Lozan’ın Sessiz Maddeleri ve Meclis’in Kürtçe Tweet’i: Yüzyıllık Sessizliğin Yeni Dili
''Eskiden sınırlar coğrafyayla çizilirdi; şimdi ise görünürlükle çiziliyor. “Paylaş” butonu, yeni sınır hattıdır.''

Bir asır önce Lozan’da imzalanan sessiz maddelerle bölünmüştü Kürdistan; bir asır sonra Meclis’in resmi hesabından paylaşılan bir Kürtçe tweet’le “birlik” çağrısı yapıldı.
İki sahne arasında geçen yüz yılda değişen çok şey oldu belki, ama o sessizlik — Kürtlerin tarihsel olarak dışlandığı o kurucu sessizlik — değişmedi. Sadece biçim değiştirdi.
Lozan’ın Gölgesinde Kurulan Bir Cumhuriyet
1923 Lozan Antlaşması, modern Türkiye’nin uluslararası meşruiyetini sağlayan diplomatik bir belge olmaktan çok, Kürt halkının tarihsel coğrafyasını dört parçaya bölen bir siyasal mühendislik projesiydi.
Cumhuriyet, bu bölünmeyi “ulusal birlik” ideolojisiyle meşrulaştırdı; Kürt kimliğinin inkârı, devletin kurucu refleksi haline geldi.
Benedict Anderson’un hayali cemaatler kavramıyla okunabilecek bu süreçte, Kürtler “olmayan bir ulusun içindeki öteki” konumuna yerleştirildi.
Devletin Zihinsel Sömürgesi: Fanon’un Gölgesi
Frantz Fanon’un “sömürge psikopatolojisi” kavramı, bu ilişkinin derinliğini anlamak için hâlâ en keskin aynalardan biridir.
Cumhuriyet’in Kürtlere yönelik politikası, sadece bir baskı rejimi değil; aynı zamanda bir zihinsel sömürgeleştirme biçimiydi.
Okullarda, medyada, kamusal söylemlerde sürekli yinelenen “tek millet” formülü, Kürtleri hem bastırdı hem de kendilerini inkâr etmeye zorladı.
Kürt birey, bu ikili baskı altında, tanınmak ile yok sayılmak arasında varlık bulan bir özneye dönüştü.
TBMM’nin Kürtçe Tweet’i: Görünürlüğün Simülasyonu
Geçtiğimiz günlerde TBMM’nin resmi Twitter hesabı, Meclis’in 105. yılı vesilesiyle Kürtçe bir paylaşım yaptı:
> “Bi hev re bibin, dil bi dil, dest bi dest; aştî li nav me ra best.”
(“Birlik olalım, gönül gönüle, el ele; aramızda barış olsun.”)
Bu, Meclis tarihindeki ilk Kürtçe paylaşım olarak kayıtlara geçti. Fakat mesele tam da burada başlıyor:
Bir asır önce Lozan’da Kürtler antlaşma metninden silinmişti; bir asır sonra ise, Kürtçe bir tweet’le yeniden hatırlanıyor — ama bu kez temsil olarak değil, imaj olarak.
Bu paylaşım, görünüşte kapsayıcı bir jestti; ama özünde bir algı mühendisliği işlevi gördü. Çünkü anayasal düzlemde Kürtçe hâlâ bir “resmî dil” statüsüne sahip değil; kolektif haklar hâlâ yok.
Devlet, tanıma jestini dijital bir biçimde sunarken, aynı anda tanımamanın hukuki mekanizmalarını koruyor.
Bu, Fanon’un deyimiyle “efendinin diliyle köleye seslenmek”tir — ses var, ama özne yok.
Temsiliyet Krizi ve İkinci Lozan Metaforu
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında DEM Partisi çizgisiyle parlamentoda varlık gösteren Kürt siyaseti, üç katmanlı bir temsiliyet kriziyle karşı karşıya:
1. Kurumsal düzeyde, parlamenter sistem Kürt taleplerini kriminalize ediyor.
2. Söylemsel düzeyde, barış ve demokrasi kavramları devlet merkezli bir dille nötralize ediliyor.
3. Toplumsal düzeyde, parti kültürü kolektif siyasetin yerine “lider kültü”nü ikame ediyor.
Bu durum, “ikinci Lozan” metaforunu çağrıştırıyor: Kürtlerin yeniden masada olmadığı ama adlarının gündemde dolaştığı bir siyasal paradoks.
Dijital Sömürgecilik: Yeni Denetim Biçimleri
Dijital çağ, Kürt kimliğinin dünyada görünürlüğünü artırdı; ama aynı anda yeni bir dijital sömürgecilik biçimi doğdu.
Algoritmalar, sansür, gözetim… Kürt kimliği sosyal medyada görünürleşirken aynı anda sınırlandırılıyor.
Eskiden sınırlar coğrafyayla çizilirdi; şimdi ise görünürlükle çiziliyor. “Paylaş” butonu, yeni sınır hattıdır.
Lider Kültü ve Siyasetin Daralan Dairesi
Kuzey siyasetinde kişisel karizmalar etrafında dönen örgütlenme biçimleri, kolektif aklı ve eleştirel bilinci zayıflatıyor.
“Koruyucu lider” arayışı anlaşılır olabilir, ama bu kült eleştiriyi dışladığında sömürgeci tahakkümün bir başka versiyonuna dönüşüyor.
Siyaset, kişilere değil fikirlere yaslandığında özgürleşir.
Barış Ama Kürtsüz: Güncellenen Lozan
Bugün “barış” ve “normalleşme” söylemleri yeniden sahneye sürülüyor. Ama bu, Lozan’ın sessiz maddelerinin dijital çağda yeniden yazılmasıdır.
Barış ama Kürtsüz; demokrasi ama temsilsiz.
TBMM’nin Kürtçe tweet’i, bu çelişkinin dijital özeti gibidir: Tanımanın simülasyonu, unutuşun estetiği.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında asıl mesele artık geçmişin travması değil; geleceğin nasıl bir hafızayla kurulacağıdır.
Bir halk, yalnızca hatırladığında değil, kendi adını kendi dilinde söyleyebildiğinde özgürleşir.
Çemo Varto
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 12:49:36