Veysel Güneş: Kardeşlik Söylemi ve Eşitlik Gerçeği

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç’ın konuşması üzerine bir değerlendirme

8 Kasım 2025 - 14:15
8 Kasım 2025 - 14:15
 0
Veysel Güneş: Kardeşlik Söylemi ve Eşitlik Gerçeği

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir sivil toplum programında yaptığı konuşmada sık sık Türk–Kürt kardeşliğinden söz etti. Ancak bu kardeşlik vurgusunun, eşit yurttaşlık hukukuyla desteklenmemesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor.

Kardeşlikten bahsedilirken, bir kardeşin “dev pay” aldığı, diğerinin ise bu paydan yararlanamadığı gerçeği göz ardı ediliyor. Bu durumda kardeşlik, sembolik bir söylemden öteye geçemiyor.

Kardeşlik mi, Angajman mı?

Kılıç konuşmasında sık sık İslam kardeşliği ve birlik ruhu üzerinde durdu. Ancak bahsettiği birlik, bir tarafın diğerine tamamen angaje olmasını gerektiriyor gibiydi. Gerçek birlik, ancak adil paylaşım ve karşılıklı tanıma üzerine kurulabilir.

Hukukçu kimliğiyle kendisine yöneltilen sorularda da benzer bir çerçevede kaldı. Anayasa’nın 66. maddesi üzerine görüş bildirirken yıllardır tekrarlanan klişelerin dışına çıkamadı. Oysa herkes biliyor ki bu madde her ne kadar “vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” dese de, pratikte Türk etnisitesini işaret eden bir anlam taşımaktadır.

Eğer “Türk” kelimesi etnik değil, kapsayıcı bir kimlikse; o hâlde neden devletin hemen her kurumunun başında “Türk” ibaresi yer alıyor? Bu çelişkinin açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

İslam Adaleti ve Görmezden Gelinen Haklar

Kılıç konuşmasının önemli bir bölümünde Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin adalet anlayışına atıfta bulundu. Ancak bu adalet vurgusu, Kürtlerin yüzyıllardır yaşadığı temel hak ihlallerine dokunmadı.

Başta anadilde eğitim, kültürel temsil ve anayasal güvence gibi meselelerin ne hukuki ne de insani yönü tartışıldı.

Kürt meselesini “derin” ve “çözümü zor” olarak tanımlayıp çözümü üstü kapalı biçimde güvenlik kurumlarına (MİT ve Emniyet’e) havale etmek, hem İslam’ın adalet anlayışıyla hem de demokratik hukuk ilkeleriyle bağdaşmıyor.

Kılıç, Avrupa ve Amerika’daki çok-etnisiteli yapılara atıf yaparken, oralarda meşru kabul edilen federasyon gibi yönetim biçimlerini Türkiye söz konusu olduğunda “tehlikeli” görmekle çelişkiye düşüyor.

Sorunun Aslı: Kimlik ve Eşit Yurttaşlık

Ne yazık ki Türkiye’de Kürt meselesine yaklaşım, hangi ideolojik çizgiden gelirse gelsin, genellikle aynı kalıplarda sıkışıp kalıyor.

İslami, sol ya da Kemalist fark etmiyor; her kesim “kardeşlik” ve “birlik” temennilerinde buluşuyor ama iş kimlik ve eşit yurttaşlık konularına geldiğinde sessizlik başlıyor.

Oysa Türkiye’nin önünde hâlâ yanıt bekleyen temel soru şudur:

“Türklük” ile “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” neden hâlâ birbirine karıştırılıyor?

Birçok Kürt yurttaş, “Ben Türk değilim ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım” diyebilmek ve bu kimliğiyle eşit kabul görmek istiyor. Bu, bir bölünme talebi değil; tam tersine, adaletli bir birlik talebidir.

Sonuç: Eşit Yurttaşlık Olmadan Gerçek Birlik Mümkün Değil

Bugün hâlâ anayasal vatandaşlık, anadilde eğitim ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi temel meselelerin tartışmalı olması, sorunun köklerinin derinliğini gösteriyor.

Kürt meselesinin çözümü, “birlik” söyleminde değil; eşit yurttaşlık hukukunun tesisinde, yani herkesin kendini bu ülkenin onurlu bir parçası olarak hissedebilmesinde yatıyor.

Gerçek kardeşlik, eşitlikten geçer.

Eşitlik olmadan söylenen her “kardeşlik” sözü, sadece güzel bir temenniden ibaret kalır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Bu haber toplam 396 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:16:35