatlarıyız…’ vs, demek yanlıştır. Düşünelim ki, 1938 de yakılan, Ağuçan Pirleri’nin kemikleri ancak 78 yıl sonra toplanabilmiş, onlarla ilgili bir anıtmezar yapılacak… Halbuki 1938’den bu tarafa her yıl İmam Hüseyin, Kerbela anılmaktadır. Muharrem Orucu sonunda, Kerbela’da sağ kurtulan Zeynel Abidin için aşure pişirilip dağıtılmaktadır. Bütün bu süre içinde Dersim 1937-1938 soykırımı anılmış mıdır? Bu anmaların başlaması, ancak, son on yıl içinde değil midir? Halbuki Kerbela’da katledilenler 72 kişidir. İki kişi sağ kurtulmuştur. Dersim’de katliama, soykırıma uğrayanlar belki 72 bin kişidir. Aleviler, örneğin, 1300-1350 yıl önce cereyan etmiş, kendileriyle pek de ilgili olmayan bir katliamı anıyorlar, ‘Hüseyin’ diye dövünüyorlar, ama 70 yıl önce, atalarının karşılaştığı bir katliamı görmezlikten geliyorlar. Burada bir sorun yok mu?

Şu önemli bir soru olmalıdır. Alevilik, İslam’dan önceki bir inançtır, dindir. Doğayı, insanı Tanrı yerine koyan bir dindir. Aleviler şöyle söylemektedir ‘Aynayı ‘Tuttum yüzüme, Ali Göründü gözüme’ Asında şöyle söylenmesi gerekir ‘Aynayı tuttum yüzüme, Tanrı göründü gözüme’

O zaman, Şii İslam’ın kavramlarının, ritüellerinin Aleviliği nasıl etkilediği, bu etkinin hangi dönemde başladığı, geliştiği önemli bir inceleme konusu olmalıdır. İkinci bir konu da şu olabilir. Alevilik, İslam’daki bir iktidar kavgasıdır. O zaman, Alevilik neden Mekke’de veya Arap dünyasında değil, Farsların arasında, İran’da Kum kentinde kurumlaşmıştır? Bu da önemli bir inceleme konusu olmalıdır.

İslamla Alevilik arasında, dünyayı kavrayış ve yaşam felsefesi açısından çok büyük farklar vardır. İslam’da iki büyük parti, iki büyük ana akım vardır. Sünni İslam, Şii İslam… Gerek Sünni İslam’ın, gerek Şii İslam’ın, dünyayı İslam yapmak, İslam’ı dünyanın her tarafına yaymak gibi bir amacı vardır. İslam’ın çıkışından beri bu böyledir. Bugün, el kaide, el Nusra, İŞİD gibi örgütlerin de temel amacı budur.

On ikinci İmam Mehdi, 4-5 yaşlarına kaybolmuş, bir daha kimse O’nu görmemiştir. Ama, Şii İslam’ın bu konuda bir inancı vardır. ‘Mehdi bir gün dünyaya dönecek ve bütün dünyaya huzur ve adalet getirecek.’ Burada, ‘bütün dünyaya huzur ve adalet getirecek’ anlayışı önemlidir. Alevilik, Kimseye Alevi olmayı teklif etmemektedir. Fetihler yapıp dünyaya Aleviliği yaymak gibi bir amaç söz konusu değildir. Alevilerin temel amacı, Musevilerin, Hristiyanların, Müslümanların arasında özgürce yaşamak, kendi inancıyla yaşamaktır.

Cem, Cemevi, Semah Aleviliğin temel kurumlarındandır. Bunlar İslam’da hiç olmayan kurumlarıdır. Bugün, Cemevi gündeme geldiği zaman, Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Müslümanların ibadet yeri Cami’dir diyerek Cemevi’ni reddetmektedir. Halbuki, Alevilik Müslümanlık değildir, Alevilerin ibadet yeri de Cemevi’dir. Tek kadınla evlilik de Aleviliğin önemli bir özelliğidir. Bugün, Aleviler arsında da birden çok kadınla evli olanlara rastlamak mümkündür. Bunu İslam’ın Aleviler üzerindeki etkisi olarak değerlendirmek gerekir. Gerek Sünni İslam’da gerek Şii İslam’da çok kadınla evlilik sık sık görülmektedir. Birden fazla kadınla evlilik, Ezidi Kürdler arsında da görülmektedir. Bunu da İslam’ın etkisi olarak değerlendirmek gerekir.

İran’da Ehl-i hak (Yaresan) Irak’ta Kakailer, Alevi yaşam biçimine çok yakındırlar. Ama, özellikle Şii İslam’ın bu haklar üzerinde de bir etkisi vardır. Veya, bu halklar, İslam’ın kılıcından kurtulmak için, İslam’ın bazı özelliklerinin benimser görünmüşlerdir. Özellikle, Şii İslam, ana akım Sünniliğe muhalefet eden Şii İslam, bu halklar üzerinde daha etkili olmuştur.

