Erbil’de İsrail üssü olduğu yönündeki iddialar hakkında, “İsraillilerin Tahran'dan 800 kilometre uzakta Erbil'de bir üsse sahip olma aşamasını geçti” yorumununda bulunan Tahran Üniversitesi öğrenim görevlisi Zibakelam, Türkiye ve İran'ın, Kürdistan Bölgesi'nin varlığından hoşnut olmadığı değerlendirmesinde bulundu.
İranlı Düşünür veTahran Üniversitesi öğrenim görevlisi Zibakelam Rudaw TV'de Kürdistan Bölgesi ve kumşu bölgelerde son zamanlarda gelişen olaylara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Röportajda öne çıkan başlıklar şunlardır:
Üç yıl önce bu zamanlar sizinle bir röportaj yapmıştık. Siz Tahran ile Erbil arasındaki ilişkilerin iyiye gideceği yönünde iyimserdiniz, ancak şimdi bu ilişki farklı bir durumda. İran'a yakın Iraklı silahlı gruplar arda bir Erbil'i hedef alıyor ve İran da Erbil'e füze fırlattı. Erbil ile Tahran arasındaki ilişkiler neden bu seviyeye ulaştı?
Prof. Dr. Sadık Zibakelam: Öyle, haklısınız. Son üç yılda maalesef Erbil ile Tahran arasındaki ilişkiler daha iyiye gideceğine maalesef tersine birbirlerinden daha uzaklaştılar. Tahran'da, Erbil'in İsrail'e çok yakın olduğu yönünde bir görüş yaratıldı. İsraillilerin Erbil'de aktif olduğu, İran'a karşı bazı eylemler yaptığı ve bu nedenle İsrail'e daha fazla yaklaşmaması için Erbil'i uyardıklarını söylüyorlar. Şimdi bu görüşler ne kadar doğru, İsrailliler Erbil'de ne kadar faal ve İran'a karşı faaliyetleri var mı yok mu bilemiyorum. Bu Erbil ile kurdukları köprüyle ilgili, doğrusu bunları hiç bilmiyorum.
Ancak Kürdistan Bölgesi ve Irak hükumetleri ve parlamentoları tarafından İsrail’in varlığı yönündeki iddialar reddedildi. İran’dan bunu ispatlayacak belge istendi ancak hiç bir belge sunamadı. İsrail konusundaki gerekçe nereden çıkıyor?
Ben şu şekilde bakıyorum; İsraillilerin Erbil’e çok da ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. İran’ın güneyinden sızmışlardır. Sonuçta Dubai’de üsleri var, hem de açıkça, hiç gizlemeden ilişkileri var.
İran’ın içerisinde de olduklarından bahsediliyor?
Velhasıl, İran'ın içinde gizlice çalıştıklarını söylüyorlar. Ama Dubai’de artık gizlice kalmıyorlar. Katar'da da aynı şekilde. İran'ın kuzeyinde Azerbaycan'daki varlıkları da sır değil. Bu yüzden İslam Cumhuriyeti'nin dediği gibi, Erbil kolaylık sağlarsa İsrail hiç bir iş yapmaz şeklinde olduğunu düşünüyorum. İsraillilerin Tahran'dan 800 kilometre uzakta Erbil'de bir üsse sahip olmaları gerektiği aşamasını geçtiklerini düşünüyorum.
İran’dan belge istendiğinde, eğer varsa bu belgeler neden açıklamıyor?
Sorunun bundan çok daha derin ve temel olduğunu düşünüyorum. Sorun şu ki; her ne sebeple olursa olsun, Türkiye ve İran, Kürdistan Bölgesi'nin varlığından pek hoşnut değiller. Çünkü Irak'ın bir kısmının Kürtlerin kontrolü altında olması, özerkliğe ve kendi parlamentolarına, hükümetlerine sahip olmaları İran için çok ilgi çekici değil. Bu İranlı Kürtler için bir örnek olabilir. Türk liderlerin Erbil'den pek hoşnut olmamalarının nedeni de aynı, ki siz onlarla da sorunlar yaşadınız. Topraklarınızdan içeri girip saldırdılar, vurdular ve PKK'liler burada dediler. Aynı şey bir şekilde İran için de geçerli.
