Türkiye ve İran’ın, bir Kürt devletinin kurulmasına karşı çıkan iki önemli ülke olduğunu belirten Gideon Sa\'ar, İran’ın bu karşıt duruşunu İsrail’in Kürtleri destekliyor olmasına bağladı.
“İsrail, Miadı dolmuş Sykes-Picot Antlaşmasının çöküşünü ve Orta Doğu’daki Arap cumhuriyetlerinin çözülmesine müteakip, bölgedeki ilişkilerini gözden geçirmeli.” diyen yazar, bölgedeki Arap olmayan iki ülkenin yani İran ve Türkiye ile İsrail ilişkilerinde büyük bir gelişmeye işaret eden bir emarenin görülmediğini savundu.
Gideon Sa\'ar, makalesine şöyle devam etti:
30-35 milyonluk bir nüfusa sahip olan ve kendilerine ait bir ülkesi bulunmayan Kürt halkı, İsrail’in uzun vadedeki önemli ve stratejik bir müttefiki olabilir.
İsrail’in tarihi boyunca sessizce sürdürdüğü bu ilişkilerinde değişim vakti gelmiş de olabilir.
Tıpkı Moskova’dakiler gibi Washington’daki yetkililer de Kürt halkının Orta Doğu’da oynadığı rolün önemini giderek daha fazla anlamaya başladı. Kürtler, radikal İslam’ın yayılmasını engelliyor ve ayrıca yayılmasının önünde bir set işlevi görüyor. Eğitimli ve güvenilir bir askerî güç olarak mücadele ettikleri IŞİD’e karşı genelde galip geliyor. Kürtler, çözülmeye başlayan Orta Doğu’daki Arap ülkelerinde yani Suriye ve Irak’ta hafife alınmaması gereken bir güçtür.
Kürtler, İsrail’in bakış açısından hiçbir zaman İsrail karşıtı konumda yer almamış ve günün birinde kendilerinin de bir vatan kazanabilecekleri umudunu taşıyan güvenilir ve güçlü insanlardır.
Türkiye ve İran bir Kürt devletinin kurulmasına hala karşı çıkan iki ülke ve İran’ın buna karşı çıkmasının bir nedeni de İsrail’in Kürtleri destekliyor olmasıdır.
Kürtler fiili olarak kendilerini kanıtlamakla meşgul. Rojava olarak bilinen Suriye’nin kuzeyinde özerklik ilan ettikleri hat boyunca hâkimiyeti ellerinde bulunduruyor. IŞİD, bu hata yakın olan bölgelerde savunma pozisyonunda.
Kürtler, Cenevre’deki görüşmelerin kendilerine statü sağlayacak bir federasyon uzlaşmasını umut ediyor.
Saddam Hüseyin’in 2003 yılında devrilmesinin ardından Kuzey Irak’taki Kürtler, Güney Kürdistan olarak adlandırılan bölgede federasyon ilan etmeyi başardı ve söz konusu bölgede büyük petrol sahalarını denetimlerine geçirdi. Ayrıca Türkiye, Suudi Arabistan, ABD ve Avrupa ile yakın ilişki içindeler. Irak, hâlihazırda Kürtlerin ayrılması konusunda bir referandum yapılıp yapılmamasını müzakere ediyor.
Sayıları Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 20’sine tekabül eden Kürtler, ülkenin doğusundaki kentlerin büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Erdoğan’ı İsrail ile ilişkileri onarmaya iten unsurlardan biri de Kürtlerin bölgede güçlü bir pozisyonu yakalamasıydı.
Kürtlerin Washington’da gün geçtikçe güçlenen lobi faaliyetleri ve İsrail ile yakın temasları dikkate alındığında, Kürt-İsrail ilişkilerinin zedelenmesi Erdoğan’ın arzu ettiği bir durumdur.
Şimdi İsrail hükümetinin asıl yapması gereken şey, Kürtler ile daha da yakın bir ilişki kurmasıdır.
Kürtlere yardım elini uzatmak için birtakım adımlar atması gereken İsrail’in, Kürtlerin kendi akıbetlerini tayin hakkını aramadaki çabalarında öncü rol üstlenmeli ve ulusal hedeflerine ulaşmalarında destek olmalıdır.
Kürtlere eğitim, sağlık ve tarım gibi askeri olmayan alanlarda destek sunmalıdır.
İsrail, özellikle Irak’taki Kürt toplumuyla ticari dahil çeşitli alanlarda ilişkilerini kuvvetlendirmeli ve başka ülkeler yerine Kürdistan’dan ithal edebileceği ürünlere yönelmelidir. Kürdistan’dan İsrail’e göç eden tüccarlar, ekonomik ve kültürel ilişkilerin yeşermesi için bir aracı veya köprü vaziyeti üstlenebilir. Hatta bu girişimler sonucunda bir İsrail-Kürdistan Ticaret Odası kurulmasına da öncülük edilebilir.
Orta Doğu’da azınlık olan Yahudiler, bölgede çok sayıda müttefike sahip değil. Kürtleri ile yapılacak bir ittifak, İsrail’e bölgedeki başka azınlıklarla da güvenilir ve sürdürülebilir ilişkiler tesis etmenin kapısını aralayabilir.
