Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri, Ankara’daki temaslarının ardından bölgedeki gelişmeleri yerinde görmek ve incelemelerde bulunmak üzere Amed’de bazı temaslarda bulundu. Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sûr’da gözlem yapan Piri, “Kendimi çok kötü hissettim. Diyarbakır’ı bu halde görmek beni fazlasıyla üzdü” dedi.
Türkiye’nin AB’ye aday olan bir ülke olduğunu hatırlatan Piri, Kürt sorununa dikkat çekerek, “Türkiye bağlamında düşündüğümüzde en başında gelen konulardan bir tanesi Kürt meselesi ve bu meselenin de çözülmesi. Baktığımızda bunun tekrardan bir çatışmalı ortama dönmüş olması kuşkusuz işlerin Türkiye’nin demokratikleşmesi anlamında iyi bir resim ortaya koyduğunu söylemek mümkün değil. Bu konuda yeni hükümetin vermiş olduğu sözler var. Bu sözler şu anlama geliyor. Bir şekilde eğer bu düzeltme olacaksa AB kriterlere uyulması gerekiyor. Kürt meselesine çözüm bulunmadan Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi ya da üyeliği ile alakalı büyük ve ciddi adımlar atılamaz” diye konuştu.
Özerklik gündeme gelmeli
Kürtlerin özerklik talebinin artık gündeme alınması gerektiğini de belirten Piri, “Özerklik konusuna gelecek olursak bu aslında Kürt meselesinde çözümün kalbinde yatan konulardan bir tanesi ve çok önemli. Bu şu şekilde gündeme gelmeli. Türkiye’de yeni bir hükümet var ve anayasal düzenlemelerin yapılması konuşuluyor. Yani Türkiye’de özerklik, adem-i merkeziyetçilik bu bağlamda yeniden tartışılmaya açılmalı. Bunun olabilmesi için de her iki tarafın masaya oturması gerekiyor. Yine masaya oturulabilinmesi için şiddet ile çözüm gelmeyeceğini halihazırda bildiğimiz için şiddetten tarafların vazgeçmesi gerekiyor” dedi.
AB’nin kasım ayında açıkladığı İlerleme Raporu’nda çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini belirttiklerini söyleyen Piri, “Türkiye ile ilgili hazırladığım raporda çözüm sürecinin devam etmesi ve geliştirilmesi yönünde telkinlerde bulunmuştum. AKP, herhangi bir şekilde üçüncü bir partinin bu müzakerelere katılması konusunda çok istekli gözükmedi. Öcalan ile nisandan bu yana hiçbir şekilde kimse ile görüşmesine izin verilmiyor. Bizim ise fikrimiz şu; çatışma ile ilgili her türlü kişinin, muhatabın, partinin ya da taraf olan herkesin masada bulunması. Barış görüşmelerinin sürdürülmesi gerekir. Bizim bu konudaki perspektifimiz bu” dedi.