Bugün sabah Barzan hareketini anlatan bir kaç ciltlik kitabın tanıtımı için düzenlenen törende bir konuşma yaptım. Saygıdeğer Neçirvan Barzani ve Mesud Barzani’ye, 31 yıldır bu bölge sizin iktidarınız altında, kamu diplomasisi açısından size ne not veriliyor diye sordum. Daha sonra bugünkü törende tanıtılan ve Kürdistan'ın tarihine ışık tutan bu eserlerin İran'da, Tahran'daki Kürt Enstitüsü ve Behram Weledbegi tarafından hazırlandığını hatırlattım. Beni bir kenara bırakırsanız, Kürtler dışında kaç İranlı daha burada hazır bulunuyor? Çok daha fazla olmalıydı, o kadar çok üniversite öğretmeni var.
Şu sonuca varmak istiyorum; Kürdistan Bölgesi'nin kamu diplomasisi alanında, İran'la ilişkilerde çok başarılı olamadığını söylemek istiyorum. Erbil'deki herhangi bir Kürt’ün Farsçayı benden daha iyi konuştuğunu görüyorum. Hafız Şirazi, Sadi ve Mevlana'ya büyük sevgi duyuluyor. Doğrusu, Kürdistan Bölgesi'nde İran ve İran kültürüne ilginç bir yakınlık, dostluk olduğunu görüyorum. Ama aynı dostluk ve sevgiyi Türkiye Türklerine ve Irak Araplarına karşı görmüyorum. Ama gerçekten de İran’a, İran kültürü ve İranlılara bir yakınlık var. Neden bundan daha fazla faydalanılmasın?
Sizce bundan yararlanılmadı mı?
Bence hiçbir şekilde yararlanılamadı. Hiçbir şekilde suçlu olduğunuzu söylemek istemiyorum. 85 milyon İranlı ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkinin kapsamının şu anda olduğundan çok daha büyük olduğunu söylemek istiyorum. Size bir örnek vermek istiyorum; son 4-5 yılda İranlıların yurt dışında yaklaşık 40 milyar dolar para harcadığı tahmin ediliyor, hükümetten bahsetmiyorum, sadece İran halkı. Bu parayı Gürcistan, Türkiye ve Dubai'ye götürüp orada mülk satın aldılar. Bunun nedeni de İran'da riyalin değerin sürekli düşüyor olmasıdır. İmkanı olanlar sermayelerini İran'dan çıkarıp başka yerlerde yatırım yapmalı. Soru şu; İranlılar Gürcistan, Türkiye, BAE ve Ermenistan’da bu kadar mülk aldılar, neden Kürdistan'a gelip burada mülk satın almasınlar? Tüm İranlı turistler Türkiye'ye gidiyor.
Fakat İran’ın kendisi füzelerle saldırıyor, bu turistler ve yatırımcılar için nasıl bir güvenlik durumu sağlayabilir ki?
Hayır, müsaade edin bir şey söyleyeceğim. 31 yıldır Kürdistan Bölgesi sizin kontrolünüz altında, füze saldırıları ise 3 yıldan az bir süreden beridir yapılıyor. Ben 3 yıl önce de buraya geldim, o zaman füze atılmıyordu. Başka bir şey anlatmak istiyorum; hiçbir şekilde Kürdistan Bölgesi yöneticileri haksızdır demiyorum.
Konumuza dönmek istiyorum. Güney Kürdistan halkının İran kültürüne olan sevgisinden söz ettiniz. Kürdistan Bölgesi'nden İran’a aynı şekilde saldırı olsaydı, İran da Kürdistan Bölgesi ile aynı tepkiyi verir miydi?
Elbette hayır.
Bu Erbil'in İran nezdindeki zayıflığından mı kaynaklanıyor, yoksa İran, Irak’taki egemenlik zaafiyetinden mi faydalanıyor?