Osmanlı döneminde, İttihat ve Terakki döneminde ve Cumhuriyet’de, Alevilerin Müslümanlığa asimilasyonları çok önemli olmuştur. Alevileri, Sünni Müslümanlığa asimile etmek için çok büyük çaba gösterilmiştir. Ama Aleviler (Kızılbaşlar) Şii İslam’ın daha çok etkisi altında kalmıştır.

Kürd değiliz, Aleviyiz…

Dersim’de, Kemal Kılıçdaroğlu, Kamer Genç, Hüseyin Aygün gibi bazı kişiler ‘Kürd değiliz, Horasan’dan geldik, Aleviyiz…’ demektedirler. Bunu Kürdlükten kaçış olarak değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla bu işiler, atalarının yapıp ettiklerinden, onların Kürd kimliğinden de şikayetçidirler. Devlet, ‘Dersim çıbanbaşıdır, söküp atacağız…’ derken, neyi söküp atmaktan bahsediyordu? Şark İslahat Planı neydi? Amacı neydi? 1960’larda, 1970’lerde, 1980’lerde, Kürdlerden, Kürdçe’den söz edenler çok ağır idari ve cezai yaptırımlarla karşılaşırlardı. Bu koşullarda, bazı Kürdler, ‘ben devrimciyim, sosyalistim, enternasyonalistim, milliyetçi olamam’… gibi bazı şeyler söylerlerdi. Bu da Kürdlükten bir kaçıştı. Böyle diyenler ceza almaktan, takibattan kurtulurdu. Kürdlerden, Kürdçe’den söz edenler ceza alırlardı… ‘Enternasyonalistim, sosyalistim, decvrimciyim…’ diyenler ‘ilerici’, Kürdlerden, Kürdçe’den söz edenler ‘gerici’ olurlardı…

Nakibül Eşraf

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Nakibül eşref olarak adlandırılan bir kurum vardı. Bu, Peygamber ailesinden gelenlerle ilgilenen, onların rahat yaşamaların sağlamaya çalışan bir kurumdu. Bu aileden gelenlerle ilgili şecere düzenlerdi. Bu şecereye sahip olanlara ilgi gösterilirdi.

İslam’da, İmam Hasan’dan gelenlere Şerif, İmam Hüseyin’den gelenlere Seyid deniyor. Gerek Müslüman Kürdler arasında, gerek Alevi Kürdler arasında, kendilerini Seyid olarak adlandıran birçok kişi, aile var. Bunlar, Nakibül eşraf kurumuna başvurarak, ‘Musa Kazım’ın evladıyız’, ‘Halid bin Velid’in evladıyız’… şeklinde şecereler düzenletmişler. Kökenlerini, Peygamber’e kadar götürenler bile var. Şecere düzenletmenin önemli bir para karşılığında olduğu ise açıktır.Böyle şecere düzenletenler, kendilerinin Araplığa bağlamaya çalışıyorlar. Halbuki, Kerbela Araplardaki bir iktidar kavgasıdır, Kürdlerle, Kürdistan’la bir ilişkisi yoktur. Bu bakımdan, bu şecerelerin hepsinin sahte olduğunu söylemek mümkündür.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
17784 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:37:22

