Demokratik Modernitenin Eleştirisi -4-

( Ekolojik Toplum ve Radikal Demokrasi )<br><br> Önderlik Bürosu’nun, Kapitalist moderniteyi eleştirirken 3. Argüman olarak sınırsız kâr ve endüsriyalizme karşı demokratik moderniteden alternatif o.

Abdulnasır Sönmez

21.02.2014, Cum | 17:15

Demokratik Modernitenin Eleştirisi -4-
Makaleyi Paylaş
( Ekolojik Toplum ve Radikal Demokrasi )

Önderlik Bürosu’nun, Kapitalist moderniteyi eleştirirken 3. Argüman olarak sınırsız kâr ve endüsriyalizme karşı demokratik moderniteden alternatif olarak kârsız üretim ve Ekolojik toplum enstürmanları ileri sürülmekte ve ‘Sınırsız üretim ’ de ’Sınırsız kâr ’ ı gerçekmiş gibi göstermekteler. Halbuki biliniyorki Kapitalist ekonominin, Üretim ve kâr Hadinin sınırlı ve en doğru bir orantıda olduğu çünkü üretimin talebe göre yapıldığı, satışı olmuyan malın üretilmediği nedeniyle kâr hadlerinde optimal kâr hadi olup, piyasanın en kaliteli malı enaz kârla satabileceği bir serbest ve rekabetçi piyasanın kuralı olduğu iktisadi temel bilgilerden biridir…

Kârsız üretimin akıldışılık olduğu zaten sovyet sisteminde ortaya çıkmıştı. İnsanoğlu kâr yapmazsa ne yeni keşifler ne icadlar yapar nede yeni bilimsel teknolojik gelişimler yapılır. Toplum durağan ve statikleşerek fakirlik ve zaruret içinde yok olur. Bu denenmiş olup, insanın fıtratında vardır. Sovyet toplumu , uzay yarışlarında ABD ile yarışabiliyordu ama insanlarının en zarürü ihtiyaçlarını ( giyim, yiyecek içecek , barınma ve iaşe gibi ) gideremediğinden yıkıldı. Kâr olayına en iyi örnek ilaç sektöründeki realitedir. Hem de yüksek bir Kâr haddi olmazsa hiçbir ilacın buluşuna yatırım yapılmaz ve insanlık hastalıklardan kırılırdı..

Özel mülkiyet ve kâr saikine en güzel örnek kendi köyümdeki özel koruluk ile köy ortak mülkü olan orman örneğidir. Görüldüki bir süre sonra her köylü serbestçe gidip ormanı kesti ve bir süre sonra ormanın esemesi okunmadı , köylüler sanki yarışa girmiş gibi ağaç kestikçe çıkarını koruduğunu düşündü ve orman kısa bir sürede yok olup gitti. Ama özel mülk olan koruluk kar saikinden dolayı koruması ve bakımı yapılarak bir ormana dönüşecek ve akıllı kesimlerle hem sahibi büyük kâr elde etti hem de koruluk zamanla ormanlaşarak, gelişip büyüdü . işte özel mülk ve kâr saiki ile toplumsal mülk ve kârsız üretimde bu örnekteki fark gibidir.

Endüstriyel gelişim ve teknolojik ilerleme gelişmiş ve zenginleşmiş Batı devletlerinin sorunudur. Bu gelişim doğaya ve iklime zarar verdiği doğrudur ve bu konu bu anlamda Batıda çokta tartışılıyor.Herşey yolunda giderse Kürdlerde enaz 80-90 sene sonra bu tartışmalara katılmalılar. Bu konunun taraflarından biri de Anarşislerdir. Modernizme karşı çıkıp siyasal-sosyal ve ekonomik tüm ilerlemeyi reddediyorlar. Anarşizm Grekçe bir kelime olup Yönetim- sizlik anlamındadır. Bu başlıbaşına bir yazı konusudur, biz daha çok önderlik bürosunun kendine rehber kabul ettiği Ekolojik Anarkonizmin felsefi kurucusu ve sosyal bilimci MURRAY BOOCKHİN ‘ ni tanıtmaya çalışacağız. Dolayısıyla ,Tezleri , ileri süreni ve bunu Kürdistan toplumuna dayattıranların durumlarına kısaca bakmamız lazım. Anarşistlerden Proydhon, Stiner , Bakuninin ve Chomsky ‘ nin fikirlerinede sonrakısaca değineceğiz.

