Suriye Gizlice Ekonomisini Yeniden Şekillendiriyor: Başkanın Kardeşi Kontrolde
Suriye’de bir gölge komite, Esad döneminden kalan şirketleri gizlice devralarak ülkenin ekonomisini yeniden yapılandırıyor. Reuters'ın yürüttüğü bir araştırmaya göre bu süreci, yeni başkan Ahmed el-Şara’nın kardeşi Hazem el-Şara ile birlikte, yaptırımlı bir Avustralyalı olan Abraham Succarieh yönetiyor. Ancak yolsuzluğu çözmeye çalışırken, Suriyelilerin yıllarca haksız kazançlarla özdeşleştirdiği iş insanlarıyla da anlaşmalar yapıyorlar.

Suriye’nin muhaliflerin eline geçmesinden sonraki haftalarda, tanınmış bir iş insanı geç saatlerde “şeyh” tarafından çağrıldı. Adres tanıdıktı; Esad rejiminde iş insanlarına baskı uygulanan bir binaydı. Ancak artık yeni yöneticiler vardı. Uzun siyah sakallı, belinde tabancalı biri olan bu kişi kendini sadece savaşçı takma adıyla tanıttı: Ebu Meryem. Şimdi Suriye ekonomisini yeniden şekillendiren komitenin lideriydi. Kibar Arapçasıyla, hafif bir Avustralya aksanıyla sorular sordu.
“İşimizi, ne kadar kazandığımızı sordu,” dedi iş insanı. “Sadece silaha bakıyordum.”
Reuters’ın ortaya çıkardığına göre, Suriye’nin yeni liderliği, Esad rejimi dönemindeki yolsuzluk ve yaptırımların harap ettiği ekonomiyi gizlice yeniden yapılandırıyor. Bunu, kimlikleri bugüne kadar takma isimlerle gizlenen bir grup adam yürütüyor. Komitenin görevi: Esad dönemi ekonomisinin mirasını çözmek, neyin korunup neyin değiştirilmesi gerektiğine karar vermek.
Komite kamuoyunun denetiminden uzak biçimde, 1,6 milyar dolardan fazla değerde varlığı ele geçirdi. Bu, iş insanlarından nakit veya şirket hissesi alma yoluyla yapılan anlaşmalara dayanıyor. Bunların en az 1,5 milyar doları üç iş insanından ve Esad’ın iç çevresine ait olan, ülkenin ana telekom şirketi gibi firmalardan elde edildi.
Reuters’a göre, bu yeniden yapılandırmayı yürüten kişi, Başkan Ahmed el-Şara’nın abisi Hazem el-Şara. Komiteyi yöneten Ebu Meryem el-Avustrali ise, Avustralya’nın terör finansmanı iddiasıyla yaptırım uyguladığı Lübnan asıllı Abraham Succarieh. Kendini internette “şavurma tutkunu, kriket hayranı bir iş insanı” olarak tanıtıyor.
Yeni Suriye hükümeti Esad’ın korkulan güvenlik aygıtını dağıttı ve insanlar on yıllar sonra daha özgür konuşabiliyor. Ancak ekonomiyi şu anda takma isimlerle tanınan kişiler ve başkanın ailesi kontrol ediyor. Bu durum, birçok iş insanı, diplomat ve analisti endişelendiriyor. Zira bir saray oligarşisinin yerini başka bir oligarşi alıyor olabilir.
Reuters araştırması 100’den fazla iş insanı, aracı, politikacı, diplomat ve araştırmacıyla yapılan görüşmelere; mali kayıtlar, e-postalar, toplantı notları ve şirket kayıtları gibi belgelere dayanıyor.
Komitenin çalışmaları ve varlığı hükümet tarafından hiçbir zaman duyurulmadı. Halkın büyük kısmı onlardan habersiz. Ancak işleriyle doğrudan ilgilenen kişiler komitenin yetkisini biliyor. Bu yetki, Suriye halkının ve ülkenin küresel ekonomiye yeniden entegre olma çabalarının kaderini belirleyebilir.