İran'ın şu anda Kürdistan Bölgesi'ne karşı yürüttüğü askeri saldırılar, SİHA’larla, füzelerle yapılan saldırılar her zaman güçlü olmalarından kaynaklanmıyor, yada güçlü oldukları manasına gelmiyor. Size bir örnek vermek istiyorum; son üç yılda Donald Trump ABD başkanıydı, şimdi bir yıldan fazla bir süredir Joe Biden başkan. Bu üç yıl içinde İran, ya doğrudan ya da Irak’ta Heşdi Şabi, Yemen'deki Husiler gibi İran'a ait silahlı gruplar eliyle birçok hareket ve saldırı gerçekleştirdi. Suudi petrol şirketi Aramco'ya saldırdılar, Birleşik Arap Emirlikleri'nin bazı bölgelerine saldırdılar ve Erbil'e birkaç kez saldırdılar. Dikkat ederseniz, Amerikalılar hiçbir şekilde tepki göstermedi. Hatta Trump döneminde da İran'da bir ABD İHA’sı düşürüldüğünde Trump bunun sorun olmadığını ve bundan rahatsız olmadığını söyledi. Bu bize ne anlatıyor? Amerikalılar gerçekten İran'dan korkuyor mu? Ya da Aramco saldırdıklarında korkuyorlar mı? Hepimiz biliyoruz ki böyle değil, Amerika korkmuyor. İran'ın gerçekleştirdiği saldırılar her zaman güç gösterisi değil. Erbil halkına ve yetkililere gücünü göstermemek için bu saldırıları yapmıyor. Bu bir şekilde güçsüzlük ve endişe olarak da yorumlanabilir. Fakat Kürdistan Bölgesi ile İran arasındaki tüm medeni, kültürel ve tarihi ilişkileri göz önünde bulundurduğumuzda, İran Kürtleri demiyorum, tüm İran diyorum, bu durum gerçekten büyük bir talihsizlik.
İran’ın endişelerinden biri de Kürdistan Bölgesi’nin gaz üretimi ve ihracat etme çabasından kaynaklanıyor olamaz mı? Bu İran’ı kızdırmıyor mu?
Hayır, doğalgaz nedeniyle olduğunu sanmıyorum. Sorun şu ki, Kürdistan Bölgesi yönetimi Tahran'a sırtını dönmüş, Tahran yönetimi de aynı şekilde Kürdistan Bölgesi’ne sırt çevirmiş. İki taraf da dikkatini şu yöne çekmeli, bahsettiğim tarihi zeminden kaynaklı aralarında çok daha fazla işbirliği olmalı ve diyalog kurulmalı. Füze ve SİHA saldırılarının nedeni Tahran ile Erbil arasında ilişki ve diyalog eksikliğinden kaynaklanıyor. İster güven deyin ister başka şey ama eğer aralarındaki bu duvar yıkılırsa...
O duvar nasıl yıkılır?
Zor, çünkü 31 yıldır, yıkmak için hiçbir girişimde bulunulmadı ve sürekli daha da kötüye gitti. Örneğin referandum yaptığınızda İranlı liderler çok kötü bir tepki verdi. Ayetullah Sistani’ye fetva vermesini ve bu referandumun iyi bir olduğunu söylemesini isteyen açık bir mektup yazdım. Sırf bu nedenle İranlı milliyetçiler tarafından ne kadar saldırıya uğradığını, kirli, vatan haini ve işbirlikçi ilan edildiğimi bir bilebilseniz. Erbil ile Tahran arasındaki ilişki biraz sıcak olursa Tahran da Erbil'e karşı bu kadar çok mevzi almaz. Erbil referandum yapmak isterse ve hatta bağımsız da olsa Tahran buna karşı mevzi almaz.
Referandum meselesi hala İranlı yetkililerin hafızasında kalıyor mu?
Hayır, kalmıyor. Eğer biriyle bir probleminiz varsa ve karşıdaki eline bir bıçak tutuyorsa, size saldırmak istediğini düşünürsünüz. Ama eğer aranızda diyalog olur ve konuşursanız o bıçağı keskinleştirmek veya et kesmek için tuttuğunu bilirsiniz. Tahran ile Erbil arasındaki ilişkiler bu hale gelmiş. Aralarında diyalog kalmamış. Diyalog yoksunluğu da siz herhangi bir hamle yaptığınızda Tahran’ın buna şüpheyle bakmasına ve kendisine karşı düşmanlık yaptığınız şeklinde algılamasına neden oluyor. Sonuçta size füze fırlatır yada drone’lar gönderir. Evet, zor olduğu bir gerçek, fakat bir şekilde diyalog yaratılmalıdır.
İran’ın mevcut durumda Irak’taki nüfuzu ve etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz, daha mı güçlü yoksa daha mı zayıflamış durumda?