Murray Boockhin , 2002 tarihinde ve 80 yaşındayken David Denejk ile yaptığı bir roportajında kendini şöyle tanıtmıştı: ‘’1921 Newyork doğumlu bir yahudi ailesine mensubum. Gençlik yıllarımda sosyalisttim daha sonra koministlere sempati duydum ancak koministleri de yeterince solcu bulmadığımdan aşırı sol bir gruba katılmıştım. İspanya iç savaşında Frankoya karşı savaşta koministlerin azmini görünce stalinist oldum , savaştan sonra tüm kapitalist ülkelerde devrim olacağı teorisine inanarak Troşkist oldum , Ancak yıllar sonra Troşki’nin bu tezi gerçekleşmeyince Ortadoks - marksist düşüncelerden tamamen kurtulup ‘Libeteryan sosyalist’ oldum. Daha sonra bu fikrimi anarşist ideolojiyle pekiştirdim ve ‘Diyalektik Doğacılığı ‘ savundum. Emeklilik yıllarına yakında benim yaşadığım gelişmiş ve ileri teknolojili yerlerdeki Belediyelerde Yüzyüze demokrasi yani ‘ radikal demokrasi ‘ fikrini geliştirdi. Artık marksist değil ama Marks’ın fikirlerini benimsemiş oldum ‘’ der .

‘’Ekolojik Toplum ‘’ ve ‘’ Savaş Sonrası Kıtlık ‘’ Kitaplarının yazarı ve hep uc düşünceleri savunmuş bu Anarkonizm tezlerin savunucusu ile bu tezleri Kürdistan’da uygulatmaya çalışan önderlik bürosu şefinin bazı fikirlerine bakalım…

‘’Ortadoğuyu anlamak için beni okuyacaksınız. Ben marksizmi aştım, onu kötülemiyorum, boğuştum ve aştım. Ben bir dönem İslam düşüncesini de aştım, Felsefe böyle yapılır. Fırsatım olsaydı Kapitalizmi Markstan daha iyi çözerdim . Ekolojiyi Boorkchin’den, Siyasal sistemleri Wallerstein ‘den daha iyi çözümlerdim. ( 1 EYLÜL 2004 Avukat görüşmeleri ).

‘’ L ise döneminde büyük felsefi bunalımlar yaşadım . Tanrı ile hesaplaştım , savaş verdim , ve bu savaştan başarılı çıkıp, YARI TANRILAŞTIM ‘’ (Özgür yaşamla diyaloğlar kit say/ 257 )..

‘’Ekonomi,Üzerinde Kâr ve sermaye birikiminin gerçekleşeceği bir alan olarak bırakılmaz. ‘’(Dem mok der syf.16 )

Tezlerin sahibi öyle uc fikirlerde , bu tezleri Kürdistan’da uygulamayı düşünen liderin durumu malum. Varın olacakları siz düşünün !!..
Uygulanmaya çalışılan Demokratik Modernitenin Üretim ve ekolojik sanayisizliğine tekrar dönersek, bu teori Kürdler için Absürt ve Entelektüel bir fantastik düşüncedir. Söz 100 sene sonra ben de bu fikirleri savunacağım..

Modernizmin Biyofsere verdiği zararlar; Nükleer enerjinin ,nükleer atık olarak vereceği çevresel kirlilik ve tehlikeler, çarpık kentleşmelerin neden olduğu, mega metropollerin oluşturduğu trafik ve ses kirliliği ve sanayileşmenin doğurduğu çevresel ve zihinsel kirlilikler gibi Ekolojik tahribatın yaşandığı devlet ve toplumların sorunlarına çözüm önerileri olarak sunulan bu tür tezlerin Günümüz Alt-Sömürge toplumu olan Kürdlerle ne alakası olabilr ki ??. Kürd toplumunun bunlara benzer hangi sorunları varki biz de bu Ekolojik toplum Modelini kendimize rehber edinelim ???