Bir komite üyesine göre, Esad döneminde var olan ve servet elde etmeye yönelik kurumsal yapılar öyle karmaşık ki, reform için fazla seçenek kalmamış durumda. Komite, haksız kazanç elde ettiği düşünülen iş insanlarını mahkemeye verebilir, şirketlerine el koyabilir ya da özel anlaşmalar yapabilir.
Ancak bu adımlar, Suriye halkını daha da bölme riski taşıyor — zenginleri yoksullara, kazananları kaybedenlere karşı çevirebilir. Bu nedenle komite, mahkemeye gitmek ya da şirketlere el koymak yerine, iş insanlarıyla masaya oturup nakit karşılığında anlaşmalar yapma yolunu seçti. Böylece ekonomiyi aksatmadan kontrol altına almayı hedefliyor.
Suriye hükümeti, Hazem el-Şara ve Succarieh Reuters’ın sorularına cevap vermedi. Cumhurbaşkanlığı soruları Enformasyon Bakanlığı’na yönlendirdi. Reuters, geçen hafta bakanla yaptığı görüşmede tüm bulguları sundu. Ancak bakanlık yanıt vermedi.
Komite, yedi ay içinde ABD yaptırımı altındaki zengin Suriyeli iş insanlarıyla pazarlık yaptı. Esad döneminde saraydan kontrol edilen birçok şirketin de yönetimini devraldı. Bunlar arasında uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla bağlantılı havayolu sahipleri ve yıkılan şehirlerden hurda toplayan iş insanları da var.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin yaptırımların bazılarını kaldırarak Suriye’ye “büyüklük şansı” vermek istediğini söyledi.
Bankadaki fırıncı
Suriye ekonomisini çözümlemekte kilit rol oynayan bu komite, üyelerinin İdlib’de para yönetme yetkisiyle kurdukları otoriteye dayanıyor. Burası, Hayat Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) Ahmed el-Şaraa liderliğinde kontrolü ele geçirdiği kuzeydeki dağlık bölge.
İdlib’de yaşayan ve özellikle savaşan kişiler genellikle takma adlar kullanıyordu. Bu, o dönem HTŞ lideri olan ve şu an başkan olan Ahmed el-Şaraa için de geçerliydi; o zamanlar “Ebu Muhammed el-Colani” olarak biliniyordu. HTŞ, Suriye El Kaidesi olan El Nusra Cephesi’nden türemişti ve dünya tarafından uzun süre terör örgütü olarak görüldü. 2016’da El Kaide’den ayrıldıktan sonra mali ve idari yapılar geliştirdiler.
2018’de Türkiye’den akaryakıt ithalatında tekel olan Watad adlı petrol şirketini ve Sham Bank adlı kendi bankalarını kurdular.
İş dünyasına adım atmada HTŞ’nin arkasındaki isim, eski bir fırıncı olan ve sonradan üst düzey komutan haline gelen Ebu Abdurrahman’dı. Komite üyesi ve iki üst düzey HTŞ yetkilisine göre, bu kişi ilk olarak Ahmed el-Şaraa’ya sadık birkaç adamla gayri resmi bir ekonomik komite kurdu. Bu yapı zamanla muhasebeciler, avukatlar, müzakereciler ve uygulayıcılar gibi onlarca kişiden oluşan bir kuruma dönüştü.
Komite iki kola ayrıldı: Para kazanmaya odaklanan ekonomik kanat Ebu Meryem’in, fonları yöneten mali kanat ise Ebu Abdurrahman’ın kontrolündeydi.
Reuters’a göre, Ebu Abdurrahman’ın gerçek adı Mustafa Kadid. İki eski çalışanın anlattığına göre, Şam düştüğü gün Suriye Merkez Bankası’nın ikinci katına yerleşti. Bazı yetkililer ona “gölge vali” diyor, çünkü üst kattaki resmi valinin kararlarına veto yetkisi olduğu düşünülüyor.
Reuters’ın ulaştığı belgelere ve tanıklara göre, Kadid tüm büyük kararları kendisi onaylıyor. Eski rejim dönemindeki saray kontrolünü hatırlatan bir yapının sürdüğünü söyleyen bir çalışan, “Her şey yine sarayda karar veriliyormuş gibi,” dedi.