İsmail Beşikci

Yazarın Önceki Yazıları

Son Gelişmeler Üzerine Türkiye’de Üniversite İbrahim Kaypakkaya Anması Değinmeler 3 Kürdistan'a Sor Malazgirt ve Kürtler Kurdiana Düğümü Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu IV Köklere Yolculuk Toprak Temelli Milliyetçilik Kürdlerin Geleceği Konusunda Birkaç Söz Antik Kürdistan Din Ve Bilim Karakoçan (Dep) ve Yayladere (Holhol) İle İlgili İki Kitap Uludere (x) Newroz 2024 Akre Üç Kitap Hazro Beyleri Simurglar Mehmet Bayrak’ın Kürt Kimliği Mücadelesi Şeyh Said Direnişi İle İlgili İki Kitap Diyarbakır Kitap Fuarı 2023 Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi Ehmedê Xanî’nin Hatırası Üzerine Abdurrahman Önen-Erdnîgarîya Kurdistanê Kürtler ve Güller Cilt 3 ‘49’lar’, ‘55’ler’, ‘23’ler’ … 'Yaşamın Kıyısında' Behdinan, Barzan, Milli Lider Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler(II) Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Son Kız ‘Deniz’in Ütopyası’ Üzerine Rudaw TV Stockholm Kürd Sürgün Müzesi Üzerine Düşünceler Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan II Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan Diaspora Kürdleri Mele Mıstefa Barzani Ulusal Müzesi Rovîyê Xasûk Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III Kendi Kendini Yönetme Hakkı ‘Ayrılıkçı Yazılar’ Peywend Yayınları Duhok Üniversitesi’nin 30. Yılı Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne II Kürtçülük Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne Kürd Aydınları II Bedirhan Epözdemir’in Anıları Seyidlik-Şeriflik Kürdizade Ahmed Ramiz Medreseler-Üniversiteler Medya Kitabevi Birleşmiş Milletler ve Kürdler Mülteci Yaşamlar Öncü Bir Kürt Aydını 59 Yıl Sonra Şemdinli Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu III Ortadoğu Bir Ailenin Son 200 Yıllık Tarihi Tarih Okumaları, Kürdlerin Hikayesi Hewler’de, Soran’da ve Cambridge Koleji’nde Konferans Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor? Aforizmalar Son Yolcu Irkçılık Hakkında … Aydınlar Hakkında… Latife Fegan’ın Anıları Adil Yargılama/Yargılanma Mümkün mü? Kürd Aydınları İlim-Bilim Kürdçe Derslerinin Önemi Yaş 83…* Mezopotamya Uygarlığında Hakkari Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu - II Bediüzzaman’ın Hançeri Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu* Destar Kitap-Kafe Kürdistan’ın Güney'ine Seyahat Kürd Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları Bingöl-Van Gezi İzlenimleri Göbekli Tepe Hakkında… Güvenlik Munzur Çem’in Anıları Derve Cendere II Saatin İçindeki Sır Mehmet Öncü Kitapları Zarema, Yahudi Devleti Juli’nin Sesi ‘Ateşte Doğanlar’ Kadri Hoca… Kürt Hâkim Alevilik Üzerine II ‘Aleviler ve Sosyalistler’ Kitabı Üzerine Uygur Türkleri Başkanlık Seçimleri, ABD Üniversite Raporu OFra Bengio’nun Kürd Liderlere Eleştirisi Dr. Said Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Maaş Sorunu… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği Ama Onlar Kardeştiler… Mustafa Suphi ‘Kürdistan Ortadoğu’nun Polonya’sıdır’ İSkan Tolun II Kürt Dil Hareketi (Harekata Zımanê Kurdî) II ‘Doğumun Ölümü’ Kürt Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî) Kürdistan Bayrağı’nın ve KDP Binasının Yakılması Üzerine… Ermeniler, Kürdler, Azeriler Devrimci Doğu Kültür Ocakları Eylül 2020 Kürdler-Kürdistan Bir AİHM Başkanı Halepçe arşivlerinin yakılması ve KDP’ye saldırı Devran İskan Tolun Woodrow Wilson Harf Devrimi’nin Kürdler İçin Anlamı Mehmet Elbistan Kürtler, Şehir Şehirlileşme ‘Kürt Çalışmaları…’ Zini Gediği Katliamı Kürd Tarihini Kürdlerin Yazması… ‘Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ II ’Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ Değinmeler-2 Irkçılık Üzerine Seyid Ahmed Cebari Şengal, Afrin Mustafa Selîmî Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu Orhan Kotan’ın Şiiri Leylan - II Kürt Meselesiyle İlgili Bir Projen Var mı? Leylan Xwebûn Orta Karadeniz’de Etnisite İlişkileri Alevilik Üzerine… Güvenli Bölge Duvarımızı Yapamadık… Doktor Said Alevilik ve Tarihi Bitlis ve Ahalisi 1916 Kürd Tehciri Bir Diplomatın Anıları Xızır Nasıl Ali Oldu? Kürd Tarihi Üzerine Gözlemler Adıyla Çağırmak Kürdistan’ın Güneyinde Soykırım Kürdlerin Tarihi Milliyetçilik Üzerine Hong Kong, Kürdistan ‘Kürtlerle