Boorkchin ‘in bahsetiği bu sorunlara sahip Amerika’nın ve batının en gelişmiş bölgeleridir ki insanlarda kişi başı milli hasıla ortalaması 80 000 $ dır. Kıyas için bizde KBMH 1200 $ dır. Onlar gelişmişlikten ve oburluktan hasta olmuş, rahatlıktan ve huzurdan rahatsız , bağımsız ve özgür ülkelerken , bizse sömürge statüsüne bile kavuşmamış açlıktan ve sefaletten hasta dilsiz, vatansız ve devletsiz sefaletteyken , onların kullanacağı ilaçlarla iyileşeceğimizi birileri bize empoze ediyor . Oburluktan şeker hastası olan birine verilen insülün ilacının açlıktan bir deri bir kemik olan birine verilmesini düşünün, ne kadar aptalca ve trajikomik bir durum oluşturduğunu... Aslında bunu dertlerimize ilaç olmayacağını herkes biliyor da, asıl gaye kürdleri bu faso-fisolarla kaç yıl daha oyalıyabiliriz hesabıdır.. Buna benzer bir uygulamayı 1960 lardan itibaren yaptılar ve Kürdistan gençliğini 50 yıl oyaladılar. Neredeyse tek bir sanayisi , fabrikası ,isçisi ve Burjuvazisi olmayan Kürdistan’da sosyalizmi bir kurtuluş reçetesi olarak dayattılar ve Materyalist felsefeyle birlikte aydın ve gençlerle Kürdistan halkını tamamen birbirinden koparttılar. 50 sene sonra dahi baba ile oğul birbirini anlamaz hale geldiler. Kapitalist anlamda sınıflar mı vardı ki, sosyalist devrim olsun . Buna önlem olarakta olmayan işçi sınıfı ADINA ( Vekaleten ) öncü gruplar,olmayan Burjuva Sınıfı ADINA ( Vekaleten ) Demokratik devrimciler, Köylü ADINA ( vekaleten ) öncü köylü aydını, olmayan sermaye ADINA Zavallı üreticiler gibi hepsi sanal zanlarla saçma sapan teorilerle devrim yapılacaktı. Asıl olarak hiçbir güç yok ama birileri birileri adına sistem yaratacaktı. Ve o ideolojiyle hala Kürdistanın kurtuluş mucadelesi verileceğini savunuyorlar. Afganistan’da devrim yapan koministleri kaç kişi isimleriyle hatırlıyor ? Kürdistan sosyalist devrimi de sosyal yapı anlamında Afgan devriminden çok daha geri seviyededir. Sanki kürdistan’da her taraf kapitalizmin nimetlerinden geçilmiyor da, Kürd halkı Kapitalist moderniteden bıkmış usanmış da , sosyalist Kürdistan kurulacakmış.Anlayacağınız 50 sene sonra yeni bir kurgu devreye sokulmuş. Bu ikinci kurtuluş versiyonudur. Bir üçüncü versiyon 50 sene sonra islami olabilir sanki bunun hazırlıklarını da demokratik modernite felsefesinde görebiliyoruz.

Zaten teorinin sahibi Boorkcin de teorisinin uygulanacağı toplumların asgari şartlarını ortaya koyup şöyle demekte ‘’ Özgür ve rasyonel bir toplum (yani ekolojik toplum ) bazı ekonomik ve teknolojik öncüllere sahip olmalıdır. Birkaç deveden başka hiçbir şeyleri olmayan sahra çölünün boşluklarında yaşayan insanların iyi bir topluma –Komünal – sahip olabileceklerini düşünmüyorum.‘’ Büyük bir ihtimaldır ki Boockhin ‘in aklına, tezinin, sömürge bile olamamış bir toplum önderlerinin bunu kendilerine kurtuluş reçetesi diye sunulacağı gelmemiştir... Yoksa bunun ne kadar vahim olacağını da yazardı ve kendi tezi ile, sömürgelerini merkez dışında yerel yönetimlerle idare etme sanatının , İngilizlerin geliştirip uygulamaya koydukları bir politika olup, daha ucuz ve kolay klasik bir sömürge metodu ile alakasının olmadığını da yazardı.