Geçmişte bir ziyaretçi kendisine Ebu Abdurrahman olarak tanıtılan kişiye şaşırmıştı. Tıpkı Ebu Meryem gibi ona da “şeyh” deniyordu. Bu kelime Arapçada dini anlam taşısa da saygınlık ifadesi olarak da kullanılır.
Avustralyalı “Şeyh”in gerçek kimliği
Reuters, diğer “şeyh” olan Ebu Meryem’in gerçek kimliğinin Abraham Succarieh olduğunu ortaya çıkardı. Succarieh, 2013’te kardeşi Ahmed’in Suriye ordusuna kamyon bombasıyla saldırmasından bir gün önce Avustralya’nın Brisbane kentinden ayrıldı. Ahmed, Suriye’de bilinen ilk Avustralyalı intihar bombacısı oldu. Üçüncü kardeş Omar Succarieh, El Nusra Cephesi’ne para göndermekten 4,5 yıl hapis cezası aldı.
Reuters, bu bilgileri Avustralya savcılarının verdiği belgelerden edindi. Succarieh’in rolüyle ilgili yorum taleplerine cevap verilmedi.
Succarieh, X (eski Twitter) platformunda “Ibrahim Bin Mes’ud” adıyla faaliyet gösteriyor. Onu şahsen tanıyan altı kişiye göre, bu hesap ona ait. Profilinde kendini “İş adamı”, “Şavurma sever” ve “Kriket hayranı” olarak tanıtıyor. Paylaşımları İdlib’deki savaşın yıkımı ve İslami öğretilerle ilgili.
Avustralya hükümeti, Succarieh’in halen yaptırımlı listede olduğunu doğruladı ancak özel kişilerle ilgili bilgi veremeyeceklerini söyledi.
Eski bir Pepsıco yöneticisi: Hazem el-Şaraa
Başkanın ağabeyi Hazem el-Şaraa, LinkedIn profiline göre bir zamanlar Irak’ın Erbil kentinde PepsiCo’nun genel müdürüydü. İdlib’e gazlı içecek tedarik eden önemli bir isimdi. Şimdi ise Suriye’deki yatırımlar ve ticaret üzerinde büyük etkiye sahip.
Hazem, resmi bir devlet görevi yürütmese de Şubat ayında Suudi Arabistan’a yapılan resmi ziyarette kardeşinin yanında yer aldı ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a ilk takdim edilen kişi oldu. Ancak resmi belgelerde adı geçmedi.
‘Makyavelci’ bir yaklaşım
Komite, Şam’a Aralık’ta geldikten sonra ilk olarak BM heyetinin de kaldığı Four Seasons oteline yerleşti. Otelin barı kaldırılarak şeyhler için özel toplantı alanlarına dönüştürüldü. Otel 2019’dan beri Four Seasons şirketi tarafından işletilmiyor. Aynı yıl, ABD otelin sahibi Samer Foz’a yaptırım uygulamıştı.
Komite daha sonra Esad’ın ekonomi danışmanı Yasir İbrahim’in eski ofislerine taşındı. İbrahim şu anda BAE’de yaşıyor.
Komite üyeleri, iş insanlarını mahkemeye vermekten kaçındı. Çünkü birçok hâkim yerinde kalmıştı ve Esad dönemi iş insanlarının mahkemeleri ustalıkla kullanmasından çekindiler. Ayrıca karmaşık davalarda yeterli kanıt bulmanın zor olduğunu düşündüler. Bu nedenle, şirketlere el koymak da yatırımcıları kaçırma riski taşıdığı için tercih edilmedi.
Bunun yerine, iş insanlarıyla anlaşma yapma yoluna gidildi. Karşılığında varlıkların büyük kısmı devralındı; böylece ekonomi kontrol altına alındı ama çalışmaya devam etti.
Bir bankacının yorumu şöyleydi:
“Bunlar Fidel Castro değil. Daha çok Machiavelli gibiler.”
