Kemalist solcuların büyük umutlar bağladığı seçimler bir kez daha Erdoğan’ın başını çektiği Cumhur İttifakı ve Neo Osmanlıcıların büyük zaferiyle sonuçlanmış oldu. Her iki blokun Türk Milliyetçiliğini tırmandırarak birbiriyle yarıştığı bu son seçimlerde 18 milyonluk muazzam bir güce sahip olan Kürd seçmenleri kendilerine öncülük edecek ve Kürd sorununu ciddi bir biçimde gündeme getirip Kürdler adına bazı kazanımlara imza atacak bir muhatap yaratamadılar.
Dolayısıyla Kürdlerin hakkını ve hukukunu dile getirerek siyaset yapma yerine Erdoğan gitsin sonuç ne olursa olsun diyen ve Kemalist solcuların peşine takılan Apo’cu siyasetçiler bu seçimlerde adeta Kürdlerin hesaba katılmadığı ve Kürdler adına hiçbir talebin gündeme getirilmediği bir seçim sürecini Kürd halkına yaşatmış oldular.
Başkanlık seçimlerinde yüzde 1’lik oyun bile çok anlamlı olduğu bu seçimlerde Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi Türkiyeli faşistler adına ciddi pazarlıklar yapılırken ve Kürdlerle ilgili muhtemel gelişmelerin önünü tıkayarak ve yine Kürdlerin hiçbir hak sahibi olmaması için büyük çaba sarf ederken bu Kürd düşmanı zatlara karşılık Apo’cu çevrelerin hiçbir varlık göstermemeleri oldukça manidar ve son derece düşündürücü olmuştur. Geçmişte 80 milletvekili çıkararak AK Parti ile ortak bir hükümet kurmanın fırsatını elinin tersiyle iten Apo’cu anlayışın sahipleri Kemalist Türk solunun kışkırtmalarının sonucunda “Selo can’a söylettikleri: Seni başkan yaptırmayacağız.” Sözüyle Erdoğan’ı Devlet Bahçeli’nin ve birtakım derin güçlerin kucaklarına girmesine sebep olmuştur. Şimdi buradan soruyoruz: Kandil’deki baronların talimatları doğrultusunda siyaset yaparak her şeyi berbat eden HDP’li siyasetçiler Duran Kalkan, Mustafa Karasu ve benzerlerinin geliştirdiği karanlık siyaset tarzıyla daha ne kadar Kürd halkına zarar vereceklerdir.
Diğer taraftan seçimlere katılma hakkını kazanarak Kürdleri temsil etmeye çalışan ve siyasete Kürd rengini katmak isteyen HAK-PAR ise 42 ilde örgütlenmiş ve böylece seçimlere katılmış olmayı her şey sanarak diğer yurtsever Kürd örgüt ve partilerine gereken önemi vermemiş ya da seçimlerdeki tutumuyla benmerkezci bir tavır takınarak ne yazık ki seçimlerde çok az bir miktarda oy alarak milli ve yurtsever unsurların umut ve beklentilerine cevap olamamıştır. Dolayısıyla Kürdlerin hiçbir varlık gösteremediği bu seçimlerden sonra milli ve yurtsever Kürd çevrelerinin bir kez daha şapkalarını önlerine koyarak Kürdistani güçlerin birlik çalışmalarında kardeşlik ruhuyla önemli bir mesai yapmaları gerekmektedir. Ve yarından geçi yok bu konuda ciddi ve samimi bir biçimde çalışarak bu seçim yenilgisini her yönüyle sorguladıktan sonra Kürd halkını ziyadesiyle ilgilendiren yerel seçimlere hazırlanarak kendi halkını kendisinin yöneteceği bir politikayı oluşturmaları gerekmektedir.
AK Parti ve Seçimler Sonrası Muhtemel Gelişmeler?
Son seçimlerde bir kere daha başarı kazanan AK Parti özellikle 2015’ten bu yana ortaya koyduğu anti-demokratik siyaseti ve Kürdlere yönelik şiddet yanlısı politikalarıyla ciddi bir oy kaybına uğramış ve özellikle Kürd kitlesi nezdinde olumsuz bir düşünceye sahip olmuştur. Ancak AK Partinin daha önceki var olan tabuları yıkmaya yönelik siyaseti nedeniyle Kürd seçmenlerinin büyük çoğunluğu ya AK Partiye oy vererek ya seçimleri boykot ederek Erdoğan’ın yeniden iktidar olmasına bir kez daha fırsat vermiştir. Kürdler bu seçimlerde Kürdler adına bir örgütlülükten yoksun olmalarına rağmen aklıselimi seçerek Kemalist solculara ve ırkçı şoven kesimlere oylarını vermeyerek 1920’lerden 1940’lara kadar yaşadıkları zulüm, işkence ve katliamları unutmadıklarını ortaya koymuşlardır.
Görünen o ki Erdoğan Kürdlerin kendisine verdiği kerhen desteğin farkında olarak yeni kabinesinde ırkçı şahin kanadı ve savaş yanlısı kesimleri az da olsa tasfiye ederek kabinesine aldığı 5 Kürd bakan ve diğer ılımlı bakanlarıyla hem Kürdlere hem de Türkiye’deki demokrasi yanlısı çevrelere olumlu bir mesaj vermektedir. Kürdlere yönelik operasyonlar ve şiddet siyaseti T.C. Devleti’nin ekonomisini altüst etmiş ve şiddet yanlısı çevreler savaş ve operasyonlarda hem ülke ekonomisini batırmış hem de bu puslu havayı kullanarak dinozorlaşmışlardır. Gelinen bu aşamada umuyor ve temenni ediyoruz ki Erdoğan hükümeti geçmiş 8-10 yıldan önemli dersler çıkararak ülkede hak ve adalet yönünde bir siyaset tarzı ortaya koyarak barış, demokrasi ve özgürlükler konusunda ciddi açılımlar yaparak yeniden başta Kürd halkı ve demokrasi güçlerine yönelik örnek bir siyaset ortaya koyar yine Kürd halkı ve demokrasi güçlerinin güvenini kazanır.
Bekleyip, izleyip hep birlikte göreceğiz.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.