Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, organize suç örgütü Sedat Peker'in kendi başbakanlığı döneminde SADAT tarafından Suriye'de bulunan El Nusra örgütüne silah gönderildiği iddialarına ilişkin konuştu.
Davutoğlu, "Benim Bayırbucak Türkmenleri konuşmam 17-25 sonraki dönemdedir. Peker'in SADAT iddiaları benim başbakanlığım sonrasıdır. Peker'in SADAT'ın iddiaları araştırılmalıdır" dedi.
Davutoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisi hakkındaki iddialarına da yanıt verdi.
Soylu, geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalının canlı yayınında 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasındaki koalisyon görüşmeleri sırasında dönemin başbakanı ve AKP’nin genel başkanı Ahmet Davutoğlu'nun “şiddetli tartışmalar neticesinde dengesini yitirdiğini, ‘Hepinizin odalarında neler konuştuğunu dinletiyorum ve biliyorum’ dediğini” iddia etmişti.
Davutoğlu, "Konunun bana nasıl geldiğini anlayamadım. Bir kere bu iddiaların hepsi yalan” dedi.
“Madem ki pandoranın kutusunu açtılar” diyen Davutoğlu, “Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Berat Albayrak bu üç kişi. Bu üç kişinin hesapları farklıydı. Sedat Peker'in videolarıyla ortaya çıkan tablo, bu üç kişinin iktidar için yürüttüğü çirkin ve kirli mücadele. Tayyip Erdoğan sonrası öne geçme mücadelesi. Ben Başbakan iken terörle mücadele, reformlarla uğraşıyordum. İki seçim, üç kongre yönettim. Ben bunlarla uğraşırken bu arkadaşlar bunlarla uğraştı" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu'nun konuşmalarından ana başlıklar şöyle:
Ben onların ihtiraslarına engeldim. Bir dalgakıran gibiydim. Şu gün dökülen şeylerin çoğu için o gün kapsamlı bir reform hazırlığındaydım. Siyasi şeffaflık, ihale yasası. Tek tek yolsuzluklar sistemik hale dönüşüyordu. Bunlara karşı mücadele yapmak lazımdı. Ben bu mücadeleyi başlayınca... İlk şeffaflık yasasından söz etmem 2015'tir. Herkes benden rahatsız oldu.
Bu üç kişi kendi siyasi ihtiraslarına beni engel görüyorlardı. Bir taraftan devleti yönetiyordum. Sayın Binali Yıldırım 'Başbakanlık benim hakkım' diye düşünüyordu. Süleyman Soylu bir başka partiden geldi. Mustafa Şentop dahil birçok isim Süleyman Soylu hakkında bana rapor sunuyordu. Berat Albayrak partiyi mirası gibi görüyordu. Sayın Cumhurbaşkanı'nı tabiri caizse doldurdular. Sanki liderlik yarışı varmış gibi.
Sayın Cumhurbaşkanı ile aramızda bir kez gerginlik oldu. Ben dedim ki, 'Sayın Cumhurbaşkanım siz kukla başbakan istiyorsunuz. Gelin CHP, MHP, HDP'ye parlamenter sistem önerisiyle gidelim. Ben size Anayasa reformundan sonra genel başkanlığı tevdi edeyim, danışman olayım. Seçime gidelim. Ben hiçbir zaman siyasete hırsla girmedim ama iddialıyım, azimliyim. Yaptığım işi yarım yapmam. 2008'de sayın Erdoğan'a gidip 'Sizi yalnız bırakmayacağım' demiştim. Soylu ile Albayrak'ın omuz kavgasını hatırlarsanız. Çok utandım.
Açık söyleyeyim ben olsaydım iki bakanı görevden alırdım. Kesinlikle alırdım. Bu konudaki tavrımı herkes bilir. Devlet yönetirken ciddiyetimi, kararlılığımı herkes bilir. Yoksa bu kurtlar sofrasında ayakta duramazdım. Şu anda ayakta isem o kurtlar sofrasında yem olmadığım içindir. Kurtlar sofrasının kuralı düşeni yemektir. Ben düştüm ama yenilmeme izin vermedim. Sayın Cumhurbaşkanına da söyledim, 'Eğer Soylu'yu haklı görüyorsanız, çıkın karşıma konuşun'. Soylu size en ağır hakaretleri yaparken biz sizin yanınızdaydık.
Soylu, 'Ben Davutoğlu'na nasıl ihaneti yaptıysam, nasıl dolap çevirdiysem size de yapabilirim' mesajıydı sayın Erdoğan'a. Bana niye saldırıyor peki? Benden başlamasının sebebi hafıza tazeleyerek Cumhurbaşkanı'na 'Davutoğlu'nun tasfiyesinde kritik bir rol oynadım' demiş oldu. 'Bugün bana sahip çıkmazsanız, bildiklerimi, geçmişi ortaya çıkaracak şekilde tavır aldığını' gösterdi. Orada bir mesaj verdi, 'Beni destekleyenler var' dedi.
Ertesi gün Bahçeli, Perinçek destekledi. Ertesi gün Cumhurbaşkanı bu destekler karşısında Süleyman Soylu'ya sahip çıktı. Ben Cumhurbaşkanı veya Başbakanın kendi bakanına sahip çıkmasını doğru, ahlaklı bulurum ama 25 gün sonra değil. İlk başta 'onlara yedirtmem' deseydi tamamdı. Ama 24 gün kendi bakanının dayak yemesine göz yumdu. Sonra da razı oldu. 'Sahip çıkıyoruz' dedi ama neye sahip çıktığını söylemedi. Şimdi niye benimle başladığını anlayabiliyor musunuz? Başlarken Cumhurbaşkanına mesaj gönderdi. Parti içinde darbenin ana unsurunu hatırlatarak bunu yaptı.