"Grup"
2020 yılına gelindiğinde, Rusya ve İran’ın desteği sayesinde Esad iç savaşta galip gelmiş görünüyordu. Bu noktada, saray “Al Ahed” (Arapçada “Ahit” veya “Dönem” anlamına gelir) adını verdikleri 100’den fazla şirketten oluşan bir ağ kurmuştu. Bu bilgi, kuruluş aşamasına dahil olan bir kişi ile Reuters’ın incelediği kurumsal belgelere dayanmaktadır.
Bu yapıdaki şirketlerin sahipliği, Esad’a yakın iş insanlarıyla rejim yetkilileri arasında paylaştırılmıştı. Bu ağın başında, Esad’ın ekonomi imparatorluğunu yöneten Yasar İbrahim vardı. Ancak Esad’ın devrilmesinin ardından, sahiplik yapısı daha da karmaşıklaştı.
Reuters, Esad’ı doğrudan Al Ahed şirketleriyle ilişkilendiren ve 2020 yılına ait yayımlanmamış bir tanıtım videosunu inceledi. Bu video, savaşın yıkımıyla başlayıp üretim ve yeniden inşa görüntüleriyle devam ediyor. Videoda Esad ve eşi Asma, gözyaşları içindeki bir çocuğu teselli ederken görülüyor. Anlatıcı şu ifadeleri kullanıyor:
“Bazen savaşı bir gülümsemeyle yenebilirsin, ya da yüzünden tüm hüznü silebilecek biriyle... Yeni bir gerçeklik yaratmaya karar verdik, hayallerimize benzeyen bir gerçeklik.”
2021 yılında Esad’ın iç çevresine yapılan bir sunumun slaytları, Al Ahed’in gayrimenkulden bankacılığa, enerjiden telekomünikasyona kadar birçok sektördeki gerçek şirketleri ve paravan yapıları nasıl organize ettiğini gösteriyor.
Esad’ın devrilmesinden sonra, Yasar İbrahim ülkeyi terk etti. Reuters’ın ulaştığı bir WhatsApp mesajında İbrahim’in kız kardeşi Nesrin, “Artık şirketlerle hiçbir bağlantımız kalmadı. Onlar istedikleri gibi yönetsinler,” diyordu. Reuters, Nesrin’e ulaşamadı.
Komite bu sunuma ulaştı ve devralma süreçlerinde kılavuz olarak kullandı. Belgelere göre Esad dönemi bayrakları, yeni rejimin simgeleriyle değiştirildi.
Suriye Ekonomisinin %30’u
King’s College London’dan Suriye’nin siyasi ekonomisi uzmanı Reinoud Leenders, İbrahim’in 2024 yılına kadar Suriye ekonomisinin %30’una kadarını kontrol ettiğini tahmin ediyor. Dünya Bankası, 2023 yılı itibariyle Suriye’nin gayri safi yurtiçi hasılasını 6,2 milyar dolar olarak hesaplıyor — savaş öncesi seviyesinin yaklaşık onda biri.
Grup’un eski mali direktörüne göre, ana faaliyetlerinin toplam değeri 900 milyon dolara kadar çıkabiliyordu. Ancak bu yapı aynı zamanda başka varlıklar da topladı; örneğin, Suriye’nin ana telekom operatörü Syriatel, zamanla zorunlu ortaklıklarla Esad’a bağlı hale getirildi.
Bu ortaklıklar, ABD tarafından yaptırım uygulanan şeker ve gayrimenkul baronu Samer Foz, çok sektörlü iş insanı Muhammed Hamsho ve devasa petrol ve buğday operasyonları yürüten Qaterji kardeşleri kapsıyordu.
Yönetim Mücadelesi
Komitenin bu şirketlerin finansal kontrolünü ele geçirmesi başlangıçta kolay olmadı. Çünkü tüm banka hesaplarına erişim hakkı yalnızca Ahmed Halil adlı bir adama verilmişti. Halil, Esad’ın ekonomi danışmanı Yasar İbrahim’in yakın bir ortağıydı.
Reuters’ın ulaştığı kaynaklara göre, komite Halil ve İbrahim’e bu imparatorluğun %80’ini devretmeleri karşılığında dokunulmazlık teklif etti, fakat görüşmeler başarısız oldu.