Diyalektik Anarşizm ve Alternatif Teknolojiler konularında çalışma yapmış ve ‘Özgerontokrasi ‘kavramını icat eden bu çalışmalar, Gelişmiş yerel yönetimlerde ‘’Özgürlükçü Kominalist Belediyeciliği ‘’ dediği: belediye, mahalle ve kasaba düzeyinde doğrudan demokrasiye ( Radikal demokrasi) dayalı halk meclislerini yeniden dönüştürülmesini temel alan bir gelişmiş bölge politikasıdır. Bu felsefe: kapitalist, sosyalist ve sendikalistlerin savundukları: özel, devlet ve işçi mülkiyetlerini aşarak mülkiyetin ve öz yönetime karşı olarak Belediye inisiyatifli, bir nevi Hippi yaşam tarzına uyan bir Cemaat yaşam tarzını savunmaktadır. Anarko (Anarşist- Kominist ) tarzla kentleri ekonomik cemaetlere bölerek teknolojiyi yaratım ve tahrip edici potansiyellerine ayırarak ekolojik sanayiyi tercih eden bir anlayıştır. Örneğin ; Nükleer enerji yerine Rüzgar ve Güneş everjisi, Toplu taşımacılık ile ‘ GÖNÜLLÜ SADELİK ‘ dedikleri ‘ ORGANİK TOPLUM ‘ tarzı yaşam gibi…

Burdan da anlaşılıyor ki, sanki Kürdler uzun süredir devletler , sanayileri çok gelişmiş tüm Kürdistan nehirleri, yaylaları, sanayi atıklarıyla kirlenmiş, gelişmiş şehirlerinde trafik ve yaşam ızdırap olmuş , nükleer santraller tehlike saçıyorlar. Kürdler modernizmden bıkmış usanmışlar ve fabrikalar her yeri doldurmuş, ağır çalışma saatlerinden dolayı çok şikayetler var !!!! Bundan dolayı da sade, organik , temiz ve ekolojik bir toplum yaşamı istiyorlar. Eğer böyleyse öne sulunan yol doğrudur ve inanın Kürdler gerçekten böyle olsalardı belkide ilk ekolojik toplumu savunanlardan bi ben olurdum. Peki yukarıda anlattığım Kürdistan senaryosu hayalse ve Kürd gerçekliği çıplaklığıyla yüzümüze hergün tokat vuruyorsa bu yol nedir? Niye önderlik bürosu aklımızla alay ediyor? Ve niye bu Absürt teori bu kadar taraftar buluyor ve destekleniyor? ‘’Devlet olmayan devlet, ulus olmuyan ulus, İktidarlaşmayacak iktidar ‘’ gibi İnsanlaşmıyacak yaratıklar olmamız öneriliyor. Bu ve diğer tüm teoriler için diyebilmeliyiz ki Sömürge durumu devam ettikçe Kürd’ün iyiliği ve kurtuluşu için istenecek her davranış, talep ve yol, Kürd’ün ‘SÖMÜRGECİLERE YEDEKLENMESİ AMACIYLA YÜKLÜDÜR’ .

Kantonal , Demokratik özerklik ve hertürlü yerel ( belediyecilik ) çözüm argümanları buna( Hippi tarzı yaşam ) dahildir ve hepsi Zihinsel köleliktir….

