Kürdistan Petrolü ABD, Bağdat ve Erbil arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendiriyor
Kürdistan Bölgesel Yönetimi, geçtiğimiz ay 110 milyar doları aşan petrol, doğalgaz ve enerji anlaşmaları imzalayarak ABD’nin açık desteğini aldı. Bu durum, merkezi hükümetin tepkisini çekti ve Kürt memurların maaşları kesildi. ABD, Erbil ile ekonomik ortaklığı destekleyerek bölgedeki etkisini artırmak istiyor. Merkezi hükümet, enerji kaynaklarının kontrolünün sadece Bağdat’a ait olduğunu savunurken, Kürdistan yönetimi anayasal olarak ortak yönetim hakkına sahip olduğunu belirtiyor. İran’a yakın Iraklı gruplar ise ABD’nin bu adımını, Bağdat’a baskı kurmak için kullandığını düşünüyor.

Beklenmedik bir şekilde, Kürdistan Bölgesel Hükümeti geçen ayın sonunda, bölgede petrol, doğalgaz ve elektrik enerjisi sahalarının geliştirilmesine yönelik, toplam değeri 110 milyar doları aşan büyük ölçekli anlaşmalar imzaladı. Bu durum, Irak merkezi hükümetinin egemenliğini ihlal ettiği gerekçesiyle itiraz etmesine yol açtı ve imzaların atılmasından birkaç gün sonra Kürdistan bölgesi çalışanlarının maaşlarını kesti. Öte yandan ABD, bu anlaşmalara tam ve açık destek verdi. Gözlemciler bu gelişmeyi Bağdat-Erbil ilişkilerinde bir dönüm noktası ve ABD’nin her iki tarafla olan stratejisini yeniden gözden geçirmek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Zira ABD, son yıllarda bu dosyada en etkili aktör olmuştu.
Yeni Bir Dönemin Başlangıcı
Bu gelişmeler, Uluslararası Ticaret Odası (ICC) Tahkim Mahkemesi'nin iki yıl önce aldığı, Kürdistan bölgesinin Türkiye üzerinden yaptığı petrol ihracatını durdurma kararının ardından yaşandı. Mahkeme, Türkiye'nin merkezi hükümetin onayı olmadan Kürdistan ile anlaşma yaptığı için Irak lehine 1.5 milyar dolarlık ceza ödemesine hükmetmişti.
Merkezi hükümet, bu kararı kendi petrol ve doğalgaz dosyası üzerindeki yetkilerini tanıyan anayasal maddelerin zaferi olarak yorumladı. Anayasada yer alan 111. maddeye göre “petrol ve doğalgaz, Irak halkının tamamına ait” olup bu kaynaklar yalnızca merkezi hükümetin resmi kurumları aracılığıyla yönetilebilirdi.
Son iki yıldır, Irak siyasi çevreleri bu yeni durumu –yani merkezi hükümetin petrol dosyasındaki tekelini– tüm taraflar için faydalı bir çözüm olarak görmeye başlamıştı.
Ancak Kürdistan hükümeti, anayasanın 112. ve 115. maddelerine dayanarak enerji alanında yarı bağımsız hareket etti. 112. maddeye göre, petrol politikalarının hem merkezi hem de yerel yönetimler tarafından birlikte belirlenmesi gerekiyordu. 115. madde ise, açıkça merkezi hükümete verilmeyen yetkilerin yerel yönetimlerde olduğu ve ihtilaf durumunda yerel yasaların öncelikli olduğu hükmünü getiriyordu. Dolayısıyla Kürdistan hükümeti, bu yetkilere dayanarak sözleşme yapma, üretim ve ihracat hakkına sahip olduğunu savunuyordu.
Ancak, bu süre zarfında merkezi hükümet, Kürdistan’ın maaş ve bütçe paylarını sürekli geciktirdi, ta ki tamamen durdurulana kadar. Bu, Kürt partiler tarafından merkezi hükümetin yetkileri tek taraflı olarak kullanma niyeti olarak görüldü. Ayrıca, söz verilen Petrol ve Gaz Yasası taslağı bile parlamentoya sunulmadı.