Yine de komite, orta düzey yöneticilerle anlaşarak ilerleme kaydetti. İbrahim’in eski personelinden biri, dokunulmazlık karşılığında verileri teslim ettiğini söyledi. Bir başka mali yönetici, Grup’un varlıklarının en az yarısının artık komite kontrolünde olduğunu belirtti.
Bunlara Syriatel de dahil. Reuters’ın gördüğü bir şirket kayıt belgesine göre, komiteye yakın bir isim Syriatel’de imza yetkisi aldı. Syriatel, Reuters’ın bazı bulgularını reddetti, ancak ayrıntılı açıklama yapmadı.
ABD Dışişleri Bakanlığı, hâlâ yürürlükte olan yaptırımların hesap verebilirliği teşvik etmeyi amaçladığını söyledi:
“Geniş ve kalıcı bir istikrar, son 14 yılda tüm taraflarca işlenen ihlaller için anlamlı adalet ve hesap verebilirlik sağlanmasına bağlıdır.”
Yeni bir havayolu mu?
Grup’un en büyük şirketlerinden bazıları yeni isimlerle faaliyete geçti. Bunlardan biri, Suriye’nin tek özel havayolu Cham Wings oldu.
Reuters’ın elde ettiği bir belgeye ve üç havacılık kaynağına göre, Cham Wings, sahibi İssam Şammut ile yapılan bir anlaşma sonucu Fly Cham adlı yeni bir şirkete dönüştü. Şammut, ABD ve AB tarafından Libya’ya paralı asker taşımak, yasa dışı göçmen sevkiyatı ve Captagon (uyuşturucu) ticareti nedeniyle yaptırıma uğramıştı.
Devlet kovuşturmasından muaf tutulması karşılığında, Şammut şirketin %45’ini devretti. Ayrıca 50 milyon dolar ödedi ve iki uçağı devlet havayolu Syrian Air’e verdi. Geri kalan üç Airbus A320, Fly Cham renklerine boyandı ancak kuyruk numaraları değişmedi.
Şammut’un otomobil distribütörlüğü şirketi Shammout Auto kendisinde kaldı.
Cham Wings yorum yapmazken, Fly Cham sözcüsü “Cham Wings kapandı, Fly Cham tamamen yeni bir şirket” dedi. Ardından, Reuters’ın sorularını komiteye yönlendirmesini önerdi.
Suriye Devlet Havayolu Genel Müdürü Sameh Orabi, Mayıs ayında yaptığı bir açıklamada iki yeni uçağın filoya katılacağını duyurdu. Günler sonra, Cham Wings’e ait A320 tipi bir uçak Syrian Air renklerine bürünmüş şekilde görüldü.
Eritilmiş kasabalar
Ülkenin en büyük iş insanlarından bazıları da komiteyle anlaşmalar yaptı.
ABD Hazine Bakanlığı tarafından 2019’da, Suriye’nin savaş sonrası yeniden inşasından kazanç sağlamakla suçlanarak yaptırıma tabi tutulan Samer Foz, yaklaşık 800 milyon ila 1 milyar dolar değerindeki ticari varlıklarının %80’ini devretti. Bu anlaşma; Orta Doğu’nun en büyük şeker rafinerilerinden birini, bir demir eritme tesisini ve başka fabrikaları kapsıyordu.
Muhammed Hamsho ise kablo üretimi, metal işleme, elektronik ve film stüdyolarını içeren geniş çaplı aile şirketleriyle tanınıyor. Komiteyle yaptığı anlaşma sonucu, 640 milyon doların üzerinde değeri olan ticari varlıklarının %80’ini devretti. Üç kaynak, Hamsho’nun yaklaşık 150 milyon dolarlık varlıkla kaldığını, ailesinin bazı şirketleri ise elinde tuttuğunu söyledi.
Bu anlaşma kapsamında, Hamsho ayrıca Grup tarafından kısmen devralınmış olan kârlı bir çelik işleme tesisini de devretti. Muhalifler, insan hakları grupları ve bazı iş insanları, Hamsho’yu Esad güçleri tarafından yıkılmış mahallelerden metal toplayıp eritmekle suçladı.
