Günümüzde verilen ulusal mücadeleyi yolundan saptırmak bölmek ve yönetmek için kullanılan araçların başında inanç ve ideoloji gelir. Bu ikisi kadar etkili olan ve haklı mücadeleyi haksız duruma düşürmek ve uluslararası kamuoyu desteğinden yoksun bırakmak için ezilen ulus adına yapılan veya ihale edilip yaptırılan terör eylemleridir.
Ulusal sorunun özü toprak sorunudur. Ulus adına verilen mücadelede ulusu oluşturan farklı sınıfları, farklı inanç ve ideolojilerin tamamını içinde barındırması gerekir. Ezilen uluslar için verilen mücadele otonomi, federasyon ya da bağımsız devlet olmak için verilen mücadeledir. İsrail ile Filistin arasındaki soruna da bu bakış açısı ile bakıldığı taktirde doğru sonuçlar elde edilebilir.
Hamas'ın rastgele sivil yerleşim yerlerine 5000 roket atarak terör saldırısını başlattı. Netenyahu'nun bunu kullanıp Gazze'yi bombalaması ile devam eden savaşta dünya ikiye bölündü. Batı Avrupa'da halk sokak eylemleri ile Netanyahu'yu protesto etmesine rağmen devletler resmiyette İsrail yanlısı tavır alındı. Rusya ve Müslüman çoğunluğun yaşadığı bölge ülkeler de Filistin halkını öne çıkarıp terör saldırısıyla savaşı başlatan Hamas'ın yanında tavır aldılar.
Yaşanan karşılıklı şiddet olayları sivil insanlara karşılıklı ödetilen bedeller amaçlar dışında siyah-beyaz olarak görülüyor ve değerlendiriliyor. Körü körüne taraf olmak ile sorunların çözümüne katkı sağlanamaz. Taraf olmak ile çözüme katkı sağlanamadığı gibi sorunun daha da derinleşmesine neden olunuyor. Bu güne kadar İsrail ile Filistin arasında yaşanan sorunlar hep dini açıdan değerlendirildi. Haklı, haksız ayırımı yapılmadan işin kolayına kaçıp İslam fobisi ve semitizm taraf olmak için kullanıldı.
Sorunu çözmek için İsrail halkından aldıkları destek ile BM'ler de İsrail'i temsil eden Bernadatte ve dönemin başbakanı İzak Rabin iki ulusun geleceği için iki devletli çözümden yana olduklarını açıkladılar. Ne yazık ki iki devletli çözümü destekledikleri için bu iki insan Yahudi fanatikler tarafından öldürüldüler. İki devletli çözüm Filistin tarafında da gerektiği kadar ilgi ve destek görmeyince meydan Netanyahu gibi şiddeti tercih eden fanatiklere ve Hamas terör örgütüne kaldı. Böylece savaştan beklentisi olanların da desteği ile iki devletli çözüm askıya alındı.
Güney Kürdistan'da verilen iki asırlık mücadele sonucu elde edilen federe yönetimini ABD'nin Irak'taki varlığına bağlayarak karşı çıkanlar benzer nedenlerle ABD'nin kalesi olduğunu iddia edip Yahudi'lerin yüzlerce yıl sonra mücadele ederek ata yurdunda kurdukları İsrail devletinin varlığına karşı çıkılıyor. Gerçek siyasal İslami savunanlar ile "Türk solu" ve onların etkisinde hareket eden Kürd solu ve sağı tarafından görmek istemiyor. Esas sorun SSCB dağıldıktan sonra eski önemini kaybeden ülkelerin ABD'nin kalesi oldukları dönemlerdeki gibi dilediğini yapamamasıdır.
Aslında Yahudi halkının Atayurtlarına kavuşmak için yüzlerce yıl direnerek verdikleri kararlı mücadeleyi niyet okuyarak karalamak yerine takdir etmek gerekiyor. Kendi ata topraklarında söz sahibi olmak her ulusun hakkıdır. Kendi toprağında haklarından yoksun yaşamak zorunda kalan her ulusun yapması gereken de bu olmalı.
Kürd sorunu gibi Filistin sorununu da bölge devletleri kendi iç ve dış politikalarında sürekli suiistimal edilip malzeme olarak kullanıldılar. Hamas'ta bu amaca hizmet etmesi için kurulmuş bir örgüttür.
