Yirmi birinci yüz yılın ilk çeyreğinde yaşıyor olmamıza rağmen, Kürd Halkının kendi ecdatlarına ait topraklarda başka milletlerin boyunduruğu altında, tabiri caizse tüm hak ve özgürlüklerinden mahrum ve köle bir yaşama mahkum edilmişse bu durum dünya insanlığının ayıbı olduğu kadar Kürdler adına siyaset yapmakta olan çevrelerinde büyük bir eksiği olarak görülmelidir.
Tarihin çok farklı dönemlerinde Kürdlerin işgal altındaki topraklarını özgürleştirmek ve insanca bir yaşam kurabilmek adına birçok mücadeleye girmiş ve büyük bedeller ödemiş olmalarına karşılık hayalini kurdukları bağımsız Kürdistan’a ulaşamamış olmaları ayrıca büyük bir talihsizliktir.
Elbette ki günümüzde, nüfusu elli milyona varmış ayrıca toprakları birçok medeniyete beşiklik yapmış olan Kürd Halkının bağımsız bir devlet sahibi olamayışının ve tüm özgürlüklerinden yoksun bir millet yaşıyor olmasının birçok iç ve dış faktörlere bağlı olduğu bilinmektedir.
Kürdistan topraklarını işgal altında tutan sömürgeci güçlerin Kürdlerin kendine ait dinamiklerini yok etmek üzere birçok insanlık dışı uygulamalarını bilmekteyiz (Eğitim, öğretim ve kendilerine ait tarihi ve kültürel özelliklerinden mahrum bırakılan Kürd halkının tüm geri toplum özelliklerinden ziyadesiyle etkilendiği bilinmektedir) ayrıca, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olan Kürdistan topraklarının üzerine küresel güçlerinde büyük hesaplar yaparak bölge devletleriyle geliştirdikleri siyasi ekonomik ve stratejik işbirlikleri de Kürdlerin özgürlük mücadeleleri önünde büyük engeller oluşturduklarını da bilmekteyiz.
Özellikle küresel güçlerin yeni yüzyılda kendi çıkarları doğrultusunda oluşturmaya çalıştıkları ve bundan dolayı da Kürdlerinde içinde yaşadığı Orta Doğu coğrafyasında yeniden yapılanma stratejisi ve aynı zaman da Kürdistan’ın dört parçasında ki ulusal mücadele dinamizmi, küresel güçlerin Kürdleri de oldukça ciddi bir biçimde yeni senaryoların vaz geçilmez bir aktörü durumuna getirmiştir.
Küresel güçler ile bölgesel güçler arasında ki çıkar çatışmalarında Kürdlerin doğal olarak küresel güçlerin safında, yanında ve işbirliği içerisinde olmalarını zorunlu kılmaktadır. Ortaya çıkan bu yeni durum, doğru bir siyasi önderlik koşullarında Kürdler açısından oldukça elverişli koşullar yaratmakta ve bu aşamada Kürd siyasi çevrelerinin geliştirecekleri doğru bir siyaset tarzının, Kürdlerin özgürlük mücadelesinde büyük fırsatlar yaratacağı bilinmelidir.
Bunun en somut örneği küresel güçlerin 2003 yılında Irak’a müdahalesiyle ortaya çıkmış ve özellikle Sayın Mesud Barzani önderliğinde ki Güney Kürdistan siyasi mücadelesi federal bir Kürdistan’ı ortaya çıkararak Kürdlerin uluslararası güçler tarafından oldukça ciddiye alınan bir güç olmasını sağlamıştır.
Gelinen noktada, Güney Kürdistan’da ki referandum ve bağımsızlığa yönelik çalışmalar Kürdler açısından büyük öneme sahip gelişmelerdir. Bu durumdan son derece rahatsız olan Kürdistan sömürgecisi ülkelerin başta İran olmak üzere farklı entrika ve oyunlara başvurarak Kürdlerin birliğini parçalamaya yönelik çabaları oldukça dikkat çekicidir. Güney Kürdistan’da Kek Mesud Barzani önderliğindeki referandum çalışmalarını başarısızlığa uğratmak üzere özellikle İran molla rejiminin olağan üstü oyunlar tezgâhlayıp, Kürd siyasi güçleri arasında kendi denetiminde yeni ve tehlikeli çelişkiler yaratmaya yönelik çabaları son derece dikkat çekicidir. İran devletinin her türlü kışkırtmaları sonucu, Güneyde ortaya çıkarılan siyasi istikrarsızlık sonucunda Kürdler açısından yüzyılda bir ortaya çıkan elverişli koşulları berhava edecek niteliktedir.
Bu tehlikeli ve Kürdler açısından kahredici duruma, Kürdistani çizgide mücadele eden tüm parçalarda ki Kürd siyasi hareketleri mutlaka müdahil olmalı ve düşman güçlerin Kürd siyasi çevreleri arasındaki düşmanlığa varacak çelişkileri ortadan kaldırmak veya etkisiz kılmak üzere ayrıca da Kürdlerin milli menfaatleri doğrultusunda güçlerini birleştirerek Kürd ulusal mücadelesini başarıya ulaştıracak bir yöntemi hayata geçirmeleri tarihi ve kutsal bir görev olarak algılamalıdırlar.
Kürdistanı işgal altında tutan devletlerin siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarına gereğinden ilgi duyup enerji sarf eden Kürd siyasi çevreleri gerçekten kendi halkına sahip çıkmak ve onları özgür ve onurlu bir yaşama kavuşturmak istiyorlarsa var olan tüm enerjilerini Kürdlerin birliğini ve kardeşliğini sağlamak üzere kullanmaları daha doğru olacaktır. İşgalcilerin demokrasisi için Kürd gençlerini ve bir bütünen Kürd halkının enerjisini kullananlar, bu tarihi fırsatın eşiğinde bir kere olsun Kürd halkının acılarına merhem olmak üzere politika geliştirmelidirler aksi durumda bu çevrelerin bırakın Kürd halkının mücadelesinden bahsetmesini Kürd kelimesini dahi kullanmalarına hakları yoktur.
Birlik isteniyorsa Kürdler için istenmeli Demokrasi isteniyorsa Kürdler arasında sağlanmalıdır.
Saygılarımla
07-08-2016 / İSTANBUL
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.