Irak'ta İran'ın hegemonyasının azaldığını düşünüyorum. Belki yanlış olabilirim ama Irak'taki yeni Şii kuşağın ömrü 18-19 yıl oluyor, diğerleri Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonraki kuşak. Onlar artık İran'ın bir önceki neslini Şiilerin müttefiki gibi görmüyorlar. Bakın, Kürtlerin İran'a dost gibi bakmaları için hiçbir nedeni yok, Sünniler de a aynı şekilde. Geriye bir tek Irak'taki Şiiler kalıyor. İran, sadece kendisini destekleyen Şii grupla ilişki geliştirmekle çok büyük bir hata yapıyor. Mukteda es-Sadr ve Ayetullah Sistani'yi destekleyen çok sayıda Şii var ve bunlar İran'la ilişkilerin dışında bırakıldı. İran'ın en büyük hatalarından biri de, “Heşdi Şabi benimledir ve ben de onu destekliyorum. Benimle olmayanları desteklemeyeceğim” demesidir.
Irak’taki mevcut durumu nasıl görüyorsunuz, İran bu duruma nasıl bakıyor? Sadr grubunun Parlamentodan çekilmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Irak'ta sorunların uzun vadede çözümü demokrasiden geçiyor. Irak’ta demokrasi hakim olmaz ise, Kürtler Araplarla sorun yaşayacak, Erbil ve Bağdat birbirinden ayrılma yönünde ilerleyecek. Ancak eğer demokrasi olursa Erbil ve Bağdat daha büyük bir anlayış birliği yönünde adımlar atar hatta İran'la ilişkiler düzelir, Şiilerin iç sorunları azalır. Bağdat'ta hükümet kuramadıkları için yaşanan kriz yavaş yavaş söner.
Önümüzdeki dönemde Irak’ta kurulacak olan hükumet, İran tarafından desteklenir ve Sadr desteklemez ise ayakta kalabilir mi?
Şimdi Irak yetersiz, noksan bir demokrasi ile karşı karşıya. Olgunlaşmayan bir demokrasi. Irak'ta iktidarı yöneten demokrasi değil. Heşdi Şabi, Mukteda es-Sadr ve Hadi Amiri hükümeti yönetiyor. Hükümeti yönetenler bunlardır ve bu bir tür aşiretçiliktir.
Irak’ta yeni hükumet konusu ile bağlantılı olarak, İran KDP’nin cumhurbaşkanlığı makamını almasına karşı mı? KDP’nin adayı hakkında bir notunuz var mı?
Mevcut durumda, İran'ın sadece İslam Cumhuriyeti'ni destekleyen grupları desteklemesi çok doğaldır. Çünkü daha bağımsız olan Şiilerin, daha bağımsız Sünniler veya daha bağımsız Kürtlerin iktidarı ele geçirmelerinden, İran'ın Irak üzerindeki hegemonyasını daha zayıf hale getirmelerinden endişe duyuyor.
İran’ın ekonomik durumunu, P5+1 ülkeleri ile nükleer anlaşmanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Nükleer anlaşma konusunda ümitler oldukça zayıflamış. Kalp krizi geçiren bir hastaya nefes alabilmesi için şok uygulanması gibi. Doğrusu anlaşma bu hale gelmiş. Ama eğer anlaşma olmasa, tek bir sonucu olur ki o da İran’ın ekonomik durumu şimdikinden çok çok daha kötü olur.
İran’da iktidar Rojhılat’taki Kürtlere neden ulusal haklar tanımıyor?
Sorunuz benim, Kürtler, Azeriler, İranlı Araplar ve İranlı Sünniler arasında çözümsüz kalan bir konudur. İnanıyorum ki İran'da demokrasi hakim olursa ve Sine, Mahabad, Mariwan'ı İran'dan ayırmak isterseniz bile onlar ayrılmamak için uçurumu tırnakları ile toprak atarak doldurur. Demokrasi olmasa Kürtlerin içindeki ayrılık ve uzaklaşma hissi her geçen gün artar. Sorun Kürdistan'ın yaşamı değil, sorun demokrasinin yaşamıdır. Demokrasi tesis edilirse, İran'daki tüm ulusların sorunları çözülecektir.
Yani temel nokta belirlenmiş oluyor o da demokrasidir?
Evet demokrasinin yokluğudur. Açıkladığım sebep çok açıktır. İskoçya 5 yıl önce referanduma gitti. Yüzde 60’ından fazlası İngiltere’den ayrılmak istediklerini söyledi. İngiltere’den ayrılırlarsa ne kazanacaklar? Mahabad yada Sine’de Kürtçe dili olsa, çocukların okulda kendi anadilinde okursa o zaman İran’dan ayrılarak ne kazanmak istersin?
Fakat eğer haklarınız tanınmaz ise başka çareniz yoktur?
Bu hakkı sadece demokrasi verebilir.