Türkler’ Ortadoğu’da Devletlerin Kurulması Abdurrahman Qassemlu’nun Katledilmesinin 30. Yıldönümü Üniversitenin Bilim Anlayışında Temel Sorunlar Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019 'Özgürlük İçin Sanat' Helsinki’de Sosyal Forum Teknoloji, Bilim, Eğitim Milletler Cemiyeti Döneminde Kürdler/Kürdistan Hewler - Duhok - Zaho Bir Tartışma Üzerine… Dönemin Romanları Eleştirilerin İzinde Rêya Heqîyê (Alevilik) ABD Ziyareti - IV ABD Ziyareti - III ABD Ziyareti - II ABD Ziyareti - I Berlin’de Dersim 37-38 Paneli Başur’da Siyaset Duhok-Hewlêr Gezisi Kürdçe Yasaklarının İşlevi ‘Aleviliğin Doğuşu’ II ‘Kimliksiz Çığlıklar’ Türkiye’de Adalet Arayışları 'Aleviliğin Doğuşu' Kürdlere Soykırım… Moskova’da Kürd Konferansı Cevat Geray’a Sevgi… Bilim Ahlakı Mahallenin Arkadaşları Selahattin Demirtaş’ın Şarkısı Canip Yıldırım Kütüphanesi Devşirmeler ve Devletsizler Dağ Kavmi - II Adaylar… Dağ Kavmi -I Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler Farhad Daftary, Şiilik Alevilik Şiizm ‘Türklük Sözleşmesi’ Timure Halil Hakkında … Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk… Celal Talabani... Kürdler Zoru Başardı… Bağımsızlık... Güvenlik... Domino Etkisi Referandum-Bağımsızlık Tartışmaları Danimarka Seyahati İnsanlık Araştırmaları Merkezi Fahriye Adsay’ın Eleştirileri Üzerine… Bir Kürd... İki Kürd... Üç Kürd Yezda... Ermeniler, Kürdler… Yeni Bir KDP Kurma Çalışmaları Hasta Adam Avustralya Gezisi Hayatımdan Kesitler Birey Toplum İlişkileri Peşmergelik Yüce Bir Değerdir Kaderine Küsmek Kürd Halkının, Kürdistan’ın Başı Sağolsun… Kürdistan’ın Hayırlı Evladı Doktor Said Suriyeli Mülteciler Parlamento Milli Düşünce Sempozyumu Desmond Fernandes Kürtlerin Bulunduğu Ülkeler Bölünemez!... Kürtler Ne İstiyor? Eşkiya 28 Devlet Bağımsız Kürdistan’ı Tanımayacak... Devlet, İslam, Kürdler ve Darbe Pencinarîler II Pencinarîler I Azim... 'Afrika Edebiyatı' Üzerine… Yaresan (Ehl-i Hak) Rêya Heqîyê, Ezdan Zağros’un Ötesine… Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı 'Peçar Tenkil Harekatı/1927' Üzerine Birkaç Söz İttifaklar Mahmut Yeşil’e Sevgi… Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları Yakındoğu’nun İmhası ve Pontus Sorunu Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler Anlıyorum Ama Konuşamıyorum 1128 Akademisyen Yaşar Kaya Alevilik... Elveda Güzel Vatanım Alevilerin Kitabı Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan III Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan II Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan (I) Komkurd-An Nelson Mandela - Aziz Sancar Barış, Yüzleşme, Müzakere İBV Hewler Temsilciliği 558. Oturma Şengal’i Ziyaret Şengal TBMM Kürdlerde/Kürdistan’da Ana Sorun Özyönetim Üzerine... Norveç Seyahati Alaine Tuoraine’e Eleştiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Yönetim Zaafları Güneşin Krallığı Keyakisar Barzani bir dönem daha görevde kalmalıdır Temel şart Kürdistan Ordusu! Girê Spî'nin Kurtarılması... Üniversitenin Ana Sorunu Mardin: Hüzünlü Kent Alevilik-Müslümanlık Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler İslam’ın barış, huzur, adalet ve eşitlik anlayışı Kerbela’da son buldu Kürd Kültürü Neden Yağmalanıyor? Kürd Êzidîlerin Azizesi 'Begê' İki Olay Üzerine Düşünceler Barış ve Çözüm Süreci - III Eleştiriler Ev Jin û Mêrê bi Maskê Barış ve Çözüm Süreci - II Murat Bozlak’a sevgiler... Barış ve Çözüm Süreci… Rejim, İslamileşme, Kürdler/Kürdistan Alman Şarkiyatçı Dr. Friç Soykırımlar ve Devletsiz Halklar IŞİD’in Zuhuru Şeyh Ahmet, IŞİD Saldırıları ve Osman Baliç'in Katili Ulusların Kendi Geleceklerini Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan Bitlis Anıları, 1960’lı Yıllarda Bitlis’de Yaşam Uluslararası Bitlis Sempozyumu Barzaniler Değinmeler İfade Özgürlüğü ve ABD Türk Siyasal Kültürü Üzerine… Birleşik Krallık, Fransa, Kürdler/Kürdistan Anti-Kürd Uluslar arası Nizam Kürd/Kürdistan incelemelerinde temel soru... Ulus İnşa Sürecinde Dilin Rolü Mustafa Barzani'yi sevgiyle anıyoruz Düşün Hayatında ve Edebiyatta Kurumlaşmalar Yakındoğu’nun İmhası,1915 Ermeni Soykırımı ve Hrant Dink’in Katledilmesi Resmi İdeolojinin Temel Özelliği Roboski – Goyiler Türk-İslam Sentezi ve Kürd Sorunu Kürdistan sorunu her şeyden önce duruş sorunudur Barış
x