Nusaybin’den hareketle, yaşatılan hendek savaşına karşı takıntılı hale gelmişmişim diyorlar! Dostların gerekçelerinde ise Nusaybin odaklı birden fazla makalemle “hendek savaşını” sertçe yeren çok sayıdaki yazılarımmış! Binbir arzu ve istemleri, özlemleriyle kavurmuş Kürt evladı olmamdan olabilir mi? Yoksa binbir tarihsel kalıntılarla insanlığın gelişimine tanıklık yapan Nusaybinli olmamdan mıdır?
Avrupa ya da Metropollerde olup bitenler hakkında ahkâm kesilmek kolaydır! Ama bahsi gecen halkın özlemine, acısına, yoksulluğuna, birebir tanık olmak bambaşkadır! Kaldık ki, Kürt halkının kazanılmış kazanımlarını alt etmek adına karmaşık senaryoların sokaklardaki iziyle buluşmak da başkadır! Her sokağın başında ya da her evin içinde yaşanmış hatıratların yok edilişine şahit oldunuz mu! Toprağa tohumlanan canlarla, birçok yeni doğuşların doğduğu evlerin yıkılışına tanıklık yaptınız mı? Elika ya da Kahnika gibi onlarca mahallenin yaşanmış tüm hatıratların nasıl da yok edildiğini hiç gördünüz mü?
Göz göre göre ben geliyorum diyen felaketin her adımını bire bir yaşadınız mı? Otopsi kapılarında bekleyen anaların, ruhsal dünyasında kopan fırtınalara kapıldınız mı? Ya da otopsilerle teslim edilen her bir cenazenin, “bu cenaze benim midir, acabalarla yüreği kavuran analara kulak kabartınız mı? Yıkılmış kocaman şehirleri, yok edilen binlerce canları, bir saatlik koltuk oturuşuna kurban eden siyasilerle göz göze geldiniz mi!
Yaşatılmış felaketi siyasi ranta devşirme yarışına giren “Belediye Başkanlarıyla” yüz yüze geldiniz mi? Yaşanmış dramları kirli ayaklarına basamak yapan küflenmiş siyasetin ahlaksız dinozorlara tanıklık ettiniz mi? Dünle HDP'nin etrafında fırıldak bir kaşmer gibi bijilerle sahaya inenlerin bugünle AKP'nin orta saha sofrasında kapkaç yarışına giren siyasi kalpazanlara gözünüz ilişti mıi? İki yıl sonrasında dahi viran olmuş enkazların altında cenaze çıkışı devam ederken yarını kendi menfaatine dönüştürme gayreti içinde olan fosilleşmiş Kürt siyasilerden haberiniz var mı?
Olup bitenlerin farkına varmamak aklın gereği olmadığı gibi ona buna kuyruk sallamayı ret eden aydın geçinenlerin de görevidir görünenleri yazmak. Örneğin son günlerde HDP'nin sokaklara ineceğinden bahsediliyor. Olağanüstü koşularda ortaya çıkan hukuksuz gidişatı protesto etmeye çalışmak, elbette ki HDP'nin en doğal hakkıdır. Ama şimdi kalkıp, sakın ha sakın, dostlar alışverişte bulunsun mantığıyla sahalara inmeyin desem.
Gerekçemi de dünün çok güçlü HDP'yi zayıf ve cılız gösterebilir riskinin var olduğunu söylesem, buna gerekçe olarak da Kürt halkı son bir iki yılda olağanüstü badirelerle çok büyük sıkıntılar yaşadığına bağlasam ve bu süreçte en hayırlı eylemliğin, yaşanmış yetmezliklere odaklanmalıdır desem çok mu takıntıya kaçar dersiniz! KİM BİLİR BELKİ DE EİNŞTAİN’İN DEDİĞİ GİBİ BENİM YA DA BİZİM APTALLIĞIMIZ SONSUZDUR! HÜSEYİN AKINCİ
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.