17-25 Aralık'ta Selami Altınok'un siciline baksınlar. İstanbul'da düzeni sağlayan isimdir. Vasif Şahin, Mustafa Çalışkan ayrı kategoridedir. Yanında çalıştılar. Vasip Bey'i tanırım, Mustafa Bey de öyle. Bunlar 15 Temmuz'un kahramanlarıdır. Siyasi kahraman Selim Temur'dur 15 Temmuz'da. İstanbul'u ayağa kaldırmıştır. Emniyet açısından Selami Altınok ve Vasip Şahin'dir. Sen Cumhurbaşkanı'na en kritik eşikte destek olmuş isimleri nasıl harcarsın? Soylu mesajlarını doğrudan AK Parti'ye ve sayın Cumhurbaşkanına vermiştir. 'Bana sahip çıkmazsanız AK Parti'yi yakarım' dedi. 14 Haziran'da sayın Cumhurbaşkanı NATO zirvesinde Biden'la oturacak. Ermeni soykırım iddialarını arkasında bırakarak nasıl oturacak sayın Biden'la. Uluslararası basında çıkan haber başlıkları maalesef çok sarsıcı. O başlıklarla birlikte oturacaksınız. 'Siyasi ahlakı inşa edeceğiz' diye gitseydiniz NATO zirvesine herkes saygı duyardı.
Açılım ve çözüm süreci sayın Erdoğan'ın liderliğini yaptığı süreçlerdi. Sayın Erdoğan'ın savunmaktan vazgeçtiği şeyler bakanlarımızın üzerine kalıyor. Açık söyleyeyim, Dışişleri Bakanı olarak çözüm sürecinin içeride yol açtığı aksaklıkları görme şansım yoktu. 2013-14 itibariyle söylüyorum. Özellikle Kobani olaylarıyla birlikte gördüm. Çözüm sürecinin kamu düzeninin aleyhine kullanıldığını bizzat müşahade ettim. Bütün bakanları, güvenlik birimlerini çağırdım. Sayın Cumhurbaşkanı iki şey bırakmıştı, FETÖ ile mücadele ve çözüm süreci. Çözüm sürecinde kamu düzeninden taviz vermeyeceğimizi söylemiştim. Kamu düzenini tarumar eden ve en son Ceylanpınar'da iki polisimizin şehadetiyle terörle mücadeleyi başlattım.
19 Ocak’taki MİT tırlarının hikayesi nedir? Zalim Esad kimyasal silah kullanmış kendi halkına. Humus’u, Halep’i yerle bir etmiş. Türkiye’nin en tabii hakkıdır kendi sınırlarını korumak. Mültecileri kapınıza geldiğinde almak zorundasınız. Geri dönüşleri kolay olsun diye yorumladık biz onu. Doğu Türkistan’dan kaça Uygurlar’ın statüsü, Bulgaristan’daki soydaşlarımızın statüsü neyse o. Esad rejimi sınırlarda kontrolü kaybettiğinde Türkiye haklı olarak kendisine müzahir yapılara önem verdi. Bunlar Bayır Bucak Türkmenleriydi. Bunların korunması, oradaki mevcudiyetleri Türkiye için elzemdi. Akraba topluluklara Kürt ve Araplara. O bölgeler bombalandığında, Türkmenler zor durumda kaldığında yardımlar yapıldı. 17-25 Aralık’tan hemen sonradır bu. Türkiye’yi istikrarsızlığa sevk eden unsurların asker içine sızmış kanatları, 19 Ocak’ta, tam da o zaman Adana’dayım. Mülteci kampında bölge dışişleri bakanları toplantısı yaptık. Biz oradayken bu operasyon yapıldı. Türkiye’yi suçlu göstermek isteyen çetenin işiydi MİT tırlarına yapılan operasyon. Türkiye sınırındaki her olaya yeterince tepki vermek zorundadır.
Ben Dışişleri Bakanıyım, Erdoğan Başbakan. İçinde bulunduğum hükümeti satmam. SADAT denilen yapının hiçbir rolü yoktu. Sedat Peker’in anlattığı ilişkiler ağı sonradır. Bir zihniyet devlet güç ilişkileri örgütüdür. O gücü elde eden kendisini devlet yerine koyar diye bir görüş vardır. Benim devlet anlayışım tam bunun karşısındadır. Devlet milletin örgütlenmiş kurumudur, şahsi manevisidir. Bugün Bahçeli devlet adamı olarak konuşuyor. O gün MİT tırlarına en ağır ithamı yapıyordu. Başbakan iken de ne Sedat Peker ne SADAT’ın benimle hiçbir görüşmesi olmamıştır. Hiç kimse kendisinden menkul görev üstlenmemiştir. Türkiye’de cuntalar olmuştur. Benim Başbakanlık yaptığım dönemde FETÖ gibi yapılar, Erdoğan’ın Başbakanlık yaptığı dönemde olmuş ve yanlış iş yapmış olabilir. Başbakanlık döneminde ise ikili otorite vardı. Benim Başbakanlık otoritesi kullanarak verdiğim talimatlar ve bazen aynı kişilere sayın Cumhurbaşkanının verdiği talimatlar. Kendisine sorarsanız cevap vermek durumundadır."