Suistimal edilen ve sıkça değinilen bir konuda \"Radikal Demokrasi\" yani direkt olarak siyasete halkın müdahale edeceği yönetim şeklidir. Demokrasiyle ilintilenen pek çok kavram aslında Kapitalizme ve dolayısıyla Liberalizmin olmazsa olmazlarıydı ve zamanla kendi başına bir kavram olarak olgunlaştılar.. Bu yüzden islam coğrafyasında zaten eksik ve yanlış anlaşılan bu yönetim şekline bir de radikalini ekleyip işlemek tamamen kirli propaganda ve kandırmacaya dayalı bir taktiktir. Avrupa’da 68 kuşağı bu demokrasi tarzını tartıştı , mevcut teknoloji ve yaşam koşullarına uygun olmadığı ve uygulanabilirliliği bu aşamada imkansız olduğuna ikna olup vazgeçtiler ve yeşiller partisinin bir propaganda aracı olarak kaldı. Gelişmiş Avrupa koşullarında bu uygulanamadı da, Avrupa’dan en az (herşey yoluna girse dahi) 100 yıl geride olan Kürdler mi bunu başaracak ? İster radikal demokrasi olsun, ister Ekolojik toplum projesi olsun, bana Kürdler’in bir lafını hatırlatıyor. Derler ki \"Kavgada büyük taşı kaldırmak, vurmamanın alametidir.\"

Uygulayabileceğimiz yöntem , tüm sömürge halkların mücadele yöntemini takip edip, bağımsızlık ve kendi kaderini eline alma mücadelesi olmalıdır. Bu amaca ulaşıldıktan sonra da, Liberalizm ve Endüstriyalizm metoduyla sanayi ve teknolojiyi arttırma uygulamalarını benimsemektir. Diğer talep ve istekler asıl konudan uzaklaşıp Kürdleri oyalama ve kandırma taktikleridir.

Demokratik Modernite’de , son dönemlerde sunulmaya çalışılan başka bir alternatif de, İslam Kardeşliği ve Osmanlı Ümmet Anlayışıyla Kürdleri Zapt-u-rap altına almaktır. Sanki çok yeni ve modern bir yöntemmiş gibi!! Kürdler zaten binlerce yıldır İslam kardeşleri tarafından bu hale layık görüldüler ve elbirliğiyle Kürdler İslam’ın yetim kavmi olarak mevcut duruma sokuldular. Yeniden bunun iyi bir yöntem olabileceğini söyleyip, devletsiz ve ulussuz çözümü böyle bir iktidarsızlıkta aramak , çöplüğü nimet sayan bir zihniyetin ürünü olabilir ve hele hele İhsan Eliaçık , Ali Bulaç, Hayretin karamaz gibi Şarlatan din adamlarının yazılarına yer vermek, onların kürdleri İslamı ideolojileştirerek Anti- kapitalist ve ümmet bilinciyle muhatap kılmanın vicdan ve merhametle bağdaşır hiçbir izahı olamaz. Mevcut islamcı itikatlar ile Kürd meselesine çözüm arayanların niyetlerini ve Hak dini olan İslamın bu konulardaki gerçek işleyişini başka bir yazıda ele alabiliriz. Önderlik bürosunun yeni kadrosu bu konuyu işlemesi ve Kürdlere sanki yeni bir fikir gibi servis etmeleri gerçekten manidardır.

Bilmeliyiz ki, Kürd ve Kürdistan sorunu bir Demokrasi ( Radikali dahil ) , İnsan hakları , Kültürel , Belediyecilik gibi yerel yönetimsel , ixwancı bakış veya Ümmete katılım Sorunu değildir. Tüm bu yukarıda sayılanlar asıl sorunun barışçıl yollarla çözülmesine katkı sağlarlar. Kürdistan sorunu bir Yönetim, Siyaset , Hükmetme ve Devletleşme sorunudur.Birinci kavramları ileri sürmek, Camdan bakması gerekenlerin bir süre sonra sırf cama bakmaları gibidir. Bu paradigmayla sorunlar daha da ağırlaştırılmış olunur. Cama değil camdan bakalım !!.

Devam edecek……

22 /02/ 2014 Xwendeq Benahol.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
11083 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:24:11
x