ABD’nin Açık Desteği
Son yapılan büyük enerji anlaşmaları, önceki sürecin fiilen sona erdiğini gösterdi. Kürt siyasi çevreleri, mevcut durumun sürdürülmesinin bölgenin anayasal federal statüsünden vazgeçmesi anlamına geleceğini sık sık vurguladı. Bu durumu, Kürdistan Demokrat Partisi lideri ve eski bölge başkanı Mesut Barzani, geçen ay düzenlenen "Kürdistan Kadınları Konferansı"nda açıkça dile getirdi.
Bu bağlamda, Kürt yetkililer ABD'nin konuya müdahil olması gerektiğini düşünüyor. Zira ABD, Irak’ın yeni siyasi sisteminin kurucusu ve hem Bağdat hem de Erbil ile önemli güvenlik, siyasi ve ekonomik ilişkilere sahip. Kürdistan’daki genel kanaat, ABD’nin bölgenin siyasi ve ekonomik çöküşüne izin vermeyeceği yönünde.
Kürdistan Başbakanı Mesrur Barzani'nin son ABD ziyareti, hem yasama hem de yürütme organlarından üst düzey yetkililerle gerçekleştirdiği görüşmeler, Erbil’in ABD’nin Irak stratejisindeki merkezi konumunu tekrar hatırlattı. Görüşmelerin düzeyi, Bağdat’tan gelen heyetlerin düzeyini aştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Washington’un Kürdistan ile ekonomik ortaklığa güçlü destek verdiğini açıkladı. Ayrıca, Kürt enerji sektöründeki Amerikan şirketlerinin artan rolüne dikkat çekerek, "Bu ortaklıklar Irak'ın enerji bağımsızlığına doğru kritik bir adımdır," dedi. Bruce, ABD’nin çıkarlarının da, güçlü, esnek ve federal bir Kürdistan Bölgesi içeren egemen ve müreffeh bir Irak’tan geçtiğini ifade etti.
İran’a Yakın Çevrelerin Tepkisi
İran’a yakın Iraklı siyasetçiler, bu gelişmeleri ABD’nin merkezi hükümete baskı aracı olarak yorumladı. Onlara göre, Bağdat ABD'nin taleplerini –özellikle Haşdi Şabi’nin dağıtılması, İran’la ilişkilerin kesilmesi, ve Gazze sonrası bölge düzenine dair ABD vizyonunun kabul edilmesi– yerine getirmediği için Washington bu yeni kartı oynadı.
Irak, tüm zenginliğine rağmen hâlâ İran gazına bağımlı durumda. Ayrıca, pek çok Irak çıkışlı ürün İran'a kaçırılıyor. Bu da ABD’nin yıllardır engellemeye çalıştığı, fakat Irak hükümetlerinin direndiği bir durum. ABD, Kürdistan ile yaptığı yeni enerji anlaşmaları sayesinde bu enerji bağımlılığını ve İran'a olan ekonomik akışı azaltmayı hedefliyor.
Geniş Perspektif: Enerji ve Jeopolitik Dengeler
Enerji uzmanı Fevzi Şirvani, bu dosyanın Irak’ın dünya enerji haritasındaki yerini ve ABD’nin bölgedeki etkisini pekiştirmek için nasıl kullanıldığını şöyle açıklıyor:
“Irak, dünyadaki en büyük beşinci petrol rezervine sahip; 150 milyar varilden fazla keşfedilmiş rezervi var. Gerçek rakamın 215 milyar varili aşabileceği tahmin ediliyor. Kürdistan bölgesi ise bunun 45 milyar varilini barındırıyor. Bu nedenle, birçok küresel enerji şirketi buraya ilgi gösteriyor. Ancak yasal ve lojistik engeller hâlâ mevcut.”
Şirvani'ye göre, ABD ve Batılı müttefikleri için iki temel sorun var:
- Irak’ın İran’a enerji açısından bağımlılığı,
- Çin’in Irak’taki enerji altyapısındaki büyüyen etkisi.
Çinli şirketler Irak’ın günlük 3 milyon varillik üretiminde büyük pay sahibi. Ayrıca, yaklaşık 25 milyar varillik rezerve erişimleri var. Bu şirketler, Rusya ile birlikte merkeziyetçi bir petrol yönetimi modelini destekliyor. Tüm bu gelişmeler, ABD’nin bölgesel stratejisiyle çelişiyor. ABD, politikayı ekonomiye bağlı hale getirerek bölgedeki etkinliğini sürdürmek istiyor. Bu nedenle Erbil’e güçlü destek veriyor.
Son güncellenme: 08:14:20