ABD Hazine Bakanlığı, Hamsho’nun Esad’ın kardeşi Mahir’in öncülüğünde faaliyet gösteren 4. Tümen’e yakın bağlantıları ve hükümetle olan ilişkileri sayesinde servet kazandığını belirtiyor. Batılı hükümetler, bu birliği Captagon üretimi ve kaçakçılığıyla da ilişkilendiriyor.
Hamsho Ocak ayında Suriye’ye döndü ve Şam’ın seçkin Malki semtindeki çatı katı dairesinde devlet koruması altında yaşıyor. Reuters muhabirleri, apartman girişinde üniformalı silahlı korumaları defalarca gözlemledi.
Halkın tepkisi
Esad’ın devrilmesiyle birlikte Suriyelilerde yeni bir başlangıç ümidi doğmuştu. Ancak Ahmed el-Şaraa liderliğindeki yeni hükümet için son dönemde özellikle Dürzi nüfusun yaşadığı güneydeki şiddet olaylarıyla birlikte zorluklar arttı.
Eski Ticaret Bakanı ve Esad’ın danışmanı Amr Selim, yeni hükümetin pragmatik yaklaşımının harap olmuş bir ülke için faydalı olabileceğini ancak şeffaflık eksikliği ve uzlaşıların hangi kriterlere göre yapıldığının açıklanmamasının yeni istismarları teşvik ettiğini söyledi.
Reuters’a konuşan Selim, “Ben de bir anlaşma yapmam için davet edildim, ama reddettim. Çünkü hiçbir yanlışım olmadı,” dedi.
Yapılan bu anlaşmalar, Esad dönemine damga vuran iş insanlarını hapiste görmek isteyen birçok Suriyeliyi öfkelendirdi. Haziran ayında bu öfke küçük çaplı iki protestoya dönüştü.
Aktivist Abdülhamid el-Assaf, Hamsho’nun ülkeye dönüşünü protesto etti ve şöyle dedi:
“Bu Suriyeliler için bir hakarettir. Halk, Esad’ın iş insanlarının ya da onunla el ele çalışmış kişilerin geri dönmesine öfke duyuyor.”
Reuters’ın sorularını yanıtlayan Hamsho, komiteyle görüşmeler yaptığını doğruladı ancak uzlaşma açıklanana kadar başka yorum yapmayacağını söyledi:
“İş dünyası liderlerini ve yatırımcıları Suriye’ye yönelmeye teşvik ediyorum,” dedi. “Ülkemiz serbest piyasa ekonomisine sahiptir ve farklı alanlarda verimli yatırım fırsatları sunmaktadır.”
Yeni yatırım dönemi mi?
Suriye, yatırım taahhütlerini hızlı bir şekilde toplamaya başladı. Suudi Arabistan Yatırım Bakanı, 23 Temmuz’da başlayan iki günlük bir yatırım konferansı için beraberinde iş dünyası temsilcileriyle birlikte Şam’ı ziyaret etti. Masadaki potansiyel anlaşma tutarı, başlıca ekonomik sektörlerde 6 milyar dolara kadar çıkabiliyor.
Bazı komite üyeleri artık kamu görevlerine atandı. En az ikisi, Başkan Şaraa’nın Mayıs ayında oluşturduğu ve haksız kazançları yönetecek resmi komisyona dahil edildi. Komite üyesine göre bu, şimdiye kadar perde arkasında yürüttükleri çalışmaları resmileştirme çabasının bir parçası.
“Bu tam bir yeniden markalaşma süreci,” dedi komite üyesi. “Hem içeriden hem dışarıdan.”
Üyeler artık “şeyh” yerine Arapça “bey” (sayın) unvanını kullanıyor. Toplantılar hâlâ gece geç saatlerde yapılabiliyor ama evrak işleri artık mesai saatlerinde hallediliyor. Komite üyelerine artık haki kıyafetler yerine takım elbise giymeleri ve silahlarını görünmeyecek şekilde taşımaları emredilmiş.
Son güncellenme: 23:05:45