Başında ABD’nin bulunduğu ve birçok Avrupa ülkesinin de desteğiyle yürütülmekte olan Büyük Ortadoğu Projesi Kürdistan topraklarını işgal ederek haksız yere egemenlik kurmuş olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerini ciddi bir biçimde tedirgin etmektedir. Ortadoğu’daki siyasi coğrafyayı değiştirmeye ve aynı zamanda İsrail’in güvenliğini sağlamaya yönelik bu büyük proje şayet Kürdler akıllı bir siyaset izleyecek olurlarsa Kürdlerin de kendi topraklarında bir statü sahibi olmalarının önü açılmış olacaktır.
Elbette ki böylesi bir büyük projenin hayata geçirilebilmesi için evvel emirde 4 parça Kürdistan’daki Kürd siyasi parti ve örgütlerinin milli ve Kürdistani bir anlayış temelinde birliklerini sağlamaları gerekmektedir. Bahsini ettiğimiz bu birlik sayesinde Ortadoğu’yu kendi uzun vadeli çıkarları için yeniden dizayn etmeye çalışan ABD ve müttefikleri Kürdleri ancak o zaman ciddiye alabilir ve bir güç olarak düşünebilirler.
Bugünkü durumda Kürdistan işgalcisi devletlerden Irak ve Suriye devletleri hüküm sürdükleri topraklarda var olan iç huzursuzluktan , otorite kaybından ve kargaşadan dolayı egemen devlet olma özelliklerini giderek kaybetmiş durumdadırlar. Dolayısıyla Büyük Ortadoğu Projesi’ne engel olmaya çalışan T.C. Devleti ve İran ise eskiye nazaran ne o kadar güçlü ne de o kadar avantajlı durumdadırlar. İşte kendi ülkelerinin gerçekliğinin farkında olan Türkiye ve İran devletleri kendileri için büyük bir tehlike olarak gördükleri Kürdleri kandırmak üzere farklı siyaset formülleri ortaya koyarak bu kritik süreci kazasız atlatmaya çalışmaktadırlar.
Bahsi geçen sömürgeci Türkiye ve İran devletleri Irak ve Suriye sahasında kendilerine bağlı Haşdi Şabi, Hizbullah ve Özgür Suriye Ordusu çeteleri vasıtasıyla Kürd ve Kürdistani güçlere yönelik büyük katliamlar yaparken içeride ise işbirlikçi ve teslimiyetçi bir siyaset izleyen Kürd örgütleri kanalıyla gelişmekte olan Kürd Ulusal Muhalefetini zayıflatarak Kürdleri küçük kırıntılara razı ederek etkisiz bir hale getirmek istemektedirler.
İran Molla Rejimi bunları hayata geçirebilmek için anası Kürd olan Pezeşkiyan cumhurbaşkanı seçerken T.C. Devleti ise sözde İslamcı Erdoğan vasıtasıyla kendi emellerini hayata geçirmek üzere çabalamaktadır. Burada esas olan Kürd Yurtsever parti ve örgütlerin Kürdlerin hasımlarına karşı nasıl bir duruş sergileyeceği ve nasıl bir strateji ortaya koyacağıdır. Bu elverişli süreçte önemli olan Kürdlerin bu ortamı Kürdistanlıların lehine kullanmayı becerebilecek mahareti gösterebilmeleridir. Kürd siyaseti böylesine uygun koşulları mazlum Kürd halkı için önemli bir fırsata çevirmez ise bugüne kadar verilen emekler ve ödenen bedeller ne yazık ki boşa gidecek ve Kürd halkının kurtuluşu bir başka bahara kalacaktır.
Gelinen bu aşamada Kürd siyasetlerinin asıl amacı 60 milyon nüfusa sahip ve özgürlüğüne susamış bu halkı kendi birliğini sağlayabileceği koşullara hazırlamak olmalıdır. Ortadoğu’da ciddi bir güç ve ağırlığa sahip Kürdlerin düşünmesi gereken ve bu konuda belli bir çabanın sarf edildiği konunun püf noktası burasıdır. Dolaysıyla bunun için Kürdler siyaseti de savaşı da kendileri için yapmalıdırlar. Artık şunun bunun taşeronu veya kılıçdarı olarak enerjilerini harcamak zorunda değillerdir. Dolayısıyla Kürdler herhangi bir devletin ya da gücün yedeği olmaktan vazgeçerek var olan tüm akıllarını , enerjilerini ve imkanlarını Kürd halkının kurtuluşu ve özgürlüğü için kullanmalıdırlar.
Şayet dünya dönüyor ise Kürdlerin durmak gibi bir lüksü olmamalı ve bilinmelidir ki dünyada hiçbir güç veya çevre özgür bir Kürdistan’ı bizlere altın bir tepside sunmayacaktır. Özlemini çektiğimiz özgür bir vatana sahip olmak üzere tüm Kürdlerin omuz omuza vererek hayatın bütün alanlarında geliştireceği direniş, emek ve mücadelesiyle mümkün olacaktır. Diliyor ve temenni ediyoruz ki bu naçizane fikir ve düşüncelerimiz Kürdler adına siyaset yapan çevrelerce dikkate alınır ve tüm Kürd siyasi parti ve örgütleri mevcut elverişli olan bu süreci doğru bir değerlendirmeye tabi tutarak Kürd halkına özgür bir gelecek hazırlarlar.
Kürd siyaseti ve halkı sömürgecilerin var olan sıkıntılarını çözmek ya da hafifletmek görevini üstlenmekten artık vazgeçerek kendi dertlerine derman olmanın arayışı ve uğraşısını vermelidirler.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.