ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu 23 Haziran'da, 31 Mart’taki katılımın altında bir katılım olacağını söyledi.
23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimine sayılı günler kaldı. Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasında kıyasıya yarışta ipi kimin göğüsleyeceği merak konusu. ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu, 23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul seçiminde katılım oranının sezon etkisiyle yüzde 84’ün altına düşeceğini söyledi. Uslu, sahada teknik olarak kararsız seçmen kalmadığını söyleyerek, iki adayın katılacağı ortak canlı yayının seçim sonuçlarını değiştirecek kadar seçmenleri etkilemesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'a yaptığı ziyareti sırasında kulladığı "Kürdistan" ifadesini de yorumlayan Uslu, "Kürt seçmenin 31 Mart öncesine göre AK Parti’ye daha fazla destek vereceğine dair bulguya ulaşamadık" dedi.
ANAR Genel Müdürü Uslu, sandığa kısa bir süre kala adayları performansını, kampanyalarının dilini, sahadaki son durumu, katılım oranında olası değişikliği ve ortak yayının nasıl bir etki yaratacağını anlattı.
Nergis Demirkaya'ya konuşan Uslu’nun, Gazete Duvar'da yer alan söyleşisinin bir bölümü şöyle:
AK Parti’nin 31 Mart ile 23 Haziran seçim kampanyası birbirinden farklı oldu. 180 derece değişen söylemle seçmeni ikna etmek ne kadar mümkün? AK Parti’nin farklı söylemleri güvenilirliği sarsmaz mı?
Komple AK Parti’ye güveni sarsmasa da kafa karışıklığına neden oluyor ve bu her şeyden önce kampanyanın ikna gücünü kırıyor. Kampanyalar seçmende bir davranış değişikliği yaratmak için yürütülür. Sadık seçmeni değil ortadaki seçmeni hedefler. Şimdi ortadaki seçmeni ikna için daha önce söylediğinizin tam tersini söylerseniz o seçmen elbette söylediklerinizden etkilenmemeye başlar. Şu an yürütülen kampanya doğru ama bu AK Parti’nin hedefini gerçekleştirmesine vesile olmayabilir. Çünkü daha önce başkasını söyledi şimdi tersini söylüyor.
Analizlerde sandığa gitmeyen seçmenin büyük kısmının AK Parti seçmeni olduğu, bunların içinde ciddi oranda Kürt muhafazakar seçmenin bulunduğu ifade ediliyor. Yine HDP seçmeninin 230 bininin İmamoğlu’na oy vermediği biliniyor. Bu tabloda Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’daki “Kürdistan” sözleri Kürt seçmene mesaj olarak yorumladı. Bu açıklamanın sizce seçmen üzerinde etkisi oldu mu?
Binali Yıldırım’ın Diyarbakır ziyareti biz sahayı bitirdikten sonra oldu. Bu nedenle araştırmada Kürt seçmenin 31 Mart öncesine göre AK Parti’ye daha fazla destek vereceğine dair bulguya ulaşamadık. O günden sonra atılmış ve atılacak yeni adımlarla tablo değişebilir mi, bir şey diyemem.
Bir araştırmacı olarak Kürt seçmene dönük yeni mesajların etkisinin olabileceğini düşünüyor musunuz?
Kolay değil. Sarsılan güvenin, kullanılan dilin yarattığı kırgınlıkları birden gidermek o kadar kolay değil. Bu nedenle çok yüksek bir çaba harcanıyor. Kanaat önderleri şu an o insanları iknaya çalışıyor. Ama beklendiği ölçüde destek alınır mı bir şey söylemek zor. Bu arada yapılması muhtemel başka yanlışlar da olabilir. Türkiye’nin dışında da gelişmeler yaşanıyor. Bunlar gelip kelebek etkisi diyorum, seçmen davranışını etkileyebilir. Çok farklı faktörler etkili olabiliyor. Bir kez kırdığınız, incittiğiniz seçmeni geri kazanmak da kolay değil. Üstelik bu kadar kısa sürede ve seçim atmosferi içinde. Seçmen seçim dolayısıyla bir ikna çabası olduğunun farkında. Bu nedenle seçim dönemlerinde ikna gücü normal dönemlere göre daha düşüktür. Şimdi bir de arka arkaya aynı seçmen kitlesine iki farklı mesaj veriyorsanız bunun ikna gücü de elbette normaldekinin daha altında olacak. Bu politika değişikliklerinden mucizeler beklememek lazım.
İkinci kampanyada Erdoğan yerine adayın öne çıktığını gördük. Ama bu durum Erdoğan açısından gücünü, inandırıcılığını yitirme noktasında bir soruna yol açmaz mı?
Ben aynı fikirde değilim. 7 Haziran-1 Kasım’da da benzer bir süreç yaşandı. Ama Erdoğan gücünü inandırıcılığını yitirmedi. Bazen çok bazen az iletişim doğru oluyor. Bu konjonktüre göre değişiyor.
Ama 7 Haziran, 1 Kasım sürecinde yeni parti girişimlerinden bahsetmiyorduk…
Seçmen yeni parti kurulursa bakar, karar verir. AK Parti içinde halinden memnun olmayan seçmen kitlesi var mıdır, vardır. Umutsuzlar terk etti zaten. Ama partilere oy verenlerle partisini başarılı bulanlara bakarsanız oy verenler daha yüksek çıkar. Her parti içinde kerhen oy verenler vardır. Bu yeni partiye kayar anlamına gelmez. En iyisi hangisi ise seçmen ona gider. Ama şu anki kampanya stratejileri ile bu sürecin alakası yok. Ben ikisini ilintilendirmiyorum. Erdoğan’ın biraz geride kalıp Yıldırım’ın öne çıkması doğru strateji. Daha önce sonuç alındı şimdi aynı sonucu verecek mi birlikte göreceğiz.
İktidarın kampanyasında rakip Ekrem İmamoğlu’nun bir imaj çalışması olduğuna dair yoğun bir söylem dikkat çekiyor. Bu seçmende karşılık buldu mu?
İmamoğlu’na oy verenler bu propagandadan etkilenmiyor. Çalışmamızda 31 Mart’ta İmamoğlu’na oy verenlerden şimdi vermeyecek olana rastlamadık. AK Parti’nin bu mesajı 31 Mart’ta Yıldırım’a oy vermemiş ya da 31 Mart’ta sandığa gitmemiş ama bu seçimde gitmesi muhtemel kesimleri etkilemek için. Bunların üzerinde etkili olabilir.
İki adayın katılacağı ortak yayının seçmen üzerinde etkisi olur mu?
31 Mart’taki seçimde olsa çok etkili olurdu. Hele o kadar başa baş durumda ortadaki seçmenler oradaki performansa göre bir adaya yönelebilirdi. Ama şimdi her iki taraf da çok kararlı. Biz çalışmada teknik olarak kararsız kimseyi bulamadık. Bu kadar seçmenin kararlı olduğu bir atmosferde, seçime de bu kadar az kalmışken adayların göstereceği performansla seçim sonuçlarını değiştirecek kadar seçmen grubunu etkilemesi mümkün değil. “Kararsızım, sandığa gitmeyeceğim” diyen seçmenin toplam oranı yüzde 12’lerde. Bunun anlamı yüzde 88 sandığa gitme olacak mı? Bu çok mümkün değil. Ben 31 Mart’taki katılımın altında bir katılım bekliyorum.