Esad rejimi suçlarını nasıl örttü? İşte çarpıcı bulgular

Suriye iç savaşı boyunca işlenen işkence ve tutuklu ölümlerinin üzerinin nasıl kapatıldığına dair belgeler, Beşar Esad ve çevresindeki güvenlik aygıtının sistematik bir örtbas mekanizması kurduğunu ortaya koyuyor.

31 Aralık 2025 - 17:56
31 Aralık 2025 - 17:56
 0
Esad rejimi suçlarını nasıl örttü? İşte çarpıcı bulgular
Beşar Esad'ın devrilmesinden günler sonra, aile üyeleri Sednaya hapishanesindeki evraklar arasında kayıp akrabalarının izlerini aradılar /The New York Times

Suriye’de isyancıların Esad diktatörlüğünü devirmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, gizli hapishanelerde kaybolan 100 binden fazla kişinin akıbeti hâlâ bilinmiyor. Beşar Esad rejiminin güvenlik kurumları, gözaltına alınan her Suriyeliye dair ayrıntılı kayıtlar tutmuştu. Bu kayıtların, rejimin düşmesinin ardından kayıp yakınlarına yanıtlar sunması umut ediliyordu.

Ancak son bir yıl içinde incelenen binlerce gizli devlet belgesi ve yapılan onlarca röportaj, rejimin tam tersine bu izleri sistematik biçimde yok etmeye çalıştığını ortaya koydu.

Araştırma kapsamında “çok gizli” ibareli yazışmalar da dahil olmak üzere binlerce sayfa iç belge incelendi; aralarında güvenlik ve siyasi yetkililer, sorgucular, cezaevi gardiyanları, adli tıp doktorları ve toplu mezar çalışanlarının da bulunduğu 50’den fazla kişiyle görüşüldü.

Belgeler ve tanıklıklar, Esad ve en yakın çevresinin, iç savaşın son yıllarında tutuklulara yönelik işkence ve ölümlere dair kanıtları örtbas etmek için organize bir şekilde hareket ettiğini gösteriyor. Bu çabalar, kayıpların ailelerinin umut bağladığı ipuçlarını da ortadan kaldırdı.

Rejim taktik değiştirdi

Yaklaşık 14 yıl süren iç savaş boyunca işlenen suçlara dair kanıtlar gün yüzüne çıktıkça, rejimin hesap vermekten kaçınma yöntemi de değişti. Başlangıçta işkence iddialarını reddeden ve raporları itibarsızlaştırmaya çalışan yönetim, ilerleyen yıllarda delilleri silmeye, değiştirmeye veya gizlemeye yöneldi.

2014 yılında, “Sezar” kod adlı bir askeri polis fotoğrafçısının 6 binden fazla cesede ait görüntüleri ülke dışına kaçırmasıyla rejim ilk kez ciddi biçimde suçlandı. O dönemde üst düzey yetkililer, fotoğrafçının güvenilirliğini sorgulamayı ve ölenlerin siyasi tutuklu değil, çatışmalarda ölen militanlar ya da adi suçlular olduğunu savunmayı tercih etti.

Ancak 2018’den sonra, suçlamaların artmasıyla birlikte rejim daha “aktif” bir örtbas stratejisine geçti.

Sahte kayıtlar ve geriye dönük belgeler

2019’dan itibaren bazı güvenlik birimleri kayıt tutma yöntemlerini değiştirdi. Tutuklu cesetleri askeri hastanelere gönderilirken, daha önce yer alan kimlik ve birim bilgileri kayıtlardan çıkarılmaya başlandı.

Bazı güvenlik şubeleri, kendi şube numaralarını; bazıları ise hem şube numarasını hem de tutuklu kimlik bilgilerini göndermeyi durdurdu.

Daha önce ölen binlerce tutuklu için ise yeni bir yöntem devreye sokuldu. Üst düzey yetkililer, cezaevinde ölen kişiler adına sahte “itiraf” belgeleri hazırlanmasını ve bu belgelerin geçmiş tarihlere dayandırılmasını emretti. Bu sahte itiraflarda, bazı tutukluların uluslararası terör örgütlerine üye oldukları öne sürüldü.

Toplu mezardaki cesetler taşındı

Rejim, Şam yakınlarındaki Kuteyfe bölgesinde uydu görüntüleriyle ortaya çıkan bir toplu mezarın izlerini de yok etmeye çalıştı. 2019 yılında, buradaki tutuklu cesetleri gizlice başkent dışındaki çöl alanında yer alan başka bir gizli mezara taşınmaya başlandı.

İki yıl süren bu operasyon ilk kez Ekim ayında Reuters tarafından gündeme getirildi.

Örtbas sürerken işkence de devam etti

Belgeler, delillerin gizlenmeye çalışıldığı dönemde işkencenin kesintisiz biçimde sürdüğünü de ortaya koyuyor. 2019’da ABD tarafından uygulanan yaptırımların, güvenlik birimleri üzerinde caydırıcı bir etkisi olmadığı anlaşılıyor.

Görüşülen sekiz sorgucu, kendilerine işkencenin azaltılması yönünde herhangi bir talimat verilmediğini söyledi. Aksine, ekonomik kriz ve maaşların değer kaybetmesi nedeniyle bazı güvenlik görevlilerinin tutuklulara karşı daha da acımasızlaştığı belirtildi.

Ayrıca serbest bırakılabilecek mahkûmların yaşadıklarını insan hakları örgütlerine anlatmasından duyulan endişe, güvenlik birimleri içinde giderek arttı. Bazı sorgucular, bu korkunun baskıyı daha da artırdığını ifade etti.

 

Bu haber toplam 714 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 18:56:44