Sonucunu bile bile İsrail'e yaptığı terör saldırısı ile deyim yerindeyse Hamas "Arı kovanına çöp soktu". Mağduriyet üzerinden siyaset yapan gruplar gibi Hamas'da yaptığı veya yapmak zorunda kaldığı eylemlerde kendi halkının göreceği zararların hesabını yapmaz. Çünkü yapılan roket saldırısından sonra Gazze halkını korumasız bırakan Hamas örgütü gibi başka ülkelerin kullandığı terör örgütlerinin kendi halkını savunmak gibi bir dertleri yoktur.
Nereye düşeceği belli olmayan 5000 roket ile başlatılan saldırı sonrası İsmail Haniye sivil halka Gazze'yi "Terk etmeyin" diye çağrı yapıyor. Çünkü "korumak zorunda olmadığı halkı kurtarmak için" arkasına gizlenip savaşı devam ettirmek istiyor. Haniye istedi diye Gazze'yi terk etmeyen halk İsrail'in attığı bombalarla evlerinde öldürülecek.
Diğer taraftan Netanyahu'da sivil halktan Gazze'nin boşaltılmasını istiyor. Sadece istiyor, ancak Gazze'yi terk edenlerin gidecek yerleri bile yok. Gidecek yeri olsa bile önceki savaşlarda olduğu gibi göç etmek zorunda kalanlar gittikleri yerde kırmızı güllerle karşılanmayacakları da Gazze halkı çok iyi biliyor. Hamas bombalardan kaçmak isteyen halkın Gazze'yi terk etmesine zorla engel olmak istiyor, Netanyahu'da Gazze'de kalan korumasız halkı bombalarla yok etmek istiyor. Aralarında fark var mı?
Gazzeli bir kadın "Bu aç halimizle mi İsrail'i işgal edeceği” diye feryad ediyor. Tarafgir televizyon kanalları bunu İsrail'e karşı söylenmiş gibi defalarca yayınladılar. Aslında bu feryadın muhatabı boyunu aşan saldırı ile savaşı başlatarak Gazze'de yaşayan halkı Netenyahu gibi birinin insafına terk eden Hamas ve lideri İsmail Haniye'dir. Kadının feryad ederek özetlediği Gazze'deki sivil halkın düştüğü durumdan başka bir şey değil.
Bu durumdan Netanyahu olduğu kadar, hatta daha fazla Haniye ve Hamas sorumludur. Hesabını yapmadan, karşı saldırı olduğunda halkını koruyamayacağını bile bile, toplu saldırıya kalkışmak kirli savaştır, kendi halkına ihanettir. Esir aldıkları sivil insanları Gazze halkı adına çatışmalarda canlı kalkan olarak kullanılması da ayrıca kabul edilemez.
Hamas yaptığı bu eylemler ile Yahudi halkının öfke ve paniğe kapılmasına neden oldu. Bu öfke ve panikten ustalıkla faydalanan sadece Netanyahu oldu. Saldırı sonrası savaş karşıtı olan Yahudi'ler de Neteanyahu'nun yanında yer almak zorunda kaldı. Aynı şekilde ayırım gözetmeden Gazze'ye yağdırılan bombalar sayesinde yaşayan halk İsmail Haniyye'nin yanında yer almak zorunda kaldı.
Aralarında sözlü yada yazılı anlaşma olmamasına rağmen iki taraf kirli savaş sayesinde birbirlerinin elini içlerindeki muhalefet edenlere karşı güçlendirdiler. Amacın önüne engeller koyan terör ve kör şiddet sürdükçe bu böyle devam edecek.
Gazze'den taksi, at arabası veya çekçek ile yükleyebildiği kadar eşya yükleyip kaçmaya çalışanları görünce aklıma elinde aldığı megafon ile Diyarbakır'da, Sur'u kuşatan kolluk kuvvetlerinin önünde bindiği belediyeye ait araçtan "Gençlerimizi yalnız bırakmayın, Sur'u terk etmeyin" diye anons yapan HDP millet vekili Nursel Erdoğan geldi.
Netanyahu ve İsmail Haniye arasında olan savaş iki halkında zararına olduğu için kirlidir. Bu nedenle kirli savaşlar tek taraflı değerlendirilemez, birinden yana taraf olmak ile ne teröre ne de orantısız şiddete engel olunamaz. Yahudi halkının olduğu gibi Arap halkının da kendini savunması haktır. Ancak bu hak kirli savaşta taraf olanlar ile birlikte tavır alarak aranmaz.
Televizyon kanallarında kirli savaşın insanın içini acıtan görüntüleri ile birlikte saatlerce tek taraflı yorumlar yapılıyor. Her zaman olduğu gibi kısa bir süre sonra bunların hepsi biter, savaşın mağdur ettiği insanlar unutulur ve yayınlar rutine döner.
A.Güllüoglu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.